BÄ°R Ä°LÄ°ÅžKÄ°NÄ°N SONUHenry'nin Hikayesi Graham Greene, bazı roman kahramanlarının ne kadar uÄŸraşırsanız uÄŸraşın o hikaye içindeki rollerini bir türlü oynamak

Güncelleme Tarihi:

BİR İLİŞKİNİN SONUHenrynin Hikayesi Graham Greene, bazı roman kahramanlarının ne kadar uğraşırsanız uğraşın o hikaye içindeki rollerini bir türlü oynamak
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 26, 2000 00:00

BÄ°R Ä°LÄ°ÅžKÄ°NÄ°N SONUHenry'nin Hikayesi Graham Greene, bazı roman kahramanlarının ne kadar uÄŸraşırsanız uÄŸraşın o hikaye içindeki rollerini bir türlü oynamak istemediklerini söyler. Yazar onları sahneye iter, zorlar, nafile; bir süre kendi hallerine bırakır, romanına ara verir, ama sonuç aynıdır, oynamayı istemeyen kararlıdır. Sonuçta bu tipler oyunu, yazarın dürtüklemeleri ile, tıpkı kuklalar gibi bitirirler. Gerçek yaÅŸamdaki çoÄŸu kahramanda da bu tavrı görür Greene, ve yaÅŸam sahnesinde onları oyuna zorlayanın da Tanrı olduÄŸunu ileri sürer. Yine yazara göre bazıları da oyunlarını büyük bir istekle oynarlar, onları yönetmek imkânsızlaşır; onları romanın içine yerleÅŸtiren yazarı iter öne çıkarlar, hikaye artık yazarın yönetiminden çıkmıştır. Kendi kaderlerine sahip çıkıverirler.Graham Greene," Bir Ä°liÅŸkinin Sonu" adlı romanının ilk sayfalarında, kahramanı Bendrix'e: "Bu bir aÅŸkın deÄŸil, nefretin hikayesidir." dedirtiyor. Belki, "bu Henry'nin hikayesidir" demeliydi. Yazarın canlandırıp hikayenin içine ittiÄŸi kahramanların en çekici olanı Henry.Yazar,"Bir Ä°liÅŸkinin Sonu"nda, yeni bir yöntem deniyor: "Romancı için, zaman içinde kendi metodunu keÅŸfetmesi heyecan verici ama yaÅŸamının ortalarında öyle bir an geliyor ki bu metodun denetimini elinden kaçırıyor, onun esiri oluyor. Bundan sonra da uzun bir sıkıntılı dönem baÅŸlıyor: yaptığı her ÅŸeyi daha önce yaptığını sanıyor. Yazdıklarını beÄŸenen eleÅŸtirmenlerden daha çok çekiniyor. Çünkü onlar, inanılmaz bir sabırla, deÄŸiÅŸmeyen motifleri gözler önüne seriyorlar...Yazar daha önce yazdıklarını unutmak istese de, eleÅŸtirmen hatırlar, hafızasını tazeler: ÅŸu tema on yıl önce ortaya çıkmıştı; bir kaç hafta önce birdenbire kaleminden çıkan ÅŸu karşılaÅŸtırma yirmi yıl önce ÅŸu bölümde kullanılmıştı...Bu kıskaçtan sinema için yazarak kurtulmayı denedim ama " Üçüncü Adam" beni bir diÄŸer hapishaneye sürükledi. Asıl çalışmama dönmeden önce " Büyük Umutlar"ı okudum. Ben ki, o zamana kadar Dickens'ı sempatik bir yazar olarak düşünmemiÅŸtim, birinci ÅŸahsı kullanmadaki rahatlığından büyülendim. Bu bana bilinen kurallardan kurtulma yolu gibi gelmiÅŸti. Birinci ÅŸahıs her zaman belli bir teknik kolaylık sunmuÅŸtur."Graham Greene yeni romanında bu stili dener ama onun zorluklarına takılır. " Pek çok kere "Bir Ä°liÅŸkinin Sonu"nu 'ben'in karamsar yolu boyunca izlediÄŸime piÅŸman oldum. Romana yeniden baÅŸlamak, Bendrix'i bir üçüncü kiÅŸi olarak dışarıdan görmek istedim Hikayeyi ilgi çekici kılmak için hiç bir zaman bu kadar çok engelle karşılaÅŸmamıştım. Bütün hikayeyi tek kiÅŸi anlatırken, 'ton'u çeÅŸitlemek nasıl mümkün olabilirdi? Ton daha ilk sayfalarda Bendrix tarafından belirlenmiÅŸti: " Bu aÅŸktan çok bir nefretin hikayesidir." Bütün kitabın bu nefretle, tıpkı tütsülenmiÅŸ bir balık gibi