Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugüne kadar cevapsız kalan hakkındaki, tüm soruları Hürriyet'e yanıtladı.Recep Tayyip Erdoğan bir tek benimle konuşacağını beyan ettiğinde çok heyecanlanmıştım. Kabul edersiniz, bu kadar gündemde olan bir insanla, bu kadar çok tartışılan bir insanla söyleşi yapmak belki bir ayrıcalık ama açıkça bir risktir. ‘‘Neden şu soruları sormadın?’’, ‘‘Sorular da zaten yardımcı olmak üzere sorulmuş!’’, ‘‘Zaten, bozacının dostu şıracıdır’’ mealli eleştirileri baştan kabul ederek bu söyleşiyi yaptım.Gazetede arkadaşlardan, onların da sorulmasını istedikleri soruları bir liste halinde aldım. Bu soruları kendi sorularım ile birleştirdim.Recep Tayyip Erdoğanile güzel bir yaz günü Yıldız Parkı'nın Çadır Köşkü'nde görüştük. Ben aklıma geleni sordum, o aklına gelen cevapları sıraladı.Sonunda ben kucağımdaki bütün taşları döktüm, o da artık ilave edilecek bir şeyi kalmadığını söyledi. Bu görüşme aynen aşağıdaki gibi olmuştur.Şahsi intibalarımı kendi köşemde dile getirdim.Recep Tayyip Erdoğan değişmiş mi?Lütfen, bu geniş söyleşiyi dikkatli okuyun ve kendiniz karar verin!Onu sevebilir veya sevmeyebilirsiniz.Onu beğenebilir veya beğenmeyebilirsiniz.Ancak, her halükarda onu önemsemek zorundasınız!Takiyye yapıyor musunuz?- Kesinlikle hayır. Benim içim neyse dışım da odur. Temel ilkem şu: Olduğunuz gibi görünün ve göründüğünüz gibi olun.O zaman şunu anlayabilir miyim? ‘‘Şimdi 92 yılına ait yayınlanan kasetlerde de samimiyim bugün onlarla çelişen cümleler söylesem dahi bu görüşlerimde de samimiyim’’ mi diyorsunuz?- Günün soğuk savaş şartları içerisinde - soğuk savaş şartları biliyorsunuz bugün de devam ediyor- yapılmış bir konuşmadır. Bunlar samimi konuşmalardır. Nitekim onların içerisinde belki bugün aynı şekilde paylaşmadığım ama bugün paylaşıp o gün paylaşamadığım türde konular olabilir. Bugünler hep bir gelişim sürecidir. O gelişim süreci içerisinde bunlar kesinlikle bugün çok daha fazla bir şekilde algılanmaktadır.Örneğin o konuşmanızda laiklik ile müslümanlık ters düşüyor birbirlerine, adeta bir mıknatıs gibi itiyorlar diyorsunuz. Bugün bu sözleri tekrar etseniz nasıl söylersiniz?- Bakın ben bunu aslında bir tarif olarak ortaya koymak isterim. Tabii dünyada bildiğiniz gibi laiklik çok farklı şekilde tarif ediliyor, algılanıyor. Yani Anglo Sakson ülkelerde farklı, batıda farklı, bizde ise farklı. Burada ben bir dinsel laiklik tarifini ortaya koymak istiyorum. Yani ister spiritüalist olsun, ister materyalist olsun, bazı düşünürlere göre laiklik insan hakkına beşerin ebedi tekabülüne iman etme dinidir. Peki bugün bunu devam ettirenler var mı?- Aynı şekilde bu türlü laiklik düşüncesinin ışığında devlet dinde hiçbir hakikat payı bulmaz ve insanla birlikte cemiyeti dinden soyutlamaya çalışmıştır geçmişte. Maalesef hálá ülkemizde de buna benzer uygulamaları zaman zaman görüyoruz. Bir defa Tayyip Erdoğan olarak ben ve arkadaşlarım kesinlikle dini esaslara dayalı bir devlet şeklini düşünmüyoruz.ESKİDEN DEVLETÇİYMİŞİZAk Parti'nin değişik yönlerini konuşacağız ama, Ak Parti iktisadi programı üzerine konuşursak: Recep Tayyip Erdoğan'ın da 92'den ve o dönemden -92 yılını bir baz yıl olarak düşünün- bugüne gelirken iktisadi hayatla ilgili görüşlerinde bir fark var mı? Ve bugün AK Parti'nin iktisadi programının somut maddeleri nelerdir?- Hakikaten genel mantık olarak kapalı bir ekonomiyi savunmuşuzDevletçiliği diyebilir miyiz yani?- Diyebiliriz. Fakat bu özellikle daha önceki yıllar, yani 80'li yıllar diyeceğim, o dönemde, ama 80'li yıllardan sonra yani özellikle de Sayın Özal'ın çıkışıyla birlikte artık Türkiye'de o devleti yaklaşım tarzı kaybolmaya başladı ve biz de ondan sonra zaten pazar ekonomisini savunmaya başladık. Önümüzdeki günlerde bunu çok daha farklı açıklamalarımızla görme imkanı olacak. Bu kadar değil, özelleştirmeye bakışta ben mevcut demirbaşların, mevcut gayrimenkullerin veya menkullerin tamamıyla özelleştirilmesi ve birilerine satılması olarak bakmıyorum. Zaman gelir onu da yaparım. Ama bir de fonksiyonların özelleştirilmesi diye bir olay var. Yani belediyede ben fonksiyonların özelleştirilmesini uyguladım.Yani hizmetlerin özelleştirilmesini kast ediyorsunuz?