Bir köstebeğin isyanı

Güncelleme Tarihi:

Bir köstebeğin isyanı
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 16, 2010 00:00

Veysi Mungan ilaç firması Roche’ta üst düzey yöneticiydi. 2004’te şirkette ciddi bir usulsüzlük, yasa ihlali tespit etti. Yönetime laf anlatamayınca işini kaybetmeyi, dünya devi bir şirketi karşısına almayı göze alarak suç duyurusunda bulundu. Bir ay boyunca bütün gazeteler Mungan’dan ve Roche skandalından bahsetti. Onun yaptığı bu ifşaata Anglosakson literatürde ıslıkçılık deniyor. Bir usulsüzlüğü fark ettiğinde önce çalıştığı kurumu sonra da yetkili merciileri uyaran kişiye verilen ad bu.

ABD’de üç ıslıkçı kadın, FBI’dan Coleen Rowley, Enron’dan Sherron Watkins ve WorldCom’dan Cynthia Cooper 2002’de TIME dergisine yılın insanları olarak kapak olmuştu. Cooper o gün bugündür dünyayı dolaşıp etik dersleri veriyor. Peki bizim Veysi Mungan ne yapıyor? Roche yöneticilerinin hakkında açtığı şantaj davasından beraat etti, Roche devlete 5.2 trilyon ödedi ama o 6 yıldır işsiz.

6 yıl önce şirketiniz Roche’la ilgili bir açıklama yaptınız. Neydi o, bir hatırlatabilir misiniz?
- Şirketimin bir kanser ilacını kamu kurumlarına özel sektörden çok daha yüksek fiyata sattığını tespit ettim. Arada 3 katı gibi fahiş bir fiyat farkı vardı. Buna karşı çıktım.

Önce şirket içinde dile getirdiniz bu rahatsızlığınızı değil mi?
- Olay şöyle olmuştu: 2003’e kadar kamu kuruluşları ilaçları SSK’nın ilaç firmalarıyla yaptığı sözleşmeye göre alırdı. Fakat 2003’te devlet ilacı ihalelerle almaya başladı. Benim çalıştığım kurum kanser ilaçları için ihalelelere sadece bir tek ecza deposuyla girmeye karar vermişti. Böylece rekabet yaratmadan piyasaya istediği fiyatı kabul ettiriyordu. Bu durumu fark ettikten sonra yönetim kurulunda bunun hem yasalara hem de rekabet kurumu uyum sözleşmesine uymadığını söyledim. Ters düştük tabii. İşime son verdiler.

Peki siz köstebek misiniz, ABD’deki tanımıyla “ıslıkçı” mısınız?
- Köstebek şirketin içerisindeki bir yolsuzluğu ya da benzeri bir durumu dışarıya sızdıran kişiye denir. Islıkçı ise ters giden ne ise bunu önce şirket yönetmiyle paylaşıp, düzeltilmesi için uğraşan, olmuyorsa kamu yararı için bunu açıklayan kimsedir. Ben bu durumu önce medyaya değil şirketimin yönetim kuruluna anlattım.

Eminim sizin yerinizde olsa birçok kişi bedel ödememek için susardı...
- 6 yıldır düşünmek için çok vaktim oldu ve zaman zaman kendime sordum: Bıraksaydım öyle devam etseydi, n’olurdu sanki? Hayır yapamazdım, göz göre göre bu dolandırıcılığa arkamı dönemezdim. Şirketteki usulsüzlüğü fark ettiğimde gelip eşime anlatmıştım. Bana “Hemen ayrıl, böyle birşeyin içinde yer alamazsın, seni tanıyorum” demişti. Ama şimdiki aklım olsa ne medyaya giderdim, ne de 6 yıl mahkemelerin ağır işleyen sistemiyle uğraşırdım. Roche bu dava için Türkiye’nin en iyi avukatlarını tuttu. 6 yılın her günü 24 saat bu davayı yaşadım ben. Birçok noktada benim bizzat ilgilenmem şarttı.

