Erdoğan: Geldiniz yemin ettiniz, ne oldu

Güncelleme Tarihi:

Erdoğan: Geldiniz yemin ettiniz, ne oldu
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 12, 2011 22:26

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokrasilerde muhalefetin en az iktidar kadar önemli olduğunu belirterek, “Ama muhalefet konumunu bilemiyorsa marjinalleşiyorsa o zaman bu ülkede ileri demokrasiden bahsedemeyiz. Hele hele anamuhalefet marjinalleşirse bu büyük tehlikedir. Siz kalkar da 'İki arkadaşımız burada yemin etmedikçe biz yemin etmeyeceğiz' derseniz bu marjinal bir düşüncedir ve bak geldiniz yemin ettiniz, ne oldu” diye konuştu.

Haberin Devamı

BAHÇELİ: BAŞBAKAN'IN KONUŞMASINDA CİDDİYE ALINACAK BİR TARAF GÖRMEDİM

MECLİS KÜRSÜSÜNDE O ŞİİRİ OKUDU

Erdoğan, TBMM Genel Kurulu'nda 61. Hükümet'in programı üzerindeki görüşmelerde yöneltilen eleştirileri yanıtladı.
Hükümet programı üzerindeki görüş, öneri ve eleştirilerini Genel Kurul ile paylaşacağını zannettiği muhalefetin, program üzerinde konuşma fırsatı bulamadığını anlatan Erdoğan, “Dolayısıyla, hükümet programıyla ilgili burada en ufak bir şey duymadım, dinlemedim” dedi. Kendisini, zaman zaman “adeta sanki yargı salonunda hissettiğini” ifade eden Erdoğan, “Çünkü sadece burada bu konuşuldu. Biz hükümet programını tartışacağımızı zannediyorduk ve ben buna rağmen yine de konuşmacılara şahsım, grubum adına teşekkür ediyorum” ifadesini kullandı.

Başbakan Erdoğan, 16 yıl önce, 11 Temmuz 1995'te Bosna Hersek'in Srebrenitsa kasabasında toplu katliam gerçekleştirildiğini ifade etti. Savaştan, çatışmalardan, soykırımdan kaçan on binlerce Müslüman Boşnak'ın BM'nin güvenli bölge olarak ilan ettiği Srebrenitsa kasabasına sığındığını anımsatan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

“Radovan Karadziç ve Ratro Miladiç komutasındaki milisler kasabayı ele geçirdiler ve bugün dahi tam rakamı bilinmeyen 10 binin üzerinde olduğu tahmin edilen masum sivilleri birkaç gün içinde toplu katliama tabi tuttular. Geç de olsa, Karadziç'in ardından 'kasap' lakabıyla tanımlanan Miladiç'in de yakalanması, adalete teslim edilmesi Srebrenitsa üzerindeki kurşun gibi ağır atmosferi bir nebze olsun dağıtmıştır. Geçen yıl ben törenlere katılmıştım bu yılda Başbakan Yardımcımız Bülent (Arınç) Bey katıldılar. Oradaki tüm şehitlere Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine sabırlar temenni ediyorum.

Halen aydınlatılması gereken karanlık noktalar olduğunu, halen adalete teslim edilmeyi bekleyen zanlılar olduğunu, nereye gömüldüğü bilinmeyen yüzlerce belki de binlerce kayıp olduğunu biliyoruz. İşte bu nedenle Srebrenitsa katliamını unutmayacak, unutturmayacağız. Avrupa'nın ortasında bir daha benzer katliamlar yaşanmaması için Türkiye olarak bu meseleyi takip etmeye devam edeceğiz. TBMM Genel Kurulundan bir kez daha Boşnak kardeşlerimize yürekten dayanışma mesajlarımızı iletiyorum.”

“BUNU DÜŞÜNMESİ LAZIM”

12 Haziran seçimlerinin Türkiye'de her kesime çok önemli mesajlar verdiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, “Bu mesajları alanlara ne mutlu. Ben burada özellikle bir hususun altına çizerek ifade etmek istiyorum; 1945'te Türkiye çok partili döneme adım attı. 1950 yılında ilk kez millet iradesi sağlıklı bir şekilde sandığa yansıdı” şeklinde konuştu.

Erdoğan, 1945'ten bugüne kadar demokrasinin inişli, çıkışlı dönemlerden geçtiğini, çok badireler atlattığını, müdahaleler yaşadığını belirterek, yaşanan tüm sancılara, acılara, tartışmalara rağmen demokrasinin sürekli olgunlaştığını, sürekli ilerleme kaydettiğini ve standartlarını her geçen gün daha da ileri seviyelere taşıdığını anlattı.

