En kötü kadın olamadı en iyi kötü kadın kaldı

Güncelleme Tarihi:

En kötü kadın olamadı en iyi kötü kadın kaldı
Oluşturulma Tarihi: Ocak 06, 2002 01:39

Paris'te 12 yıldır münzevi hayatı yaşadığı dairesinde 6 Mayıs 1992'de öldüğünde, geride her cinsten uzun bir sevgili listesi, başarılı bir sinematografi, neredeyse Mona Lisa'nınki kadar yerleşmiş gizemli bir yüz ve gelecek yüzyıllara taşınacak bir efsane bırakmıştı.

Zaman içinde bir bir ortaya atılarak tartışma yaratacak pek çok soruyla birlikte... Oysa 1901'de orta halli Prusyalı bir polisin kızı olarak sıradan bir hayata doğmuştu, Maria Magdalena Losch. Geçtiğimiz hafta -27 Aralık- 100. doğumgünü kutlanan Marlene Dietrich, fırtınalı bir hayat yaşadı evet, ama bu hayat boyunca alışıldık kadın figürlerinden farklı olarak pek kurban olduğu söylenemez. Erkeksi, yukarıdan ve kayıtsız havası, kısık sesiyle söylediği şarkılar, güçlü ve belki biraz acımasız karakteriyle kurbanlar yarattı daha çok. Kimileri sevgi dolu anaç bir kadın olarak hatırlıyordu onu, kimileri tanıdıkları en korkunç insan olarak! Soğuk ve öldüren cazibesi, ulaşılmaz güzelliğiyle yüzyılın kadını, hatta Venüs'üydü! Kısaca bir efsane. Ölümünün üzerinden 10 yıl geçmesine ve artık geçen yüzyıla ait olmasına rağmen, hayran kitlesini gittikçe gençleşerek arttıran, moda sayfalarını stiliyle, fotoğraflarıyla, internet sitelerini özlü sözleriyle (Şikayet aşkın ölümüdür!) dolduran bir efsane. İnsan efsane olunca, anlatılanların ne kadarı gerçek ne kadarı doğru, bilinmez haliyle...

1924'te Rudolf Sieber'le evli, bir çocuk annesi, kilolu, düşük gözlü, kendi deyimiyle ördek poposu burunlu, incecik dudaklı, yani hiç de cazibeli olmayan bir kadındır Marlene Dietrich. Bazı filmlerde küçük roller almakta, şarkı söyleyip dans etmektedir. Berlin'in ikinci sınıf sanatçılarından sayılır. 1929'da hayatına, Avusturya kökenli Amerikan yönetmen Jozef von Sternberg girer. Bir kabare yıldızının bir profesörü cazibesiyle avucuna alışını ve hayatını mahvedişini anlatan Mavi Melek'i çekecek olan Sternberg, belki de o kadını görür Marlene'de. Ama bu haliyle değil!

Marlene'i yeniden ışıklandırır, doğru boyar, doğru giydirir. 15 kilo verdirerek o ünlü elmacık kemiklerini ortaya çıkarır. İncecik dudakları günaha davet eden ve herkesin bayılacağı bir ağıza dönüştürür. Çok yıllar sonra binlerce dolara sigorta edilecek muhteşem bacakları, tuvaletler ve kürklerle meydana çıkarır. Fraklar ve melon şapkalarla androjen erotizmini belirginleştirir. Sonradan Dietrich'in sık sık itiraf edeceği gibi efsaneyi yaratır ve ona aşık olur. Usta-çırak, aşk-nefret ilişkileri sürerken Mavi Melek'le birlikte Fas (1930), Lekelenmiş (1932), Şangay Ekspresi (1932), Sarışın Venüs (1932), Kızıl İmparatoriçe (1934), Şeytan Kadındır (1935) filmlerini çekerler. Hepsi de sonradan klasikler arasına girecektir ama gişe sonuçları korkunçtur. Sternberg'in Amerika'daki kariyeri sonlanırken, Dietrich'in adı ‘‘Gişe Zehiri’’ne çıkar.

Ama o 1935'ten itibaren yoluna yalnız devam edecektir. İddiaya göre hep Sternberg'e taptığını söyleyecektir ama Sternberg ‘‘o kaltağın’’ adını ağzına bile almak istemeyecektir!

