Deli adam gitti bebek geliyor

Güncelleme Tarihi:

Deli adam gitti bebek geliyor
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 29, 2000 00:00

Haberin Devamı

Dünya dönüyor, sen ne dersen de

Son altı yıldır ünlü siyaset adamı Gökberk Ergenekon'la birlikteydi, ünlü şarkıcı Nilüfer. Bu kadar yıl nikahtan uzak durdular. Şimdi konuşurken Nilüfer'in yüzü gölgeler içinde. Canı sıkkın. Altı yıllık bir beraberliği noktalamanın rahatsızlığı içinde. Aslında bu ayrılığın üzerine hiç konuşmak istemiyor. Ama ısrar edince, şöyle harmanlıyor bu altı yılı: 'Siyasi olduğu için değil, Gökberk farklı biri olduğu için onu seçmiştim. Gökberk, deli bir adamdır! Aklına eseni yapar ama çok da duygusaldır. Mesela, çok tutucudur. 20 yıl önce aldığı arabadan bile vazgeçmez. Yeni bir şeyleri ona kabul ettirmeniz çok zordur. Ama o da benim üzerimde, siyasetle ilgilenme konusunda etkili olamadı. Elbette onunla yaşadığımız münakaşalar çok oldu. Ama bir münakaşadan hemen sonra telefon çalar 'Ben İstanbul'a geliyorum' der. O sırada kapı çaldığı için 'Bir dakika bekle, kapı çaldı' derim. Kapıyı açınca karşımda Gökberk duruyor olur. Bir gün yine böyle bir şey yaptı ve ben şaşkınlıktan yere düşüyordum. Evet, ayrılık kararını birlikte verdik. Bu konuda ayrıntılara girmek istemiyorum. Tabii ki kolay değil, çünkü ortada alışkanlıklar var. Ancak dedim ya ayrıldık.' Nilüfer'in kapısı yine çalar mı ve çalarsa gelen eskiden olduğu gibi yine elinde çiçeklerle Gökberk Ergenekon mu olur, bilemiyoruz. Bunu zaman gösterecek. Ancak, onun çalmasını beklediği kapıları açınca beklediği bir başkası daha var. Hem de yürek çarpıntılarıyla. Onu da kendisi anlatıyor zaten:

'8 ay önce sıfır yaş grubundan bir bebeği evlatlık edinmek için Çocuk Esirgeme Kurumu'na müracaatta bulunmuştum. Bugün yarın onu bana getirebilirler. Bunun heyecanı içindeyim. Anne olacağım için çok mutluyum...'

Mutsuzlukla mutluluğun kolkola olduğu hayatın bu iki yönüyle de yüzleşen Nilüfer, 'Yeniden 77'ye' adlı son albümünden sonra, şimdi yeni albüm hazırlıklarına başladı. Çünkü müzik onun her şeyi, hayatı. Ve yıllar öncesinde kalan o şarkısındaki gibi; dünya dönüyor.

Yıl 1972... Herkesin dilinde o şarkı vardır:

'Dünya dönüyor, sen ne dersen de / Yıllar geçiyor farketmesen de'

Evet, o günden bugüne tam 28 yıl geçti ve sanırız bu geçen zamanı tıpkı o ilk şarkısında olduğu gibi ne Nilüfer farkedebildi, ne de müzikseverler.

Onu ilk tanıdığımız yılların Nilüfer'i canlanıyor şimdi gözlerimizin önünde. Saçlarını kavak yellerine bırakmış, çelimsiz omuzlarında koskocaman bir şöhretin yükü, biraz şaşkın, biraz mahçup, biraz da utangaç.

YALNIZ BİR ÇOCUKLUK

Nilüfer Yumlu'yla yıllar öncesine çocukluğuna dönüyoruz önce:

'Çocukluğum Cihangir'de geçti. Babam Cemil Yumlu, ticaretle uğraşıyordu. Sinema makinaları ithal ediyordu, yurt dışından. Annem, babamın üçüncü eşidir. Babamın önceki evliliklerinden iki ağabeyim (Orhan ile Tevfik), bir ablam (Gülsevin) vardır. Babam öldüğünde ben 11 yaşındaydım. Ve üç kardeşimin olduğunu o gün öğrendim. Onları, sadece o gün gördüm, sonra hiç görüşemedik. Biri Kanada, diğeri Almanya, bir diğeri de İstanbul'da.

'Huzurlu bir evde, mutlu bir çocukluk yaşadım. Tek sorun apartmanın beşinci katında otururduk ve annem beni sokağa bırakmazdı. Ancak, Firuzağa İlkokulu'na başladıktan sonra arkadaşlarım oldu. Kısacası, yalnız bir çocukluk geçirdim.'

'LANET KARI' DERLER

Nilüfer'in annesi Lütfiye Hanım'la ilgili yorumu aynen şöyledir:

'Annem, belki tek çocuk olduğum için, üstüme aşırı derecede düştü. Bana dert yoldaşı değil, her zaman öğretmen oldu. Bu nedenle hiçbir sırrımı paylaşamadım onunla. Çünkü hep doğru yolları gösterirdi bana. İlişkimiz bu nedenle her zaman mesafeli, ölçülü bir şekilde sürdü. Daha sonraki yıllarda belki bir tepki nedeniyle, biraz asi ve kendini insanlara karşı sürekli koruyan birisi haline geldim.'

Zaman zaman da kendisinin ne denli katı ve ters olduğunu anlatır Nilüfer, sözünü sakınmadan:

'Örneğin Mustafa Oğuz bana 'Mendebur' derdi. Samim Değer de 'Lanet karı' der. Ona itiraz ettiğim, inanmadığım şeyleri yapmadığım için. Hatır için aptallıklara evet demiyorum diye. Hayatta yalakalık yapmadım kimseye. Ve hep inandığım şeyleri yaptım. Bu özelliklerimle her zaman da gurur duydum.'

