Bekle-gör-tavır al taktiği uygulanamaz

Güncelleme Tarihi:

Bekle-gör-tavır al taktiği uygulanamaz
Oluşturulma Tarihi: Ocak 06, 2007 00:00

Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Emre Taner, Türkiye’nin gerek stratejik ve gerekse jeopolitik önemi nedeniyle kendisini hiçbir zaman olayların akışına bırakma ya da ’bekle-gör-tavır al’ taktiği ile sınırlama lüksüne sahip olmadığını söyledi.

MİT’in bugün kuruluşunun 80. yılını kutlaması nedeniyle Taner, dün Anıtkabir’i ziyaret etti. "Bulunduğumuz dönem, birçok ulus devlet ve milletin, hızlı bir şekilde tarih maratonunu kaybetmeye başladığı süreci anlatacaktır" diyen Taner’in mesajları şöyle:

YENİDEN TANIMLANIYOR

Dünyadaki tüm değerler, ilişkiler, sistemler ve düzenler, ister sosyal-ekonomik-siyasi, ister ahlaki-dini olsun yeniden şekilleniyor ve tanımlanıyor. Yaşadığımız bu süreç, aynı zamanda parçası olduğumuz uluslararası sistemin de kuralları, başrol oyuncuları ve figüranlarıyla mevcut olandan çok farklı bir boyutta yeniden belirlenmeye ve hatta doğmaya çalıştığı bir döneme kaynaklık etmektedir.

1990 SONRASINA HAZIRLIKSIZ KALINDI

20. yüzyılın ikinci yarısında kurulan iki kutuplu dünya düzeninin uzun süre devam etmeyeceği önceden öngörülebilir bir olgu olmakla birlikte 1990 ve sonrasındaki sürece hazırlıksız yakalanıldı. Elbette bunun en önemli nedeni, sistem içindeki yapılanmaların ve analizlerin statükocu yaklaşıma koyu bir muhafazakarlıkla sahip çıkmalarıdır. Bu nedenle de geleceğe yönelik tahminler bu katı kuralcı yaklaşım içinde başarısız olmuştur.

TEŞKİLATLAR YETERSİZ KALDI

Bir ’değer devrimi’ de yaratan bu radikal değişim süreci, sarsıcı bir hızla her şeyi etkisi altına almış, savunma ya da uyum mekanizmaları geliştirmeye imkan tanımamıştır. Soğuk Savaş döneminin ortaya çıkardığı katı kurallarla işleyen istihbarat teşkilatları da ortaya çıkan bu yeni ve inanılmaz derecede oynak ortam karşısında ister istemez yetersiz kalmışlardır.

ULUS DEVLET VE MİLLETİ KAYBETME SÜRECİ

Bulunduğumuz dönem, gelecekte birçok ulus devlet ve milletin, hızlı bir şekilde tarih maratonunu kaybetmeye başladığı süreci anlatacaktır. Bu devletler sadece gelişmemekle ve dünya yönetiminde söz sahibi olanlar arasına dahil olmamakla kalmayacak, aynı zamanda birçoğu günümüz teknolojik devriminin ve küresel ekonominin rekabetine dayanamayıp ulusal egemenliklerini de büyük ölçüde yitireceklerdir.

TEHDİTLER İYİ ALGILANMALI

Ulusal ve uluslararası düzeyde gerçekten sağlam politikalar üretebilmek ve uygulayabilmek için ulusal güvenlik ve ulus-devlet yapısına yönelen tehdit ve kaynakları iyi algılayabilmek, ulusun karşı karşıya olduğu fırsatları ve tehditleri öngörmek, doğru analiz edebilmek ve uygun vasıtalar ile karşı koymak zorunluluğu/ihtiyacı her zamankinden daha fazla hissedilir hale gelmiştir.

STABİL YAPI UMMAK FAYDASIZ BİR UĞRAŞ

21. yüzyıl güvenlik ortamı, istihbarat fonksiyonlarının önemi ve etkinliğini hiç olmadığı kadar artırmıştır. Önümüzdeki dönemde uluslararası sistemin kuralları belirlenmiş stabil bir yapıya kavuşacağını ummak ve bu yönde tanımlamalar geliştirmek faydasız bir uğraş olacaktır.

TÜRKİYE KENDİNİ SINIRLAYAMAZ

Bu süreç içinde Türkiye, gerek stratejik gerekse jeopolitik önemi nedeniyle kendisini hiçbir zaman olayların akışına bırakma ya da ’bekle-gör-tavır al’ taktiği ile sınırlama lüksüne sahip değildir. Uluslararası sistemi ayrıntılı ve isabetli bir tanımlama ile (kendi konumu ile ilgili) taktik, stratejik ve yüksek stratejik tutumlara sahip olmak zorundadır. Yalnız savunma pozisyonunda olmak Türkiye’ye haiz şartlar nedeniyle kabul edilemez bir davranış olacaktır. Bu nedenle de Türkiye tüm kartlarını/avantajlarını maksimum düzeyde bir verimlilikle değerlendirmek durumundadır. Elbette bunu gerçekleştirebilmesi hiç de kolay değildir.

İstihbarat güçlendirilmeli

Ulusal gücü sağlamanın ve korumanın en etkili yolu, istihbarat fonksiyonlarının ulusal güvenlik politikaları ve ulusal çıkarları destekleyecek şekilde yapılandırılması ve geliştirilmesidir. Jeopolitik ve stratejik konumu itibariyle oldukça zor bir coğrafya üzerinde bulunan Türkiye için güçlü bir ekonomi, kusursuz bir dış politika ve caydırıcı bir askeri yapılanma şeklinde adlandırabileceğimiz çok sağlam üç ayağa sahip olmak bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

SORUMLULUĞUMUZ ÇOK BÜYÜK

Ülke olarak içinden geçmekte olduğumuz bu zorlu dönemde özellikle merkezinde bulunduğumuz ve bir parçası olduğumuz uluslararası sistemin gelişim süreci, Milli İstihbarat Teşkilatı olarak duyduğumuz sorumluluğu en üst seviyeye çıkarmış durumdadır.

Yeniden yapılanmalıyız

Ulusal güvenliğimizin ve ulusal çıkarlarımızın gelişimine katkıda bulunacak bir stratejik istihbarat yaklaşımı bağlamında teşkilatımızın mevcut yapısının, yukarıda ifade edilen ihtiyaçlara cevap verecek şekilde hem organizasyon şeması bakımından hem de söz konusu şemaya işlerlik kazandıracak/hayat verecek organizasyon kültürü açısından revize edilmesine yönelik 2006 yılında başlattığımız çalışmaları 80. yılımızı da kutlayacağımız 2007 yılı içinde sonuçlandırmak amacındayız.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!