- Mesela çöp araçlarımız var. Bu çöp araçlarımızı biz kalktık yeterli ise o hali ile, yeterli değilse müsait bir firmaya satın aldırarak bir iki ihale açtık. Ve dedik ki, bak şu şu şu aracımız var. Ama bu araçlarla ideal bir temizliği yapamıyoruz. Yeni aracı da belediye olarak almayı biz düşünmüyoruz. Yeni aracı da müsait firma hangisi olursa almak kaydıyla bizim bedellerimiz bunlardır, ihaleye çıkıyoruz. Çıkmışızdır her uygun fiyatı veren hangi firmaysa o firmaya da onu veriyoruz. Dolayısıyla hizmet orada özelleşiyor. Biz buna fonksiyonel bir özelleştirme olayı diyoruz. Mesela taşımacılık. Yani makamlara otomobil alma olayı. Türkiye'de bunu ilk defa uygulayan biziz. Rent-a-car ve hatta Sayıştay'la bu konuda biraz sıkıntılardayız. Çünkü Sayıştay rent-a-car sistemini kabul etmiyordu. Devletin elinde açıklanan rakamlara göre 150 binle 250 bin civarında araç gereç var. Habire yeni araç alımı için ihaleye çıkılıyor. Halbuki bunlar yapılacağına buralarda araçları paslanmaktan korumak da lazım. Rent-a-car sistemiyle bu makamlara bu araçları alma imkanına sahibiz. Ve daha ucuza bunu mal etmek mümkün. Sadece o araçlara ödenecek paraların faizi araçları kirayı fazlasıyla karşılar. Bir diğeri araçla kaza yaptın siz onunla hiç uğraşmıyorsunuz,
haber veriyorsunuz, o geliyor araç deÄŸiÅŸiyor. Aldıkaçtı'dan özür dilerim- Özel bir ÅŸey soracağım. O konuÅŸmanızda Sayın Aldıkaçtı rahmetli Arıkan'la ilgili sözleriniz var. Siz bugün onlardan özür diliyor musunuz?- Åžimdi ÅŸunu söyleyeyim samimiyetle. Benim Aldıkaçtı ile olan ifadem hakikaten biraz maksadı aÅŸan bir ifade olmuÅŸ. Ãœzüldüm. Bunu da söyledim. Ve kendisinden de özür dilerim. Yani bugün tabii, Ada'da çok hareketli bir durumda olması nedeniyle ben kendilerini de ziyaret edemedim. Ve Vural Bey'le ilgili duruma gelince, bu sadece bir durum tespiti ve o gün maalesef o durum vardı. Ama insanlık hali. Ama bunu ben hakikaten ailesi benim o tabloyu anlatmamdan rahatsızlık duymuÅŸsa ki aldığım duyuma göre öyle...Beyan ettiler...- Öyle bir ÅŸey varsa, kız kardeÅŸlerinden böyle bir ÅŸey duydum. O gün o kadar ilginç bir durum vardı ki, hakikaten olay anlatırken bir Kayseri fıkrası anlatıyor orada. O Kayseri fıkrası anlatılırken yani attan indirip eÅŸÅŸeÄŸe bindiÄŸini tekrar tekrar söylüyor. Alıyor tekrar geri sarıyor, alıyor tekrar geri sarıyor. Ve sonunda arkadaÅŸları müdahale ettiler. Ama bir rahatsızlık verdiyse, gerçekten özür dilerim.Laiklik dinse, iki din olmaz-Samimi bir soru sorayım. 92 yılında ve daha öncesi dönemde de dini esaslara dayalı bir devlet düşünmüyor muydunuz?- Bakın o gün de yine bizim bu ÅŸekilde düşüncemiz yoktu, kesinlikle yoktu. Bizim o günkü yaklaşımımızla eÄŸer laikliÄŸin az önce ifade ettiÄŸim ÅŸekilde bir din olarak düşünülürse bir insan iki insan gibi olmaz. Ya müslüman olur, ya laik olur.Yani o zaman o konuÅŸma bir proje konuÅŸmasından çok, bir tepki konuÅŸması mıydı?- Bir tepki konuÅŸması, yani laikliÄŸi din olarak algılanmasına karşı bir konuÅŸma. Maalesef bunu da bir adeta oradan kaçma olarak görenler oluyorsa, öyle anlıyorlarsa bunu benim yanlış ifade etme ÅŸeklim olarak alabilirler. Ama benim burada kesinlikle anlatmak istediÄŸim ÅŸey az önce anlattığım tariften kaynaklanıyor. Yani bunu böyle görenler var. Buna bir cevap olsun diye söylüyorum. Ve laikliÄŸi ben tüm dinlere eÅŸit uzaklıkta olan bir yönetim sistemi olarak gördüğüm için orada zaten bizim herhangi bir problemimiz yok. Öyle bir derdimiz yok. Ve bunu da biz programımıza tüm bu özellikleriyle yazdık. Yani gerçek laik sistemde zaten müslüman müslümanlığını hisseder. Yani ate olan da istediÄŸi gibi yaÅŸar. Ve yeter ki bu, diyoruz, bu ÅŸekliyle ülkemizde uygulanabilsin.Peki çok hukuklu sistem laikliÄŸin içinde olabilir mi?- Hayır. Olamaz. O zaman da zaten bunu savunmadık, bugün de savunmuyoruz. Sözkonusu deÄŸil.YARIN: KopenHag Kriterleri’nin tamamen yanındayızÂ
button