Becerebilecek olsaydım hemşire olmak isterdim

Güncelleme Tarihi:

Becerebilecek olsaydım hemşire olmak isterdim
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 15, 2000 00:00

Haberin Devamı

Semahat Arsel Hürriyet'e konuştu

Amerikan Kız Koleji'nden sonra Almanya'da Goethe Enstitüsü'nde Almanca okudunuz. Hemşirelik mesleğine bu ilginiz nereden kaynaklanıyor?

- Tesadüfen oldu. Kolejin son sınıfındayken, arkadaşım Nur Seden'in annesi Fahrünissa Seden Hanım bir konferans vermeye geldi. Kendisi Amerika'da hemşirelik masteri yapmış. Çok üzülüyordu, Türkiye'de bu meslek çok geri kaldı, diye. 1949-50 yılları. Bana yardımcı olur musunuz, dedi. Ben de onun hatırı için Florence Nightingale Hemşirelik Yüksek Okulu'nun kurulmasında çalıştım. Ama herhangi bir sosyal cemiyette çalışıyormuş gibi. Derken bir hastalığa yakalandım; vücuda bir parazit giriyor, muhtelif yerlerde dolaşıyor, dolaştığı yerde kistler büyüyor, ancak ameliyatla geçiyor. Bu sayede hayatımın 20-25 yılını ameliyatlarda, hastanelerde, doktorlar, hemşireler arasında geçirmek mecburiyetinde kaldım. Londra'da, Amerika'da, Almanya'da, İsviçre'de ameliyat oldum. Rusya'da bir kaza geçirdim, orada yattım. Japonya'da check-up yaptırdım. Birçok hemşireyle, doktorla, hastaneyle tanıştım. Değişik tip ve formasyonlarda hemşirelerle tanıştım. İyi bir hemşirenin hastaya ne kadar müspet etkisi olduğunu, kötü bir hemşirenin ise hastayı ne denli hırpaladığını tecrübe ettim. Derken annem kanser oldu, Türkiye'deki özel hemşireler bizi tatmin etmedi. Annem öldükten sonra baba kız iyice kafaya koyduk bu meseleyi. Soruşturdukça, araştırdıkça sorunlar ortaya çıktı. O sorunları çözelim derken, bu işin içinde bulduk kendimizi.

Ve ne yaptınız?

- Annemin ölümünden sonra, 1974'te, Vehbi Koç Vakfı bünyesinde Hemşirelik Komitesi'ni kurduk. Türkiye hemşireleri temsil ediliyor bu komitede: Hemşirelik Yüksek Okul müdürleri, Türk Hemşirelik Derneği Başkanlığı, Sağlık Bakanlığı Hemşire Hizmetleri Temsilcisi, GATA Hemşirelik Yüksek Okulu gibi.

Amacınız neydi?

- Nerede aksaklık varsa yardım etmekti. Ama aksaklıklar o kadar büyüktü ki, devletin içinden çıkması lazım gelen, bütün teknik okullarda kendini gösteren düzensizlik, eğitim noksanlığı... Hala devam ediyor ama o seneler daha da fazlaydı. Para yoktu, politik problemler vardı, olmadık yerlere okullar açmışlar, eğitimci yok, varsa bile hemşire değiller, öğrencilerin tatbikat yapacakları hastane yok. Ben düşündüm, muazzam bir imkanım olsa da bu işin içinden çıkamam, bir yerden başlayayım, dedim. Hiç kitapları yoktu, notlardan çalışıyor, öğreniyorlardı. En önemli kitaplarını bastırmaktan başladık. Tabii önce getirttik, tercüme ve revize ettirdik. Sonra muayyen başka kitaplar getirttik, ardından birkaç hemşire kitap yazdı, onların basılmasını finanse ettik. Şimdi hemşirelik yüksek okullarının eğitim malzemesinin çoğu Vehbi Koç Vakfı tarafından yapılmış kitaplardır. Yüzlerce seminer gerçekleştirdik, 1954'ten kalma güncelliği kaybolmuş yasanın yenilenmesi için yapılan çalışmalara katkı ve destek verdik.

TALEP ÇOK ARTTI

Eğitim vermek yeterli miydi?

- Hayır. Sahaya çıktığında doğru dürüst klinik uygulaması yok. Araç gereç yok, hastane yok, İstanbul ile Van'da okuyanların bilgileri çok değişik. Baktım olacak gibi değil, bir de eğitim merkezi açayım, dedim. SANERC böyle kuruldu. Okuldan mezun olmuş, tayin ediyorlar çocuğu, kadın doğuma mesela, o kızın orada çalışmaya hevesi var mı, yok mu, bilgisi var mı belli değil. Bu yüzden hemşirelik çok kötü puanlar almış maalesef, işte bu merkeze geliyor, kurslarımıza katılıyor, günlük hasta bakımından başka, acil, yoğun bakım, kadın doğum gibi konularda branşlaşıyor.

Talep nasıl?

