DRAMATÄ°K ANLATIMDA 'KORKU'YU YARATAN ÖGELER VE MÜZÄ°K

Güncelleme Tarihi:

DRAMATİK ANLATIMDA KORKUYU YARATAN ÖGELER VE MÜZİK
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 09, 2001 00:00

DRAMATÄ°K ANLATIMDA 'KORKU'YU YARATAN ÖGELER VE MÃœZÄ°K (2) Görsel sanatlarda duygu ile ile ilgili kodlama araÅŸtırmaları yapılırken dramaturginin yararlandığı pekçok bilim ve bilim dalları vardır. Bunların başında da Psikoloji, Antropoloji, Sosyoloji ve Sosyal Psikoloji gelir. Ä°ÅŸitsel sanatlarda bunlara bir de Müzik Sosyolojisi, Akustik ve Psikoakustik eklenir...Bu sayılan sahaların oluÅŸturduÄŸu tanımlarla korku duygusu iÅŸlenirken genel anlamdaki metaforları da hesaplanır. Tüm bu motifler temelde birer 'sembol' olarak karşımıza çıkar. Bu tanımlar yapılırken birinci bölümde belirtilen, bireyi en çok korkutan konulardan yola çıkılarak, bunların insan imgeleminde yaratacağı imgelemdışı semboller detaylandırılır. Buna örnek vermek gerekirse, çirkinlik, kan, pis ve iÄŸrenç nitelendirilen salgılar, karanlık, bulanık olan, ani ve beklenmedik hareketler, düzensizlik, kısaca normaldışı herÅŸey görsel anlamda korkunç olarak iÅŸlenebilir. Ä°ÅŸitsel açıdan da düzensiz ritmler, tekrarlamalar, dinlemenin dışında yalnızca duymaya yönelik sesler, ani ve yeÄŸinliÄŸi geniÅŸ sesler, normalin dışında efektler, kulaÄŸa uyumsuz gelebilecek düzensiz tüm ögeler deÄŸerlendirilebilir. Ancak bu iki sahanın birbiriyle desteklenmesi son derece önemlidir. Çünkü korku, neÅŸe, üzüntü ve benzeri kavramları yaratacak tüm kodlamalar, çaÄŸa, kültüre, toplumların yaÅŸam biçimlerine, geçmiÅŸlerine yönelik temel birikimler taşımalıdır ki karşılık bulsun. Hatta Ãœnsal Oskay'ın 'Aristo, Huizinga ve Adorno Açısından bir Ön Çalışma' adını verdiÄŸi kitabında belirttiÄŸi gibi müzik üreticilerinin, alıcılarıyla arasındaki etkileÅŸim baÅŸat kültürün deÄŸerlerine göre deÄŸil, özgün yaÅŸam kesimlerindeki yakın iliÅŸkiler içindeki insanların deÄŸerlerine göre belirlenir. Oskay, müziÄŸin yeniden üretilmesinde bölgelerin, hatta yüzyıllar boyu müzisyen kuÅŸak yetiÅŸtiren ailelerin bile bu alanda kendilerine özgü ortak müzik gelenekleri oluÅŸturduklarından (3) sözeder. Müzik konusuna daha detaylı bakmak gerekirse; kaba tanımıyla müzik: yaygın dinleme ve tüketim alışkanlıklarına yönelik olarak, üretim biçimlerine göre üç ana ögeden oluÅŸur. 1. Ezgi2. Düzüm3. Uyum Kimi dönemlerde ve akımlarda bu ögeleri alışılmışın dışındaki bakış açıları ve yaklaşımlara göre yorumlanmış olarak birarada ve kimi kez biri ya da hiçbiri olmadan bulabiliriz. Uluslararası sanat müziÄŸi tarihinde çeÅŸitli müzik yazılarıyla saptanmış yaratılara baktığımızda müzik yapmayı ve seslendirmeyi etkileyen deÄŸiÅŸik altyapı ve üstyapı kurumları, toplumsal, siyasal, ekonomik, dinsel