Erdoğan'a soru sormak

Güncelleme Tarihi:

Erdoğana soru sormak
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 29, 2001 00:00

YENİ Oluşum'un başını çeken Recep Tayyip Erdoğan'ın özellikle Anadolu'da olmak üzere Türk halkının azımsanmayacak bir kesiminden büyük bir teveccüh gördüğü inkár edilemez.Esen rüzgárın, halkın mevcut siyasi partilere duyduğu tepkilerden daha da güç aldığı takdirde, ilk seçimde Yeni Oluşum'u Türkiye'nin birinci partisi yapabileceğine inanan insanların sayısı az değil. Doğrusunu söylemek gerekirse, Türkiye'de merkezin sol ve sağ cenahlarına bir şekilde çekidüzen verilemediği takdirde, bu olasılığın hiç de yabana atılmaması gerekiyor.Bu çerçevede, halkın önemli bir bölümünün bu ölçüde ilgisine mazhar olan bir siyasetçinin basında ve kamuoyunda merak uyandırmasından daha doğal bir şey olamaz.* * *Bir bu kadar doğal olan bir başka olgu daha var. Ülkeyi yönetmeye talip olanlar, bunu bir büyük iddia olarak ortaya koyanlar, sadece bugün söyledikleri ve geleceğe dönük tasarımları değil, aynı zamanda geçmişleriyle de birlikte değerlendirilmek durumundadır.Bunu değerlendirme hakkına sahip olmak, bu hakkı talep etmek demokrasinin doğal bir gereğidir. Demokrasi bir şeffaflık rejimiyse, ülkeyi yönetmek üzere yola koyulan siyasetçiler, kamuoyunun karşısına çıkmak, geçmişleri de dahil olmak üzere kendileriyle ilgili sorulara yanıt vermek, zihin karıştıran noktalar varsa, bunlara açıklık getirmekle yükümlüdürler.Bu, demokratik bir görevdir.Geçmişin muhasebesinin yapılamayacağını, geçmişin sorgulanamayacağını öne sürmek, geçmişin üzerine kalın bir perde çekmek, geçmişi tartışma alanı dışında tutmak, demokrasinin doğasına ters düşen bir yaklaşım olur. Erdoğan, demokrasiye gönülden taahhüdü varsa, şeffaflık içinde demokrasinin bu gereğini yerine getirmekten kaçınmamak durumundadır.* * *İnsanlar, pekálá değişebilir ve farklı ölçülerde geçmişte inandıkları düşüncelerinden uzaklaşabilirler. Ancak konu değişim olduğunda, Erdoğan cephesinde ciddi bir sorunla karşılaşıyoruz.Erdoğan, ‘‘değiştiğini’’ söylüyor; gelgelelim, nerede, hangi konularda nasıl değiştiği sorusuna açıklık getirmiyor.Geçmişte savunduğu hangi görüşleri bugün terk etmiştir, ‘‘geçmişte hatalı olduğunu düşündüğü ve bugün farklı baktığı konular nelerdir’’ sorularının yanıtlarını bilmiyoruz.Geçmişteki bazı görüşleri tartışmalı bir içerik taşımasaydı, belki bu soruların basın tarafından gündeme getirilmesi abartılı bulunabilirdi.Ama ilgili kişi, örneğin geçmişte ‘‘Tuturmuşlar laiklik elden gidiyor diye. Bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek. Sen bunun önüne geçemezsin ki...’’ gibi dünya görüşünü açığa vuran sivri sözler sarf etmiş bir şahsiyetse, bu soruların yöneltilmesi kaçınılmazlaşır. Açmazın çözülemeyen düğümünü, Erdoğan'ın geçmişini göğüslemekten bilinçli ve ısrarlı bir şekilde kaçınması oluşturuyor. Demokrasinin açıklık ilkesi ancak samimiyet ikliminde anlam kazanabilir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!