- Eskiden çok talep yoktu, çünkü devlet hastanesi yoğun bakımda da çalışsa, çocukta da çalışsa aynı parayı veriyor, ama özel hastaneler arttıkça, branşlaşma önem kazanmaya başladı, dolayısıyla talep de arttı. Türkiye'nin her yerinden, devlet hastanelerinden geliyorlar.

Hemşirelerin branşlaşması resmi bir şey değil galiba.

- Değil ama gayrıresmi olarak çok geçerli. Türk Hemşireler Derneği'nin hazırladığı yasa tasarısında ele alınıyor bu. Bunu resmileştirmek için uğraşıyorlar.

Şimdi bir Sağlık Yüksek Okulu'nuz var.

- Amiral Bristol Hemşirelik Lisesi 1995'te vakfımıza devredildi. 99'da liseyi Koç Üniversitesi Sağlık Yüksek Okulu'na dönüştürdük. Okul benim hayallerimi gerçekleştirecek inşallah. Talebeleri teorik ve klinik uygulamalarını beraber yürütecekler, çok kuvvetli İngilizce ve bilgisayar öğrenecekler, dış basını takip edebilecek, yurtdışına gönderdiğimizde sıkıntı çekmeyecekler. Maddi imkanları olmadığı için her sene 20'sine burs veriyoruz, ta ki kendiliğinden hemşirelik mesleğini seçmek isteyen talebeler artana kadar. Bu hemşireler inşallah, Amerika'da gördüğüm, bayıldığım hemşireler gibi hem teorik bilgileri hem klinik becerileriyle, güleryüzleri ve kişilikleriyle buranın çekirdek eğitimcileri olacaklar.

Kampanyanızın amacı nedir?

- Hemşirelik mesleğinin kamuoyuna daha yakından tanıtmak, sorunları anlatmak, çağdaş yasal düzenlemelerin hayata geçmesi yönündeki çalışmalara destek olmak istiyoruz.

ERKEK DE HEMŞİRE OLABİLİR

Bunca yıldır bu işe kafa yormuş, emek vermiş bir insansınız. Hem hemşirelere ve eğitimcilerine; hem hemşirelerle ilgili yanlış inanışları olanlara; hem de bu konuda yapılması gerekenleri yapmamış yetkililere söyleyecek bir sözünüz vardır...

- Valla hiç kimseye bir şey söylemek istemiyorum. Bazı şeylerden mesajları alıyorlardır. Bakanlıkla zaten devamlı temas halindeyiz, noksanları söylüyoruz, çekişme noktalarına gelebiliyoruz. Maalesef onların bakışı çok değişik. Devamlı bir sağlık, eğitim politikaları yok, birinin koyduğu programı diğeri bozuyor, vakit, zaman ve insan gücü kaybediliyor.

Sizce hemşirelik neden sadece kadın mesleği?

- Değil, kesinlikle değil. Hem erkekler de girebiliyor artık. Amerikan Hastanesi'nde bir iki tane var. Hem -doğru tabir bu mu bilmiyorum- erkek hemşireler daha kolay iş bulabiliyorlar. Mükemmel yapabilir, şefkatli ve güleryüzlü olabilirler.

Siz biraz da erkekleri bu konuda teşvik etmek için çalışma yapsanız...

- Yapalım. Şimdiye kadar yapmadım ama yapabilirim.

Bu işler size sıkıcı geliyor mu?

- Hayır tersine çok zevkli. Sonuç alamayınca sinirleniyorum. Ama aldığım zaman da çok mutlu oluyorum. Sonra hemşirelerin de birinin desteğine çok ihtiyaçları var, takdir ediyorlar, beni nereye koyacaklarını bilemiyorlar, bu da hoşuma gidiyor.

Hemşireliğin bir itibar problemi var değil mi?

- Var, dünyada da böyle olmuş. Ama yavaş yavaş aşılıyor. Çok yol aldık.

Bütün bu çalışmalar için ne kadar para harcadığınızı biliyor musunuz?

- Aa bilmiyorum. Hiçbir fikrim yok, çıkarmadım da. 'Ne kadar para harcadınız'dan ziyade 'ne kadar vakit harcadınız'ı sorsanız, parayla ölçülemeyecek kadar çok harcadım derdim.

Siz hemşire olmak ister miydiniz?

- Hemşirelik el becerisi, hızlı çalışan hünerli eller gerektiriyor. Bende maalesef bu yok. Teknik bilgilerle d onatılmış olması lazım, benim teknolojiyle de aram iyi değil. Sonra paniğe kapılmayan bir yapısı olmalı, ben çok çabuk paniğe kapılırım. Bütün bunlar uygun olsaydı, olmak isterdim.

TÜRKİYE'DEKİ HEMŞİRELİK YÜKSEK OKULLARI

1955 Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu

1961 Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu

Florance Nightingale Hemşirelik Yüksek Okulu

1977 Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu

1982 Cumhuriyet Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu

1985 GATA Hemşirelik Yüksek Okulu

1992 Marmara ve Dokuz Eylül üniversiteleri Hemşirelik Yüksek okulları

1994 Başkent Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu

Hemşirelik Haftası 12 Mayıs Cuma günü başladı. Türkiye'de tam 36 yıldır kutlanıyor ancak bu yılın meslek için ayrı bir önemi var. Çünkü Türkiye'deki hemşirelik eğitimi, 1999-2000 döneminin başından itibaren sadece üniversiteye dayalı dört yıllık bir eğitime dönüştürüldü.