olgular ve kimi dönemlerde bu olguları biçimlendiren veya belirleyen kiÅŸiler bu üç temel ögenin yapılarını belirleyici rol oynar. Öte yandan gelenek, görenek ve kimi iÅŸitsel alışkanlıkların belirleyici olmasından da sözedilmelidir. Rönesans dönemine dek müzik, dinin, dolayısıyla da kilisenin etkisinde ve hizmetindeyken, Hristiyanlığın günah, sevap, doÄŸru, yanlış kavramlarıyla oluÅŸmuÅŸ çerçevelerin içinde yapılagelir. Ezgiyi oluÅŸturan seslerin belli bir anlayışa göre sıralanmasıyla oluÅŸan diziler ve bu sesler arasındaki, aralık iliÅŸkileri, din baÄŸlamında doÄŸru, yanlış, günah, sevap kavramlarıyla sanatsal ve estetik ve iÅŸitsel kimliÄŸini kazanır. Sözgelimi 4'lü-5'li-8'li aralıkların oluÅŸturduÄŸu uyumsal gidiÅŸte 3'lü-6'lı-7'li-9'lu aralıkların kullanılması yasaktı. Artık 4'lü ya da eksik 5'li aralığı ise "ÅŸeytan aralığı" olarak adlandırılırdı ve günahtı. Aynı zamanda kilisenin, sarayların, dinsel ve devletsel kurumların dışında, halk arasında yapılan müzikteyse kimi dönemlerde bu anılan durumlardaki geçerlilik, geçersizlik kavramına muhalif 'gezici ozan müzisyenler' gibi ögeler de bulunmaktadır. Rönesans'tan günümüze deÄŸin, siyasal, toplumsal ve müziksel olgular kiliseyle birlikte ve kiliseye raÄŸmen, ezgisel, uyumsal, düzümsel ve biçimsel yapıyı, topluluklar ve bireyler baÄŸlamında biçimlendirir. I. Dünya Savaşı ve sonrasından günümüze dek belli bir akım ya da müziksel evre adı altında anılan yaratılar ve yaratıcılardan, bireysel çıkışlara doÄŸru bir çizgi uzanmaktadır. Paradigmayı "müzik bir kültürdür" biçiminde ele aldığımızda, iÅŸitsel etkilenme, bireysel, topluluksal bir fenomen biçiminde kültürel baÄŸlamda ortaya çıkar. Sözgelimi Batı'nın 12 perdeli (eÅŸit aralıklı) yedirimli sisteminde küçük 2'li- büyük 2'li- artık 4'lü- eksik 5'li- küçük 7'li aralıkları 'sert' tınlar. Ancak Japon ya da Çin müziklerinde bundan söz edilemez. Hint MüziÄŸi tüm kuramı ve edimiyle dinsel temellere dayandığından seslendirilen 'raga'da sertlik, yumuÅŸaklık, ürkütücülük gibi kavramlardan sözedilemez. Java kültürünün 'gamelan' geleneÄŸinde kullanılan çalgılar, seslendirilen yaratılar, batılı kulaklarda "terör" etkisi yaratır. Ancak bu, Endonezya kültüründe yaÅŸayagelen biri için anlamsız ve anlaşılmaz olur. Hemen YeÅŸilçam'a baktığımızda 'Saba' makamında doÄŸaçlayan ney; mezarlık sahnelerinin vazgeçilmezidir. Bu baÄŸlamda mezarlıkta inleyen Hülya KoçyiÄŸit'le birarada belleklere yerleÅŸen Saba Makamı ve ney, itici, üzücü, belki ürkütücü bir etki yaratabilir. Ancak Geleneksel Türk Sanat Musıkısi repertuarında Saba Makamında kıpır kıpır yaratılardan söz edilebilinir (Güle Sorma O Bilmez AÅŸkı Sevdayı, Bir Dalda Ä°ki Kiraz...vb.). Bu durumda Saba Makamında 'korku' ögeleri aramak yanlış