Bugün turizmin tapınağı

Güncelleme Tarihi:

Bugün turizmin tapınağı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 10, 2001 00:00

Moulin Rouge artık turistlere ilk günlerdeki atmosferinin soluk bir rüyasını satıyor. Düşünün, bir zamanlar bohem sanatçıların ya da bir gecelik çılgınlık yapmak isteyenlerin gittiÄŸi, özgürlüğün sembolü olan bu müzikhole girmek için bugün ‘‘uygun bir kılık’’ ÅŸart koÅŸuluyor. 1893'te Sokaklardaki Ahlaksızlığa Karşı Protesto DerneÄŸi'nin bir ÅŸovunu ‘‘tahammül edilmez bir rezalet’’ olarak tanımladığı Moulin Rouge'a bugün blue-jean'le girmek bile yasak! Ve bir zamanlar Toulouse Lautrec'in müesseseye borç yazdırarak ucuz ÅŸarap içtiÄŸi müzikholde bir gece yemek yeyip ÅŸov seyretmek, en ucuz tarifeyle 899 Frank'a yani 190 milyon liraya patlıyor!Bugün Moulin Rouge Müzikholü'nde bir gece geçirmek isteyenler, üç mönüden birini seçmek zorunda. French Cancan (820 Frank), Toulouse Lautrec (920 Frank) ya da Belle Epoque (1020 Frank). Mönülere takılan bu isimler, Moulin Rouge'un eÄŸlence tarihine geçmesini saÄŸlayan ipuçlarını veriyor bize.En pahalı mönüden baÅŸlayalım: Belle Epoque, yani Güzel Devir. Gerçekten güzel bir devirdi. 19'uncu yüzyıldan 20'inci yüzyıla geçerken, yaÅŸama sevinci, kaygısızlık, uçarılık, Paris'in havasına sinmiÅŸti. Paris de o zamanlar ÅŸimdiki New York gibi dünya baÅŸkentiydi. Sanayideki patlama, ilerlemeye duyulan katkısız iman, insanlığı çok güzel günlerin beklediÄŸi inancı, sınıflar arasındaki duvarların incelmesi, en önemlisi de popüler kültürün itibar kazanması, bu devrin en önemli özellikleriydi. Sanatta da katı kuralları dinamitleyen özgür bir fantezi dünyası doÄŸuyordu. Gustave Eiffel'in demir kulesini yaptığı, Lumiere KardeÅŸlerin ilk sinematografi seansını düzenlediÄŸi yıllardı bunlar. Ä°ÅŸte o devirde, 6 Ekim 1889'da bir pazar günü kapılarını açtı Moulin Rouge. Müzikholün sembolü olan kırmızı deÄŸirmenin, Montmartre tepesinin tarihiyle iliÅŸkisi vardı. 17. yüzyılda bu tepe, deÄŸirmenlerle doluydu. O çaÄŸda bir Ä°talyan ÅŸairi Montmartre deÄŸirmenlerini ‘‘Parislilerin kafası kadar hızla dönüyor’’ diye tarif etmiÅŸti. Bu tarif, yıllar sonra bohem sanatçıların ve Moulin Rouge'un semti haline gelen Montmartre'daki havaya da uygun düşüyordu. HerÅŸey havai ve baÅŸdöndürücüydü.FÄ°LÄ°N KARNINDA NE VAR?Ä°nsanlar koÅŸarak bu çarpıcı mekanı görmeye geldiler: Aynalarla dolu dev bir dans pisti, bir galeri, bir de park. Müzikholün önünde yer alan ve bugün yerinde yeller esen bu parkta büyük bir fil heykeli vardı. Bir Frank ödeyen her erkek, filin bacaklarının birinin içindeki döner merdivenden yukarı, hayvanın karnına tırmanıyor ve orada özel bir dans gösterisi seyrediyordu. Kadınların filin içine girmesi yasaktı. Onlar parkta kiralık eÅŸeklere binip eÄŸleniyorlardı...Mekanın sahipleri Joseph Oller ve Charles Zidler, çok iddialıydılar. Moulin Rouge, müzikhollerin kraliçesi, müzik ve dansın tapınağı olacaktı. Radyo, televizyon ve sinemanın olmadığı bir dünyada iki zeki giriÅŸimcinin sunduÄŸu formül, bu iddiaları boÅŸa çıkarmadı. En zengin burjuvalardan, en asil beyzadelerden kasketli serserilere, biraz para biriktirmiÅŸ işçilere kadar her sınıftan insan Moulin Rouge'a koÅŸtu.MÄ°NNACIK RESSAMÅžimdi gelelim ikinci mönüye, yani Toulouse Lautrec'e. Ä°lk günlerinde Moulin Rouge'un bir müdavimi vardı. Henri de Toulouse Lautrec adında miniminnacık bir beyefendi (bir bohem, ama yine de bir asilzade) her akÅŸam en yakın iki dostuyla, yani bir ÅŸiÅŸe ÅŸarap ve bir defterle Moulin Rouge'da hazır ve nazırdı. Dansçıların hareketlerini, mimiklerini, alkışlayan güruhun içkiden kızarmış yüzlerini, o çılgın anların neÅŸesini kağıdın üzerinde