Ben doğmadan Yunanistan’a verilmiş 12 Ada’yı bana verdirtti

Güncelleme Tarihi:

Ben doğmadan Yunanistan’a verilmiş 12 Ada’yı bana verdirtti
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 04, 2002 21:59

Bir ay süren işkencedeki ifademin büyük bir kısmı hikayedir. Sadece 25 sayfa, dağlarda nasıl dolaştığımı anlattım. Gün Zileli, ben doğmadan 30 sene önce Yunanistan'a verilmiş 12 Ada'yı bana verdirtti. O partiyle görüşmemizin tutanakları elimizde.

Geçmişimle gazeteciliğimi buluşturan bir röportaj bu. Çünkü 1976'dan 1991 Kasımı'na kadar Doğu Perinçek'in lideri olduğu Aydınlık hareketinin içindeydim. Bu ailenin bir de Gün Zileli'si vardı. Doğu Perinçek'ten sonra erişilmez kahramanımızdı. Aradan yıllar geçti. Zileli, ‘‘Havariler’’ kitabını yazdı. ‘‘Geçmişimize, kendisine, tartışmasız önder Doğu Perinçek'e, önemli adamlarımıza, partinin siyasetlerine’’ neler neler dedi. Bizim Gün, işkence sırasında mastürbasyon da yapmıştı üstelik. Bunca yıl sonra onca ilişkiyi, üstelik isim de vererek bütün ayrıntılarıyla nasıl yazabilmişti! Tabu böyle mi devriliyordu? Zileli'nin rahatlıkla telaffuz ettiği isimlerden çok kırılan, öfkelenen oldu. Hele Doğu Perinçek'le ilgili iddiaları dudak uçuklatıyordu. Bu yüzden Doğu Perinçek'e soracaklarım çoktu. Randevu günü yaklaştıkça huzursuzluğum arttı. Gazetecilik mi, geçmişle hesaplaşma mı olmalıydı? İkisini harmanlamalı, herkesi en çok ilgilendirecek soruları sormalıydım. ‘‘Çok gerginsiniz’’ dedi. Nazik ve mesafeliydi. Ve bana hep ‘‘Siz’’ dedi. Cevapları mı? Bizim Doğu hiç değişmemişti.

Çuvaldan çıkanlarla giyinirim

Bir AP milletvekilinin oğlu olarak emekçilerin hayat tarzını benimserken hangi zevklerinizden taviz verdiniz?

- Burjuva kökenli değilim. Dedem PTT müdürü. Babam, AP Genel Başkan Yardımcısı olduğu halde çevresinde hiç o kodaman takımından insanlar yoktu. Bir halk çocuğuydu. Giyimi, kuşamı ve yaşamı son derece sadeydi. 16 sene milletvekilliği yaptı ve Türk yargısının en üstüne çıkmıştı. Öldüğünde iki daire bıraktı. Biri Ankara'da kooperatiften aldığı, diğeri de İstanbul'da borç harç aldığı. Üç kitabı çok baskı yaptı. Türk yargısının bu başvuru kitaplarından elde ettiği gelirle yaşadı.

Tartışma programlarında popüler olmak için mi sık yer alıyorsunuz?

- Popüler, meşhur olmak, benim iğrendiğim özelliklerdir. Beni bıraksanız, en mutlu olduğum şey bilim ve araştırma. Politikanın içinde olmamın tek sebebi var: Halkıma hizmet. Ama en sevmediğim, insanların beni göstermesi, tanınmak, alkışlanmak. Hoşlanmıyorum. Hatta yer yarılsa da altına girsem derim. O tartışma programlarına katılma nedenim, Türkiye halkına çıkış yollarını o patırtının, gürültünün arasında sunmak.

Aylık geliriniz nereden, ne kadar? Malınız mülkünüz var mı?

- Hiçbir malım yok. Hayatımda elime geçen herşeyi partime verdim. Bir dairenin yarı hissesi benimdi. 1978'de Aydınlık gazetesi çıkarken bağış yaptım. Başka da hiçbir mülküm olmadı. İşçi emeklisiyim. Eşim de. Oradan gelirimiz var. Aydınlık başyazarı olarak ve kitaplarımdan gelirim var. Bunların hepsini topladığımızda ayın sonunu denkleştiriyoruz.