Sıra müziğe gelince, yine çocukluğuna dönüyor ünlü şarkıcı:

'Müzikle doğdum, müzikle büyüdüm diyebilirim. Çünkü annemin sesi çok güzeldi ve babam da çok iyi piyano çalardı. Evde piyanomuz vardı. Babam akşamları piyano çalar, annem de şarkılar söyleyerek ona eşlik ederdi. İnsan çok küçük yaşlarda yaşadıklarını hayal meyal hatırlar ya, benim de gözümün önüne hep piyanolu, annemli babamlı şarkılar gelir.'

Sonra büyür Nilüfer. İtalyan Lisesi'nde derslerle başı hoş olmasa da, herkesin sesine hayranlık duyduğu bir genç kız olur. Ve müzik dünyasında, adını çok genç yaşta duyurur:

'İtalyan Lisesi'nde benim için en büyük zevk İtalyanca şarkılar söylemekti. 1970 yılında Hafta Sonu Gazetesi'nin düzenlediği 4. Altın Ses Yarışması'na katıldım. Bir İtalyanca şarkıydı söylediğim. Ve o yarışmada birinci oldum.'

İşte, Nilüfer'in bu birinciliğiyle birlikte başlar müzik hayatı. İçinde 'Kalbim Bir Pusula' ile 'Ağlıyorum Yine' şarkılarının bulunduğu ilk 45'lik plağını 1972'de yapar. İkinci 45'liği 'Dünya Dönüyor'la Nilüfer adı bomba gibi patlar. Zaten bu başarı ona 'Altın Plak' ödülünü de getirir.

ZEKİ MÜRENLİ KADROYA REST

Nilüfer, ilk sahne çalışmasını 1974 yılında İzmir Fuarı'nda, Manolya Gazinosu'nda Zeki Müren'in kadrosunda yapar. Sahne hayatındaki unutamadığı ilk olayı da orada yaşar:

'Annemle birlikte gittik İzmir'e. Çok çekingendim. Zeki Müren'le tanıştırken heyecanlandım. Gazino girişinde, avlu gibi bir yer vardı ve Zeki Bey herkeslerden önce gelip oraya özel olarak konulan bir masaya kurulurdu. Çok tatlı sohbetler edilirdi o masada. Her gazinoya gidişimde, imrenerek uzaktan bakardım, ama dediğim gibi çekingen olduğum için de hiç gidemezdim. Her program tıklım tıklım dolardı. Zeki Müren, mini etekli, çizmeli kostümüyle olay yaratmıştı.

'Derken, son gün, bizim işlerimizle ilgilenen bir organizatör vardı, bana 'Yarın yarım yevmiye ödeyecekler. Son günlerde müşteri azalmış' dedi. Oysa gazino her programında tıklım tıklımdı. Ben de anında rest çektim, bu akşam gelmiyorum dedim. Adam bir süre sonra yalvarmaya başladı. Derken, Zeki Müren haber yolladı 'Gelsin, başlasın, yevmiyesini ben garanti ediyorum' diye. Nuh dedim peygamber demedim. Ve annemi yanıma alarak İstanbul'a geri döndüm.'

Bir kriz sırasında ölmekten korkuyor

Sağlığı çok önemlidir Nilüfer için. En büyük korkusuna gelince... İşte, sanatçının bu konudaki anlattıkları:

'Henüz üç yaşındaydım ve bana astım bronşit teşhisi konuldu. Ondan sonraki hayatımda her zaman kendimi korumak zorunda kaldım. Zaman zaman şikayetlerim doruklara çıktı. Bu hastalık insanı öldürmüyor ama hayattan da bezdiriyor. Düşünsenize nefes alamıyorsunuz. İnsan hayatında en önemli şey nefes. Kimse beni yanlış anlamasın ama kanser olmaktan daha kötü bir olay bu. Hiç değilse kanserde, öleceğini biliyorsun. Bunda ise kriz anında her şeyden bıkıyorsun. Bir ara dağ başına kaçmayı bile düşündüm. Bir ara kortizon tedavisi oldum. Kilo almamam ise kelimenin tam anlamıyla mucizedir. Sürekli kullandığım ilaçlarım var.

'En büyük korkum astım hastalığımın yeniden şiddetlenmesi, beni şarkı söylemekten alıkoyması, yaşamdan vazgeçirmesidir. Kimbilir, belki de bir astım krizinde ölmek. En büyük korkum bu.

'Mesela geçen yıl hiçbir şey yapmadım. Psikolojik olarak rahatsızlandım. Hastalanma fobisi içindeydim. Bu nedenle kendimi koca bir yıl hiç sağlıklı hissetmedim. Çok şükür bu da geçti.'

1976'da Rıza Silahlıpoda ile nişanlandı, Nilüfer. 1977 yılında Yeşil Giresunlu'yla nikahlandı. İki yıl sonra ikinci evliliğini Çetin Akçam'la yaptı ama onunla da mutlu olamadı. 1994'ten bu yana da Gökberk Ergenekonla birlikteydi. Ama çok kısa bir süre önce ayrıldılar. Bir yanda henüz tazeliğini kaybetmemiş ayrılık acısı, diğer yanda allerjik astım. Her ilkbaharda herkes pikniklere koşarken astım krizi sonucu gelebilecek ölümün korkusunu duyan Nilüfer, bu baharı gözü kapıda geçirecek. Çünkü müjdeli bir haber peşinde. Çünkü Çocuk Esirgeme Kurumu'ndan evlat edinmek istediği bebeği her an getirebilirler...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!