12 Haziran seçimlerinin Türkiye'ne demokrasinin ulaştığı seviyeyi ve sahip olduğu ileri standartları göstermesi bakımından özellikle önemli olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İster profesör, ister çoban, bu milletin her bir ferdi serbestçe oyunu kullanıyor. Kendi hür iradesiyle kendi tercihini yapıyor. Millet seçimler yoluyla her tartışmaya, her soru işaretine, her anlaşmazlığa ve uyuşmazlığa çok net bir şekilde hakemlik yapıyor ve söylenmesi gerekeni en güzel şekilde söylüyor. 12 Haziran akşamı sandıkların açılması ve ortaya çıkan tablo, 'Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir' ilkesine inanıyorsak, yapılması gereken muhalefet başını iki elinin arasına alacak, 'biz nerede, ne yanlış yaptık da acaba yüzde 50 AK Parti'ye gitti' diye bunu düşünmesi lazım. Yani yüzde 26 alacaksın, asıp keseceksin. Yüzde 13 alacaksın, asıp keseceksin. Yok böyle bir şey. Egemenlik kayıtsız, şartsız milletinse buna teslim olacaksın. İki kişiden bir kişi AK Parti'ye oy vermiş.”

Erdoğan'ın bu sözlerine CHP'li milletvekilleri, “Teslim olmak ne demek” diye tepki gösterdi.

“TÜRKİYE'NİN ULAŞTIĞI STANDARTLARA PARALEL BİR DURUŞ...”

Milletin seçimler yoluyla her soru işaretine, her anlaşmazlığa ve uyuşmazlığa çok net bir şekilde hakemlik yaptığını anlatan Erdoğan, “Bu hakemliğin neticesidir 12 Haziran. Hakemliğe kulak asmayanları hakem sahadan atar, bağırıp çağırmayla bu iş olmaz” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, 12 Haziran seçimlerinde katılımın yüzde 87 gibi çok yüksek bir orana ulaştığını anımsatarak, temsiliyetin yüzde 95'lik bir oranla çok kapsayıcı bir şekilde teşekkül etmesinin milletin basiretini açık ve net olarak ortaya koyduğunu söyledi.
“Milletin sahip olduğu demokratik olgunluğun aynı derecede parlamentoya ve siyasete de yansıması en büyük arzumuzdur” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bugün artık dünün söylemleriyle dünün kelimeleriyle düne ait parametrelerle yolumuza devam edemeyiz. Çatışmaya, çekişmeye, birbirinin paçasından tutarak aşağıya çekmeye, karalamaya, iftiraya dayalı bir siyaset anlayışı Türkiye'nin hak ettiği bir siyaset anlayışı değildir. Siyasetçiler, bunun altını çiziyorum, millet kadar vizyon ve ufuk sahibi olmak durumundadır. Siyaset kurumu, milletle aynı frekansı tutturmalı, aynı yöne bakmalı, Türkiye'nin ulaştığı standartlara paralel bir duruş sergilemek zorundadır. Şu hususu her fırsatta ifade ettim: Demokrasilerde muhalefet en az iktidar kadar önemlidir ama muhalefet konumunu bilemiyorsa marjinalleşiyorsa o zaman bu ülkede ileri demokrasiden bahsedemeyiz. Hele hele anamuhalefet marjinalleşirse bu büyük tehlikedir. Siz kalkar da 'İki arkadaşımız burada yemin etmedikçe biz yemin etmeyeceğiz' derseniz bu marjinal bir düşüncedir ve bak geldiniz yemin ettiniz, ne oldu?”

CHP'Lİ VEKİLLERİN TAVRINA AĞIR ELEŞTİRİ

Haberin Devamı

Erdoğan, 61. Hükümet'in programı üzerindeki eleştirileri yanıt verirken, CHP'li milletvekillerinin yemin konusundaki tavrını eleştirerek, “Aslında sizin bu salona girmemeniz, giremememiz gerekirdi. Bu İçtüzük'te var. Bir İçtüzük ihlali yapıldı” dedi.

Haberin Devamı

CHP'li milletvekillerinin sözlerine tepki göstermesi üzerine Erdoğan, “Yemini ettikten sonra istediğin zaman girersin. Ama yemin etmediğin zaman durumun tribündekiler gibidir. İktidar önüne 2023 gibi bir vizyon koymuşken muhalefet, hala o tartışmaları yürütüyorsa, hala bunları yürütüyorsa, hala eskinin meselelerine takılıp kalıyorsa, 1940'ları aşıp bugünlere gelemiyorsa biz bunu ülke adına sağlıklı hizmet ortamı görmeyiz' diye konuştu.

