Din eğitimi ihmale gelmez

Güncelleme Tarihi:

Din eğitimi ihmale gelmez
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 08, 2005 00:00

DEĞERLİ okurlarım; bilindiği gibi genel olarak eğitim, ‘Yetişkin nesiller tarafından yetişmekte olan nesillere yapılan her çeşit etki’, ‘İnsanda istenilen yönde davranış geliştirme faaliyeti’ veya ‘İnsanlık idealine uygun insan yetiştirme faaliyeti’ olarak tarif edilmektedir.Bu tariflerden anlıyoruz ki eğitim ve öğretim gayesi, iyi insan yetiştirmek; onu mutlak hakikat, adalet, iyilik ve mutluluğa eriştirmek; kişilik sahibi fertlerden müteşekkil birlik, beraberlik, dirlik ve düzen içinde yaşayan bir toplum oluşturmaktır. Böylelikle hem ferdin hem de toplumun huzur ve mutluluğunu sağlamaktır.Gaye noktasında eğitim ile dinin birleştiği görülmektedir. Çünkü dinin gayesi de, insanın mutluluğunu temin etmektir. Din de, özü itibarıyla akıl sahibi insanları kendi hür iradeleriyle evrensel iyiliğe, her türlü güzelliğe sevk eden insanın en iyi şekilde insanlığını gerçekleştirmesini amaçlayan bir olgudur.* * *Din, beşer tarihi boyunca, insanlığın doğal akışında daima etkin olmuş, hatta bu akışa ciddi olarak damgasını vurmuştur. Tarihin bütün devirlerinde ve bütün toplumlarda kesintisiz mevcudiyetini sürdüren din, insan kalbinin ve şuurunun derinliklerinde her zaman var olan derin bir duygu, onun düşünce ve davranışlarında daima kendini gösteren bir disiplin ve beşer tarihine hákim olan en büyük kuvvettir. Dini yok sayan ve ona ilgisiz kalan toplum ve devletlerin uzun ömürlü ve huzurlu olmadığına tarih tanıklık etmektedir. Nitekim cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk de, ‘Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkán yoktur’ demek suretiyle bu sosyolojik gerçeğe dikkat çekmiştir.Bir toplumu millet yapan ana unsurların başında din ve dil gelir. Bu iki hazineyi kaybeden milletler, millet olma özelliğini kaybeder ve yığın haline gelirler. Milletleri meydana getiren unsurlar içinde daima ön planda yer alan din, diğer unsurlara da tesir edebilmekte; sosyal ahlakın şekillenmesinde, milli terbiye, örf ve adetlerin oluşumunda; vatan, millet, bayrak sevgisi gibi ortak milli duyguların gelişip güçlenmesinde; sosyal barış, milli birlik ve beraberliğin tesisinde; ferdin ve toplumun sosyal kontrolünü sağlamada çok önemli fonksiyon icra etmektedir.* * *Bu sebeple, sosyal çürümeye neden olan kötülükleri ve gayri ahlaki illetleri yok ederek, millet olarak tarih sahnesinde güçlü bir şekilde varlığını sürdürmek isteyen bir milletin, dinden ve din eğitiminden müstağni olması, dinin önemini ve etkisini görmezlikten gelmesi, ona ilgisiz kalması düşünülemez.Milletlerin maddi kalkınma ve saadette ileriye doğru hamleler yapabilmeleri; iyi, doğru ve sağlıklı bir eğitim yapabilmelerine; istikballerini emanet edecekleri çocuklarına, dünyevi ilimleri öğretmenin yanında dini, milli ve ahlaki değerleri de onların gönüllerine empoze edebilmelerine, yani sağlıklı bir din ve ahlak eğitimi verebilmelerine bağlıdır. Eğitimde ferdin ve toplumun gelişmesi için elzem olan maddi ve manevi denge iyi kurulmadığı, sadece bedeni kuvvetler geliştirilip ruhi kuvvetler ihmal edildiği takdirde, bu tek yönlü eğitimden hem din adına hem de dine karşı olmak adına mutaassıp insanlar yetişir.Taassubun olduğu yerde de hoşgörü olmaz, toplumsal barış bozulur. Huzur ve barışın kaynağı olan din, sosyal kaos ve krizlerin nedeni de olabilir. Eğer insanlarımızı dini bilgileri öğrenmekten mahrum bırakırsak, onun yerini din adına uydurulan batıl-saçma inanç ve anlayışlar ile fanatizm alır. Çünkü fanatizm; niteliği nasıl olursa olsun, cehaletin doğal sonucudur. Kaba kuvvet, ancak bilginin bir güç olduğunu kavrayamayan azgelişmişlerin başvurmayı düşünebilecekleri bir araçtır.