En azından kazandınız?
- Evet, Roche devletten elde ettiği haksız kazancı 12 Şubat 2010’da geri ödedi. 5.2 trilyon... Devlet şimdi yasal faizini almaya çalışıyor. Başbakanlık Teftiş Kurulu, Sağlık Bakanlığı’na neden bunun 6 yıllık faizini de almıyorsunuz diye ısrarla soruyor. Bakın belgeler burada...

Bir dakika? Siz kendi davanızdan beraat ettiniz, Roche da parayı devlete ödedi, rekabet kurumundan da 3.5 trilyonluk bir ceza da aldı? Artık faizini niye takip ediyorsunuz?
- Elimde değil, artık bu dava benim bir parçam. Hem sadece faiz meselesi de değil: Yasaya göre bu suçu işleyen firmanın ilacının piyasadan toplatılması ve 3 yıl ruhsatının iptal edilmesi gerekiyor.

BENİMLE GÖRÜŞEN ARKADAŞLARIM DA İŞTEN ATILDI

6 yıldır işsizsiniz. Hiçbir şirkete başvurmadınız mı?
- Başvurdum. Türkiye’deki en büyük ilaç firmalarından birisinin sahibiyle görüştüm. Fakat Roche’un haberi oldu bir şekilde. “Benim mahkemelik olduğum kişiyi işe alma, sana sıkıntı yaratırım” deniyor. Beni işe almaktan vazgeçtiler.

Normal mi karşıladınız?
- Çok uluslu bir şirketi karşısına almak kolay olmayacaktı, anlayışla karşıladım. Sonra başka bir şirketin yetkilisiyle görüştüm. O da bana olaylar biraz soğusun dedi. Üstünden 1.5 yıl geçti, bu sözlerini hatırlattım. Sessiz kalmayı tercih etti. Ben de bir daha aramadım.

Bu iki şirket dışında başka bir yere başvurmadınız mı?
- Hayır, karşıma hep aynı şey çıkacak artık, belli değil mi? Daha önce çalıştığı bir şirketle kavga etmiş bir üst düzey yöneticiyi işe almak istemiyorlar.

Bir şirketiniz olsa, sizin gibi birini işe alır mısınız?
- Tam tersi tercih ederim. Çünkü kurumuna sadakatle bağlı ama sadece kurumun ekonomik çıkarlarını değil, kamunun değerlerini gözeten birini niye işe almayayım?

Nasıl geçiniyorsunuz peki?
- Biz birbirini çok seven büyük bir aileyiz. Birbirimize her zaman destek olduk, oluyoruz. Benim geçim kaynağım hiçbir zaman aldığım profesyonel ücret olmamıştı zaten.

RUSSEL CROWE’UN FİLMİNDEKİ GİBİ ŞEYLER YAŞADIM

Günleriniz nasıl geçiyor?

- Günde 18 saat çalışan bir insandım. Şimdi akşamüstüne kadar gazeteleri okuyorum. Sonra spora gidiyorum. En işe yarayacağım dönemimde böyle olmamalıydı diye düşünüyorum tabii.

Hiç psikolojik destek aldınız mı?
- Terapiye filan gitmedim ama bir süre anti-depresan kullandım.

Peki eşiniz?
- Hayır. Eminim o da zaman zaman keşke böyle olmasaydı diyordur ama hiç gelip yüzüme karşı bu cümleyi kurmadı. Güçlü bir insandır.

Kızlarınıza durumu nasıl anlattınız?
- Küçük olana birşey söylemedim, büyük olan ise kaba hatlarıyla biliyor. İleride daha iyi anlayacaklar çünkü bakıyorum ikisi de haksızlığa tahammül edemeyen, doğru bildiğini söyleyen çocuklar. Biraz babasının kızı durumu yani...

Evinizde Roche ismi bir tabu mu?
- Değil ama herhangi bir şekilde o konu açılırsa “Biz o defteri kapattık” der geçeriz. Yaralayıcı oluyor çünkü.