Muhalefetin en az iktidar kadar vizyon sahibi olması gerektiğini, 12 Haziran seçimlerinden çıkan en net mesajın bu olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Hala bir şey öğrenmeyecek misiniz? İşte Kasım 2002 tablo ortada, geliyoruz 22 Temmuz'a tablo ortada, geliyoruz 12 Haziran'a tablo ortada. Bir kendi halinize bakın, bir de AK Parti'ye bakın. Her şey ortada. Bu aziz, sevgili millet AK Parti'ye zikzak yaptırmadı, hep tırmandırdı ama sizde istikrar yok. Onun için de sizi muhalefete mahkum etti. Burada düşüneceksiniz, 'nerede yanlışımız var' diye düşüneceksiniz. Biz hep bunu düşündük, bunu hep halkımızla paylaştık. En geniş manada kamuoyu araştırmalarını yaptırdık, acaba biz yüzde 46 iken yüzde 54 niye; yüzde 34'de iken hemen araştırdık yüzde 66 niye? Burayı da bizim almamız lazım, bunların üzerinde de bizim tasarrufumuzun olması lazım. Hep bunları çalıştık. Devamlı ders çalıştık. 81 vilayette biz varız. Ama siz 81 vilayete daha yeni yeni gitmeye başladınız. Bundan dolayı da biz gururluyuz, seviniyoruz. Niye? Siyaseti 81 vilayette yapmamız lazım. Bunun sürekli uyarısını yapa yapa bugüne geldik. Şimdi CHP ilk kez bu seçimde bunu yaptı. Dilerim ki MHP de yapar. MHP'nin de yapması lazım. Hep beraber bu illerin tamamında bulunmak gerekir. Ben dersi aldım, gayet iyi de çalıyor. Netice de ortada. Siz ne haldesiniz ona bakın.”

Haberin Devamı

“MİLLET İKİ MESAJ VERDİ”

Erdoğan, muhalefetin kendilerini eleştirmesini, yapıcı eleştiriler ve öneriler getirmesini arzu ettiklerini belirterek, bu şekilde hep birlikte Meclis çatısı altında ülke ve millet için hizmet üretilmesini istediklerini söyledi. Yapıcı eleştiriden asla yüksünmediklerini, istişare ve müzakereden asla kaçınmadıklarını dile getiren Erdoğan, milletin istifadesine olan her işte elbirliği yapmaktan, bir ve beraber çalışmaktan asla gocunmadıklarını kaydetti.

“Bizi buraya millet gönderdi ve en nihayetinde hepimiz millet için varız ve millet için çalışıyoruz” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“12 Eylül halkoylamasının ardından, 12 Haziran seçimlerinde millet bize şu iki mesajı gayet açık verdi: 'Yeni bir anayasa yapın, milli birlik ve kardeşlik sürecini kararlı şekilde' sürdürün' dedi. 12 Eylülde ortaya çıkan yüzde 58 evet oyunun da 12 Haziranda AK Parti'ye verilen yüzde 50 desteğin de verdiği en önemli mesaj işte budur. Ben burada bulunan her bir arkadaşımın yeni bir Anayasa konusunda istekli ve arzulu olduğunu zannediyordum. Ama dinlediğim konuşmalarda gördüm ki peşinen, şimdiden 'Biz yeni bir Anayasa çalışmasında iktidarla yoğuz' havası var. Doğrusu buna üzüldüm. Bakın yine ön kabuller.

Haberin Devamı

Daha önce çünkü aynı durumlardan geçtik. 'Kapağını açıp kapatırız' veya 'Bize bir çay içmeye gelirler.' O kadar. Bize bu söylendi. O zamanki Meclis Başkanımız Sayın Toptan davet yaptı. O davete MHP ve BDP 'evet' dedi ama CHP o davete 'evet' demedi. Niye? Hiçbir zaman yok. 26 maddelik paketle ilgili bir çalışma... 'Gelin bunu yapalım' dedik. Bir çok sıkıntılar o paketin içine konulabilirdi. Ama baktık ki karşımızda üçlü blok; CHP, MHP, BDP... Burada sadece bir nakarat, geldiler çıktılar kürsüye o nakaratı okudular gittiler. Başka bir şey yok ve oylamalara da katılmadılar. Niye katılmıyorsunuz, katılın. Demokrasinin gereği bu değil mi, Parlamentoda üye olmanın görevi bu değil mi? İşte bugün yaptıklarının tersini orada yaptılar. Farklı bir şekilde yaptılar. Birinde yemin etmemişlerdi, birinde de yemin etmiş olarak aynı şeyi yaptılar. Bunlar demokrasiye yakışmıyor. Egemenlik olayına yakışmıyor.

