Demirel'in aktif siyasi mücadelesi hala sürüyor

Güncelleme Tarihi:

Demirelin aktif siyasi mücadelesi hala sürüyor
Oluşturulma Tarihi: Nisan 07, 2000 00:00

Haberin Devamı

İkinci kez cumhurbaşkanlığı macerası hazin bir şekilde sona erdi ama...

Demirel'in Başbakanlık görevi bir yıl sonra yine bir askeri müdahale ile son buldu. 12 Eylül 1980'de yapılan askeri müdahale, Demirel'i bir kez daha ‘‘Şapkasını alıp gitmek’’ zorunda bıraktı. 12 Eylül askeri müdahalesiyle bir kez daha Başbakanlık görevinden uzaklaştırılan Süleyman Demirel, işin 10 yıl önceki müdahaleden çok daha ciddi olduğunu, belki ilk anda pek kestiremedi. Çünkü, ilkini ‘‘ufak tefek yara bere’’ ile atlatmıştı. Ancak bu kez yapılan müdahalenin ciddiyeti, Güniz Sokak'taki evinin kapısına dayanan subayların, kendisini eşiyle birlikte gözaltına almalarıyla ilk filizini veriyordu. Demirel, o tarihte 32 yıllık hayat arkadaşı olan Nazmiye Hanım ile birlikte evlerinden alınıyor ve Hamzaköy Askeri Tesisleri'ne götürülüyordu. Demirel çifti burada, bir ay gözetim altında tutuldu. Ancak, askeri müdahaleyi yapanlar Demirel'e asıl darbeyi, 7 Kasım 1982'de halkoyuna sunularak, yüzde 92 gibi bir çoğunlukla kabul edilen Anayasa ile vuruyordu.

ZİNCİRBOZAN GÜNLERİ

Demirel, yakın dava arkadaşlarıyla birlikte, 10 yıl süreyle ‘‘seçilme’’ ve ‘‘siyaset yapma’’ yasağına çarptırılıyordu. Bir yıl sonra, 2 Haziran 1983'te de, yine yakın dava arkadaşlarıyla birlikte Zincirbozan'a götürülüyor ve 30 Eylül'e kadar burada tutuluyordu. Zincirbozan günleri, Türk siyasi yaşamında belki de yeni bir perdenin aralanmasına yol açıyordu. 12 Eylül'e kadar birbirleriyle kıyasıya mücadele etmiş iki büyük siyasi hareketin, AP ve CHP'nin yönetici kadroları, dört ay süren bu zorunlu birliktelik sırasında birbirlerini daha yakından tanıyor, farklı olmasına karşın belki de ortak yanlarını görüp yakınlaşıyorlardı.

20 Ekim seçimlerinden sonra bu iki hareketin bir araya gelip, koalisyon hükümeti kurmasının, Demirel'in de, daha önceleri bir araya gelmeleri bir yana, bazı ortak noktalarda buluşmaları bile imkansız olan rakip siyasi hareketin oyları ile Çankaya'ya tırmanmasının temelleri acaba bu günlerde mi atılmıştı? Buna, her iki siyasi hareketin lider kadrosu da olumlu yanıt veriyor. Zincirbozan günleri bitip, Güniz Sokağına yeniden kavuşan Demirel'i, asıl zor günler bundan sonra bekliyordu; yeniden diriliş mücadelesi.

YENİDEN DİRİLİŞ

Anayasa'nın kabulünden sonra, parlamenter sisteme yeniden dönüş için siyasi takvim işlemeye başladı. Parti kurma çalışmaları başlamıştı. Yasaklı Demirel de, el altından kolları sıvamıştı bile. Emekli General Ali Fethi Esener'e kurdurulan Büyük Türkiye Partisi kapatılınca, yerine hemen Doğru Yol Partisi kuruluyordu. Demirel, ‘‘Doğru Yol’’ adını, üniversiteden sınıf arkadaşı olan ve Genel Başkanı olduğu MSP'nin kapatılması nedeniyle yeni parti kurma çalışmalarını yürüten Necmettin Erbakan'a kaptırmamak için de elini çabuk tutuyordu. Çünkü Erbakan da, sonradan adını Refah Partisi olarak koyduğu partisine aynı adı düşünüyordu.

