'Bu millet bir çuval kömüre oyunu satmaz'

Güncelleme Tarihi:

Bu millet bir çuval kömüre oyunu satmaz
Oluşturulma Tarihi: Kasım 29, 2008 13:55

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bu millet bir çuval kömüre, bir çuval una oyunu satmayacak kadar onurludur, gururludur, işte birilerinin görmediği budur” dedi.

Haberin Devamı

Erdoğan, “Milletin zekasını, ferasetini, hakimiyetini kararını ve tercihini aşağılamaya tahkire kadar götürüyorlar işi. 'Göbeğini kaşıyanlar oy veriyor AKP'ye' diyorlar . 'Bu ülkenin zencileri oy veriyor' diyorlar. Ama millet bunları yutmuyor ve elinin tersiyle tokadı atıyor ve sandığa da gömüyor” diye konuştu.

Erdoğan, Asya Termal Otel'de düzenlenen AKP'nin 13. İstişare ve Değerlendirme toplantısında yaptığı konuşmada, toplantının AKP, Türk milleti ve Türkiye için hayırlı ve bereketli sonuçlar getirmesini temenni ettiğini söyledi.

“AKP ailesi” olarak her fırsatta bir araya geldiklerini anlatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

“Durum değerlendirmesi ve öz eleştiri yapıyor, heyecanlarımızı tazeliyoruz. Konuşmaktan, diyalogdan, tartışmaktan, istişare etmekten asla kaçınmıyor, her fırsatta aynaya bakıp kendi muhasebemizi yapıyoruz. Düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz, istişare toplantılarıyla Türk siyasetinde katılımcılık noktasında numune gösterilecek bir uygulamanın içinde olduk.”

Haberin Devamı

DİCLE'DEN, MERİÇ'E...

“Unutmayalım ki 70 milyon vatandaşımızın sorumluluğu, 780 bin kilometre kare vatan toprağının yükü bizim omuzlarımızdadır” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dicle'den, Fırat'tan, Meriç'e, Karadeniz'den Akdeniz'e, Edirne'den Ardahan'a kadar her karış ülke toprağının mesuliyeti bizim üzerimizdedir. Bu yük ne kadar ağır olursa olsun bu mesuliyet ne kadar zahmetli olursa olsun bu güne kadar gururla, onurla, şerefle taşıdık bundan sonra da aynı hassasiyetle taşımaya devam edeceğiz.

Şunu hiç bir zaman unutmadık, unutmayacağız, bu millet bizlere bir emanet verdi, bu emanetin anlamını, önemini, kutsallığını bir an olsun aklımızdan çıkarmıyoruz. Emanetin asıl sahibi aziz milletimizdir. Bizim şahsi bir hırsımız yok, bizim tamahımız yok, bizim kibrimiz yok, koltuk sevdamız makam mevki takıntımız yok. Biz millete hizmetkar olmakla, milletin gözüne girebilmiş, gönlünde yer alabilmiş olmakla, milletimizin hayır duasını almakla mutlu oluyoruz.”

Haberin Devamı

“BENİM MİLLETİM YUTMUYOR...”

Erdoğan, şöyle devam etti:

“AKP'nin ne olduğunu, ne olmadığını, neler yaptığını milletimiz çok iyi biliyor. Kimse AKP'yi olduğundan farklı göstermeye çalışmasın. Bakıyorsunuz, akla hayale gelmedik analizlerle siyaseti bilmeyen anlamayan, halkın arasına karışmayanların yaptığı analizlerle Türkiye'yi mahkum etmek istiyorlar. Ondan sonra 'AKP'nin lideri nedense çok kızgın' diyorlar. Hayır, ben gerçekleri anlatıyorum, işinize gelmediği için böyle bir yaftalamayı yapıyorsunuz. Ve bunları benim milletim onlardan çok daha iyi biliyor. Bu analizleri, benim milletim yutmuyor ve yutmayacak da... AKP'yi bu yanlış analizlerle izah etmeye, AKP'nin milletten gördüğü teveccühü kendilerine göre farklı bir şekilde aydınlatmaya çalışıyorlar. Sanki ellerinde bir röntgen cihazı var, beyinlerimizin arkasını görmeye çalışıyor, bir de görüyorlarmış gibi kati yorumlar yapıyorlar.

Haberin Devamı

'AKP neden bu kadar oy alıyormuş, neymiş kömür dağıtıyormuş, un dağıtıyormuş, yoksulu, yoksulluğu istismar ediyormuş, her kişiye bir tane Cumhuriyet altını veriyormuş, varoşları istismar ediyormuş', söyledikleri bu... Bundan farklı bir şey duydunuz mu bunlardan? Milletin zekasını, ferasetini, hakimiyetini kararını ve tercihini aşağılamaya, tahkire kadar götürüyorlar işi. 'Göbeğini kaşıyanlar oy veriyor AKP'ye' diyorlar . 'Bu ülkenin zencileri oy veriyor' diyorlar. Ama millet bunları yutmuyor ve elinin tersiyle tokadı atıyor ve sandığa da gömüyor. Bu millet bir çuval kömüre, bir çuval una oyunu satmayacak kadar onurludur, gururludur, işte birilerinin görmediği budur.”

 

Haberin Devamı

Milletin umudu, vicdanı, Türkiye'yi kalkındırmanın öncü kadrosu olduklarını anlatan Erdoğan, şunları söyledi:

“Türkiye'yi dert edinen, millete hizmeti her şeyin üzerinde tutan, Türkiye'ye sevdalı bir kadronun üyeleriyiz. Bu hareket, bu misyon tek bir kişinin inhisarında değildir. Buradaki seçilmiş kadronun, milletvekillerinin de tekelinde değildir. Bizler vekiliz, temsilciyiz, emanetçiyiz. Emanetin gerçek sahibi, egemenliği kayıtsız ve şartsız elinde bulunduran aziz milletimizdir. Dolayısıyla hareketin asıl sahibi de milletimizden başkası değildir. Her zaman söylediğimiz gibi söz de karar da milletindir. Bize düşen milletin takdirine, tensibine boyun eğmektir. Milletimizin hissiyatını halkımızın duyu ve düşüncesini siyasete yansıtırken, her zaman ortak akılla hareket ettik. Her zaman kolektif bir çaba içinde olduk. AKP'nin gücün halkla kurduğu bağdan, teşkilatıyla kurduğu bağdan, tüm milletvekili ve belediye başkanlarıyla kurduğu güçlü bağdan geçiyor.”

Haberin Devamı

Erdoğan, verdikleri sözlerin arkasında durarak, yolculuklarına aynı heyecan ve kararlılıkla devam ettiklerini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yola çıkarken milletimize bir söz verdik; AKP olarak, hiç bir zaman ihtilafların, tefrikaların, kamplaşmaların, kutuplaşmaların içinde yer almayacağız. Dedik ki birlik ruhunu kardeşlik hukukunu, vatandaşlık hukukunu koruyacağız. İttifak noktalarımızı, mutabakat noktalarımızı güçlendireceğiz. Dedik ki etnik, dinsel ve bölgesel milliyetçilik yapmayacağız. 3 Kasım sonrasında da 22 Temmuz akşamında da söylediğimiz gibi iktidarımız, sadece kendi bildiğini okuyan, başkalarının sesine kulağını kapatan, demokratik katılım mekanizmalarını tıkayan bir iktidar değildir. Ne söylediysek bugüne kadar arkasında durduk. Bundan sonra da durmaya devam ediyoruz.”

