Dayatma görmemişler

Güncelleme Tarihi:

Dayatma görmemişler
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 20, 1997 00:00

Haberin Devamı

Hükümetin, ordunun baskısı altında olduğu söyleyenlere ateş püsküren Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin, ‘‘Ordu dayatıyor diyorlar. Bunlar dayatma görmemiş. Üç ihtilal geçirdim, şartlar daha kötüydü'' dedi. Sezgin, ‘‘Komutanlar bunlardan daha demokrat'' diyerek, tepki gösterdi.

Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı İsmet Sezgin'le Başbakanlık'taki odasında görüşüyoruz. Türk siyaset dünyasının ‘İsmet Abisi' şimdi de Türk Silahlı Kuvvetleri'nde ‘Abi' diye anılıyor. Çünkü 40 yıllık siyasi hayatı boyunca, Türk siyaset sahnesinde zirveye tırmanan Sezgin, parlamento kulislerinde olduğu gibi Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı koridorlarında da her zamanki kadar sevecen, sıcak ve mütevazı. Sohbetimize Ege sorunları ve Yunanistan'da sürekli beslenen Türk düşmanlığıyla başlıyoruz. Başbakan Yardımcısı'nın Ege'nin Batı yakasına dostluk mesajları var. Ordu-siyaset ilişkisine girdiğimiz zaman ise 40 yılın sevecen ve sıcak politikacısı patlıyor, başta Çiller ve Erbakan olmak üzere, hükümetin ordunun baskısı altında olduğunu iddia edenlere ateş püskürüyor:

‘‘Bunlar dayatma görmemişler. Biz dayatmayı 12 Mart'ta gördük. Generaller gelir otururdu. Ben 3 ihtilal geçirdim. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül. 20 Haziran 1997, ne 26 Mayıs 1960'a, ne 11 Mart 1971, ne de 11 Eylül 1980'e benzer. Eğer ihtilalin koşulları ve ortamı aranıyorsa 26 Mayıs'tan da, 11 Mart'tan da, 11 Eylül'den de bu şartlar çok daha elverişliydi. Bunun 2 nedeni, Silahlı Kuvvetlerimiz darbe ile bir yere varılamayacağını, çözümün demokraside olduğunun bilincindedir. Sonuç, onlara rağmen demokrasinin zaferidir. Onlar adeta askere hücum etmekle kahramanlık gösterilerinde bulunuyorlar. Darbe çağırıcılığı yaptılar. Başarılı olamadılar, çünkü Silahlı Kuvvetlerimizin komutanları sinirlerine hakimdi, demokrasiye inanıyordu, Türkiye'nin geleceğinin ancak demokratik düzen içinde aydınlığa kavuşacağına inanıyordu. Bunun da çözüm yerinin parlamento olduğuna inanıyordu, nitekim çözüm yeri parlamento olduğu ortaya çıktı ve bugünkü hükümet çıktı. Bugünkü hükümetin çıkmasıyla millet derin bir nefes aldı.''

Komutanlar emekli oldular

Sezgin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ile bütün komutanların ordunun baskı yaptığını iddia edenlerden daha demokrat ve demokrasiye inanan insanlar olduğunu da belirtiyor, ‘‘Dayatma olsa 4 kumandan emekli olur mu?'' diye soruyor.

Sezgin'in Çiller ve Erbakan'a yönelik eleştirileri de çok ağır:

‘‘Refahyol, demokrasiyi bir amaç değil, şeriatı getirmek için bir araç olarak kullanmaya çalıştı. Bunun da nedeni servetinin hesabını veremeyen Yüce Divan'a gitme korkusunun tutsağı haline gelen bir partinin genel başkanının buna ortak olmasıydı. Sonunda 28 Şubat'ta MGK, hükümete yaptırımlı bir uyarı verdi. MGK'da tamam, sonra tabanınıza olmaz diyeceksiniz. Bu takıyyenin ötesinde.''

BÇG, hükümete çalışıyor

Başbakan Yardımcısı Sezgin'in Batı Çalışma Grubu'yla ilgili suçlamalara da yanıtı çok sert:

‘‘Siz devletin polisi ile askerin arasına nifak sokmak isterseniz, siz bir kuvvet komutanlığına bir köstebek sokarsanız oradan aldığınız belgeleri, ki o belgeler tamamlanmış belgeler de değil, o belgeleri alıp işte Batı Çalışma Grubu ihtilal hazırlığı içinde derseniz buna kargalar değil, sudaki balıklar bile gülerler. Bu devleti bilmemek , hükümet etmeyi bilmemek demektir. Eğer kasıt yoksa cehaletin ötesinde bir davranıştır.

Genelkurmay Başkanlığı'nın ülke meseleleri üzerinde bir fikri yok mu? Sokaktaki insanın, üniversite profesörünün, gazetecinin, genel müdürün, siyasi partide çalışanların fikri var ülke meseleleri hakkında var da, Türk ulusunun güvenliğini sağlayan, onu iç ve dış tehditlerden koruyan, bölgesindeki huzuru, istikrarı sağlayan, Türkiye'nin gözbebeği bir kurumumuzun ülke meseleri hakkında bir fikri olmasın mı? Yapıyorlar da ne yapıyorlar? Durum budur diyor Genelkurmay, hükümete veriyor. Bunun ihtilal neresi? Darbe neresi? Ordu darbe yapmak istese yapamaz mı, hükümetin başka ordusu var mı?

KUŞU KAÇIRDILAR

Sezgin, Erbakan ve Çiller'in hükümeti ellerinden kaçırdıkları için hırçınlık içinde olduklarını söylüyor, ‘‘Kafesten kuşu kaçırdılar. Onun telaşı içindeler'' diyerek gülüyor. Sezgin, 8 yıllık eğitim yasasının ordunun baskısıyla çıkartıldığı eleştirilerine de sert cevap veriyor:

‘‘8 yıl zorunlu eğitimi asker istemişde mi yapmışız? 8 yıl zorunlu eğitim yapılması lazım diyen hükümete verdiğiniz tavsiyede sizin imzanız yok mu? Ama mesele o değil. Eğer dini bir siyasal sömürü aracı olarak kullanırlarsa oylarının artacağını varsayıyorlar. Bizim dinimizde kul ile Allah arasında aracı yoktur. 8 yıl eğitimden sonra çocuk ister imam hatip lisesine, ister başka liseye gitsin.''

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!