Demokrasi, hukuk ve insan hakları

Güncelleme Tarihi:

Demokrasi, hukuk ve insan hakları
Oluşturulma Tarihi: Eylül 12, 2000 00:00

Cüneyt ÜLSEVER
Haberin Devamı

Taraftarı, düşmanı 21. Yüzyıl'ın kavramı küreselleşmeyi tanımlamaya çalışıyor...

Dünyadaki ölümlerin, hastalıkların, fukaralığın giderilmesi mecburiyeti üzerinde de liderler hemfikir. Silahsızlanma konusunda da en azından lafa dayanan bir konsensus var. Haliyle kimse niyeti ne olursa olsun 'silahlanma devam etsin', diyemiyor.

Ancak, pastanın nasıl paylaşılacağı konusunda kıyamet kopuyor.

Kişisel kanıma göre toplantıdan çıkan sonuçlar şöyle özetlenebilir:

21. Yüzyıl muhakkak ki küreselleşme kavramı ile anılacak. Taraftarı, düşmanı herkes küreselleşmeyi bir olgu olarak kabulleniyor.

Küreselleşme de yine herkesin muhtevasında değil ama kendilerine duyulan ihtiyaçta fikir birliği ettikleri şu üç siyasal kavram üzerine inşa ediliyor: Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları.

Dünyadaki ölümlerin, hastalıkların, fukaralığın giderilmesi mecburiyeti üzerinde de liderler hemfikir. Silahsızlanma konusunda da en azından lafa dayanan bir konsensus var. Haliyle kimse niyeti ne olursa olsun 'silahlanma devam etsin', diyemiyor.

Ancak, pastanın nasıl paylaşılacağı konusunda kıyamet kopuyor.

Küba Lideri Castro açıkça, İran lideri Hatemi ve Çin lideri Zemin zımnen küreselleşmenin yine sadece zengin ülkelerin işine yaradığını düşünüyorlar. Castro 'bu yutturmacaya' kanmamaya davet ediyor. Diğerleri de 'malın büyüğünü siz götürüyorsunuz' demeye getiriyorlar.

BM MÜDAHALE ETSİN

Toplantıda en çarpıcı öneriyi ABD Başkanı Clinton yaptı. İngiltere başbakanı da her zaman olduğu gibi onu destekledi. Clinton, bizde de çok tartışılan egemenlik kavramına bir sınır getiriyor ve insan hakları ihlallerinin milli sınırlar içine girdiği bir dönemde; gereğinde uluslararası güçlerin (BM) iç meselelere müdahale etmesini öneriyor. Böylelikle 'milletlerin kendi kaderlerini tayin hakkı' sınırlanıyor. Hali ile bizim gibi güvenliğini, hatta siyasal dokusunu iç düşman konsepti üzerine oturtan ülkeler bu durumdan çok rahatsız oldular. İnsan Hakları konusunda ayıplı ülkeler -Küba, Çin, İran- bu teklifi kabullenilemez gördüler. Onlara göre zaten egemenlik insan haklarının garantisi!

Bilmem bu teze kendileri bile inandılar mı?

KENDİNE DEMOKRAT

Ayrıca, Çin serbest piyasa ekonomisi çerçevesinde oluşan küreselleşme olgusuna tek bir sosyal sistemin, tek bir kalkınma modelinin olamayacağı tezi ile karşı çıkıyor. Ona göre pekala 'modern sosyalizm' de -her ne ise o- bir sosyal model, bir kalkınma yöntemi!

İran ise 'tek demokrasi' modeline karşı çıkıyor. Hatemi'ye göre ahlaki ve dini değerler ile bezenen bir demokrasi de olabilir. Hatemi'nin konuşması bana bizde bolluğundan geçilmeyen 'kendine demokrat' entelleri hatırlattı.

'Benim demokrasim, senin demokrasin!'.

Ancak, ilginç olanı; Hatemi ile, muhtevada olmasa da, vurgulamada aynı fikirde olan başka bir isim de var: Fransa Devlet Başkanı Jacques Chirac!

Bana göre Clinton'un önerisi kadar onun önerisi de önemli, hatta daha anlamlı:

'Yeni yüzyıla yeni bir ahlak anlayışı lazım!'

FIDEL CASTRO Küba Cumhuriyeti Devlet Başkanı

Egemenlik hegemonyacı güce teslim edilemez

'Ekonomik, siyasi ve teknolojik alanları tekeline almış üç düzine kalkınmış ve zengin ülke bizi, bizleri sadece daha fakir, daha fazla sömürülen, daha fazla bağımlı kılan aynı reçeteleri sunmak için burada topladılar.'