“SESSİZ DEVRİMLER...”

“Bu millete mensup olan, bu ülkeye aidiyet duyan, bu devlete sadakat besleyen, bu ülkenin bayrağını, hilalini, yıldızını, bu ülkenin her karış toprağını sevgi ile bağrına basan herkesin hareketlerinin içerisinde olduğunu” anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Irk, din, dil, sınıf mezhep ve meşrep ayrımı yapmadan, bu ülkenin bütün bireylerini vatandaşlık hukuku çerçevesinde kucaklayabilen herkes, bu kadronun tabii üyesidir. Türkiye'nin kalkınmasından, demokratikleşmesinden, özgürleşmesinden heyecan duyan herkes, ülkesine adanmış bu kervana dahildir.

Türkiye demokratik alanda sessiz devrimler gerçekleştirdiyse, bu AKP'nin başarısıdır. Türkiye ekonomik alanda tarihi göstergelere ulaştıysa, dış politikada tarihinin en aktif en saygın, en güvenilir konumuna ulaştıysa, Türkiye hukuk devleti standartlarını yükselttiyse, sosyal devlet olmanın gereklerini yerine getirmeye başladıysa, devlet millet kaynaşmasını sağladıysa, güven ve istikrar zemininde büyüyor, kalkınıyor AB ile katılım müzakerelerini yürütüyorsa, bu AK Parti'nin başarısıdır. “

“EZBER BOZAN BİR PARTİ”

Erdoğan, “statükoculuğun kitaplarında bulunmadığını” ifade ederek, şöyle devam etti:

“Hukuksuzluk, bizim lügatımızda yer bulamaz, yolsuzluk bizim aramızda yer bulamaz, yasakçı anlayışlar bizim anlayışımızda yer bulamaz. AK Parti'yi kimse ama hiç kimse yanlış yerde konumlandırmasın, hiç kimse AK Parti'ye farklı bir elbise biçmeye kalkışmasın, hiç kimse AK Parti ve onun mensuplarını başkalarına benzetmeye, başka örneklerle tanımlamaya gayret etmesin. Hiç kimse zihnindeki o dar kalıplarla AKP'ye kendine göre sınırlar çizmeye yeltenmesin, AKP'nin yolu demokrasi yoludur. Hukuk yoludur çağdaşlık değişim, adalet, kalkınma yoludur milletin yoludur. Ak Parti'nin dili milletin dili, hissiyatı milletin hissiyatı, AKP'nin yolu bizatihi milletin yolu, AKP Türk siyasi tarihinde ezber bozan, yeni yaklaşımlar getiren bir partidir. Kıbrıs sorununda ezberleri AKP bozmuştur. AB sürecinde ezberleri AKP bozmuştur.”

Sosyal güvencesi olsun olmasın özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine devam eden tüm özürlülerin özel eğitim giderlerini ilk defa iktidarlarının karşılamaya başladığını ifade eden Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz günlerde bir ailenin özürlü çocuğu ile kendisinin yanına geldiğini kaydetti. Erdoğan, ailenin kendisine, “Ben bu yavruma, sizin iktidarınıza kadar bakmakta zorlanıyordum ama şimdi sizden aldığım asgari ücretle ben bu yavruma baktığım gibi ailemizin sıkıntısını da büyük ölçüde gideriyorum. Allah sizden razı olsun. Başımızda daim olun, eksik olmayın” dediğini söyledi.

Bu yardımlar sayesinde ailenin geçinebildiğini ve çocuklara rahatlıkla bakılabildiğini dile getiren Erdoğan, valiler, belediye başkanları, kaymakamların da aralarında bulunduğu yetkilileri bu tür ihtiyaç sahiplerinin bulunması için teşvik ettiğini ifade etti.

Erdoğan, şöyle devam etti: “(Türkiye Cumhuriyeti devletini dört temel esas üzerinde biz geliştireceğiz) dedik: Demokratik devlet, laik devlet, sosyal devlet, hukuk devleti. 'Bunların bir tanesini ihmal edemeyiz' dedik ama bugüne kadar kimsenin aklına sosyal devlet geliyor muydu? Hayır. İşte biz onun da kapısını açtık. İnşallah bunun gereğini yapacağız. Türkiye, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak gereğini yerine getiren örnek devlet olacak.”

ÖZÜRLÜLERE DESTEK

200 bin özürlüye, öğrenci başına aylık 406 YTL destek verdiklerini belirten Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“2002 ve öncesinde Türkiye'nin sağlık sistemini düşünün ne durumdaydı, nasıl içler acısı bir haldeydi. Hatırlayan var değil mi? Anneler sizlere sesleniyorum: O hastane önlerindeki, SSK hastanelerinin eczanelerdeki o kuyrukları hatırlıyorsunuz değil mi? Reçeteleri uzatıp da birkaç ilacı alıp diğerlerini alamayıp ondan sonra serbest eczaneden parayla ücret vererek sizin aldığınız o günleri hatırlıyorsunuz değil mi? Hastanelerde hastalar, morglarda cenazeler rehin tutuluyordu hatırlıyorsunuz değil mi? Öyle çağ dışı bir ülke olur mu? Öyleydi. Peki şimdi hastane kuyrukları, eczane kuyrukları kaldı mı? İstediğin eczaneden gidiyorsun ilacını alıyorsun. Hastanelerde tercih imkanın var. Doktorlarda tercih imkanın var. Artık her hastanede koğuş sistemi kalkıyor, iki yataklı oda sistemine geçiliyor. Türkiye'nin neresinde olursa olsun bunları yaptık.

İşte en son Erzurum Eğitim ve Araştırma Hastanesinin açılışını yaptık. Gayet büyükçe bir alanda modern bir hastane ve her şey bilişim teknolojisi ile donatılmış. Tabii ki kuyrukta beklemek yok. Oturuyorsun ve sana bir numara veriliyor, bilgisayar numaranızı oradan açıklıyor. Açıkladığı anda hemen doktorunuza ulaşıyorsunuz.”

Erdoğan, ambulans helikopter sistemini de devreye soktuklarını ifade ederek, bir yerden farklı bir yere ulaşımda sıkıntı varsa, hemen ambulans helikopterlerin oraya ulaşıp hastayı alacağını söyledi. 17 helikopterlik paket ihalesinin yapıldığını ve bunların şu ana kadar 3 tanesinin teslim alındığını bildiren Erdoğan, helikopterlerin Ankara, İstanbul ve Erzurum'da bulunduğunu, diğerlerinin de peyderpey geleceğini ve devreye gireceğini bildirdi.

Başbakan Erdoğan, 3 adet de jet ambulans alınacağını, bu ambulansların da şehirlerarası veya Türkiye dışına gidilmesi gerektiğinde kullanılacağını belirterek, “Türkiye'de bunlar hayal edilebilir miydi? Şimdi var. O karlı kışlı dağlara araba filan, ambulans şu bu çıkabiliyor muydu? Ama şimdi paletli ambulans sistemleriyle bunları yaptık. 63 tane bu şekilde aldık ve bunları kar kış yoğun olan illerimizde şu anda planladık, orada bunlar hizmet verecek” diye konuştu.

Özellikle hamile kadınlarla ilgili, doğuma 10-15 gün kala Sağlık Bakanlığının bu kadınları şehir merkezinde misafir ettiğini ve doğumunu yaptıktan sonra gerekli misafirlik süresinden sonra evine bırakıldığını söyledi.