Ancak, daha sonraları Meclis Başkanvekili olarak görev yapan Yıldırım Avcı'nın Genel Başkanlığı'nda kurulan DYP de, Milli Güvenlik Konseyi'nden art arda gelen vetolar nedeniyle, SODEP gibi 1983 seçimlerine katılma şansını elde edemedi. Bir yandan getirilen yasağa karşın örgütlerinin dağılmaması için insan üstü bir çaba gösteren Demirel, bir yandan da yeni kamuoyu oluşturmak için çalışıyordu. Bu arada, parti içinde ortaya çıkan sürpriz bir gelişme ise Demirel'e hayli güç günler yaşattı. Demirel, TOBB Başkanlığı'ndan ayrılarak, DYP'de Genel Başkanlığa adaylığını koyan Mehmet Yazar'ı ancak, Hüsamettin Cindoruk'u karşısına çıkararak durdurabildi. Yazar daha sonra ANAP'a geçti ve Devlet Bakanı oldu. DYP'de o tarihten, yasakların kaldırıldığı referanduma kadar Cindoruk dönemi başlamış oldu. Demirel de, DYP'nin arkasındaki, o günlerdeki ifadeyle ‘‘Bir bilen’’ olarak yasağının sınırlarını zorluyordu.

AKTİF SİYASİ YAŞAM

Bu dönemdeki konuşmaları nedeniyle hakkında çok sayıda dava açıldı, ancak tümünden beraat etti. 5 Eylül 1987'de yapılan referandumda, Anayasa ile getirilen 10 yıllık siyasi yasağı, kıl payı bir farkla kalkan Demirel'i bir sürpriz daha bekliyordu. Sonuçta, yapılan olağanüstü kongrede emaneti alıp, seçime katıldı ve yedi yıl sonra yeniden parlamentoya adımını attı, ancak partisi, ‘‘Benim müsteşarım’’ dediği merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ANAP'ı karşısında ağır bir yenilgi alıyordu.

Demirel'in bu olay nedeniyle Cindoruk'la bir daha yıldızının barışmadığı söylenir. Partisinin 1988 ve 1990 yıllarında yapılan büyük kongrelerinde yeniden Genel Başkan seçilen Demirel, DYP'yi, 20 Ekim 1991 genel seçimlerinden birinci parti olarak çıkardı ve SHP ile kurduğu koalisyon hükümetinin başına geçti. Cumhurbaşkanı Özal'ın ani ölümüyle de Demirel'in uzun siyasi yaşamında yeni bir dönem kapandı. Demirel'in, Çankaya'da son bulan uzun soluklu, mücadele dolu aktif siyasi yaşamında, böylece yeni bir sayfa açılmış oldu.

Onu tanıyan herkes kendisinin de ifade ettiği gibi aktif siyasi mücadelesini sürdüreceği konusunda hemfikir. Süleyman Demirel'in kişisel siyasi mücadele tarihinde yeni bir sayfa açılıyor şimdi.

Hiç áşık oldu mu?

Geçmişini araştıran kaynaklar ile yakın çevresinin anlatımlarına bakılırsa, bu sorunun yanıtı kelimenin tam anlamıyla kocaman bir hayır. Üniversite öğrenimi için İstanbul'a giderken, ailesi muhtemel bir sürprize karşı, sözün doğrusu İstanbul'lu bir kıza gönül verebileceği korkusuyla başını hemen bağlama yolunu seçmiş.