Haberin Devamı

Diyorum ki 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' anlayışı, size verilmiş bir yetki, bunun gereğini yapın. 'Evet', 'Hayır' dersiniz veya çekimser kalırsınız. Bunlardan birini yaparsınız. 'Gelin bunu burada yapın...' Ama yapmadılar. Burada bir mücadele 15 gün. Bize, 'Aceleniz niye?' dediler. Bundan daha acil ne olur? 15 gün gece gündüz çalıştık. Parlamentodan çıkardık, millete gittik. Ne oldu. Meydanlarda muhalefet 'Hayır' dedi, biz de meydanlarda 'Evet' için gayret ettik. Yüzde 58 bizim halkımız bu anayasaya 'Evet' dedi. Demek ki, bak millet ibreyi düzeltiyor. İşin gerçeği bu. Şimdi de biz yeni bir Anayasa için çağrımızı yapıyoruz. Ama bu çağrıya daha ilk günden 'Şu var mı, bu var mı?' 'Şu var mı'yı, 'bu var mı'yı bırakalım. Lütfen. Oturalım masaya, neyin olması gerekiyor bunları konuşalım, ortak akıl oluşturalım orada bunları konuşalım. Daha masaya oturmadan adeta yine bir yargı mensubu gibi hesaba çekmenin anlamı yok. Masayı kuralım, oturalım bu masada Anayasayı kuralım. Ama sizin Allah aşkına böyle bir derdiniz, böyle bir probleminiz yoksa, kusura bakmayın, biz mevcut yasalarla da ülkeyi idare ederiz. Şunu diyorlar, 'Ee, şu anda Meclis Başkanı dışında 326 oya sahipler, istediğimi yaparım havasında gidiyorlar.'

Bakın biz işin felsefesi olarak söylüyorum; çoğunluğun azanlığa tahakkümüne karşı olan bir anlayışın mensubuyuz. Ama bunu söylerken, kusura bakmayın azınlığın da çoğunluğa tahakkümüne müsaade etmeyiz. Bunu da böyle bilesiniz. Şu anda 326 milletvekilinin burada yapması gereken neyse, biz bunu yapacağız, bunu yapmaya mecburuz. Çünkü milletimiz git 'Orada çalış' dedi, 'yat' demedi. Çalışacağız ve buradan yasalar çerçevesinde çıkarılması gereken neyse, bu yasaları da buradan çıkaracağız. Çünkü biz hizmet edeceğiz. Şimdi bu aşamadan

sonra bize düşen bu iki meselede samimiyetle çalışmak, verilen sözlerin

arkasında durmak, Türkiye'yi artık çok farklı bir boyuta, çok farklı standartlara hep birlikte taşımaktır.”

“30 MİLYAR DOLAR EKONOMİYE HARCANSAYDI...”

Erdoğan, terörün bu ülkeye maliyetinin 30 bine aşkın insanın hayatını kaybetmesinin yanında bir hesaplamaya göre 300 milyar doların üzerinde ekonomik bedel olduğunu kaydederek, şöyle konuştu:

“Bu 300 milyar dolar ekonomiye, özellikle de istihdama harcanmış olsaydı bugün Türkiye nerelerde olurdu? Ben bunu muhayyilenize bırakıyorum. Terörün yanında modern, demokratik, katılımcı, özgürlükçü bir Anayasamızın olmaması, en az terör kadar ülkeye bedel ödetmiştir, maliyet yüklemiştir. Enflasyondan faizlere, yatırımlardan borçlanmaya kadar ekonomiyi, günlük hayatı, sokağı, mutfağı ilgilendiren her gösterge, geçmişte yaşanan istikrarsızlık ve güvensizlik ortamlarından ziyadesiyle etkinlenmiştir. Son 9 yılda kaydettiğimiz ilerleme, istikrarın, güven ortamının, demokratikleşme alanında attığımız adımların, aktif dış politikanın bir neticesidir.