Başbakan Erdoğan şunları kaydetti:

“Risk yok, riski en aza indirmek var. Hani kadın hakları? Diğer partiler, diğer iktidarlar bugüne kadar kadınımıza yönelik böyle bir yaklaşım sergileyebildiler mi? Hayır, hayır, hayır. AK Parti'yi kadın karşıtı göstermek isteyenlere bunlar en güzel uygulamalı cevaplardır. Biz laf üretmiyoruz, iş üretiyoruz iş. Hafıza kayıtlarını, ideolojik yaklaşımlarını gözden geçirsinler de AK Parti'ye böyle yaklaşsınlar.

Çağ dışı, insanlık dışı manzaralar, Türkiye'nin kaderi değildir, olamaz dedik. Onun için de SSK'lı, yeşil kartlı, memur ayrımı yapılmadan tüm vatandaşlarımızın kamuya ait sağlık kuruluşlarından eşit şekilde hizmet almasının yolunu açtık. Tüm sağlık kuruluşlarına acil başvurularda sigorta veya ödeme işlemlerinden dolayı beklemeye ve geri çevrilmeye son verdik. Vatandaşlarımızdan özellikle ambulans hizmetleri için ücret alınmasını kaldırdık.”

KONUT İNŞAATLARI

Erdoğan, altı yılda 334 bin konutun inşaatına başladıklarını, 226 bin konutu bitirdiklerini ve sahiplerine teslim ettiklerini belirterek, “500 bin hedefine doğru kararlı adımlarla ilerliyoruz. Türkiye'nin hangi iline, hangi ilçesine giderseniz gidin TOKİ'nin modern konutlarını oralarda görürsünüz” dedi.

TOKİ'ye yapılan eleştirilere de değinen Erdoğan, “Ne derlerse desinler, dersimizi biz çok çalıştık. Biz iktidar olmadan önce toplu konutta ne yapılacağının tecrübesini, ta İstanbul Büyükşehir Belediyesinde KİPTAŞ'la verdik. 17 bin konutla neyin nasıl yapılacağını biz çok iyi biliyoruz. Pratiğini yaparak geldik. Onun için de toplu konuttaki başarı büyük ölçüde muvaffakiyetle gidiyor” diye konuştu.

DOĞAL GAZ KULLANIMI

Başbakan Erdoğan, doğal gaz kullanım oranının, iktidara geldikleri günden itibaren giderek arttığını kaydetti.

Erdoğan, “Hani modern olmak, hani medeni olmak? Neredeydiniz? Bizden önceki iktidarlara söylüyorum. Ana muhalefetine, yavru muhalefetine hepsine söylüyorum. Niye yapamadınız siz bunları? Modern bir yaşam, doğal gaz kullanmak benim vatandaşımın hakkı değil mi?” diye sordu.

Bütün illere doğal gazı yaymaya çalıştıklarını belirten Erdoğan, “artık Türk ailelerin insanca yaşamanın erdemine ulaştığını” söyledi. Uluslararası dev enerji projelerine imza attıklarını ve Bakü-Tiflis-Ceyhan transit ham petrol boru hattının inşasını bitirdiklerini anlatan Erdoğan, Şahdeniz projesini bitirdiklerini ve Türkiye'yi dünya ölçeğinde bir enerji koridoru haline getirdiklerini kaydetti.

KÖYDES ve BELDES projeleri ile 61 bin 860 kilometre köy yolunun şu anda asfalt hale getirildiğini belirten Erdoğan, 49 bin 500 kilometre yolun da stabilize olarak tamamlandığını, 25 bin 732 adet üniteye su götürdüklerini bildirdi.

ENFLASYON

Başbakan Erdoğan, enflasyon konusunda da şunları söyledi:

“(Enflasyon bu ülkenin makus talihi değil) dedik. Enflasyonu dize getireceğiz dedik. Yüzde yüzleri aşan enflasyon oranlarına şahit olan bu millet, işte bu dönemde tek haneli oranları gördü. Şimdi diyorlar ki '11 puan oldu, 12 puan oldu, çift haneliye çıktı.' 11 puan da olsa bizden kaynaklanmayan bir krizin olduğu dönemde, biz yüzde 30 enflasyonla bu ülkeyi devraldık mı? Şu anda nerede? 11... 11 mi büyük 30 mu büyük? 30 daha büyük. Demek ki 30'dan 11'e indirmişiz. Yani 19 puan enflasyon düşmüş AK Parti iktidarı döneminde, bu gerçek de ortada. Tabii ki gönlümüz 11'de kalmayı arzu etmez. Çünkü biz bunu ta 7 puanlara kadar indirdik. Evel Allah yine oraya iner, inecek.”

Son dönemde birleşik faizlerdeki değişimlerin de uluslararası ortamdan kaynaklandığına işaret eden Başbakan Erdoğan, faizlerin kendi dönemlerinde 40 puan düştüğünü kaydetti.

AB

Türkiye'nin AB'ye tam üyelik sürecinin 40 yıldır devam ettiğini anımsatan Erdoğan, “Neredeydi bu güne kadar gelen beyler? Geldik ve süratle işi ele aldık ve şu anda müzakereler yapan bir Türkiye var” dedi.

“AK Parti neden milleten bu kadar teveccüh görüyor şöyle bir izah edeyim” diyerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Şöyle İstanbul'dan bir çıkabilseler, Ankara'dan ayrılabilseler onlar da görecek anlayacaklar. Acaba Hakkari'ye, Van'a, Kars'a, Ardahan'a şöyle bir ulaşabilmişler mi? Sivas'ın ötesine acaba geçebilmişler mi? Halkın arasına, kendi ofislerinden çıkıp da şöyle bir karışabilmişler mi? Kim ne diyor ne düşünüyor acaba bakabilmişler mi? Hayır, hayır, hayır...” diye konuştu.

“OY TAHVİL ETMEYİ DÜŞÜNENLER VARDI”

Başbakan Erdoğan, Bolu Tüneli, Karadeniz Otoyol Projeleri, kara yollarında ve hava yolu taşımacılığında yaptıkları çalışmaları anımsatarak, şunları söyledi:

“(Ankara'ya mahkum olmuş bir iktidar olmayacağız) dedik. Ne oluyor ne bitiyor? Kusura bakmasın, bürokrat gelir size bilgi verir, eğer siz, verdiği bilgiyle siyasetçi olarak yetinirseniz, seçim zamanı önünüze büyük bir fatura gelir. Bitti denilen şeylerin bitmediğini görürsünüz. Dikkat ederseniz ben hep şunu söyledim; Temel atmaya ben gitmeyeceğim. Arkadaşlarım gidecek, ben de açılışını takip edeceğim ve bulunacağım. Bu yeni yaklaşım tarzıdır. Çünkü temel atmak suretiyle oy tahvil etmeyi düşüneneler vardı ama Türkiye bir temel atıkları mezarına dönüşmüştü. Biz onları tasfiye ettik. Uygulanabilir olanları bitirmeye, halkın hizmetine sokmaya gayret ettik.”

“ÇÜNKÜ RENK KÖRLÜĞÜ VAR”

Erdoğan, 6 yılda tam 130 bin dersliği eğitim sistemine kazandırdıklarını belirterek, “Boş vaatlerin peşine düşmedik, ulaşılamaz hülyaların peşinde olmadık. Mazeretlere bahanelere sığınmadık, sloganlan değil iş ürettik” dedi.