NAZİLERDEN NEFRET ETTİ

Hitler Almanya'da güçlenmeden hemen önce Amerika'ya yerleşen Marlene Dietrich, Nazilere olan nefretiyle tanınır. 1944'te Amerikan askeri üniforması giyerek Avrupa'daki askerlere moral konserleri verir. Ön cephelere kadar girer, güzel bacaklarını gösterir, filmlerindeki şarkıları söyler. Sonradan bu yüzden Almanlar tarafından vatan hainliğiyle suçlanacak; ünlü Alman ansiklopedisi Brochaus onu ‘‘Alman asıllı Amerikalı’’ sayacaktır ama o geri adım atmaz: ‘‘Karakter sahibi olsalardı, Almanlar benden nefret ederdi’’ der yıllar sonra. Gerçi büyük bir bölümü kendisine ayrılan Berlin Film Müzesi'nde ‘‘Almanlardan değil, nazilerden nefret ediyorum’’ sözü de yer alacaktır, ama dedik ya efsane bu.

Efsanelerin aşk hayatı da hareketli olur tabii. Ama onunki kadar mı bilinmez: Ernest Hemingway, Gary Cooper, Erich Maria Ramarque, erkek sevgililerinden sadece birkaçıdır. Bir iddiaya göre bir başkası, 1962'de suikaste kurban giden ABD Başkanı John F. Kennedy'dir. Dietrich'in fazlasıyla olgun yaşlarında, Beyaz Saray'da yarım saat içinde gerçekleştiği öne sürülen bu ilişkiden sonra Kennedy'nin ‘‘Bunu babamla da yaptın mı?’’ diye sorup sormadığı da bir muammadır.

BİR KURBANI DA GRETA GARBO

Dietrich'in listesi kabarık kadın sevgililerinden biri ise 30'lu yıllarda Hollywood'da lezbiyen ilişkileriyle ünlenen senarist Mercedes de Acosta'dır. Ona sık sık düzinelerce gül, leylak ve karanfille ‘‘sana yemek pişirebilir miyim?’’ mesajları gönderdiği iddia olunur. Hatta Acosta'nın, Greta Garbo ile de ilişkisi olduğu ve bunun Dietrich'i çılgına çevirdiği söylenir.

Marlene Dietrich ve Greta Garbo, ölene dek birbirlerini tanıdıklarını reddederler. Oysa ölümlerinden sonra ortaya atılan iddialar hiç de öyle söylemez. Amerika yıllarından önce tanıştıklarında Garbo 19, Dietrich 23 yaşındadır ve her ikisinde de aynı ‘‘vampirimsi hava’’ söz konusudur. Ama bir farkla; Garbo henüz tecrübesizdir. Gerçi bir kokteylde yanına yaklaşan Dietrich'in, ‘‘Sen bir tanrıçasın’’ iltifatına ağzının içinde mırıldanarak teşekkür etmiştir ama kadınları çekici bulduğunu hiçbir zaman saklamayan ünlü biseksüel, Dietrich için bir ‘‘yem’’ olur. Sevgilisi tarafından hep horlanır, cinsel obje olarak görülür ve çok acı çeker. Kimilerine göreyse Dietrich, Garbo'nun yükselip kendisini geçeceğini hissedince kıskanmaya başlamış, arkasından kötü dedikodular yapmıştır hep: ‘‘Güzeldi ama cahildi. Kirli iç çamaşırıyla gezmesinden nefret ederdim!’’

Dietrich savaştan sonra da Hitchcock'un, Fritz Lang'ın, Billy Wilder'in, Orson Welles'in filmlerinde oynar. Avrupa'nın pek çok yerinde konserler verir, One Woman Show'lar gerçekleştirir. Bu 1975'e kadar sürer. Ama kuzu embriyosunun karaciğerinden yapılan gençlik aşısı da yaptırsa artık hiçbir makyaj ve ışık yaşını gizleyemez. Paris'te inzivaya çekilir. Evinde ölü bulunduğunda intihar edip etmediği de çok tartışılır ama bir gerçek de şudur ki, o gece aşırı dozda uyku hapı almıştır ve iki gün önce beyin kanaması geçirmiştir.

Son yıllarda medyada, sinema ve festival dünyasında, ama yüzünün gizemi, ama giysileri, ama sıradışı aşklarıyla sık sık gündeme gelen Marlene Dietrich, İtalyan sinema dergisi Ciak'ın En İyi Kötü Kadınlar listesinde ancak yedinci olabilmiştir, maalesef.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!