Bahçeli'nin grup konuşması

Güncelleme Tarihi:

Bahçelinin grup konuşması
Oluşturulma Tarihi: Şubat 28, 2012 13:19

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Adalet ve Kalkınma Partisinin bir 28 Şubat yapımı, klasiği, sürümü ve imalatı olduğu şüpheye yer bırakmayacak kadar net ve berraktır” dedi.

Haberin Devamı

Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada,  Türkiye'nin belirli periyotlarla demokrasi dışı müdahalelerin sancılarına ve  tahribatlarına fazlasıyla maruz kaldığını söyledi.

“Kararlılıkla ifade edebilirim ki kendilerine görev vehmederek durumdan  vazife çıkaranlar, ne demokrasiye katkı vermişler ne de ülke yönetimine fayda  sağlamışlardır” ifadesini kullanan Bahçeli, “Şüphesiz aziz milletimiz ne  diyorsa doğru ve geçerli olan odur” dedi.

“28 Şubat post modern müdahalesi”nin diğerlerinden ayrı ve kıyaslanmaz  bir özelliği bulunduğuna dikkati çeken Bahçeli, şöyle devam etti:

 “Adalet ve Kalkınma Partisi zihniyeti, bu karanlık dönemde yeşermiş ve  bin yıl süreceği iddia olunan süreçten siyasetin kundağına düşmüştür. Olan  maalesef, rahmetle andığımız merhum Necmettin Erbakan Bey ve arkadaşlarına  olmuştur. Sıkıntıyı onlar çekmiş, siyasetten onlar yasaklanmış, hükümetten onlar  uzaklaştırılmıştır. Ve elbette Adalet ve Kalkınma Partisine gün doğmuş, başta  Başbakan olmak üzere, Milli Görüş gömleğini çıkartanlar sözde mazlum  görüntüleriyle demokrasi dışı temas ve dayatmalardan ziyadesiyle kazançlı  çıkmışlardır.

 Artık Adalet ve Kalkınma Partisinin bir 28 Şubat yapımı, klasiği, sürümü  ve imalatı olduğu şüpheye yer bırakmayacak kadar net ve berraktır. Görüyoruz ki  askeri vesayet şartları altında filizlenen bu zihniyet, bugünkü zaman diliminde,  otoriter ve baskıcı bir yönetimin tüm çirkin ve katlanılmaz yöntemlerine  başvurmaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet'in ara dönemi, sivil  vesayetin uygulayıcısı, sömürgecilerin figüranı, bizdenmiş gibi görünen siyaset  misyoneri olarak bugün Türkiye'yi musibetlerle dolu korku tüneline  sürüklemektedir.”

Bahçeli, “Afganistan'da, Kuran-ı Kerim'in, işgalci ahlaksızlar  tarafından yakıldığını ve saldırıya uğradığını” da anımsatarak, “Bunu yapanları  buradan şiddetle kınıyorum. İnanıyorum ki Cenab-ı Allah'ın kitabına el uzatan  küfrün ve zulmedenlerin tarafları eninde sonunda ilahi gazapla tanışacaklar,  rezaletlerinin faturasını, kıydıkları masum insanların bedelini böylelikle  ödeyeceklerdir” şeklinde konuştu.
       
"Müfterilikten inşa edilmiş...”
         
"İktidarın sebep olduğu bugünkü sisli ve kaygan ortamın, güven ve itimat  taleplerini kökünden baltaladığını” öne süren Bahçeli, “Müfterilikten inşa  edilmiş Adalet ve Kalkınma Partisi namlusu, önüne gelene iftira atmış, kara  çalmış ve tuzak kurmuştur” ifadesini kullandı.

“Adalet ve Kalkınma Partisinin asılsız, mesnetsiz ve kifayetsiz  beyanlarının merkezinde, kendilerinin de 57. Cumhuriyet Hükümeti'nde bulundukları  dönem içerisinde terörist başıyla görüşüldüğü ve devletin ilgili kurumlarının bu  katilin el yazısı notlarını MHP'li bazı bakanlarla paylaştığı hususunun da yer  aldığına” değinen Bahçeli, “Şimdi siyasi namus adına Başbakan ve arkadaşları,  şu sorumuza cevap vermelidir; kimdir bu MHP'li bakanlar? Biraz utanmanız ve  siyasi ahlakınız varsa bunları isim isim açıklarsınız. Öncelikle şunu söylemek  isterim ki, MHP ve İmralı canisinin isimlerini yan yana getirmek bile büyük bir  hakaret ve haysiyetsizliktir” diye konuştu.

