Cumhuriyeti geleceğe taşıyacaklar

Güncelleme Tarihi:

Cumhuriyeti geleceğe taşıyacaklar
OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 28, 2003 00:00

23 dile çevrilen yazarORHAN PAMUKAdını duyduÄŸumuz ilk kitabı, kendi ailesinin benzerini anlattığı ‘‘Cevdet Bey ve OÄŸulları’’ydı. GeniÅŸ kitlelere ulaÅŸan ‘‘Kara Kitap’’ta 1952 yılında doÄŸduÄŸu ve büyüdüğü NiÅŸantaşı'ndan izler vardı. Daha sonra yayınlanan her kitabı olay oldu. Önce Türkiye'de en çok okunan yazarlar arasına girdi, ardından yurtdışı baÅŸarıları geldi. Kitaplarının çevrildiÄŸi dil sayısı her geçen gün arttı. Son rakamlara göre Pamuk, kitapları 23 dile çevrilen bir Türk edebiyatçısı.Orhan Pamuk, New York'ta geçirdiÄŸi üç yıl dışında hep Ä°stanbul'da yaÅŸadı. Robert Koleji'ni bitirdi, Ä°TÃœ'de üç yıl mimarlık okudu, 1976'da Ä°stanbul Ãœniversitesi Gazetecilik Enstitüsü'nü bitirdi. 1974'te düzenli yazmaya baÅŸladı. Ä°lk romanı Cevdet Bey ve OÄŸulları 1979'da Milliyet Yayınları Roman Yarışması'nı kazandı. 1982'de yayımlanan bu kitap 1983 Orhan Kemal Roman Ödülü'nü de aldı. Aynı yıl ilk baskısı çıkan Sessiz Ev ile 1984 Madaralı Roman Ödülü'nü ve bu kitabın Fransa'da çıkan çevirisiyle de 1991 Prix de la découverte européenne'i (Avrupa KeÅŸif Ödülü) kazandı.1985'de yayımlanan tarihi romanı Beyaz Kale, Pamuk'un ününü yurt içinde ve yurt dışında geniÅŸletti. New York Times gazetesi kitabı tanıtırken ‘‘DoÄŸu'da bir yıldız yükseldi’’ sözlerini kullandı. Kitap, belli baÅŸlı bütün Batı dillerine çevrildi. 1990'da yayımlanan Kara Kitap, karmaşıklığı ve zenginliÄŸi ile Türk edebiyatının üzerinde en fazla tartışılan romanlarından biri oldu. Ömer Kavur'un yönetmenliÄŸini yaptığı Gizli Yüz filminin senaryosunu da 1992 yılında kitaplaÅŸtırdı. 1994'te esrarengiz bir kitaptan etkilenen üniversiteli gençlerin hikayesini anlatan Yeni Hayat'la okurlarıyla buluÅŸtu. 1998'de Benim Adım Kırmızı piyasaya çıktı. Kitap, Dol de Lillo, Mario Vargas Llosa, Doris Lessing, V.S.Naipaul, Nadine Gordimer gibi ünlü ve önemli yazarların aday olduÄŸu Impac-Dublin 2003 Ödülü'nü kazandı.Orhan Pamuk yirmi beÅŸ yıldır tuttuÄŸu defterler, dergi ve gazetelere yazdığı yazılar, denemeler, eleÅŸtiri yazıları, röportajlar ve gezi notlarından yaptığı seçki ile ‘‘Pencereden Bakmak’’ adlı hikayesini 1998'de ‘‘Öteki Renkler’’ adıyla yayımladı. Geçen yıl piyasaya çıkan son romanı Kar da büyük ilgi çekti. Televizyon, sinema ve billboard'larda sürdürülen iddialı bir reklam kampanyasıyla tanıtılan ‘‘Kar’’ın ilk baskısı 100 bin adetti. Yeni Hayat 205 bin, Benim Adım Kırmızı 180 bin tiraja ulaÅŸmıştı.Chirac'ın tanışı sivil toplum militanıMERAL GEZGÄ°N ERÄ°ÅžSolu iÅŸ dünyasıyla tanıştıran adamın, Ä°stanbul Sanayi Odası'nın efsanevi baÅŸkanı Nurullah Gezgin'in kızı o. Kısa bir süre önce hayatını kaybeden Gezgin'in, sahibi olduÄŸu Hilal Ambalaj'ı emanet ettiÄŸi ortanca kızı. 1957 doÄŸumlu Meral Gezgin EriÅŸ'i tanıyanlar, ‘‘Cumhuriyet için en iyi sembollerden biridir’’ diyorlar onun için.EriÅŸ, gerek aldığı görevlerle (Ä°ktisadi Kalkınma Vakfı'nın altı yıl baÅŸkanlığını yaptı), gerek üstlendiÄŸi sosyal sorumluluklarla ülkesi için içerde ve dışarıda gurur kaynağı oldu hep.