Direksiyonda başlayan aşklar

Güncelleme Tarihi:

Direksiyonda başlayan aşklar
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 21, 2004 00:45

Siz hiç direksiyon başında aradığı aşkı bulan biriyle karşılaştınız mı? Biz karşılaştık. Hatta direksiyon derslerinde yakınlaşıp evlenen iki çift bulduk ve konuştuk. İki çift de otomobil olmasaydı aralarında yakınlaşma olmayacağını söylüyor.

'İlk görüşte aşk' üzerine yazılmış binlerce roman, şiir vardır. Yüzlerce film yapılmıştır. Gerçek aşkı bulmak hemen herkesin ortak arzusu... Hem kadınlar hem de erkekler aşkı bulana kadar ararlar. Kimi okul sıralarında bulur aşkı kimi de ofislerde... Kimi bir tesadüf eseri bir yemekte karşılaşır hayatının aşkıyla, kimi bir parkta otururken... Kimi ikinci görüşte aşık olur belki... Kimi yıllarca içinde tutar gizli aşkını. Ama siz hiç direksiyon başında aradığı aşkı bulan biriyle karşılaştınız mı? Biz karşılaştık. Hatta direksiyon derslerinde yakınlaşıp evlenen iki çift bulduk ve konuştuk.

Kadın ve erkek ilişkileri üzerine kitaplar yazan Avusturalyalı çift Alan ve Barbara Pease, direksiyon başındaki kadına direktifler veren erkeği kötü bir model olarak yansıtıp, kadının böyle bir erkeği boşayabileceği uyarısında bulunuyor. Serpil ve Bülent Öztürk ile Dilek ve Mete Gültekin direksiyon dersleri sırasında birbirlerine aşık olup evlenmiş iki çift. Ortak yanları aralarındaki yakınlaşmanın otomobil içinde başlaması. Sabırla bir kadına otomobil kullanmayı öğreten erkek hikayenin sonunda bu kadınla evleniyor. Burada bir uyarı yapmakta fayda var. Bu, 'Kız tavlama' üzerine numaralar öğreten yada 'Evlenilecek erkekler' türünden nasihatlarda bulunan bir yazı değil. Bu, sadece iki çiftin aşk öyküsü... Sonradan 3 kişilik aile olan iki çift...

Otomobil olmasa aramızda yakınlaşma olmazdı

1997'de evlenen Dilek ve Mete Gültekin çifti direksiyon başında başlayan aşklarından övünerek bahsediyorlar.

Dilek: 1994 yılında liseyi bitirince bir yemek şirketinin muhasebe departmanında çalışmaya başadım. Aynı departmanda Mete de çalışıyordu. Önceleri sadece arkadaştık ama Mete beni can evimden vurdu. Otomobiller benim tutkumdu. Bir an önce otomobil kullanmayı öğrenmek istiyordum. Mete bana yardımcı olabileceğini söyledi. Önce ara sokaklarda akşamları çalışmaya başladık. Yeşilköy'de bir pist var. Oraya gider direksiyon çalışırdık.

Şirketin arabası Mete'de kalırdı. İş çıkışı her akşam Yeşilköy'e giderdik. Ben pistte turlardım. İlk kazamı orada yaptım. Hem de şirketin arabasıyla. Baktım iyi turluyorum. Biraz havaya girdim. Mete 'Sen devam et. Ben bir çay içeceğim' dedi. Bir yandan çayını içiyor bir yandan da beni seyrediyordu. Mete yan koltuğa geri dönünce ben artistlik olsun diye öndeki aracı sollamaya kalktım ve çarptım.

3 ay boyunca çalıştık. Sonra çıkmaya başladık. Bir kaç ay daha devam ettik direksiyon derslerine. Mete bana otomobil kullanmayı öğretmese herhalde aramızda öyle bir yakınlaşma olmazdı. Ya da daha geç olurdu. Otomobil içinde ona karşı bir alışkanlığım başladı. Aşık olduk. İlişkimiz iyi gidiyordu. 1997'de evlendik.

Mete: Evlendikten sonra Dilek'in ehliyet alması için çok ciddi baskı yaptım. Ben otomobil kullanmayı çok sevmem. Hatta bazen nefret ederim. Şimdi ailenin şoförü o... Uzun yollarda da o kullanıyor. Ben sağ koltukta keyfime bakıyorum. Motosiklet bana daha cazip geliyor.