kuruduÄŸunu görmekten korkmuÅŸtum. Dickens tonu mucizevi bir biçimde çeÅŸitlemeyi baÅŸarmıştı. Benim kitabımda aynı rengin iki tonu vardı: aÅŸk saplantısı, nefret saplantısı. Özel dedektif Parkis ve küçük oÄŸlu benim iki ton daha katma giriÅŸimimi temsil ediyorlar: Komik ve dokunaklı..Graham Greene romanını 1948 yılının Aralık ayında, Capri'de, Palma Otelinde yazmaya baÅŸladı. Yazar: " AÅŸkının bir gün sona ermesinden korkan bir aşığın , acıya ulaÅŸmak için sonu getirme gayretini anlattım." diyor. O yıllar Green'in zor yılları Bendrix'in sıkıntıları yazarınkileri yansıtıyor. Anılarını topladığı " Kaçışın Yolları" adlı kitabında: "50'li yılları Bendrix gibi, yaÅŸamımda bir felaket arayarak geçirdim; bu yaÅŸama bir son vermek istiyordum; intihar edecek cesaretim yoktu, bu yüzden yeryüzünün sıcak noktalarına gitmeyi alışkanlık edindim. Güvensizlik duygusunu tatmak istiyordum."Papa XII. Pie "Bir Ä°liÅŸkinin Sonu" nu okuduÄŸunda: "Sanırım bu adam ÅŸaşırmış durumda, diyor, eÄŸer bize gelirse ona yardım etmek gerekecek." Okuyucu Henry'i daha ilk sayfada tanıyor: "Bir hikayenin ne başı ne de sonu vardır. Keyfimize göre, yaÅŸadıklarımızın bir noktasını seceriz. Meslekten bir yazarın gururu ile "seçeriz" diyorum.Ama gerçeÄŸi söylemek gerekirse, bu 1946 yılı Ocak ayının karanlık ve ıslak gecesini ve iki yanı aÄŸaçlı yolda Henry Miles'i, saÄŸanağın meydana getirdiÄŸi dereyi geçerken gördüğüm anı, acaba ben kendi irademle mi seçtim? Aslında beni seçen bu görüntüler deÄŸil miydi?.. Henry'den nefret ediyordum, karısı Sarah'tan da."Ve Bendrix Henry'i anlatmaya devam ediyor: "SaÄŸnak Henry'nin ÅŸapkasının kenarlarından akıyordu... EÄŸer yanından geçip gitseydim beni görmeyecekti ama ona: Henry, dedim, pek nadir görünüyorsunuz!Bakışının eski bir dostu görmüş gibi aydınlandığını gördüm; sevgiyle: "Bendrix" dedi. Oysa, herkesin gözünde, benden çok onun nefret etmeye hakkı vardı. "Burada , yaÄŸmurun altında ne yapıyorsunuz Henry?"Bizde dayanılmaz bir alay etme duygusu yaratan insanlar vardır. Onların erdemleri bizimkilerden farklıdır. Kaçamak bir yanıt verdi:"Hava almaya ihtiyacım vardı.""Sarah nasıl" diye sordum. Bunu sormamam garip kaçardı. Ãœstelik onun hasta, mutsuz, ölmek üzere olduÄŸunu öğrenmek çok hoÅŸuma gidecekti. O günlerde, Sarah'ın çekeceÄŸi acıların benimkileri hafifleteceÄŸini düşünüyordum. Ölümü beni özgür kılacaktı.... Hatta Sarah ölmüş olsaydı, bu saf Henry'i sevebilecektim.... Hiç bir zaman Henry 'e söyleyecek fazla bir ÅŸeyim olmamıştı. EÄŸer 1939 da, baÅŸ kahramanı yüksek mevkideki bir devlet memuru olan bir romana baÅŸlamasaydım, ne Henry'i ne de Sarah'ı tanıma zahmetine girmezdim."Bendrix, Sarah vasıtası ile Henry'i tanımaya çalışır: Henry saat kaçta kahvaltı eder? Metroya mı, otobüse mi biner? Eve iÅŸ getirir mi? Kraliyet arması taşıyan deri bir çantası var mı?.. Bu tür sorularla onu tanımaya çalışır. Ve giderek Sarah'a aşık olduÄŸunu anlar. Bu defa Henry'de Sarah'nın izlerini görmeye baÅŸlar. " ve elini, sanki uzun süredir birbirimizi tanıyormuÅŸuz gibi, kolumun üzerine koydu. Bu hareketi Sarah'dan mı öğrenmiÅŸti? EÅŸler sonunda birbirlerine benzerler."Aradan iki yıl geçer. Sarah ölmüştür: "Odama girdim. Çalışma masamın üzerinde Sarah'nın bir mektubu