Öyle ki, başı bağlandığında, yani, kapı komşuları Nazmiye Şener ile aralarında, 1941 yılında, evliliğin ilk adımı olan söz kesildiğinde, kendisi 17, eşi ise 14 yaşındaydı. Herşeye karşın yine de, ‘‘Demirel, gençliğine kapılıp, İslamköy'deki sözlüsünü bir an olsun unutur mu?’’ kuşkusu, zihinleri işgal etmiş. Etmiş ki, bu kuşku kendisine de aktarılmış.

Demirel'in yanıtı, ‘‘Öyle şey olur mu? Ahde vefa denen bir şey var...’’ olmuş.

En fazla başbakanlık yapan politikacı

Aktif siyasete 31 yıl önce atılan Demirel, bu süre içinde en uzun süre Başbakanlık yapan politikacı oldu. Demirel'in, Başbakan olarak görev yaptığı süre 4400 güne ulaştı. Demirel ayrıca AP Genel Başkanı olduktan bir yıl sonra, İsmet İnönü başkanlığındaki koalisyon hükümetinin istifasını sağladıktan sonra kurduğu, AP ağırlıklı Ürgüplü koalisyon hükümetinde de, 254 gün süreyle parlamento dışından Başbakan Yardımcılığı yaptı. Türkiye'de Demirel iktidarının yaşandığı dönemler şöyle:

1. Demirel hükümeti : 27 Ekim 1965 3 Kasım 1969

2. Demirel hükümeti : 3 Kasım 1969 6 Mart 1970

3. Demirel hükümeti : 6 Mart 1970 12 Mart 1971

4. Demirel hükümeti : 31 Mart 1975 21 Haziran 1977

5. Demirel hükümeti : 21 Temmuz 1977 5 Ocak 1978

6. Demirel hükümeti : 12 Kasım 1979 12 Eylül 1980

7. Demirel hükümeti : 20 Kasım1991 25 Haziran 1993

En büyük keşfi Özal

Demirel'in, 30 yıllık siyasi yaşamının en büyük keşfinin, Turgut Özal olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek. Özal'ı, 1966 yılında Elektrik İşleri Etüd İdaresi'nden alıp, kendisine müşavir yapan Demirel, sonra da yoluna hep onunla birlikte devam etti. Özal'ı bir yıl sonra DPT Müsteşarlığı'na getirerek, ekonominin patronu yapan Demirel, 1970'teki ünlü para operasyonu ve ekonomik tedbirler paketini, O'nunla birlikte hazırladı. Demirel, 12 Mart'ta yurt dışına çıkan ve dönüşünde de özel sektörde görev alan Özal'ı, 1979'da Başbakan olduğunda Başbakanlık Müsteşarı ve DPT Müsteşarvekili yaptı. Demirel'in ünlü 24 Ocak kararları da işte o tarihte, Özal tarafından hazırlandı. Demirel'in, keşfettiği Özal ile yolları ise 12 Eylül müdahalesinden sonra bir daha buluşmamak üzere ayrıldı. 1980'li yıllara, bir dönemin, ekonomiyi birlikte yürüten bu ikilisinin, bu kez ayrı saflarda birbirlerine karşı verdikleri mücadelesi damga vurdu. 20 Ekim seçimlerinde meydanlarda ‘‘Özal'ı Çankaya'dan indireceğini’’ söyleyerek oy toplayan, ancak iktidara geldikten sonra bunu bir türlü yapamayan Demirel, Özal'ın ölümüyle boşalan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturarak, onun halefi oldu. Ama ikinci kez aynı koltuğa seçilemedi.

Akrep burcu

Demirel Akrep burcundan. Su grubundan bu burç insanının en önemli özellikleri arasında, zeka, yenilikçilik, sır saklama ve azim-sebat sayılıyor. ‘‘Kıskançlık, hilebazlık, inat, dediğim dedikçilik, intikam tutkusu, güvenilmezlik, iktidar hırsı’’ gibi küçük kusurları olsa da, astroloji, Akrep insanını, ‘‘Güçlü bir iradeye sahip, tutkulu ve başkaları için kendini feda etmeye her an hazır’’ bir karakter olarak tanımlar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!