Yaptıkları çalışmalara, muhalefet partilerinin yaklaşımını da eleştiren Başbakan Erdoğan, “Şimdi sen ne yapacaksın bir onu söyle bakalım. Acaba dürüstlük gösterebilecek misiniz? Bunları (yaptıkları çalışmaları) gerçekleştiren bir iktidara destek olabilecek misin? Olmaz, bunların kitabında o yok. Bunların kitabında beyaza siyah, siyaha beyaz demek var. Bunların muhalefet anlayışı budur. Hiçbir zaman bunlar beyazı beyaz olarak görmezler. Çünkü renk körlüğü var ama halk görüyor” diye konuştu.

2007 yılı sonu itibarıyla okullara 621 bin bilgisayar yolladıklarını anlatan Erdoğan, yıl sonuna kadar bu rakamın 727 bine ulaşacağını bildirdi.

Başbakan Erdoğan, şu ana kadar 1.3 katrilyon lira tutarında, 740 milyon kitap dağıtıklarını ifade ederek, “Allah aşkına yolsuzluğun egemen olduğu bir iktidarda siz bunları yapabilir misiniz? Şu saydığım yatırımları gerçekleştirebilir misiniz?” diye sordu.

Türkiye'nin çeşitli illerinde yürütülen yerel hizmetlerden örnekler veren Erdoğan, AKP iktidarının sorun değil, çözüm getirdiğini ifade etti.

İstanbul'da ulaşım yatırımlarına 11.5 katrilyon lira ayırdıklarını anlatan Erdoğan, “Bir de utanmadan çıkıp 'efendim işte yolsuzluklar var'... Allah aşkına yolsuzluğun olduğu belediyede bu yatırımlar nasıl olacak? Eğer yolsuzluk olsa sen bu yatırımları oraya yapabilir miydin? Bundan önce yolsuzluklar olduğu içindir ki bu yatırımlar yapılamamıştır” dedi.

Türkiye'nin hiç bir değerini diğer değerleriyle çarpıştırmadan 70 milyona aynı hassasiyet ve hissiyatla yaklaştıklarını dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:

“Bizim siyasetimiz ayrılmak üzerine değil, birleştirmek üzerine. Bizim siyasetimiz ayrımcılık üzerine değil, eşitlik üzerine, adalet üzerine. İşverene ne kadar yakınız işçiye de o kadar yakın oluruz. Doğuyu batıdan, batıyı doğudan ayrı tutmadık. Türküyle Kürdüyle, Çerkeziyle, Lazıyla, Arabıyla, Müslümanı, Hristiyanı, Yahudisiyle, Sünnisiyle, Alevisiyle milletimizin her bir ferdine aynı yakınlıkta olduk. Milletin görül verdiği, bağrına bastığı her değeri biz de bağrımıza bastık ve öyle yapmaya devam ediyoruz.

Biz yaradılanı yaradandan ötürü seviyoruz. İsterse başı incik büncük bir Arap olsun, Kürt olsun, ne olursa olsun aynı şekilde seviyoruz. Konuştuğumuz zaman, Nedim, Fuzuli, Mehmed Akif'in, Nazım Hikmet'in, Necip Fazıl'ın diliyle konuşuyoruz.”

“GÖZÜMÜZ, KULAĞIMIZ AÇIK”

Erdoğan, AK Parti'nin her zaman katılımcılığı, çok sesliliği, paylaşımı, diyalog ve müzakereyi esas aldığını ifade ederek, “Milletin sesine, milletin çağrısına, milletin feryadına kör olanın, sağır olanın millet nezdinde itibarı yoktur, olamaz. Onun için gözümüz de, gönlümüz de, kulağımız da açık” dedi.

Siyaset ve millilik anlayışlarının farklılık, kayırma, ayrım üzerine değil, birleştirme, bütünleştirme ve kardeşlik üzerine olduğunu dile getiren Erdoğan, hiç bir zaman içe kapanmacı, dışlayıcı bir anlayış içinde olmadıklarını söyledi. Erdoğan, dünyaya açılmayı, küresel ve bölgesel aktör haline gelmeyi temel aldıklarını kaydetti.

Erdoğan, şöyle devam etti:

“Yerel değerlere sımsıkı bağlıyız. Bizi biz kılan medeniyetimizin, kültürümüzün geleneklerimizin kucaklayıcı kodları var ya, onlara sımsıkı bağlıyız. Aynı zamanda evrensel olana, insanlığın ortak değerlerine, tarihin bugüne taşıdığı ortak birikimlere de sahip çıkıyoruz. Demokrasi dediğimiz zaman evrensel manada kabul görmüş demokrasiyi kastediyoruz. İnsan hakları dediğimiz zaman evrensel insan haklarını kastediyoruz. Barış, özgürlük, refah dediğimiz zaman topyekun 70 milyonun, topyekun dünyanın barışını, özgürlüğünü, refahını kastediyoruz. Bizim kendimize göre yonttuğumuz kavramlarımız yok. İşimize gelince hatırlayıp, işimize gelmeyince üzerini örttüğümüz kavramlarımız yok. Demokratik laik, sosyal, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin hiç bir özelliğini diğerine tercih etmiyor, birin kabullenip diğerini dışlamıyoruz. Demokrasiyi, AB'yi, evrensel değerleri, laikliği, hukuk devletini konuşuyoruz. Sosyal devleti işine gelince telaffuz eden hatırlayan, işine gelmeyince yedeğini alanlardan olmadık, olmayacağız.

70 milyona aynı dille konuşamayan, birleştirici, bütünleştirici olamayanlardan, bu ülkenin renklerini, zenginliğini göremeyenlerden, seçim öncelerinde görüyormuş gibi yapanlardan da olmadık, olmayacağız. Siyasetimizin temelinde tutarlı, dürüst, samimi olmak var. 6 yıl önce, 'bunlar takiye yapıyor' diyenlerin bugün yüzlerinin kızarması gerekiyor. 6 yıllık iktidarımız, ne olduğumuzu, ne olmadığımızı ortaya koydu. Konuştuklarımızı getirsinler önümüze, bugün söylediklerimizle mukayese yapalım. Eğer naksediyorsa hesaplaşalım.”

“BİZDE OMURGASIZLIK YOK”'

Başbakan Erdoğan, kendilerine yönelik bu tür yaklaşımlar sonucu AK Parti'ye açılan kapatma davasını kastederek, Türkiye'nin enerjisini kaybettiğini söyledi. Erdoğan, “İşte 14 Mart. Kaybettik mi? Kaybettik. Kim kaybetti? Türkiye. Ama kaybettirenler tarihe bunun hesabını verecekler” dedi.

Partisinin ve tüm partililerin laiklik karşıtı olduğunu kabul etmediğini dile getiren Erdoğan, “Bu ülkede başörtülü olanı, örtüneni laiklik karşıtı gösterenler, şimdi de ortaya çıksınlar. Acaba gündemi oluşturarak, onlar üzerine nasıl yaklaşacaklar onu da görelim” diye konuştu.

AK Parti iktidarı öncesinde Türkiye'nin gücünün ihmal edildiğini, Doğu ve Güneydoğu'da bu ihmalin daha fazla olduğunu belirten Erdoğan, bunu fırsat bilen terör örgütünün bu illeri istismar ettiğini söyledi.