olabilir. Ancak sunum biçimine dayalı olan genele baÄŸlı ve mekansal destekli bir yaklaşımdır korku ögesini netleÅŸtiren. Musorsky'nin 'Çıplak DaÄŸda Bir Gece'sinde olduÄŸu gibi ürkütücü bir tablo betimlenirken kullanılan müziksel ögeler, betimlenen tablo bilindiÄŸi için dinleyicide ürkütücü bir etki yaratabilir. Burada belirtilmesi gereken en önemli nokta ÅŸudur; hiçbir görsel ya da öteki duyularla algılanan bir destekleyici olmaksızın, herhangi bir çalgının tınısı, insan seslerinden herhangi biri, herhangi bir müzik türü, herhangi bir ses aralığı, herhangi bir akor, herhangi bir kültürün ürünü olan herhangi bir insanda korkutucu, ürkütücü bir etki yaratamaz. Sözgelimi rock müziÄŸin onlarca ticari alt dalından biri olan heavy-metal'in bir kolu 'death-metal' yalnızca tınısıyla deÄŸil, t-shirtleri, posterleri, aksesuarları, giyim tarzı hatta bu alt kültürdeki gençler arasındaki söylemleriyle birleÅŸtiÄŸinde, Safiye Ayla ve Münr Nurettin Selçuk'la büyümüş bir babaanneyi kalp krizinden öldürebilir de. Ama bu babaannenin torunu, takım elbisesi, kravatı, boyalı ayakkabıları, jöleli saçları ve kolalı gömleÄŸiyle bu müziÄŸi dinliyorken aynı müzik korkutucu falan deÄŸildir. 1981 yılı çıkışlı Metallica adlı topluluk, 1991 yılında çıkarttığı 'Metallica' adlı albümüyle inanılmaz bir satış grafiÄŸi elde etmiÅŸtir. Genç kesimin yoÄŸun ilgisiyle karşılaÅŸan topluluk halen müzik dünyasında önemli bir yer tutmaktadır. Albümde yer alan parçalardan ilki 'Enter Sandman' tıpkı diÄŸerlerinde de olduÄŸu gibi insanın iç dünyasına yönelik göndermelerde bulunur. İç dünyalarındaki korku, saplantı ve takıntıları ortaya sererek kışkırtmaktır amaç. Now I lay me down to sleepPray the lord my soul to keepIf I die before I wakePray the lord my soul to takeHush little baby, don't say a wordAnd never mind that noise you heardIt's just the beasts under your bedIn your closet, ın your head. Burada sözleri belirtilen ÅŸarkıdaki distortion tonlu gitarın kullanımı davulla birlikte sertlik içermektedir. Lead vocal ise genelde rock ÅŸarkıcılarının kullandığı gırtlaÄŸa baskılı biçimde, tavır olaraksa son derece keskin hatlıdır. Bununla birlikte bu parçanın vokalli bölümünde kullanılan çocuk sesi ajitasyona yönelik bir tamamlamadır. Ayrıca metal müziÄŸin en çok kullandığı efektlerse korku efekt disclerindekine benzer gökgürültüleri, yaÄŸmur, geniÅŸ yeÄŸinlikli pes davul ve özellikle de kilise orgu ve kilise korosu ezgileridir. Burada 'Alacakaranlık KuÅŸağı' adlı korku serisinin jeneriÄŸini anımsayacak olursak kullanılan yüzsüz bebek motifleri, insanlardaki en temel korkulardan biri olan yokolma tehlikesine gönderme yapar. Yine 'Nightmare on Elm Street' serisinde de Freddie Kruger'le birlikte düş-gerçek arası gidip gelmelerle, bilinçyitimi