hızla oynayan kalemiyle ölümsüzleÅŸtirdi. Sıra üçüncü mönüde: French Cancan, yani Fransız Kankanı, Moulin Rouge açıldıktan bir süre sonra Paris'i kasıp kavurdu. Kankan, dedikodu demekti. Fransız dedikodusu ise, erkeklerin başını döndüren, bacakların art arda havaya fırlatıldığı müthiÅŸ bir dans gösterisiydi. Paris EÄŸlenceleri Rehberi'nin 1898 baskısında kankan kızları şöyle tanıtılıyordu: ‘‘İlahi Paris gürültüsüyle danseden bir genç kız ordusu... Bacaklarını havaya atarken ortaya koydukları bedensel esneklik, en az aynı derecede bir ahlaki esneklikten söz etmemizi saÄŸlıyor...’’Moulin Rouge'un ‘‘kızları’’ daha ilk günlerde starlar yetiÅŸtirmeye baÅŸladılar. La Goulue adındaki kankancı kız bunların en meÅŸhuruydu. Toulouse Lautrec resimlerinde şöhrete kavuÅŸturdu.PIAFF MONTAND'A KÖPÃœRÃœYORMoulin Rouge, bir süre sonra operetin, özellikle de Offenbach'ın müziÄŸinin tapınağı haline geldi. Halk katında bu müzik ve ona eÅŸlik eden danslara duyulan ilgiyi, bugünün pop müziÄŸi ve kliplerinin yarattığı fırtınayla kıyaslayabiliriz. Felekten bir gece çalmak isteyenler, Moulin Rouge'a koÅŸuyor, ‘‘Mısır Rüyası’’, ‘‘Asmaların Kızı’’, ‘‘Sus Beni Çıldırtıyorsun’’ gibi isimler taşıyan baÅŸtan çıkarıcı ÅŸovları izliyordu. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Fransız tiyatro ve sinemasının gelecekteki yıldızlarından çoÄŸu, Moulin Rouge'da bir tür staj yaparak sahne dünyasına adım atmaktaydı. Ä°ki savaÅŸ arasında bunların en ünlüsü Jean Gabin'di.II. Dünya Savaşı'ndan hemen sonra, ünlü ÅŸarkıcı Edith Piaff, Moulin Rouge'da unutulmaz bir ÅŸova çıktı. Ama çok sinirliydi. Çünkü ÅŸovun ilk bölümünde kovboy kılığında, bozuk ÅŸiveli genç bir delikanlının da onunla birlikte sahneye çıkmasını ÅŸart koÅŸmuÅŸlardı. ‘‘Bu Yves Montand denilen çocuk’’ diye köpürdü kuliste, ‘‘Marsilyalı bir taÅŸra ÅŸarkıcısından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil! Bayağılığın daniskası!’’ Ellili yıllarda aralarında Charles Aznavour'un da bulunduÄŸu bir çok şöhretin ilk yıllarına damgasını vurdu Moulin Rouge. 1988'de yüzüncü yıldönümünü, dünyanın her yerinden ünlü konuklarla kutladı.Nicole Kidman ÅŸarkı söylüyorMoulin Rouge en az 9 filme konu oldu. Ä°kisi büyük baÅŸarı kazandı. Birincisi, 1953'te John Huston'ın ‘‘Moulin Rouge’’ adlı filmiydi. Bu filmde Jose Ferrer Toulouse Lautrec rolündeydi. 1960'da Shirley MacLaine, Frank Sinatra, Maurice Chevalier ve Louis Jourdan'ın oynadığı ‘‘Can-Can’’ adlı film ise sinema tarihinin unutulmazları arasında yer alıyor. Dün gösterime giren Baz Luhrmann yönetimindeki ‘‘Moulin Rouge’’ filmi, müzikholün en gözde olduÄŸu yıllarda geçiyor. Ä°dealist yazar Christian (Ewan McGregor), aşık olduÄŸu rövü yıldızı Satine'i (Nicole Kidman) bataklıktan kurtarabileceÄŸine inanıyor. Oysa zgin ve güçlü Monroth Dükü, prodüksiyona para yatırarak müzikholün sahibi Zindler'den Satine'i satın almış... Filmin asıl önemli yönü, müzikleri. Müzik direktörlüğünü Marius DeVries üstlenmiÅŸ. Björk'ün ve Massive Attack'ın bazı albümlerinin yapımcılığını da üstlenen Marius DeVries, yönetmen Baz Luhrman'la daha önce ‘‘Romeo Juliet’’ filminde de çalışmış. Türkiye'de piyasaya çıkan Moulin Rouge albümünde Christina Aguilera, Pink, David Bowie, Massive Attack'ın yeni ÅŸarkıları var. Albümden çıkan ilk single ‘‘Lady Marmalade’’, 2001 MTV Yılın En Ä°yi Video ödülünü aldı. Ãœnlü Avustralyalı oyuncu Nicole Kidman'ı ÅŸarkı söylerken ve dans ederken seyretmek de ayrı bir keyif. Kidman'ın söylediÄŸi ÅŸarkılardan ‘‘Come What May’’, üçüncü single olarak piyasaya çıktı. Kidman bu ÅŸarkıyı oyun arkadaşı Ewan McGregor ile birlikte seslendiriyor.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!