Erdoğan, Türkiye'nin doğusu ile batısı arasında fark kabul etmediklerini vurgulayarak, ülke genelinde demokratikleşme çabalarına hız verdiklerini, insan hakları standartlarını çağdaş seviyelere yükselttiklerini, işsizlik, yolsuzluk ve yoksullukla mücadele başlattıklarını kaydetti.

Diyarbakır'da 2005 yılında yaptığı konuşmada, Kürt sorununun tüm milletin sorunu olduğunu ve daha çok demokrasi, daha çok vatandaşlık ve refah ile çözüleceğini anlattığını anımsatan Erdoğan, bugün de aynı noktada olduklarını belirtti.

Erdoğan, “Biz öyle kalkıp da yolda geçerken aklımıza geleni konuşmuyoruz. Akşam birileri bize bir şey sufle etti, onu söyleyelim, sabah onunla beraber yola çıkalım. Bizim kitabımızda böyle bir şey yok. Bizim siyaset anlayışımızda böyle bir şey yok. Bu dik durmanın gereği olmaz, omurgasızlığın gereği olur. Bizde omurgasızlık yok” diye konuştu.

“BİRİLERİNİN KAFASINA GÖRE ÇÖZÜM OLMAZ”

Sorunların çözümünün hukuk, demokrasi, kardeşlik ve barış içinde bulunabileceğine inandıklarını ifade eden Erdoğan, “Birileri kendi kafalarındaki çözüm planlarını bizim hayata geçirmemizi bekliyorlarsa kusura bakmasınlar bu bir beyhude bekleyiştir. Ama ortak akıl oluşturuyorsa bu beklenti, onu da başımız, gözümüz üstünde değerlendirir ve onu da hemen uygulamaya koyarız” dedi.

Erdoğan, attıkları adımları küçümseyenlerin, demokratikleşme adımlarını yok sayanların, bölgedeki gelişmeleri görmezden gelenlerin, kendilerini farklı bir gündeme çekmeye çalışabileceklerini, ancak doğru bildikleri yolda kararlılıkla devam edeceklerini söyledi.

Başbakan Erdoğan, 2002 yılından bu yana Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerine 11.6 milyar YTL yatırım yapıldığını anlatarak, şöyle devam etti:

“Benim Kürt kardeşim kendi dilinde Kürtçe türkü söylediği için takibata uğruyordu. TRT Ocak ayından itibaren 24 saat Kürtçe yayına girecek. Bu noktalara ulaştık. Billboardlarda kendi dilinde istediği reklamını yapabiliyor. Asimile edici tutum sergilemedik, terörün, terör yandaşlarının tehdidine rağmen gidiyor ve tek tek o illeri ziyaret ediyoruz. Sorunları yerinde tespit ediyoruz. O illere kazandırdığımız eserleri hizmete açıyoruz. Gittiğimiz her yerde hamdolsun halkımla buluşuyoruz. Bazı yerlerde sıkıntılar oluyor. Niye? Hazmedemiyorlar, hazımsızlık var. Büyük geliyor bu yatırımlar onlara. Ama alışacaklar. Hastane kurduk, hazmedemiyorlar. Okulları kurduk, hazmedemiyorlar.

'Geç bunları, bizimki kimlik siyaseti' diyor. Benim kimlik siyaseti sorunum yok. Benim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı sorunum var. Çıkıyor Meclis'te diyor ki, 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı noktasında bizim de sorunumuz yok, bayrak noktasında sorunumuz yok, devlet noktasında sorunum yok' Çık bunu açıkça millete söyle. Niye söyleyemiyorsun? Onu söyleyemez. Niye? Çünkü emir farklı yerden geliyor da onun için.”

“DEMOKRASİDE ÇITA YÜKSELİYOR”

Erdoğan, bunları söylediği için “bazı mahfillerin kendisine devletçi dediğini” belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tayyip Erdoğan, bu milletin evladıdır. Bu milletin adına konuşur, bu milletin adına hizmet sunar ve kurduğu devletin mekanizmalarını da millet için seferber eder. 'Önce fert, birey, sonra devlet' der. Böyle bu yolculuğa devam eder. Bunların gözleri var ama görmüyor. Eğer devleti AK Parti iktidarı kalkıp da tüm bölgenin hizmetine sunduysa yanlış mı yaptı? Eğer bugüne kadar devlet buralarda gerekli hizmeti vermiyorsa, şimdi vermeye başladıysa burada hükümet yanlış mı yaptı? İşte sıkıntı burada çünkü bunlar devletin, milletin hizmetinde olmasını istemiyor. Oradan nemalanıyorlar da onun için. Mama var mama. Şimdi o mama kayboldu. Oradaki kardeşlerimin hizmet özleminin artık giderildiğini görüyor, bütün milletimle beraber mutluluk içinde kasılıyoruz. Türkiye'nin demokraside çıtası yükseliyor, hukuk standartları yükseliyor, sosyal ve ekonomik çıtası yükseliyor ve çözülemez denilen sorunlar bir bir çözülüyor.”

“DEMOKRASİ İÇİNDE GEL VER MÜCADELENİ”

Dicle Üniversitesi'nin açılışına gittiğinde kentteki çöplerin toplanmadığını gördüğünü anlatan Erdoğan, temizlikten belediyenin sorumlu olduğunu kaydetti. Belediyenin halkına saygısızlık yaptığını ifade eden Erdoğan, “Halkını çöp içinde bırakmaya hiçbir yerel yönetim başkanının hakkı, yetkisi yoktur” dedi.

Erdoğan, otobüslerin seferlerden kaldırıldığını, dükkanların açılmaması yönünde tehditlerde bulunulduğunu anlatarak, şunları söyledi:

“Böyle bir demokrasi, özgürlük, insan hakları anlayışı olur mu? Demokrasi içinde gel ver mücadeleni. Tayyip Erdoğan'ı ve partisini devirebiliyorsan devir. O zaman biz sizi alkışlarız. Ama gel bunu demokrasi içinde yap. Şehirleri, halkımı bu pislik içinde bırakanları inanıyorum ki halkım 29 Mart'ta bu pislikler içine gömecek. Halkım benim bunlara layık değil.”

Erdoğan, Türkiye'nin birliğini, bütünlüğünü, hassasiyetlerini koruyarak yollarına devam edeceklerini vurguladı. Ne olursa olsun ülkenin dört bir yanına hizmet götüreceklerini belirten Erdoğan, “Tehditler bizi yolumuzdan ayırmayacak, ayıramayacak” dedi.

Erdoğan,  29 Mart 2009 tarihinde yapılacak yerel seçimlere değindi. Siyasette ortaya koydukları temel kriterlerin belediye başkanlığı için de geçerli olduğunu kaydeden Erdoğan, belediye başkan adaylarını belirlemede izleyecekleri yolu da açıkladı.

Erdoğan, şöyle konuştu:

“Mevcut AKP'li belediyeler var. AKP'li belediye başkanlarımızın başarılı olanlarını, illerinde, ilçelerinde, beldelerinde sevilenleri, saygın olanlarını belli bir takvim içerisinde kamuoyu araştırmaları ile, teşkilatlarımızla temayül yoklamaları yapacağız. Milletvekillerimizle, belediye meclis üyelerimizle temayül yoklaması yapacağız. Eğer arkadaşlarımız, 'bu arkadaşımız doğrudur, başarılıdır, bununla devam etmemiz gerekir' diyorlarsa hemen kararımızı açıklayacağız ve yola devam edeceğiz.