Kendinizle gurur duyuyor musunuz?
- Çok net ve güçlü şekilde... Çünkü çok az insanın gösterebileceği bir duruş sergiledim.

Russell Crowe da Köstebek adlı filmde sigara şirketindeki usulsüzlükleri afişe ettiği için başına gelmedik kalmıyordu. İzlediniz mi?
- Evet, ben de benzer şeyler yaşadım. İlk dönemler eşimle ikimiz çocukları okul servisine bindirirken büyük kaygı duyuyorduk. Çünkü tehditler de almıştım.

DURUŞMADA OLMAMIŞ ŞEYLERİ OLMUŞ GİBİ ANLATAN ARKADAŞLARIM OLDU

Bütün bu süreç boyunca eski iş arkadaşlarınızın size karşı tutumu nasıldı?

- İlk dönemlerde yoğun olarak görüşüyorduk fakat şirketin benimle görüşenlerin bir kısmı işten çıkarıldı. Birgün havaalanında Roche’a birlikte başladığım yakın bir arkadaşımla karşılaştım. Yanıma gelip konuşmak istedi, ben de ona uzaktan “Hiç gelme” demek zorunda kaldım. Haberleri mutlaka olur ve arkadaşımın başına iş açılır diye düşündüm. O günü hiç unutmam.

O dönemden hiç arkadaşınız kalmadı öyleyse?
- Ancak işten atılanlarla görüşüyorum, bir sorunumuz yok. Şirkette kalanlarla hayır.

Bu süreç dostu düşmanı tanımak açısından faydalı oldu mu?
- Evet o işe yaradı. Duruşmada hiç olmamış olayları varmış gibi anlatan arkadaşlarım oldu. Bir tanesi senelerce yanyana çalıştığım biriydi. İnanamadım. Bakın bu ifadeyi veren arkadaş şu anda Boğaz’da bir yalıda oturuyor, ben ise işsizim!

Size “Veysicim niye girdin bu işe” diyenler çoğunlukta mıydı arkadaşlarınız arasında?
- Bunu böyle söylemeyen yok gibi neredeyse.

8 ÇUVAL DOLUSU DAVA EVRAKI BİRİKTİ

Siz bu açıklamaları yaptıktan sonra Roche da sizin şantaj yaparak maaş artırmaya çalıştığınız iddiasıyla dava açmıştı. Şimdi beraat ettiğinize göre onlara tazminat davası açacak mısınız?

- Böyle bir hakkım var ama girişimde bulunmadım. Fakat buradan kazanacağım maddi tazminatla bir eğitim kurumuna bağış yapmayı da düşünmüyor değilim. Bu dava bana çok pahalıya patladı. İki avukatım vardı, davanın bütün evrakları toplam 8 çuval. Ve düşünün her bir belge için ayrı ayrı masraf yapıyoruz.

BAŞMÜFETTİŞ BİLE “BENDEN BU KADAR” DEDİ

Devlet zararının bir kısmı karşıladı ama uğraşsa daha bir o kadar daha alır. Sağlık Bakanlığı’nın tazmin ettiği 5.2 trilyonun yasal faizi 2.8 trilyon. Duruşmalara hiçbir sağlık örgütü katılmadı, her gün televizyonlarda ilaç firmaları devleti soyuyor diye bağıranların hiçbiri davaya müdahil olmadı. Başbakanlık Başmüfettişi’yle ilk görüşmemde “bak ben neler yapacağım” deyip masaya vurmuştu. Geçen gün konuştuğumda ise “Kardeş benden de artık bu kadar” diyor. Rekabet Kurumu’na suç duyurusunu Sağlık Bakanlığı’nın yapması lazımdı, ben yaptım. 2 suç duyurumdan birinin sonunda Roche 3.5 trilyon ödedi devlete. İkincisi için hala yazışmalarım sürüyor. Bir de şunu gördüm: Türkiye’de basın olmasa bütün yolsuzluklar sümen altı edilir, bir tek basın sonuna kadar gidiyor...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!