“Siyasetin yapışık ikizi Adalet ve Kalkınma Partisi ile BDP'nin, aynı  çanaktan içmelerinin ve aynı sözlerle MHP'yi hedef almalarının bir bakıma suçüstü  hallerinin bir yansıması” olduğunu savunan Bahçeli, şöyle konuştu:

“Bu söylediklerim, elbette iftirayı manşetlerine taşıyan, yalana ortak  olan iktidar uydusu ve beslemesi yandaş medya için de geçerlidir. Şimdi biz,  izansızca, ahlaksızca yayın yapan yandaş basın sahiplerinin, mesela İmralı  canisiyle yakalanmadan önce Suriye'de, İtalya'da ve Kenya'da görüştüklerini  söylesek bu doğru ve isabetli olacak mıdır? Sözlerimiz insaflı ve hakkaniyetli  bir tavır olarak görülecek midir? Ancak unutulmasın ki, iki yanlıştan bir doğru  çıkmadığı gibi, aziz milletimizi ölümü göstererek sıtmaya razı etmeye kimsenin  gücü yetmeyecektir.”
        
Eğitime ilişkin kanun teklifi

Bahçeli, konuşmasında, “İlköğretim ve Eğitim Kanunun ile Bazı Kanunlarda  Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne ilişkin tartışmalara da değindi.

“Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde, Türk milli eğitim sisteminin  sorunlarından kurtularak, atılım yapamadığını” öne süren Bahçeli, sözlerini  şöyle sürdürdü:

"Hükümet, günü kurtarmaya dönük çelişkileriyle, polemik dozu had safhada  olan yaklaşımlarıyla ve istimara prim veren siyasi tutumuyla eğitim sistemimizi  adeta yap boz tahtasına çevirmiştir. Halbuki eğitimi öncelikli konu olarak gören  partimiz, daha 1999 yılı seçimlerine giderken hazırladığı seçim beyannamesinde,  zorunlu temel eğitimin süresinin 12 yıla çıkarılmasını amaç olarak tayin  etmiştir. Uzun vadede 12 yıllık zorunlu temel eğitimin tesis edilebilmesi için de  gerekli alt yapı çalışmasının yapılması partimizce kabul edilmiş ve  savunulmuştur.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grup başkanvekillerinin imzasıyla TBMM'ye  verilen “İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına  Dair Kanun Teklifi” kamuoyuna zorunlu eğitimin 12 yıla çıkartılması şeklinde  yansıtılmıştır. Ancak ortaya çıkan durum, zorunlu eğitimin bazı hallerde 4 yıllık  ilköğretim birinci kademeyle sınırlandırılacağını göstermiştir.

Birçok mahsuru içinde barındıran bu sözde hazırlığın, geleceğimize katkı  sağlaması ve evlatlarımızın ihtiyaçlarını karşılaması söz konusu bile  olmayacaktır. Ancak dün itibarıyla teklifte eleştirilere neden olan ilk 4 yılın  ardından açıköğretim seçeneğinden geri adım atıldığı ve açıköğretim uygulamasının  ikinci 4 yılın ardından devreye sokulacağı kamuoyuna yansımıştır. Böyle olsa bile  zorunlu eğitimin kesintisiz 12 yıla çıkması söz konusu olmayacaktır.

Ancak tartışmaların genelde meslek liseleri, özelde imam hatip liseleri  ekseninde yürütülmesi ise yeni bir kutuplaşmaya davetiye çıkarmıştır. Bu ülkede  meslek veya imam hatip lisesinde okuyan evlatlarımızın hiç kimseden eksik kalır  yanı ya da herhangi bir yetersizlikleri bulunmamaktadır.”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Yukarı  Karabağ huzura ermeden, Hocalı'nın gözyaşları silinmeden kimseye huzur ve rahat  yüzü olmadığını” söyledi.