Bunun için daha sonrasını beklemeyeceğiz. Çarşamba günü 12 büyükşehirimizde kurulan komisyonlar gidecekler, temayülü alacaklar. Bakın, seçilmeyenleri demiyorum, şu anda bizde olanları söylüyorum. Dedikodu, şu, bu, bazı şeylere fırsat vermemek için böyle bir kararı MYK'da aldık. Temayüller alındıktan sonra da bizler hemen Perşembe, en geç Cuma günü hangi ilimizde aynen devam ediyoruz bunu açıklayacağız. Geciktirmek istemiyoruz. Efendim işte bazıları olmayabilir... Olmazsa olmaz. Eğer hakikaten AK Parti'nin ideallerine, ilkelerine inanmışsa, yani belediye başkan adayı olurken güzel de e şimdi 'bu dönem belediye başkan adayı olma' denildiği zaman... Kamuoyu araştırmaları olumsuz, oradaki teşkilat olumsuz, milletvekillerimiz olumsuz bir netice veriyorsa biz illa da senin gönlünü yapma durumunda olamayız. Biz bir partiyiz. Eğer sen de bu partinin bir neferiysen, gönül eriysen, 'benim genel merkezim, benim teşkilatım böyle değerlendirme yapmış, hayırlı olsun ben de bundan böyle bir nefer olarak çalışmaya devam edeceğim' demesi gerekir. Bu nöbet değişimidir. Perşembe, cuma bunu açıklayacağız ki vakit kaybetmeyelim.”

“BİZDE BİREYCİLİK YOK, ORTAK AKIL VAR”

Parti teşkilatının da bu konuda gerekli çalışmayı yaptığını kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ben burada bir şey söylemek istiyorum. Bazı milletvekili arkadaşlarım tek tek benimle görüşmeye gelmek istiyorlar. Şimdi arkadaşlarımın bazılarına söylüyorum, güceniyorlar. Arkadaşlar bakın 337 tane milletvekili arkadaşım var. Ben hepsiyle tek tek görüşmeye kalkarsam buna benim tahammül etmem, dayanmam, hem partimin, hem ülkenin meselelerini yürütmem mümkün mü?

Biz, il il milletvekilleriyle zaten görüşeceğiz. Ama niçin 'tek olarak ben görüşmek istiyorum' Böyle şey olur mu ya? Bizde bireycilik yok, bizde ortak akıl var. Beraber bir araya gelin. Bütün temayül neticeleri gelecek, ondan sonra da biz sizleri çağıracağız. Sizlerle birlikte bir değerlendirme daha yapacağız. Bundan sonra da oturacağız MYK olarak bunların nihai kararını vereceğiz.”

Adaylıklar konusundaki temel kriterlerini de sıralayan Erdoğan, şunları söyledi:

“Bir; hizmetlerdeki başarı, çalışkanlık, ortaya koyacağı projeler, vizyon konusunda mevcut ve yeni aday adaylarını bu şekilde görmek istiyoruz. Bu, bizler için çok çok önemli. İki; Bu dönem içinde bazı sıkıntılar yaşandı. Hatta bazı belediye başkanlarını partimizden ihraç ettik. Bilmiyorum böyle diğer partilerden ihraç edilen belediye başkanı duydunuz mu? Bazılarını da İçişleri Bakanlığımıza havale ettik. Soruşturma açtık. Bu, hassasiyetimizi gösteriyor. Temiz yönetim, şeffaflık, dürüstlük konusunda da hassas yerel yönetim ekipleri oluşturmak istiyoruz. Üçüncü adım; hizmet gereklidir. Alt yapıyı, üst yapıyı yaparsınız, şehir çok güzel olur ama yeterli değildir. Yeterli olan nedir? Halka öyle tepeden bakmayacağız. Mütevazı olacağız, halka selam vereceğiz, hal hatırını soracaksın, evine gideceksin, evine çağıracaksın, onlar arasında bir ayrımcılığa fırsat vermeyeceksin. Eğer bunları yapabiliyorsan o zaman tam belediye başkanısın.”

“HİÇBİR MÜSAMAHA GÖSTERMEYECEĞİZ”

2004 yılındaki yerel seçimlerin hemen ardından AK Parti'li belediye başkanlarına ilkeleri anlattığını hatırlatan Erdoğan, “Ama ne yazık ki bu dönem içinde buna uymayan arkadaşlarımın sayısı az değil” dedi.

Partililere, mütevazı olmaları, halkın arasına karışmaları gerektiğini söyleyen Başbakan Erdoğan, “Zaman zaman bakıyorsunuz bize güvenlikçiler diyor ki 'Başbakanımız siz halkın arasına çok dalıyorsunuz. Bu da sıkıntı olabilir, şu olabilir, bu olabilir. Doğrudur da bu işin maalesef gereği bu” diye konuştu.

Belediye başkan adaylarında göz önünde tutacakları kriterleri anlatmaya devam eden Erdoğan, dördüncü kriter olarak çevresiyle uyumlu hareket etme ve ekip çalışmasına önem vermeyi, beşinci kriter olarak da dürüstlüğü sıraladı.

Erdoğan, “Dürüstlük noktasındaki duyarlılığımız malumdur. Milletimizin takdirini, teveccühünü kazandıysak işte bu temiz siyasetimizle kazandık. Partimizin adı AK Parti. Eğer bugün medyasıyla, dışımızdaki tüm siyasi partilerle bizim bu tescilli adımızı kullanamayıp, AKP yakıştırmasını yapanların rahatsızlığı bu temiz siyasetten kaynaklanıyor. Aramızda yanlış yollara tevessül edenler, aldatanlar, aldananlar olursa, bunlara da bugüne kadar yaptığımız gibi bundan sonra da hiçbir müsamaha göstermeyeceğiz” diye konuştu.

'ÖNLEMLERİMİZİ ALDIK'

Başbakan Erdoğan, “Her durum için senaryolarımızı hazırladık, önlemleri konuştuk, istişare ettik ve ekonominin bütün aktörleriyle görüş alış verişinde bulunduk. (Efendim geç kalındı, önemsenmedi, ihmal edildi) gibi ithamlar son derece yersiz ve haksızdır” diye konuştu.

Erdoğan, partisinin “13. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı”nda yaptığı konuşmada, küresel kriz ve Türkiye'ye etkileri üzerinde durdu.

Dünya ekonomisi finans sektörünün özellikle çok zorlu bir süreçten geçtiğini anımsatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

“Gelişmiş, gelişmekte olan, az gelişmiş hemen hemen bütün ülkeler bu süreçten (küresel finansal kriz) etkileniyor. Yağmurda yürüyüp ıslanmamak mümkün değil. Artık belirsizlik nedeniyle dünya genelinde talebin düştüğünü, bunun sonucunda da reel sektörün daraldığını görüyoruz. Bugün artık dışa açık dünyaya entegre olmuş bir ekonomi haline gelen Türkiye de hiç kuşkusuz bu süreçten etkilenecektir ve nitekim etkileniyor.”

Bir süredir sermaye akımlarının yavaşladığı, faiz oranları ve döviz kuru üzerinde baskı oluştuğu, başta ihracatçı sektörler olmak üzere reel kesimin bu süreçten etkilendiğinin ifade edildiğini kaydeden Erdoğan, “Bu noktada öncelikle bir hususun altını çizmek istiyorum. Küresel krizin ilk sinyalleri alınmaya başladığından itibaren çok büyük bir dikkat ve ihtiyatla izledik” dedi.

