Bir cenaze, dört spor olayı

Güncelleme Tarihi:

Bir cenaze, dört spor olayı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 25, 2003 00:00

NEW York Post Gazetesi'nin salı günkü sayısının kapağı üç konuya ayrılmış. Birincisi L.A. Lakers basketbol takımının oyuncusu Kobe Bryant'ın bir kıza tecavüz ettiği iddiasıyla açılan davanın ilk oturumu ile ilgili gelişmeler.Yani spor.İkinci haber, geçen yıl Washington'da dürbünlü tüfekle birçok kişiyi öldürdüğü iddia edilen ‘‘Sniper’’ ile ilgili davanın haberi.Üçüncü haber, ünlü film yıldızı Robert de Niro'nun prostat kanseri olduğuna ilişkin haber.Ve dördüncü haber ise, geçen hafta Staten Adası'na yanaşırken iskeleye çarpan feribotta ölen 10 kişiden 7'sine ait cenaze törenleriyle ilgili haberdi.KNICKS'İN ŞAPKASIGazetenin birinci sayfasına baktığınız zaman, dört haberden birinin sporla ilgili olduğunu düşünüyorsunuz.Oysa öyle değil.Feribot kazasında ölenlerin cenazesiyle ilgili haberin büyük bölümü de sporla ilgili.7 kişinin cenaze töreniyle ilgili haberi sonuna kadar okudum.Her kurban hakkında üç dört paragraflık haber yapılmış.Dikkat ettim, bunların dördünde spora büyük atıflar vardı.Kurbanlardan birinin 12 yaşındaki oğlu cenaze törenine başında New York'un basket takımı Knicks'in şapkası ile gelmişti.Birinin çocuğunun üzerinde şehrin beyzbol takımı Yankees'in ceketi var.Bir ötekinin cenazesinde konuşan rahip, kazada ölen kişinin iyi bir Yankees taraftarı olduğunu söylüyor ve öteki tarafta da takımını desteklemeye devam edeceğini söylüyor.Bir öteki cenazede de yine bir New York takımına atıf var.Bunları günümüzde sporun nasıl bir toplumsal vaka haline geldiğini göstermek için yazıyorum.Spor, bütün dünyada hayatın çok önemli bir tutkusu haline geliyor.Yukarda anlattığım cenaze sahneleri bizim için şaşırtıcı değil.Çünkü Türkiye'de de son yıllarda birçok cenazede buna rastlıyoruz.Hatta tabutların bir bölümü, üzerinde kulüp flamaları ile mezara götürülüyor.İşte bu yüzden artık spor sayfalarının zihniyetini konuşmamız gerektiğine inanıyorum.Kulüp aidiyeti, öteki toplumsal olaylara göre çok daha farklı bir sosyoloji ortaya çıkarıyor.Bir yandan en az etnik, dini ve siyasi bölünmeler kadar, hatta ondan daha etkili kamplaşmalar meydana getiriyor.Ama öteki taraftan da, siyasetin, dinin, etnik farklılıkların böldüğü insanları bir araya getiriyor.Yani bir yandan yeni duvarlar inşa ederken, bir yandan da duvarları yıkıyor.Toplumda bozulan gelir dağılımı toplumsal tabakalar arasındaki mesafeyi uzatırken, taraftarlık bu tabakaları inceltiyor.NE YAPMALIYIZSon zamanlarda kafa yorduğum konu şu:Bu kadar karmaşık ve önemli bir toplumsal olayı, sahip olduğumuz zihniyet yapıları ile anlayabilir ve bunun gerektirdiği davanışları ortaya çıkarabilir miyiz?Cevabım çok kesin:Hayır...Öyleyse ne yapacağız?Gazetelerin ve televizyonların spor servislerini toptan değiştirecek miyiz?Hayır. Çünkü, bu sosyal olayın iki tarafı var.Birincisi, taraftarın ihtiyaçlarını tatmin etmek.Mevcut spor servisleri bunu yapıyor. Ama bir de sporu, toplumda sahip olduğu yere uygun biçimde işlemek var.İşte onun için de mevcut yapıyı reforme etmemiz gerekiyor.Kısaca bu konu üzerinde düşünmeye başlamalıyız.Bir Hürriyet, iki yazarDÜN İstanbul Üniversitesi'nin başyazarımız Oktay Ekşi'ye verdiği doktora unvanı için düzenlenen törendeydim.Önce şunu söyleyeyim. İstanbul Üniversitesi'nin rektörlük binasına hayran oldum. Rektör Alemdaroğlu, binayı restore ederken çok eleştirilmişti. Ama dün binayı gördükten sonra anlıyorum ki, bu eleştiriler haklı değil.Doktora töreninin yapıldığı salon beni gerçekten etkiledi. Ben Hürriyet'le tanıştığımdan beri Oktay Bey'le aynı gazetede çalışıyor olmaktan hep gurur duydum. Onun mesleğe sahip çıkışına, titizliğine hep hayran oldum. O nedenle Hürriyet başyazarının bu unvanı hak ettiğine bütün kalbimle inanıyorum.Oktay Bey törende çok önemli bir konuşma yaptı. Bu konuşmaya ilerde bir yazımda değineceğim.Bugün Kitap Fuarı da bir başka Hürriyet yazarı Doğan Hızlan'ın konuşmasıyla açılıyor.İşte beni Hürriyet'te sıkı sıkıya bağlayan şeyler bunlar.Çünkü burası bir Türkiye kurumu...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!