ÇocukluÄŸu BoÄŸaz'da geçti. Hakkı Devrim amcasının oÄŸlu Serdar'la oynar, bir diÄŸer komÅŸuları Sakıp Sabancı'nın bahçesinden incir aşırırdı. DeÄŸiÅŸik milliyetten arkadaÅŸları vardı. Zaten o da çocukluÄŸunu ‘‘BoÄŸaz'da çok deÄŸiÅŸik milliyetten insanlar, Ermeni ve Rum çocukları vardı. Belki de ben Ä°stanbul çocukluÄŸunu yaÅŸayan son nesillerden biriyim’’ diye anlatıyor.Avusturya Lisesi'nde geçen okul yıllarını ‘‘Sınıf adına kavgaya girilecekse bunu ben yapardım’’ diye özetliyor EriÅŸ. Lise arkadaşı Enis BerberoÄŸlu ise daha çok onun solcu yanını anımsıyor: ‘‘Meral çok kızsa da söyleyeceÄŸim, yeÅŸil parka giyer, Deniz GezmiÅŸ'in fotoÄŸrafını yanından hiç ayırmazdı.’’Lise sonrası ilk hedefi akademik kariyer yapmak olan EriÅŸ, Viyana'da aldığı iÅŸletme ve ekonomi eÄŸitiminin ardından Türkiye'ye döndü ve baba iÅŸini tercih etti. Ama doktorasını Viyana'da tamamlamaktan vazgeçmedi. 1989 yılında ithalat-ihracat iÅŸi yapan Ali EriÅŸ ile evlenen Meral Gezgin EriÅŸ'i çevresi ‘‘aykırı’’ diye tanımlamaktan çekinmiyor.‘‘Evet aykırıydı çünkü aile reisi oldu, aykırıydı çünkü babasından devraldığı iÅŸi çok büyük yerlere getirdi, aykırıydı çünkü bugün Chirac bile onu tanıyor, dünya liderleriyle kendi lisanlarında tartışabiliyor.’’EriÅŸ'e göre Avrupa BirliÄŸi bizi almayacak: ‘‘Biz oraya gireceÄŸiz!’’ ‘‘Onun hayatı biraz da kamu hayatıdır’’ diyor bir arkadaşı, bir diÄŸeri ise ‘‘Bir gün Türkiye'de bir siyasi vazifeden kaçması mümkün olmayacak.’’Gönlü Anadolu'da gözü klasiÄŸin zirvesindeFAZIL SAYFazıl Say'ın müziÄŸe baÅŸlaması tamamen bir tesadüftü, hayatını kurtaracak tedavi amaçlıydı. Müzik eleÅŸtirmeni Ahmet Say ile eczacı Gülgun Özsoyeller'in tek çocuÄŸu, 1970 Kışı'nda damağında büyük bir yarıkla doÄŸmuÅŸtu. Ä°lk ameliyatlardan sonra, üç yaşına geldiÄŸinde nefesli bir enstrüman çalması önerildi. Bu sayede damağındaki yarık kapanacak, konuÅŸması da düzeltecekti. Flüte baÅŸladı. Ä°lk çıkarmaya çalıştığı ezgi, babasının plaklarından duyduÄŸu 40. Senfoni'nin ana temasıydı. Dört yaşında 4 haneli rakamları çarpacak zekaya, duyduÄŸu tüm ezgileri kaydeden güçlü bir hafızaya sahip olduÄŸu anlaşıldı. Mithat Fenmen'in öğrencisi oldu. 12 yaşında Ankara Konservatuvarı'na girdi. Dokuz yıllık okulu beÅŸ yılda tamamladı. Bu arada emprovizasyon yeteneÄŸini geliÅŸtirdi. 10 yaşında Almanya'daki bir resitalde doÄŸaçlamayla iki beste çıkarmıştı. 