Castro kızgın. 'Çok açık bir şekilde anlaşılmalıdır ki, 'egemenlik prensibi'ni hiçbir şekilde daima bizi suistimal eden haksız bir hegemonyacı güce teslim edemeyiz.'

Ona göre küreselleşmede insanlığa hizmet eden hiçbir ekonomik ve siyasi düzen yok.

'Zaten dünyada yaşanan rezaleti emperyalizm ve onun kanlı savaşları yaratmıştır. Sadece bizden aldıklarını geri versinler, dünyanın sorunları ancak böyle çözülür.'

JİANG ZEMİN Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı

Tek medeniyet, tek kalkınma modeli yok

'Tarih ve gerçekler bize söylüyor ki, başkalarının bağımsızlık ve egemenliğine saygı dünya barışı için hayati önem taşımaktadır. Soğuk Savaş mantığı bir an evvel terk edilmelidir. Dünyadaki tüm ülkeler silahsızlanma sorununda söz sahibi olmalıdır.'

Zemin'e göre yeni çok-kutuplu dünyada eskisi gibi büyük güçlerin hegemonya arayışları ve etki alanları yaratma çabaları yer almamalıdır. Artık her ülke eşit olmalıdır. 'Kuzey-Güney; zengin-fakir uçurumu her geçen gün büyüyor. Dünyadaki bu haksızlık giderilmedikçe dünyadaki kargaşanın sona ermesi mümkün değildir.'

Başkan vurguluyor:'Her ülkenin halkının kendi sosyal sistemlerini ve kalkınma stratejilerini seçmelerine saygı duyulmalıdır. Dünyada Kuzey-Güney diyaloğu eşitliğe dayandırılmalı, Kuzey-Güney işbirliği artırılmalıdır.'

Ayrıca uyarıyor da: '(Küreselleşme) sadece zengin ülkelerin gelişen ülkelerden kaynak almak ve pazarlarına ulaşarak karlarını artırmak için gösterilen gayret olmamalıdır. Ülkelerin kendi kendilerine kalkınma gayretlerine saygı duyulmalı ve yardım edilmelidir. İnsanlığın ortak eseri teknoloji ortak kullanılmalıdır.'

Modern sosyalist Çin'in Başkanı'na göre:

'Dünyada tek medeniyet, tek sosyal sistem, tek kalkınma modeli yoktur. Egemenliği reddeden insan hakları mücadelesi olamaz. Zira egemenlik insan haklarının garantisidir.'

MUHAMMED HATEMİ İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı

Ruhani demokrasi de mümkün

'Dünyanın bir köşesinde insanlar şekil ve muhteva arasındaki kopmaya, ruhani acıların hayatlarını ezmeye devam etmesine rağmen, maddi nimetlerden faydalanıyorlar. Diğer köşede ise çoğunluk nüfus fukaralık, cehalet ve dışlanma gibi dertler ile mücadele ediyor'.

Hatemi'ye göre geçen yüzyılda demokrasi yeni bir yönetim tarzı olarak insanlara yol gösterdi. Milletler ve insanların uyandığı bu yüzyılda çeşitli güçler bu kavramla anlaşmak ve insanlığa özgürlük ve ruhani derinlik vermek zorunda kaldılar.

'Ancak demokrasinin herhangi bir modelinin, tek yol olduğu iddia edilemez. Ruhani ve ahlaki temellere dayanan bir demokrasi modeli de pekala mümkündür.'

Hatemi de, Castro ile aynı görüşte: Ona göre de küresel dünyayı büyük güçlerin gelişme ve koruma stratejileri şekillendiriyor. Bu da siyasi düşünce ve uygulama alanında derin felsefi, kültürel ve dini meselelerin dışlanmasına neden oluyor. Sınırsız güce dayanan bir paradigma insanlığın sorunlarını doğru algılamaya muktedir değil.

'Ben, Genel Kurul'un 53. dönem toplantısına, çeşitli milletlerin birbirlerini daha iyi anlayabilmeleri için, BM'nin 'medeniyetlerarası diyalog' konusunda önderlik yapması çağrısında bulunmuştum. Bugün bu çağrımı yeniliyorum.'

O da küreselleşmeden şüphe duyuyor: 'Küreselleşme katiyen ulusal kültürleri yok eden, tek bir kimlik yaratan ve dünyadaki tüm pazarları azınlığın emrine veren bir çaba olmamalıdır. Dünyanın her şeyden önce, içte ve dışta, güç ve zor kullanmayı reddeden, ahlaki değerlere dayanan bir topluluk olması gerekir.'

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!