duruyordu. Yirmidört saat önce ölmüştü. Nasıl olur da bir mektup bu kadar kısa bir yolu, bu kadar uzun sürede alabilirdi? Ama evin numarasını yanlış yazdığını gördüm. Bu bendeki eski acıyı uyandırdı. Ä°ki yıl önce olsa numaramı unutmazdı."Daha kitabın yarısında Greene kahramanını öldürmüştü: "Kahramanım Sarah ölmüştü, oysa romanın yarısındaydım. Sevgilisi Bendrix gibi ben de devam etme isteÄŸi duymuyordum.Sarah artık yoktu. Dönüş umudu kalmamıştı. Sonu getirebilmek için hızlandım. Bundan sonrasının zorluÄŸunu gören yazar düşüncelerini Bendrix'in aÄŸzından aktarıyor: "EÄŸer bu bir roman olsaydı, onu burada bitirirdim. Åžimdiye kadar bir romanın bir yerde son bulması gerektiÄŸini düşünürdüm. Ama artık bütün bu yıllar boyunca yanlış bir gercek anlayışım olduÄŸuna inanmaya baÅŸlıyorum, çünkü yaÅŸamda hiç bir ÅŸey bitmiyor gibi."Sarah'nın ölümü Henry'i çok sarsmıştır; artık o çok önem verdiÄŸi iÅŸini umursamaz; hükümetteki son çalışmaları yürütmeye isteksizdir:Sarah'ın evine yerleÅŸen Bendrix, bir gün onun kitaplığını karıştırırken eline 23 temmuz 1923 tarihli bir konser programı geçer."Yirmi yıl öncesinin uzun yaz öğleden sonrası gölgelerini bana kadar uzattı. Bizi böyle olumsuz deÄŸiÅŸtiren yaÅŸamdan nefret ediyordum. Ä°lk romanıma o yıl baÅŸlamıştım. Heyecan, tutku ve umutla dolu çalışıyordum. Acıyı bilmiyordum; mutluydum... Her ikimiz de mutluyduk. Sadece on yıl ve bir kaç kilometre bizi ayırıyordu. Daha sonra, birbirimize bu kadar acı vermek için karşılaÅŸmıştık... O gece saat ikide uyandım. AÅŸağıya, mutfaÄŸa indim. Bir kaç bisküvi yiyip, su içecektim. Yavaşça Henry'nin kapısını açıp ona baktım. Işığı açık uyuyakalmıştı, kolu gözlerini saklıyordu. Gözlerinin görünmemesi vücudunu adsız kılıyordu. Hiç kimse deÄŸildi, bizden biriydi. ...Sadece bir insan. Belki uyanır diye yatağının kenarına iki bisküvi bıraktım, ve ışığını söndürdüm."Henry ile Bendrix artık iki dost olmuÅŸlardır. Bendrix bira içmeye gitmek için Henry'nin iÅŸten dönüşünü bekler: "GiriÅŸ kapısının açıldığını ve antrede Henry'nin ayak seslerini duyduÄŸuma sevindim.... Bana seslenmesini bekledim. (Bir ayın sonunda, yıllarca birlikte yaÅŸamış iki yaÅŸlı erkeÄŸin alışkanlıklarına sahip olmuÅŸtuk.) Ama seslenmedi. Odasına girdiÄŸini duydum. Biraz sonra yanına gittim. Bira içmeyi istiyordum. Bitkin, tükenmiÅŸ, oturuyordu."İçmeye gidelim mi Henry?""Tabii. Sadece ayakkabılarımı deÄŸiÅŸtirmek istiyordum."... BaÄŸcıklarının üzerine eÄŸilmiÅŸti, düğümü bir türlü çözemiyordu. Parmakları beceriksizdi. UÄŸraÅŸmaktan yoruldu, ayakkabısını zorla çekip çıkardı. Onu yerden aldım ve düğümü çözdüm."TeÅŸekkür ederim Bendrix."Belki de bu çok küçük arkadaÅŸlık gösterisi ona güven vermiÅŸti."Bu akÅŸam gezintileri bana çok keyif veriyor" dedi.... Elimi Henry'nin kolunun üzerine koydum; bundan böyle iki kiÅŸi için güçlü olmam gerekiyordu. "GerçeÄŸi söylemek gerekirse, bu benim tek keyfim" dedi.Greene 'Kaçışın Yolları'nda "Tıpkı yazı yazmak ya da seyahat etmek gibi, arkadaÅŸlık da kaçışın yollarından biridir" diye yazmış; "alışkanlıktan, baÅŸarısızlık duygusundan, gelecek korkusundan kurtulmanın yollarından biri..."Nevin Yücel CELBÄ°Åž - 26 Mayıs 2000, Cuma Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!