17 yaşında Alman Devlet Bursu'yla David Levine ile çalışmak üzere Schumann Yüksek Müzik Okulu'nun yolunu tuttuÄŸunda çok daha tecrübeliydi. Kamuran Gündemir'le tekniÄŸini geliÅŸtirmiÅŸ, Ä°lhan Baran'dan kompozisyonu öğrenmiÅŸ, ErtuÄŸrul OÄŸuz Fırat tarafından çaÄŸdaÅŸ repertuar bilgisiyle donatılmıştı. Sekiz yılda öğrencilikten öğretmenliÄŸe terfi etti. Kazandığı parayla geniÅŸ bir nota arÅŸivi oluÅŸturdu. Bu arada bir piyano konçertosu, bir konçertant senfoni, 15 civarında oda müziÄŸi eseri, 30 kadar ÅŸarkı besteledi.15 Ocak 1995'te New York'ta Young Concert Artist Yarışması'nda birinciliÄŸi kazandığını duyduÄŸunda derin bir nefes almış, kendi kendine ‘‘Dünyam deÄŸiÅŸti’’ demiÅŸti. Haklıydı. Emanuel Ax, Murray Perahia, Pinchas Zukerman'a şöhret yolunu açan yarışma onun da yıldızının birden parlamasına saÄŸladı. 1996'da ABD ve Avrupa'da iddialı bir turneye çıktı, altı ayda 40 konser verdi.Say, o gün bugündür aynı yoÄŸun tempoyla Avrupa, Amerika, Japonya arasında mekik dokuyor. Kızı doÄŸduktan sonra Türkiye'ye yerleÅŸti. 4. Piyano Konçertosu'nu geçen yıl Paris'te Kurt Masur yönetiminde Fransız Ulusal Orkestrası'yla seslendirdi. Mozart, Bach CD'lerinden sonra New York Filarmoni'yle kaydettiÄŸi Gershwin uyarlamaları büyük yankı uyandırdı. CD'lerinin sayısı sekizi buldu. Nazım Hikmet ve Metin Altıok ÅŸiirlerinden birer orotoryo besteledi. Bu arada Uçak Notları adlı bir de kitap yazdı.Gözü klasiÄŸin zirvesindeydi ama gönlü hep Anadolu'da oldu. Geçen yıl ‘‘Türkiye Yollarında Bir Virtüöz’’ projesiyle Edirne'den Diyarbakır'a konserler verdi. Çocuklara müziÄŸi sevdirmek amacıyla baÅŸladığı ‘‘İstanbul Okullarında 1000 Konser’’ projesini ise sürdürüyor. Tartışmasız dünya starıTARKAN TEVETOÄžLUTarkan, en az 10 yıldır kalçasıyla birlikte Türkiye'yi de sallıyor. Albümlerine getirilen eleÅŸtiriler, hakkında çıkan olumsuz haberler, söylentiler ve hatta skandallar, hayran kitlesi üzerinde herhangi bir iz bırakamadı. Bilakis, spekülasyonlar, her geçen gün artan ününe hizmet etti.Altı çocuklu bir ailenin beÅŸinci evladı olarak 1972'de Almanya'da dünyaya gelen Tarkan TevetoÄŸlu, 1986 yılında ailesiyle birlikte Türkiye'ye kesin dönüş yaptı. Ortaokul yıllarında Karamürsel Musiki Cemiyeti'nde nota, solfej ve ÅŸan dersleri aldı. Daha o yıllarda cep harçlığını, çay bahçelerinde ÅŸarkı söyleyerek çıkarıyordu.Ä°stanbul Plak'ın ortaklarından olan Mehmet SöğütoÄŸlu ile tanışması, Tarkan'ın müzik kariyerinde bir dönüm noktası oldu. 1992'de piyasaya çıkan ‘‘Yine Sensiz’’ adlı ilk albümü, Tarkan'ın müziklerini bestelediÄŸi, yakın arkadaşı Alpay Aydın'ın sözlerini yazdığı ÅŸarkılardan oluÅŸuyordu.Tarkan'ın yıllar sonra ‘‘kıl olduÄŸunu’’ itiraf ettiÄŸi ‘‘Kıl Oldum Abi’’ adlı parça, albümün lokomotifiydi ve 700 bin satmasını saÄŸladı.Sezen Aksu ile çalıştığı 1994 tarihli ikinci albümü ise Tarkan'ın star mertebesine yükselmesini, ‘‘A-Acayipsin’’ ÅŸarkısının bir nevi milli marÅŸa dönüşmesini saÄŸladı.Bu albümü müteakip, Tarkan'ın Amerika macerası baÅŸladı. Ahmet Ertegün ile sözleÅŸme imzalayan Tarkan'ın o günden beri çıkacağı rivayet edilen Ä°ngilizce sözlü albümü henüz hayata geçmiÅŸ deÄŸilse de, Tarkan'ın ünü, ülke sınırlarını çoktan aÅŸtı... ‘‘Ölürüm Sana’’ adlı, 1997 tarihli üçüncü albümü, sadece Türkiye'de üç milyonun üzerinde sattı. Tarkan, dünyanın en büyük metropollerinde, farklı ülkelerden müzikseverler tarafından hıncahınç doldurulan konserler veren bir yıldız oldu. Polygram tarafından single olarak piyasaya sürülen ‘‘Şımarık’’ Fransa listelerinde üç, Belçika listelerinde bir numaraya kadar yükseldi. Bunun üzerine Polygram, sanatçının farklı albümlerden seçilmiÅŸ hit parçalarından oluÅŸan, ‘‘Tarkan’’ isimli bir albüm yayınladı. 