'EFENDİM GEÇ KALINDI...'

Erdoğan, şöyle devam etti:

“Zaman zaman medyada köşe yazarları, zaman zaman da bazı sivil toplum örgütünün başındakiler. 'Efendim niçin hükümet reform paketini açıklamıyor?' İlla bunun adı ambalajlı bir paket mi olacak? Biz uygulamaya başladık bile, ama kendin farkında değilsin ben ne yapayım. Her durum için senaryolarımızı hazırladık, önlemleri konuştuk, istişare ettik ve ekonominin bütün aktörleriyle görüş alış verişinde bulunduk. (Efendim geç kalındı, önemsenmedi, ihmal edildi) gibi ithamlar son derece yersiz ve haksızdır” şeklinde konuştu.

“AMBALAJLAYIP BİR PAKET DİYE Mİ SUNACAĞIZ?”

İktidarları döneminde disiplinli maliye politikaları uyguladıklarını, başta bankacılık olmak üzere, özelleştirme, piyasaların rekabete açılması, yatırım ortamının iyileştirilmesi gibi bir çok alanda önemli yapısal reformlar gerçekleştirdiklerine dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:

“Bizden önceki dönemlerde bırakın bu gibi ağır dış tesirli koşulları, kendi içimizdeki en ufak bir belirsizlik bile ağır bir krizle sonuçlanabiliyordu. Bu krizlerin faturasını çok ağır bir şekilde toplumun tüm kesimleri, özellikle de çalışan kesim, yoksul kesim, dar gelirli kesim ödüyordu. Bugün ise çok sağlam çok sağlıklı bir duruş sergiliyor, krizin etkilerini asgari noktada tutmak için her türlü önlemi cesaretle ve kararlılıkla uygulamaya koyuyoruz. Merkez Bankamız piyasadaki döviz ve YTL likiditesini takip ederek gerekli enstrümanları devreye soktu, bir... İşte paket... Yurt dışındaki varlıkları yurt içine getirmeyi teşvik amacıyla kamuoyunda bilinen adıyla 'Varlık Barışı Yasası' Meclis'te kabul edildi, Cumhurbaşkanımız onadı, o da yürürlüğe girdi, iki... Hisse senedi kazançlarında yerli yatırımcılara uygulanan stopajı sıfıra düşürdük, üç... Mevduat sigortasının kapsamını genişletme ve sınırını artırma konusunda Bakanlar Kuruluna yetki aldık, dört... İmalatçı KOBİ'ler, esnaf ve sanatkarlara yönelik 350 milyon, yani 350 trilyonluk sıfır faizli kredi desteği paketi KOSGEB tarafından uygulamaya konuldu, beş... Vergi borçlarının 18 ay süreyle yüzde 3 faizle taksitlendirilmesi imkanını getirdik, altı... Değerli arkadaşlar, işte bunlar paketin uygulamaya konulmasıdır. İlla bunu böyle ambalajlayıp bir paket diye mi sunacağız? Biz bunu bir takvim içinde uygulamaya koyduk ve bunun arkası da gelecek.”

Başbakan Erdoğan, bunun yanında istihdam paketi de çıkardıklarını belirterek, GAP, Doğu Anadolu Projesi, Konya Ovası Projesiyle ekonomiye canlılık sağladıklarını, ihracatta sektör ve ülke çeşitlendirmesi stratejini oluşturduklarını anımsattı. Erdoğan, gelecek dönemde de likidite yönetimini etkinleştirecek, ihracat ve reel sektöre destek olacak, kaynak çeşitliliği sağlayacak ve mali sisteme güveni artıracak adımları da atacaklarını bildirdi.Erdoğan, “Hiç kimse hükümeti kriz noktasında haksız yere eleştirmesin” dedi.

“KİMSE BU KRİZİN FATURASINI AK PARTİ İKTİDARINA ÇIKARAMAZ”

Küresel krizi, iç politika malzemesi yapmaya çalışanların da bulunduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

“Fırsatçıların bir kez daha iş başında olduğunu görüyoruz. Krizi kendileri için fırsata dönüştürme gayreti içerisinde olanlar var. Arkadaşlar, bankalardan fona devredilenler var mı? Yok. Niye yok? Şu anda rasyosu yüzde 12'nin altına düşen hiçbir banka yok. Fona devredilmesi için bir bankanın, rasyosunun yüzde 8'e düşmesi lazım. İyi noktada olduğumuzu zaten bu makastaki açık gösteriyor. Bunun dışında bir çok banka çok daha iyi noktadadır. Burada krediyi geri çağırma olayları, vesaire bu tür yanlışlıklar var. Açık söylüyorum. Bunları da ben ahlaki bulmuyorum. Bunları kendilerine de söyledim. Bunlar sizin müşterileriniz. Bunlara sizin böyle davranmanız yarın sizi farklı noktaya getirebilir. Dar günde o müteşebbisin, girişimcinin yanında yer almayan bu dar günler aşıldığı zaman onların kapısına gidecektir, 'Gel paranı bana ver, benimle kambiyo işlerini gör, benimle beraber çalış' diyeceklerdir. Ben de şimdi onlara sesleniyorum. O zaman siz de onları kapınızda bekletin. 'Kusura bakma güle güle' deyin. Merak etmeyin, o günler de gelecek. Kimi maddi çıkar, kimi siyasi çıkar için kriz sürecini istismar etme yolunu seçiyor. Bu kriz, Türkiye kaynaklı değildir. Bu kriz ABD, Avrupa kaynaklıdır. Dolayısıyla kimse bu krizin faturasını AK Parti iktidarına çıkaramaz.”

“BİZ MİLLETİMİZE FATURA ÖDETMEYİZ”

Bütün bu krizin içindeki aktörlerin dünya ile bağlantılarının bulunduğunu vurgulayan Erdoğan, “Tedbirini almamış, şimdi bunun faturasını bize kesiyor. Bize kesilmiyor fatura. Eğer biz bu faturanın üzerine hemen atlayacak olursak, bunun bedelini benim milletim öder. Ben milletime fatura ödetmem. Bunu da çok açık söylüyorum. Bunu 2001-2002 krizinde yaptılar. Kim ödedi? millet ödedi. Biz milletimize fatura ödetmeyiz” ifadesini kullandı.

Kriz fırsatçılığı yapanlara ne kendilerinin ne de milletin müsamahası olacağını ifade eden Erdoğan, “Bağıranlar çağıranlar onlar. Sevgili milletim, bağıranlar, çağıranlar onlar. Bunu iyi takip ediniz, iyi izleyiniz. Dertleri başka. Yoksa benim milletimi düşündükleri için değil. Bu dönem içerisinde onlar taşın altına elini koymak istemiyorlar. Hiç bir zaman da bu ülkede taşın altına ellerini koymadılar. Millet koydu, millet... Şimdi yine millete ödetmek istiyorlar” şeklinde konuştu.

Bu eski alışkanlıklarından vazgeçmeyenlerin, kararlı tutumlarını ve tedbirlerini karşılarında göreceklerini belirten Erdoğan, dün yapılan Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansının “Danışma Kurulu” toplantısında bir araya geldikleri kamu kurumları ve özel sektör temsilcileriyle yine bunları konuştuklarını hatırlattı.