ve varoluÅŸ korkuları kışkırtılmaktadır. Korku ögesi bilimkurgu sinemasıyla özellikle içiçe düşünülür. Ä°lk korku kahramanlarından Frankenstein, Dracula, Mavi Sakal, Kurtadam... vb., en ünlü Hollywood simalarından olmuÅŸlardır. Alfred Hitckok'un baÅŸarısının sırrını ise eleÅŸtirmenler, konu ve karakter bakımından, yaÅŸamın içinden çıkmasına malederler. İçimizde kaç kiÅŸi vardır ki 'KuÅŸlar' filmini izledikten sonra, muhtemel bir kuÅŸ kolonisi saldırısına karşı az veya çok hazırlık yapmasın?.. Tabii 'Psyco' serisi de en bilinen korku kaşıyıcılarındandır. Anneye karşı duyulan özlemin boyutları, cinayet, çokkimliklilik... vb., bu seride de karanlık, gece, yaÄŸmur ve gökgürültüsü efektleriyle tamamlanır. Tabii örnekleri çoÄŸaltmak olasıdır; 13.Cuma, Alien... Adı geçen tüm bu çalışmalarda müzik ve efektin kullanım biçimleri genel korku simgelerini içerir. Tabii ilk göze çarpan nokta tartım ile ilgilidir. Ä°nsanların ritm farklılıkları üzerine gerginleÅŸmeleri, korku ögesi kullanıcılarının en sık baÅŸvurdukları biçemlerdendir. Hatta genelde filmlerin pek çok korku ögesi barındıran sahnelerinde kulağın algıladığı ancak net olarak takip edilemeyen vuruÅŸ sesleri kullanılmakta, bu da izleyicinin gerilimini yükseltmektedir. Brecht sahne sanatları ve müzik arasındaki iliÅŸkiye yönelik açıklamalarında; müziÄŸin ruhsal geliÅŸim eÄŸrisini gösterme görevinde, olduÄŸunu belirtir. "...Müzik çok çeÅŸitli biçimlerde hızın saÄŸlanmasında kullanılabilir.(...) Bir kovalamacaya genellikle hızlı bir müzik yazılır. Ancak belli düşüncelerle, müziÄŸin hareketten çok engellemelerin yerini alması da mümkündür. Bir müzik saati, yalıtılmış onar saniye aralıkla (deÄŸiÅŸebilir de) dizilmiÅŸ ses çubukları hızın yükselmesine büyük katkıda bulunurlar. (...) O takdirde müzik hız duygusunu geliÅŸtirmek zorunda kalacaktır."(4) Klasik müziÄŸin en bilinen korku teması iÅŸleyicileri de Schönberg ve Webern'dir. Müziklerinde kullandıkları uyumsuz yaklaşımlarla birlikte, yorumcularının tavırları itici bile bulunabilir. DoÄŸadaki ya da sonradan üretilmiÅŸ sesleri, tınıları, müzik yaratılarını meslekî kaygılarla ve analitik bir yaklaşımla duyan ya da dinleyen eÄŸitimli bir müzisyen ya da müzik adamı korku duygusuyla uzaktan yakından bir iliÅŸki kurmaz. Müzikte korku ögeleri bu baÄŸlamda psikiyatri, psikoloji, müzikoloji, sosyoloji disiplinlerinin ayrı ayrı ya da bir arada ele alıp inceleyeceÄŸi çok yönlü bir araÅŸtırma konusudur. (3) Ãœnsal OSKAY, MÃœZÄ°K VE YABANCILAÅžMA(Aristo, Huızınga ve Adorno Açısından bir Ön Çalışma), Der Yay., Ä°stanbul 1995, s:39. (4) Bertoltt BRECHT, SÄ°NEMA YAZILARI, Çev:Bertan Onaran, Görsel Yay., Ä°stanbul 1977, s:109. Ayçe TÃœRE- 9 Åžubat 2001, Cuma Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!