Evinize en son ne zaman mobilya aldınız ya da bir mağaza gezdiniz?

- Hiçbir zaman mobilya almadım. Masamızı, Şule (eşi)'nin teyzesi atacağı sırada aldık. İskemleleri başka arkadaşımızdan aldık. Koltuk yerine marangoz arkadaşımız kerevet yaptı. Şule'nin babası vefat ettiğinde koltuklarını, annesinin komodinlerini aldık. Evimizde para verip aldığımız tek mobilya yok. Bu nedenle pek uyumlu değil. Hatta bir arkadaşımız bu evde Şule'den başka güzel bir şey yok, dedi. Ben de bir tek onu ben aldım, dedim. Bunlardan mutluyum, şikayetim yok.

Zileli'nin kitapta yazdığı gibi partili kadınların doğurmasına karşı mıydınız, kürtaj yapmalarını mı söylediniz?

- Kürtaja karşıyım. Anadolu çocuğuyum. Ben öyle bir terbiyede büyüdüm ki bu türlü şeyler söyleyemem. En küçük çocuğum 8 yaşında. Doğduğunda, ben 53, Şule 46 yaşındaydı. Ona bile kürtaj yap demedim. '80 öncesi öyle bir hava vardı. Çocuk olmasın, ne olacağımız belli değil diye.

Çocuklarınızla ilişkiniz nasıl?

- Çocuklarım kişilikleri Şule'ye borçlu. Ben babalık yapamadım. Büyüme çağlarında hapiste oldum. Çocuklarımda şiddet eğilimi yok. Yumuşak huylular. Onlarla gurur duyuyorum. Vatanlarını sevsinler, ahlaklı olsunlar, bilimle uğraşsınlar, bana yeter.

Özel okullara karşıydınız ama çocuklarınızı özel okullarda okuttunuz?

- Annem kolejlerde okumamı istediğinde babam karşı çıktı. Devlet okullarında okudum. Kendi çocuklarım için bir kuruş ödemedim. Kiraz, Saint Benoit'yı birincilikle kazandı, burs aldı. Mehmet, Cağaloğlu Anadolu Lisesi'ni kazandı. Son sınıfta AFS'yi kazandı. ABD, Hollanda yerine Rusya'ya gitti, Rusça öğrendi. Sovyet arşivlerine girip Ermeni soykırımı iddialarını çürüten belgelere ulaştı.

Şıklığınız nereden?

- Almanya'dan partili arkadaşlar 30 yıldır eski eşyaları toplar, çuvallarla gönderirler. Biz içinden üstümüze olanları seçip alırız. Ben böyle giyinirim. AÜ. Hukuk Fakültesi'nden 1964’te mezun oldum. Asistanken en büyük bursları kazandım, gitmedim. NATO davetlerini reddettim. Bu sistemin içinde bir mutluluk olabileceğini düşünseydim, para ve makam olarak varamayacağım bir yer yoktu.

Özel zevkleriniz var mı, tatil yapar mısınız?

- Beş altı yıldır arkadaşlar kamp kuruyorlar, onlarla tatil yapmaya başladım. Ama hayatım oradan oraya gittiğim için tatil gibi geçiyor.

Türkiyede en uzun ömürlü sol lider olmanızı neye borçlusunuz?

- Birikimime ve karakterime borçluyum. Beş yaşımdayken dedemin sayesinde tarih merakım başladı. Dokuz yaşımda Resimli Tarih Dergisi aldım. İlkokulda müfettişler gelmişti. Savaşları stratejileriyle anlattım. İyi yetiştim. Çok şanslıyım.


50-60 KİLO PLAK GETİRDİM

1967'de üç aylığına Berlin'e gittğimde Dual pikap aldım. Doğu Almanya'dan da 50-60 kilo plak getirdim. Hepsi de Klasik Batı Müziği eserleriydi. Halk şiiri ve Divan şiirini bilirim. Tevfik Fikret, Cemal Süreya, Edip Cansever, Nazım Hikmet, Oktay Rıfat'ı severim.

Kendinizden başka beğendiğiniz, yaşayan politikacı var mı?