Vehbi Koç Vakfı Hemşirelik Komitesi de bu yılı bir milat olarak kabul etti ve bu haftayla sınırlı kalmayacak, tüm yıla yayılacak bir kampanya başlattı.

Koç Vakfı'nın, özellikle de Koç'un büyük kızı Semahat Arsel'in hemşireler için yeri çok özel. O hemşirelerin sadece 'kanatsız melek' olarak anılmasından hiç hoşlanmıyor; onu da 'hemşirelerin kanatsız meleği' diye adlandırırsak iyice kızacak ama öyle!

Son 30 yılını bu mesleğe adamış çünkü. Vakfın 1974'te kurulan Hemşirelik Komitesi'nin Başkanı olan Arsel, Türkiye'deki ilk hemşirelik eğitim kitaplarının basılmasından, seminerler düzenlenmesine, bir eğitim ve araştırma merkezinin kurulmasından,

Sağlık Yüksek Okulu'nun açılmasına kadar mesleğe çok değerli katkılarda bulunmuş bir kişi.

Semahat Arsel, Hemşirelik Eğitim ve Araştırma Merkezi SANERC, bugüne kadar iki bin civarında hemşirelik öğrencisine burs verdi. Her yıl yaklaşık 400 hemşire SANERC'te eğitim görüyor.

Şimdi 'Türkiye'nin çağdaş hemşirelerini yetiştirecek eğitimcileri yetiştirmeye' soyunan Koç Üniversitesi Sağlık Yüksek Okulu da Arsel'in mesleğe katkılarından biri.

El becerisi fazla, teknolojiyle arası iyi ve paniğe kapılmayan biri olsaydı, hemşire olmak isteyebileceğini söyleyen 72 yaşındaki Semahat Arsel'le hemşireliğin gelişimini ve değişen imajını konuştuk.

HEMŞİRE NEDİR NE DEĞİLDİR

Hastabakıcı değildir. Toplumumuzda, aydın insanların çoğu bile hemşirenin hastabakıcıdan farkını bilmiyor.

Sadece iyi kalpli, emir alan, pembe melek, mavi melek filan değildir. Bunun yanında kafası çalışır, iyi eğitimlidir, kendi kendine karar verebilir, sadece doktora yardımcı olmaz, üzerine düşen vazifeyi organize eder, uygular. Ekip çalışmasını başarıyla yürütür. Sorumlu insan gücüdür.

Türkiye'de asık suratlı olabiliyorlar. Ama bu çalışma koşullarından ve eğitiminden kaynaklanıyor. Okullarda onlara hastanın psikolojik durumuyla ilgili eğitim verilmiyor, işlerinin bir gereğinin de güleryüz olduğunu öğretmiyorlar. Ama biz bunu da kıracağız. Psikolojik eğitime çok önem veriyoruz.

GÖNÜLLÜ HEMŞİRELİKTEN DOKTOR HEMŞİREYE

Hemşirelik Türkiye'ye 1900'lü yılların başında geliyor. Ancak o yıllarda Türk kadınının çalışmasına engel olunduğu için, geç gelişiyor. 1912 Balkan ve 1911 Trablusgarb savaşlarında bu nedenle zorluklar çekiliyor ve askerler büyük kayıp veriyor. Kızılay Cemiyeti, Dr. Besim Ömer Paşa ve Nihat Reşat Belger'in girişimleriyle ilk olarak İstanbul'da Kadırga Hastanesi'de hastabakıcı kursları açıyor. 1912, hemşirelik mesleğinin başlangıç yılı oluyor. 1913-14 yıllarında üniversite konferans salonunda düzenlenen kurslara katılan Kerime Salahor, Safiye Hüseyin Elbi ve Münire İsmail, Çanakkale ve Balkan savaşlarında gönüllü hemşirelik yapıyorlar ve büyük fedakarlıklar gösteriyorlar.

Amiral Bristol Özel Sağlık Meslek Lisesi, Amerikalılar tarafından 1920'de açılıyor. Öğretim süresi ortaokuldan sonra 2,5 yıl. Bu okul bugün Koç Üniversitesi'ne bağlı dört yıllık bir Sağlık Yüksek Okulu.

Cumhuriyet döneminin ilk hemşire okulu ise 21 Şubat 1925'te açılan Kızılay Özel Hemşirelik Okulu. Master eğitimi 1968'de, doktora programları ise 72'de başlatılıyor. O günden bu yana hemşirelik bilimsel bir disiplin. Haziran 1998 verilerine göre hemşirelik alanında 28 profesör, 36 doçent, 68 yardımcı doçent hemşire görev yapıyor ve halen 891 yüksek lisans, 217 doktora programını tamamlamış hemşire var.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!