Anayasa ve terör sorununu da geride bıraktığımızda inanın Türkiye tüm zincirlerinden kurtulmuş ve bu şekilde de geleceğe yürüyecektir. Bunu böyle bilmenizi isterim. Yeter ki safralarımızı atalım, yeter ki yüklerimizden kurtulalım, yeter ki bize ayak bağı olan meseleleri çözelim, bize engelleyen, bizi yavaşlatan sorunları geride bırakalım.”

“ATATÜRK TALİMAT VERİYOR, İNÖNÜ YAPMIYOR”

Erdoğan, “Program ile ilgili 'Hep bu programda -cek, -cak var' dendiğini” ifade ederek, “Gelecek zaman sigasıdır -cek, -cak. Biz 2023'ü ve onun önünde 4 yılı konuşuyoruz. Tabii -cek, -cak diyeceğiz. Şimdiki zaman sigasıyla veya geçmiş zaman sigasıyla konuşulmaz. Ama 9 yılda yaptıklarımız da var bu programın içinde, herhalde bunu da okumuşsunuzdur. Okuduysanız orada neler yaptığımızı da görüyorsunuz. Uçaklarla uçuyorsunuz, yollardan gidip geliyorsunuz, şu barajlardan sular içiyorsunuz. Artık bunları görmemezlikten gelmeyin. Marifet iltifata tabidir. Artık bunları da görün. Şu Hastanelerin, okulların halini gör” diye konuştu.

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce'nin kendisine laf atması üzerine, Erdoğan, “Geç o işi. Ne alakası var. İsmet Paşa'nın sayesinde bu ülkenin ne bedeller ödediğini de biz biliyoruz. Hadi geç, geç o işi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Konya Alaattin Camii ile alakalı olarak İnönü'ye talimat veriyor, 'Burayı restore ettir' diyor. Çünkü ahır olarak kullanılıyordu. Temizletmiyor,

restorasyonunu yaptırtmıyor. Ebediyete intikal ediyor Atatürk, orayı restore

etmek de bize kalıyor. Bundan da haberin var mı? Hepsi belge, bölge... Benim miadım belgelerle konuşmaktır, havada tavada değil. Bunları öğreneceksiniz” karşılığını verdi.

"SİZE HESABI KİTABI ÖĞRETEMEDİM"

Erdoğan, bankaların 2002'de yurtiçinde verdikleri kredi miktarının da 32 milyar TL'den, 2010'da 421 milyar TL'ye, bugün ise 499 milyar TL'ye çıktığını ifade eden Erdoğan, laf atan muhalefet partisi milletvekillerine, “Size ben bu kürsüde hesabı, kitabı öğretemedim, öğrenemeyeceksiniz bile” dedi.

Başbakan Erdoğan, “Şu anda Türkiye büyümede, dünyada yüzde 11 ile birinci sıraya çıkmışsa hikmeti bu. Herkes dünyada birinci olan Türkiye'yi konuşuyor, siz ise yetişemediğiniz üzüme koruk diyorsunuz” diye konuştu.

Erdoğan, kendisine laf atılmaya devam edilmesi üzerine, “Yanınızdakine biraz sahip olun, ağzından çıkanları duysun. Cami arazilerine rezidans yapmak size yakışır, bize değil, onları siz iyi bilirsiniz” diye konuştu.

“GÜRÜZ'ÜN, TEZİÇ'İN OLDUĞU ZAMANLARDA NEDEN SÖYLEMİYORSUNUZ?”

76 üniversiteye 89 üniversite ilave ettiklerini belirten Erdoğan, özel sektörün de üniversite kurabileceğini hatırlattı. Erdoğan, şunları söyledi:

“Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu burada bir ifade kullandı. Diyor ki 'gelin üniversiteler rektörlerini kendileri seçsin.' Bunu şimdi söylüyorsunuz değil mi? Bunu Kemal Gürüz'ün olduğu yerde, Teziç'in olduğu zamanlarda neden söylemiyorsunuz? O zaman CHP yok muydu, o zaman neden söylemediniz? Şimdi mi geldi aklınız başınıza? Çıktılar, 'biz YÖK'ü kaldıracağız.' Kusura bakmayın, YÖK'ü biz reforme ederiz ama YÖK'ü niye kaldıralım. Bu üniversitelerin bir denetimi, düzenlemesi gerekmez mi? Rektörlerin ataması, vesairesi... Bunların hepsini konuşuruz. Bunların hepsini üniversiteler kendileri yapsın. İmtihanlar nasıl yapılacak, bunların hepsini oturur, konuşuruz. Hepsi... Eyvallah ama bir denetleyen, düzenleyen kurumun olması bu işin gereğidir. Kaldı ki YÖK'ü kuran biz değiliz ve YÖK'ten en çok nemalanan sizsiniz, sizsiniz.