1999 yılında World Music Awards tarafından ‘‘Yılın En Çok Satan OrtadoÄŸulu Åžarkıcısı’’ ödülüyle taltif edildi.2001 tarihli ‘‘Kuzu Kuzu’’ ve bu yıl piyasaya çıkan ‘‘Dudu’’ albümleri de piyasaları altüst etti. Tarkan, bugün Ä°skandinav ülkelerinden UzakdoÄŸu'ya, Afrika'dan Avrupa ve Amerika'ya, Dünya'nın farklı ülkelerinde hayranları bulunan bir pop yıldızı.Dünyada otomobile yön verenler listesindeMURAT GÃœNAKMurat Günak (46) bugün dünyada otomobile yön veren 150 kiÅŸiden biri olarak kabul ediliyor. Otomobil tasarımında sırasıyla Ford, Mercedes, Peugeot, DaimlerChrysler'de baÅŸarılara imza atan ünlü tasarımcı geçen nisan ayından itibaren de Alman Volkswagen firmasının'ın tasarımlarının başında.Altı yaşında ailesiyle birlikte gittiÄŸi Almanya'da eÄŸitim alıp Londra Kraliyet Güzel Sanatlar Okulu'nda master yapan Günak, 1970'lerin sonundan beri profesyonel olarak ‘otomobil çiziyor.’ VW Group'ta Volkswagen, Skoda ve Bentley'den sorumlu tasarım baÅŸkanı olarak görev yapan Günak'ı eÄŸer transfer edilmezse yakın zamanda grubun tasarım BaÅŸkanı Dr. Hartmut Warkuss'un yerinde görmemize kesin gözüyle bakılıyor. Bir Türk olarak bulunduÄŸu yere kolay gelmediÄŸini anlatan Günak, ‘‘Bizim iÅŸimiz otomobile bir ruh verebilmek. Otomobilde karakter çok önemli. Tasarımın otomobil tercihinde önemli bir rolü var. Ancak dizayn sadece ÅŸekil vermek deÄŸildir. Otomobile kiÅŸilik ve ruh kazandırmaktır. Otomobilin teknolojisini ve kalitesini de ortaya çıkarabilmektir.’’ diyor. Murat Günak 1957 Ä°stanbul doÄŸumlu. Ailesiyle gittiÄŸi Almanya'da 1973 yılında liseyi ve ardından Kassel Güzel Sanatlar Okulu'nda endüstriyel tasarım bölümünü bitirdi. Otomobil tasarımıyla ilgili yaptığı çalışmalarını gönderdiÄŸi Renault'nun ünlü tasarımcısı Patrick Le Quament'ın teÅŸvikiyle, Londra Kraliyet Güzel Sanatlar Okulu'nda master derecesi aldı. Bir süre Mercedes'te çalışan Günak, 1983-1986 yılları arasında Ford Tasarım Merkezi'nde, 1986-1994 yılına kadar Mercedes-Benz'de çalıştı. Mercedes'te çalıştığı yıllarda gerçekleÅŸtirdiÄŸi C serisinin tasarımı ile meÅŸhur oldu. Ardından Peugeot'da 100 kiÅŸinin bulunduÄŸu Tasarım Merkezi'nin baÅŸkanı olarak görev yapan Günak, Asphalte, 206 cc, 607'ye imza attı.1998 yılında DaimlerChrysler'de görev alan Günak, burada da Maybach ve Vision SLA konseptinin tasarım sorumlusu oldu.