Bu tür toplantılarda, “Bildiğiniz ne varsa söyleyin” dediklerini ama bunlar millete olumsuz yansıyacaksa “kusura bakmayın” ifadesini kullandıklarını anlatan Erdoğan, krizi kendileri için fırsata dönüştürmek isteyenlere izin vermeyeceklerini vurguladı. Erdoğan, “Ülke olarak bu krizi en az hasarla atlatmak ve topyekun bu süreci fırsata dönüştürmek zorundayız” diye konuştu.

“IMF BAŞKANI'NA SÖYLEDİM”

“Hükümet IMF ile anlaşmayı yapmadı” şeklinde sözler de sarf edildiğini kaydeden Erdoğan, IMF ile ilişkiler konusunda da rahatsız olanlar bulunduğunu söyledi.

Erdoğan, IMF ile bugüne kadar 19 anlaşma yapıldığını, kendilerinin ise 1 anlaşma yaptığını hatırlatarak şunları söyledi:

“Bizden önceki anlaşmaları kimler yaptı? Bu ülkede iktidara gelen, şu anda ana muhalefet, yavru muhalefet olan partiler de dahil olmak üzere hepsi IMF ile anlaşmalar yaptılar. Ciddi borçlanmalar da yaptılar. Biz şu anda IMF ile masadayız, konuşuyoruz. Mayıs'tan beri konuşuyoruz. Ama ülkenin çıkarlarına olmayacak bir anlaşmaya biz imza atamayız. Bunu ben ABD'de IMF Başkanı'na söyledim. Arkadaşlarım şu anda onların ekipleriyle çalışıyor. Kendilerine bazı ilkelerimizi açıkladılar. Bu ilkelerden taviz vermemiz mümkün değil. Ama biz IMF'ye karşı değiliz.

Çünkü IMF'nin küçük de olsa Türkiye bir ortağıdır. Ortağı olarak da bizler IMF'nin Türkiye'de olması noktasında bir sıkıntı içinde değiliz. Bazılarının ileri geri yaptıkları bu yaklaşım tarzlarını kabullenmiyoruz. Çünkü IMF bir akreditasyon kuruluşudur. Aynı zamanda IMF sizi dünyaya akredite eder, bir diğer yönüyle de eğer bir kriz varsa, bu krizden çıkış yollarında size yardımcı olması gerekir. Kuruluş amacı budur. Dedim ki, 'Bakın sizin kuruluş amacınız bu. Bu olduğuna göre, siz bize bu konuda ne kadar yardımcı olacaksınız? Eğer yok yardımcı olmayacak da sırtımızdaki yükü biraz daha çoğaltacaksanız, kusura bakmayın. O zaman yüküm bana yeter, biz yolumuza devam ederiz.' Bunu söyledim. Şu anda çalışmalar devam ediyor. Anlaşırsak anlaşacağız. Anlaşamadığımız takdirde bir taraftan da dolaşıyoruz dünyayı fellik fellik. Bayram sonrası yine farklı ülkelere giderek dolaşacağız, görüşmeler, çalışmalar yapacağız. Bu çalışmalarla birlikte inşallah önümüzdeki süreci daha rahat atlatacağız. Yani bu demek değil ki Türkiye bu süreci atlatamaz. Hayır, Türkiye bu süreci atlatır. Bunu da söylüyoruz. Bir şeyler bilerek söylüyoruz. 'Ama efendim herşeyi açıklasın.' Kusura bakma... Onlar da birçok şeyleri biliyor. Bizden ne istediklerini, ama niçin vermediğimizi de biliyorlar.”

Bankalarla da oturup konuştuklarını bildiren Erdoğan, “Bizden bazı şeyler istediler. Dedik ki 'kusura bakmayın'. Niye? Onlar hep kendilerini garantiye almak istiyor. Biz de milleti garantiye almak istiyoruz. Farkımız bu. Bu demek değil ki 'Onlar da batsın'. Böyle bir şey de düşünmeyiz” diye konuştu.

“IMF DÜŞMANI DEĞİLİZ”

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Düşünebiliyor musunuz? Libor artı 10'a kadar çıkan bir anlayış. Olur mu böyle şey? Amerika kalkıyor faizi bire indiriyor, sen kalkıyorsun libor artı 10, libor artı 9, 7. Buralara çıkıyorsun. Bunun insafla ne alakası var? Bu dönemde destek ol, yardımcı ol. Ayağa kalktığı anda bu insan yarın yine sana çok güçlü bir müşteri olacak, öyle bir konumu var. O bakımdan bizim bu husustaki kararlılığımız devam edecek” şeklinde konuştu.

IMF ile görüşmelerin devam ettiğini anımsatan Erdoğan, şunları söyledi:

“Biz IMF düşmanı değiliz. Diğer muhalif partiler gibi, bu konuda, IMF ile karşılıklı çıkar esasına dayalı... Lütfen bunun altını çizin, bazı işveren gruplarının 'IMF ile olan imzayı niye atmıyoruz?' diye yaklaşımları var. Kusura bakmasınlar, onlar dertli değil biz dertliyiz. Onların beklentisi farklı, bizim ise çok çok farklı, imzayı atmayı da biliriz. Ama dediğim gibi, o protokolün ideal, adil bir şekilde oluşması gerekir.”

Finansal krizin uluslararası bir boyut kazandığını anımsatan Başbakan Erdoğan, sorunun, kredi mekanizmasının durma noktasına gelmesinden kaynaklandığını söyledi.

“BU ÇALIMLARI YEMEYİZ”

Erdoğan, şöyle devam etti:

“Burada da en büyük faturayı reel sektör ödüyor, reel sektör kredi mekanizmaları durduğu için... Verilmiş sözler var, bu sözlerin yerine gelmeme tehdidi reel sektörümüzü ciddi manada üzüyor. Çünkü onlar zamanında ürünlerini teslim edemezlerse orada protokol, sözleşmeden kaynaklanan vecibeleri var. Bunları ödemek durumunda kalacaklar. Şimdi bunlar karşısında biz bir şey söylersek rahatsız oluyorlar. Aynı şekilde ülkemizde kamu yatırımcıları içerisinde bulunan girişimciler var, onlara bile zulmediyorlar. Böyle bir durum var, ki düşünün kamu yatırımı bunu yapıyorlar, şimdi bunlar durduğu anda benim karayolu inşaatlarım duracak. Bu sefer ne yapıyoruz. Bakanlarımıza diyoruz ki 'Arayın şu bankanın patronunu da söyleyin (Sen ne yapıyorsun arkadaş)'. Düne kadar kredi verdi, paralar gayet güzel akarken, çalışırken iyiydi. Şimdi böyle bir sıkıntı olunca niye durdurdun. Devlete iş yapıyor bu, devlet bunlara borçlu kalır mı? Verecek parayı, o da sana ödeyecek. Gerekirse devlet bunu sana direkt aktarabilir. İşte bir çalım atmaya kalkıyorlar. Kusura bakma biz de bu çalımları yemeyiz, uğraşacağız.”

Başbakan Erdoğan, ABD ve gelişmiş ülkelerin uluslararası kredi mekanizmasını tekrar sağlıklı bir şekilde oluşturmak için tedbirler aldığını belirterek, IMF ile çalışmaların devam edeceğini, sonuçlandığında da kamuoyuna açıklayacaklarını söyledi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!