3. dönemimizde biz gene güven, istikrar diyoruz; kardeşlik, hukuk ve demokrasi diyoruz. 3. dönemde çok daha gayretli, çok daha hızlı, çok daha coşkulu, heyecanlı bir biçimde reformlarımızı gerçekleştirmek, milletimizi hizmetlerle buluşturmak istiyoruz.

Bu ülkede artık doğu, batı, kuzey, güney kavramlarının sadece coğrafi kavramlar olarak kalmasını istiyoruz. Doğu denildiğinde geri kalmış, kuzey denildiğinde göç eden, orta denildiğinde yoksul, batı denildiğinde göç alan bölgeler kavramını artık gündemden düşürmek istiyoruz. Bizim için Türkiye haritası her bir zerresi ile kırmızı ve beyaza boyanmıştır. Bunun dışında renk kabul etmiyoruz. 74 milyonu bugüne kadar nasıl gönülden kucakladıysak, bundan sonra da aynı şekilde gönülden, yürekten, samimiyetle kucaklamaya devam edeceğiz. Kaygıları, endişeleri, tereddütleri gidermek, önyargıları yıkmak bizim birinci vazifemiz. Tahrikleri aşarak, kışkırtmaları geçerek, 74 milyonun her bir ferdine ulaşmak bizim sorumluluğumuzdur. Herkesin yaşam tarzı, inancı, dili, kültürü, fikirleri, özgürlük kalemi, Hükümet olarak bizim teminatımız altındadır.”

MHP LİDERİ BAHÇELİ'DEN BAŞBAKAN ERDOĞAN'A ALKIŞ

Başbakan Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin “dil noktasında” hassasiyet gösterdiğini ifade ederek, “Her zaman söylüyoruz Sayın Bahçeli; bu ülkenin resmi dili Türkçe'dir ama herkes ana dilini rahatlıkla kullanabilmeli” dedi.

Erdoğan'ın bu sözlerini AK Parti'li milletvekillerinin yanısıra, Bahçeli başta olmak üzere MHP'li milletvekilleri de alkışladı.

Yürütme ile birlikte yasama ve yargının da aynı vizyonu paylaşması için, hukuk ve demokrasi içinde mücadelelerini sürdüreceklerini ifade eden Erdoğan, 3. dönemlerinde muhalefet partileri ile farklı bir tarzda, formatta çalışmak arzusunda olduklarını bildirdi. Erdoğan, “Eğer çalışırlarsa... 2023 vizyonuna muhalefet partileri ile el ele, gönül birliği içerisinde hazırlanmak isteriz. Kırıcı, yıpratıcı, tahrik edici bir dil ve üslup yerine, yapıcı, yol gösterici, uyarıcı bir eleştiri ve muhalefet kültürünün siyasetimize egemen olmasını istiyoruz” açıklamasında bulundu.

Başbakan Erdoğan, Hükümet programının toplumun tüm kesimlerinde ve iş dünyasında olduğu kadar bölgede de yeni bir heyecana vesile olduğunu belirterek, bu programı; toplumun tüm kesimleri, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, iş dünyası, üniversiteler, medya ve kanaat önderleri ile birlikte yürüteceklerini kaydetti.

12 Haziran seçimleriyle Türkiye'de yeni bir sayfanın açıldığına inandıklarını belirten Erdoğan, “Artık hedef, bu yeni sayfayı, üzerini gayet ihtimamla doldurmaktır” diye konuştu.

“BİZ DİNİ YAŞARIZ, TÜCCARLIĞINI SİZ YAPARSINIZ”

Başbakan Erdoğan, AK Parti hükümetlerinin bu 4. programının, diğerleri gibi ulaşılabilir, gerçekleşebilir, ayağı yere basan projelerden oluştuğunu ifade ederek, yapamayacakları hiç bir şeyi söylemediklerini bildirdi. Erdoğan, “Hayal ticareti, umut simsarlığı hiç bir zaman yapmadık, yapmıyoruz. İmkanların kaynaklarını...” diye konuştu.

Erdoğan, muhalefet sıralarından, “din tüccarlığı” şeklinde laf atılması üzerine, “Bakın çok ayıp oluyor. Biz dini yaşarız, tüccarlığını siz yaparsınız” karşılığını verdi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!