- Attila İlhan, Türk-İş Baş Danışmanı Yıldırım Koç, Türk-İş yönetimi... Fikir, sanat adamlarını beğeniyorum. Liderler düzeyinde Türkiye halkının beğendiği bir politikacı yok.

Farklı fikirleri ya da tasfiyeler nedeniyle artık yanınızda olmayanlar size acı veriyor mu?

- Dönek olan, Türkiye halkının düşmanı hainlere acımam. Ama eskiden bizimle beraber olan, hálá kişiliğini koruyan, hayatını namuslu yollardan kazanan insanlar var. Onlar benim için değerli. Ama yabancı devletlerin acentası konumuna düşenlerden nefret ediyorum. Böcek kadar değeri yok.

Geçmişteki parlak isimlerin hiçbiri yanınızda yok. Onlar neden tasfiye edildi?

- Onlar kendilerini tasfiye ettiler. 1985'te hapisten çıktığımda Gün Zileli'yle Oral Çalışlar merkez komitesinden ayrılmışlardı. Kaçmışlardı. Ben onları yakalarından tuttum, zorla MK'ya soktum.

İHBARLARIMIZ AZ BİLE

Niçin partinizden önemli insanların yüzde 90'ı hain, 2. adamlar tasfiye oldu?

- Ben, önder kadrodaki arkadaşlarım arasında hiçbir kıskançlık, iktidar savaşı görmedim. Bizden ayrılan Şahin Alpay, Osman Ulagaylar'a, bana düşmanlık yapanlara sorun. Herkes birbirinin başarısından hoşlanırdı. Ne askerim, ne polisim var. Hem 35 yıldır liderim hem de tek insanı dövdürtmedim. Partimizin toplantılarında herkes fikrini söylemiştir.

Siyasi hayatınız boyunca ayrılıp giden arkadaşlarınızdan kendinizi sorumlu tuttunuz mu, pişman oldunuz mu?

- Benim yüzünden hiç kimse gitmedi. Ama çok üzüntü duydum. Arkadaşlarımdan kopmalar olduğunda bende derin acılar olmuştur.

Mesela Halil Berktay, Nuri Çolakoğlu, Gün Zileli, Gülay Göktürk, Oral Çalışlar...

- İstisnasız. Sevdiğim, değer verdiğim arkadaşlarım. Cengiz Çandar için belki o kadar değil ama hepsi için üzüldüm. Ama bunların gitmesinde en ufak rolüm olmadı. Hiçbiriyle aramda bir kavga olmadı. Efendi efendi tartıştık.

Bu kopup gidenler şimdi çok önemli yerlerdeler, çok başarılı ve ünlüler?

- İşin sırrı bu cümlenizde. İP'ten kopan, en önemli yere gelir. Ama koptuktan sonra inceleyin. Halil Berktay bir tane kitap, makale yazabildi mi? Kurudu. Şahin Alpay, bizim içimizde seçkin bir aydındı, şimdi sıradan bir gazeteci. Osman Ulagay, Hasan Cemal, Ferai Tınç basının en mutena köşelerinde yazıyor. Sistemin bir entelijansiyası olmadığı için bilimsel sosyalizmin örgütlerinde yaratılan insanları devşiriyor.

Bir insan (Gün Zileli) 55 yaşına gelince, geçmişini yakıp neden etrafında dans eder?

- Devrimcilikten koptuğu için. 25 yıl maskeyle dolaştım, diyor. Yalan söylüyor. Kendisine iftira ediyor. Kimsenin bu durumlara düşmesini istemem. Fare bile 25 yıl maskeyle dolaşamaz. Gün Zileli'ye hiçbir şey yapmadıysam vatanperverliği, Atatürk'ü sevdirdim. Şimdi Atatürk'e, vatana düşman. Hadi Uluengin de öyle. Gülay Göktürk, sübyancılık özgürlüğünü savunuyor. Bu kadar gaddar olabilir mi insan? Oral Çalışlar, homoseksüellik özgürlüğünü savunuyor, Türkiye'den utanıyorum, kaçacağım, diyor.

Geçmişinizin muhasebesini yaparken vicdanınızı rahatsız eden şeyler var mı? Mesela Aydınlık gazetesinde ihbar edilen sol adresler, isimler?