Ä°talyan sinemasında ödüllü filmlerin Türk yönetmeniFERZAN ÖZPETEKSon filmi Karşı Pencere ile pek çok ödül toplayan Ferzan Özpetek için ‘‘İtalya'da yaÅŸayan Türk sinema yönetmeni’’ demek doÄŸru olur. 1959 yılında Ä°stanbul'da doÄŸdu. Yedi yaşındayken annesiyle birlikte Kleopatra'yı seyrettikten sonra sinemaya aşık oldu. 17 yaşında sevdasının peÅŸinden Ä°talya'ya gitti. Roma La Spienza Ãœniversitesi'de sinema tarihi öğrenimini tamamladı. Aynı zamanda Navona ve d'Arte Silvio D'Amico akademilerinde sanat tarihi ve kostüm dersleri aldı, Ä°talyan filmlerinde yönetmen asistanlığı yaptı. Yeterince piÅŸtiÄŸine karar verdikten sonra yapımcılığını Marco Risi ve Maurizio Tedesco'yla birlikte üstlendiÄŸi ilk filmi Hamam'la Ä°talya ve Avrupa'da büyük takdir topladı. Ancak bu filmi Türkiye'de eÅŸcinsel çaÄŸrışımları nedeniyle tepki aldı, oryantalist olmakla suçlandı. Yine de 1997 Cannes Film Festivali'nde ‘‘Yönetmenlerin OnbeÅŸ Günü’’ bölümünde yarışan biriydi artık. Uluslararası alanda büyük baÅŸarılar yakalayan Hamam, Ä°ngiltere, Fransa, Ä°skandinavya, Almanya, Hollanda, Japonya hatta ABD'de de gösterildi.1998'de Türkiye'nin gizemli ve özellikle Avrupalılar tarafından en az hamam kadar merak edilen bir baÅŸka kurumunu konu olarak seçti. Türk-Ä°talyan-Fransız ortak yapımı olan Harem Suare, 1999 Cannes Film Festivali'nde ‘‘Selection Officielle’’ kategorisine seçildi. GösterildiÄŸi tüm ülkelerde önemli giÅŸe rekorları elde eden film, Toronto, Palm Springs ve Londra festivallerinden de resmi davet aldı. Bir sonraki filmi 2000 yapımı Cahil Periler, Ä°talya'da gösterimde kaldığı haftalarda en fazla izlenen Ä°talyan filmi rekorunu kırdı. Serra Yılmaz ve Koray Candemir'in rol aldığı filmde yönetmen, 25 yıldır yaÅŸadığı Ostiense kentinde aÅŸkın, aileninin ve arkadaÅŸlığın bütünleÅŸmesinden doÄŸan hikayeler anlatıyordu. Bu sene gösterime girdiÄŸi andan itibaren bütün dikkatleri üzerine çeken Karşı Pencere ile Ä°talya'nın en prestijli ödülü kabul edilen David Di Donetello'da en iyi film, en iyi erkek ve en iyi kadın oyuncu ödüllerini; Karlovi Vary Film Festivali'nde de en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi kadın oyuncu ödüllerini aldı. Harem Suare, Cahil Periler ve Karşı Pencere'de hep baÅŸrollerde oynayan Serra Yılmaz da, Ferzan Özpetek'in kült oyuncusu, Ä°talya'nın sevilen yıldızlarından biri haline geldi. Yurtdışında Türkiye’den daha çok tanınan markaDÄ°CE KAYEKDice Kayek, adını Türkiye'den çok yurtdışında duyurmuÅŸ bir marka. En azından Tarkan'ın Dudu isimli son albümünün tanıtım gecesine kadar durum böyleydi. Mega starımız o gece sahneye Dice Kayek tasarımı beyaz kostümüyle çıkınca herkes bir anda AyÅŸe ve Ece Ege kardeÅŸlerden haberdar oldu. Bursalı iki kardeÅŸ AyÅŸe (42) ve Ece (36) Ege, dokuz yıl önce Fransa'da kurdukları Dice Kayek markasını bir dünya markası haline getirdi. Ece Ege, Paris'in prestijli moda okulu Esmode'dan mezun.Dice Kayek, genç ve spor giyim tarzını benimseyenlerin vazgeçemedikleri arasında. Ece, Dice Kayek'in tasarım bölümünden sorumlu. AyÅŸe ise iÅŸ ve satış bölümünden. 