İnsanlık tarihinin değişik dönemlerinde bunun acı örnekleri yaşandığı gibi, kanaatimce, bugün şahit olduğumuz toplumsal huzursuzluk ve gerilimin ana nedeni de budur. Nitekim Ortaçağ Avrupası’nda, müspet ilmin gelişmesine din adına engel olunması, dini taassup sonucu olduğu gibi, daha sonra müspet ilim alanında sağlanan gelişmelerden dolayı, ilim adına dine karşı çıkılması, dinin toplumsal hayattan tamamen dışlanmaya çalışılması, eğitimin materyalist bir felsefeye dayandırılmak istenmesi de ilmi taassubu doğurmuştur.* * *Bu anlayışın insanlığı getirdiği nokta ortadadır. Bugün insanlarına maddi manada her şeyi verip de onların manevi cephesini ihmal eden Batı dünyasının, çocuklarını düştükleri ahlaki bataklıklardan kurtarmak için nasıl çırpındıklarını ibretle izlemekteyiz.Öyleyse, diğer alanlarda olduğu gibi dini sahada da çocuklarımıza yeterli eğitim ve öğretim verilmesi şarttır. Din ihmale gelmez. Eğer devletimiz eliyle sıhhatli bir din eğitimi verilmezse, bırakılan boşluğu tabii olarak birileri yanlışlıklarla doldurur. Şu halde geçmişten ve günümüzden ibret alıp, geleceğimize yön verecek sevgi, saygı, hoşgörü, kardeşlik, güzel ahlak ve fazilet öngören bir eğitim anlayışına yönelmemiz gerekir.SORALIM ÖĞRENELİMHer gün Ankara-İstanbul arası seyahat yapan otobüs kaptanı, namazlarını nasıl kılacak?Muhyettin/ANKARAAnkara-İstanbul arası seyahat edenler dinen misafir sayılırlar. Bu hususta araçta olanlar ile aracı kullanan arasında bir fark yoktur. Bunlar 4 rekatlı farz namazlarını 2 rekat olarak kılacaklardır.Ülkemize gelen turistler camilerimize giriyorlar, bu doğru mudur?Hasan MAVİGÖZ/İSTANBULGayrimüslimlerin cami ve mescitlerimize girmesi caizdir. Peygamberimiz, Müslüman olmayan Sakif Kabilesi heyetini mescitte kabul etmiş ve ağırlamıştır.Bir insanın her duyduğunu nakletmesi doğru mudur?Fazıl MERTER/İZMİRBir insanın duyduğu herhangi bir sözü veya olayı başkalarına aktarması dinen caiz değildir. Peygamberimiz, ‘Her duyduğunu söylemek insana yalan olarak yeter’ buyurmuştur. Konu her ne ise iyice tahkik edilip araştırdıktan sonra gerektiğinde (tanıklık gibi) gerçek söylenmelidir.Televizyonda Kuran okurken konuşmak caiz midir?Sevda ŞAHİN/İZMİRAraf Suresi 204. ayette, ‘Kuran okunduğu zaman ona kulak verin, dinleyin ve susun ki merhamet olunasınız’ buyurulmaktadır. Kuran okuyan ister yanımızda okusun, ister radyo ve televizyonda hiç fark etmez. Her iki halde de dinlemek ve ona gereken saygıyı göstermek icap eder.Namaz kılmayan, oruç tutmayan komşuma yardımda bulunabilir miyim?Fuat GEZEN/ERZURUMDinimiz komşuluğa ve komşu haklarına çok önem vermiştir. Nisa Suresi 36. ayette, ‘Yakın komşuya, uzak komşuya iyilik ediniz’ buyurulmuştur. Değil namaz kılmayan, oruç tutmayan komşu, gayrimüslim komşularımızın dahi üzerimizde hakkı vardır. Bütün komşularımızın hukukuna saygılı olmak, onları rahatsız etmemek, ihtiyacı olanlara yardım etmek hepimizin dini görevlerimiz cümlesindendir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!