- Az bile yapmışız. O konuda daha cesur olmalıymışız. O sol örgütler halk düşmanı olmuşlar, kontrgerillanın, uyuşturucunun ağına düşmüşlerdi. TİKKO, altı ülkücü inşaat işçisini 1978'de duvarın dibinde kurşuna dizdi. Açıkça söylüyorum: O inşaat işçilerinin yanındayım. Hiç kimse MHP'li ya da ülkücü diye inşaat işçisini kurşuna dizemez. Kimse solculuk adına bu alçaklıkları yapamaz.

MK üyeniz Mustafa Kemal Çamkıran'a 12 Eylül'de yurda dön dediniz, hapse girdi. Ama bazı önemli isimleri dışarıda bıraktınız? Çamkıran'ı tasfiye etmek için mi?

- Hiç alakası yok. MK olarak toplandık, bazılarımız teslim olacak ve duruşmalarda partiyi savunacak, diğerleri de dışarıda kalıp örgütü sürdürecekti. Ben istemesem de çoğunluk, teslim olmamı, savunmanın başında olmamı istedi. Teslim olmayanlardan hiçbiri yakalanmadı. Ben hapse girdim. Mustafa Kemal de bir jest yapsın, Avrupa'dan bir gösteri halinde teslim olsun dedik. Uyguladı. Yıllarca hapiste yattı. Bu yaptığımız o kadar doğru ki. Oral Çalışlar, disipline uymadı ve kaçak oldu. Gün Zileli de partiyi tasfiye etmeye başladı. Gün, anarko-sendikalist olmuştu. Bütün anarşistleri izleyin, kralların oyuncağı olmuştur. Gün de kralların soytarısı oldu.

AJANLIK TEKLİFİ

Türkeş, Erbakan, Demirel 12 Eylül sonrası dağılan güçlerini, savrulan arkadaşlarını biraraya getirmeye çalıştı. Siz ne yaptınız?

- Ben hata yapanlara gül yaprağından daha ağır bir laf söylemedim hayatımda. Her insan benim için kazanılacak insandır. Halil Berktay mücadeleyi kaç defa terk etti. Kaç kez konuştum. Beni bırakın, yapamıyorum dedi. Rus istihbaratı Ortadoğu Servisi Şefi Stephanof'la arkadaş oldu, ondan etkilendi.

Terkeden herkes illa ajan, hain mi oluyor?

- Olmuyor. MİT en azından 20-30 arkadaşımıza ajanlık teklif etti. Partim kabul ederse gireyim dediler. Kabul etmedik. Böyle bir şeye izin vermedik. Ama bilgi geliyor. Amaçlı mı, yollayan kurumun bir hedefi mi var, merak ederiz. Ama bilgi bilgidir.

MİT'in sol kanadıyla temasta olduğunuz iddiası var. Karen Fogg'un elektronik postalarını onlar mı size iletti?

- MİT'in içinden de bize bilgi gelmiştir. Bir arkadaşımız da Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda yedek subaydı. İçeride, dosyalarda ne var, ayrıntılarıyla getiriyordu. Bunları yayımladık. İşin sırrı şu: Türkiye'nin bağımsızlığına sahip çıkıyorum derseniz, Fogg dosyası size gelir.

MİT içinde solcuyum diyen bir kesim mi var?

- Mutlaka olması lazım.


ŞAŞAALI DÜĞÜNÜMÜZ YALAN

Kitabı okumadım ama Anadolu Kulübü'ndeki şaşaalı düğün yalan. 26 Eylül 1974'te evlendim. Nikah şekerimiz bile yoktu. İlyas Kebapçı'da akşam yemeği yedik. Kaldı ki Anadolu Kulübü’nde olsa ne olacak?


ONA KARDEŞİMLE EVLEN DEMEDİM

Kardeşimle evlenmesini de (Gün Zileli'ye) söylemedim. Benim karakterime, ahlakıma aykırı. Çok sevdiğini, evlenmek istediğini söyledi. Çok mutlu oldum, dedim. Gün Zileli, kitabında karısının jartiyerini, işkencede nasıl mastürbasyon yaptığını yazıyor. Karısıyla nasıl seviştiğini yazan bir erkek. Tam bir çürüme.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!