1998'de, ortaklığa ünlü reklamcı Alinur VelidedoÄŸlu da katıldı. Böylece bir süre Paris'le sınırlı kalan defileler Avrupa'nın diÄŸer moda merkezlerine de taşındı. Kurdukları ‘‘Aleca’’ adlı ÅŸirket kısa zamanda markalarını tüm dünyaya duyurdu. Ece Ege, Japonya'nın ünlü markalarından Hanae Morie'nin kretif direktörlüğüne getirildi. Son baÅŸarılarından biri bu sene yine Japonya'da yaÅŸandı. Japonya'da kutlanan Türk Yılı nedeniyle sonbahar-kış koleksiyonunu Tokya'da tanıttılar ve büyük övgü aldılar. Åžu anki hedefleri New York, Tokyo, Londra, Paris ve Ä°stanbul'da maÄŸazalar açmak. Uzun vadede ise tam bir dünya markası haline gelmek. Zaten bugün moda dünyası hakkında söz sahibi kime, ‘‘Türk modacılardan kimleri baÅŸarılı buluyorsunuz’’ diye sorsanız hemen Hüseyin ÇaÄŸlayan ve Dice Kayek diye yanıt veriliyor. Tasarımlarının herkes tarafından tanınmasının sebebini yerel kültürü modernize ederek detaylarda kullanmalarına baÄŸlıyorlar. 80'inci yılda bir Türk genci Science'a kapak olduAHMET YILDIZAhmet Yıldız, bu yıl 24 yaşındayken Science Dergisi'ne kapak olarak, Türkiye'nin artık bilimde de söz sahibi olduÄŸunu gösterdi.Yıldız, Illionis Ãœniversitesi'nde sürdürdüğü eÄŸitimi sırasında ABD'li Prof. Lee Sweeney'in 1995 yılında bulduÄŸu Myosin V adlı protein molekülünün vücutta nasıl hareket ettiÄŸine yönelik araÅŸtırmayı doktora tezi için konu olarak seçti. Myosin V proteinini ayaklarına, verici olarak yerleÅŸtirdiÄŸi boya molekülleriyle inceleyen Yıldız, proteinin insan gibi iki ayağı, gövdesi ve başı olduÄŸunu tespit etti.Bildirisi geçtiÄŸimiz mart ayında San Antonia'daki Dünya Fizik Konferansı'nda büyük ilgi gördü. Hem buldukları, hem de araÅŸtırmada kullandığı benzerlerinden 20 kat daha az hata payına sahip yöntem, bilimadamlarının coÅŸkusuna neden oldu.Science Dergisi de bu heyecanlı buluÅŸu 27 Haziran'da piyasaya çıkan sayısında kapak yaptı ve 24 yaşındaki Türk bilimadamı Ahmet Yıldız'a 8 sayfa ayırdı. Genç bilimadamı, ÅŸimdi bulgularını daha da geliÅŸtirecek, yeni bir proje üzerinde çalışıyor.Ahmet Yıldız, 22 AÄŸustos 1979'da ailesinin yedinci çocuÄŸu olarak Adapazarı Arifiye'nin Cumhuriyet Mahallesi'nde doÄŸdu. Altı yaşına geldiÄŸinde abla ve aÄŸabeylerini ders çalışırken izleye izleye okuma-yazma öğrendi. Okula gitmeden önce merakı yüzünden sadece Türkiye'yi deÄŸil dünya ülkelerini harita üzerinde öğrendi.Yedi yaşında Neviye Ä°lkokulu'nda eÄŸitime baÅŸladı. O yıl babasını kaybetti. Ä°lkokulun ardından Adapazarı Atatürk Ortaokulu'na gitti. Son sınıfta fen lisesi sınavlarına girdi. Dershaneye gitmemiÅŸ, kendi kendine hazırlanmıştı. Ä°stanbul Atatürk Fen Lisesi'ni kazandı. Burada yatılı okudu.Ãœniversiteye sadece lise son sınıfta, dershaneye giderek hazırlandı. Dershanenin sınavını kazanmış ve kurslara ücretsiz devam etmiÅŸti. Sınav sonucunda ilk 50'ye girdi. BoÄŸaziçi Ãœniversitesi Fizik Bölümü'ne 50 puan fazlayla kayıt yaptırdı. Mezun olduÄŸunda dünyanın bir çok ünlü üniversitesinden davet aldı. Illınois Ãœniversitesi'ni tercih etti ve adını dünyaya duyuran araÅŸtırmasına burada imza attı.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!