Dilek: Mete, 1998 yılında bana bir otomobil hediye ettikten sonra, kendisine bir motosiklet aldı. 1998'den bu yana 4 tane motoru oldu. Ben motorlardan korkuyorum. Her seferinde satması için ısrar ettim. Onun motorunu satıp otomobili yeniledik hep. Ben biraz serseri bir şoförüm. Ama oğlumuz Efe Mert doğduktan sonra yani son 2 yıldır daha aklı başında ve dikkatli bir sürücü oldum.

Mete: Kısa bir süre Ankara'da yaşadık. O zaman Dilek'in İstanbul-Ankara arası gidip gelmesi gerekiyordu. Hiç kaza yapmadı. Dediği gibi biraz serseri bir şofördü. Trafikte kadın sürücülerin yollarını kesen, sıkıştıran magandalara hiç papuç bırakmaz. Ben de hep 'Bırakma karıcığım' diyorum.

Dilek: Mümkün olduğunca trafikte hakkımı korumaya çalışıyorum. Fakat trafikte o kadar çok maganda var ki anlatamam. İnsan ve tedirgin oluyor. Bütün yollar bu adamların mı?

Aşkını otomobilde itiraf etti

HENÜZ bir buçuk yıldır evli olan Serpil ve Bülent Öztürk çifti 'Kelimenin tam anlamıyla otomobil içinde alıştık birbirimize. Aşık olduk. Evlendik' diye anlattıkları aşk hikayelerini bizimle paylaştılar.

Bülent: Ben Serpil'i ilk gördüğüm andan itibaren beğeniyordum. Onların oturduğu binaya 1998'de taşınmıştık. O beni fark ettiğinde ben aslında ona iki yıldır aşıktım. Serpil 'Trafik tecrübem yok, geliştirmeliyim' deyince bunu yakınlaşmak için bir vesile olarak gördüm. Onun direksiyon hocası olmaya gönüllü oldum. Karşlığında da yemek ısmarlamasını istedim.

Serpil: 1996 yılında ehliyetimi almıştım ama aracım omadığı için hiç bir trafik tecrübesi edinememiştim. 2001 yılında beyaz bir Fiat Tipo aldım. Direksiyon dersleri verecek birini arıyordum. Bülent bir gün ofise uğradı. Ona tanıdığı biri olup olmadığın sordum. 'Ben öğretirim ama her ders karşılığı yemek isterim' dedi. 'Peki' dedim 'Ee ne de olsa komşumuz.'

Bülent: Komşu o anı uzun yıllar bekledi unutma!

Serpil: Yeşilköy'de çalışmak için uygun bir pist vardı. Orada çalışıp sonra Röne Park'a gidip bir şeyler içiyorduk. Şehir dışındaki pistlere gidiyorduk. Kemerburgaz'da biraz yürüyüş yapıp biraz direksiyon çalışıyorduk. Önceleri sadece arkadaştık. 2 ay direksiyon çalıştık. Kelimenin tam anlamıyla otomobil içinde alıştık birbirimize. Aşık olduk. O aslında daha önce aşıkmış ama olsun. Ben o zaman fark ettim. İyi bir hocaydı.

Bülent: O da iyi bir öğrenciydi. Şimdi canavar gibi şoför. Kimin öğrencisi! Ama böyle olana kadar az kaldırımlara çıkmadık. Kaç tane direk sıyırdık, minibüs sıkıştırdık hatırlamıyorum. Bir ara 'Şoförboğan' lakabını takmıştım ona.

Serpil: Bülent'i daha iyi tanıdım. Sabırlıydı. Onun iyi insan yanlarını fark ettim. Bir akşam ders sonrası Yeşilköy'de kayalıklar üzerine oturduk. Çok güzel bir yaz akşamı ve tepemizde dolunay... Atmosfer çok romantik yani. Bülent elini omuzuma koydu. Hiç yabancı hissetmedim. Sonra kalbimiz birbirimiz için çarpmaya başladı.

Bülent: Serpil iyi bir şoför olunca artık o bizi Röne Park'a götürmeye başladı. Her akşam çıkıp arabayla dolaşırdık. Sonra ben 2001'in sonunda askere gittim. 2002 ortasında döndüm ve 15 Şubat 2003'te evlendik. Şimdi bir de 6 aylık oğlumuz var. Ali Arda.

Serpil: Bülent makina mühendisi. İşi nedeniyle çok sık seyahat ediyor. Arda ve ben de onu seyahatlerinde yalnız bırakmıyoruz. Daha 6 aylık ama Türkiye'nin tüm batısını gezdi çocuk. Bu gidişle bu çocuk gezgin olur. Arda doğduktan sonra ben araba kullanma işini Bülent'e bıraktım.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!