Bahçeli, partisinin, TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Adana'nın  Kozan ilçesi Ergenuşağı Köyü yakınlarındaki Gökdere Köprü Barajı'nda, tutulan  suyun patlamayla boşalması sonucunda 11 işçinin taşkınla beraber kaybolduğunu  anımsattı. Bahçeli, “Hali hazırda iki işçimize ulaşılmış, ancak bu  kardeşlerimizin de vefat ettikleri anlaşılmıştır. Bu işçilerimize Yüce Allah'tan  rahmet, yakınlarına ise başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Dileğim, devletin tüm  imkanlarının seferber edilerek, işçi kardeşlerimize ulaşılması ve hepsinin  bulunmasıdır” diye konuştu.

“Dost ve kardeş ülke Azerbaycan'ın”, Yukarı Karabağ bölgesindeki Hocalı  kasabasında 1992'de yaşananların, aklın ve insanlığın iflas ettiği bir zamana  tekabül ettiğini belirten Bahçeli, şöyle devam etti:

“Ermeni caniliğinin, gözü dönmüşlüğünün ve ilkelliğinin kanlı yüzü  Hocalı'da bir kez daha ortaya çıkmış ve bunun bedeli de ağır olmuştur. Rus  yardımıyla, Ermeni acımasızlığının Hocalı'ya ve Yukarı Karabağ'ın her bölgesine  ölüm yağdırması Türk milleti tarafından asla unutulmayacak ve dünya durdukça da  affedilmeyecektir. Binlerce soydaşımız yaralanmış, kaybolmuş ve Ermeni esaretine  maruz kalmıştır. Bu manzara deyim yerindeyse Ermeni katiller tarafından yürütülen  etnik temizlik harekatının adı ve tanımından başka bir şey değildir. Herşey  ortadadır ki insanlığın ufku Hocalı'da kararmış ve Ermeni ölüm makinesi fazla  mesai yapmaktan hiç yorulmamış ve vazgeçmemiştir. Yukarı Karabağ yanmış, Hocalı  yıkılmış ve Türklük can evinden vurulmuştur.

Unutmayınız ki Hocalı, Türk milletinin vicdanı ve dinmek bilmeyen  feryadıdır. Hocalı, milli taleptir, iddiadır ve kalp atışıdır. Hocalı, onurdur,  haysiyettir ve pazarlığı olmayacak şeref konusudur. Bununla birlikte Azerbaycan  topraklarının yüzde 20'sinin hala işgal altında bulunması da hepimiz için üzüntü  ve elem verici bir durumdur. Ne ilginç bir rastlantıdır ki Hocalı'da kan döken,  katliama ve kıyıma liderlik yapan kişi bugün Ermenistan Devletinin başındadır. Bu  şahsın yönetimi altında bulunan Ermenistan hala vatan topraklarımızla ilgili hak  iddia etmektedir.”

“Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti, bunların hiçbirinden rahatsızlık  duymamıştır” diyen Bahçeli, “Bu bağlamda Adalet ve Kalkınma Partisi  Hükümeti'nin, Sarkisyan'ı her fırsatta taltif ettiğini ve Ermeni açılımıyla  vaatte bulunduğunu, açık çek sunduğunu” öne sürdü.

"Hatta, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ile Sarkisyan tribün  arkadaşlığında buluşmuşlar, Erivan ve Bursa'da birlikte maç izlemişlerdir” diyen  Bahçeli, “Dikkat ediniz, Adalet ve Kalkınma Partisinin, bir ara kucak kucağa  olduğu kişi Hocalı'da akan Türk kanının delilli, ispatlı bir numaralı ismi,  sanığı ve elebaşısıdır. Açıkça söylemek isterim ki Adalet ve Kalkınma Partisi,  Hocalı'daki seri cinayetleri sevk ve idare edenleri ağırlamış, birlikte  protokoller hazırlamış, bunlara tarihimizi sorgulatmış ve tabuları yıkmak adına  milli gururumuzu küstahça çiğnetmiştir” şeklinde konuştu.
       
"Erivan uşakları, sözüm sizedir”
         
Fransa'nın “Karabağ meselesini” çözmek için kurulan Minsk Grubu'ndan da  ayrılması gerektiğini vurgulayan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kafkaslardaki istikrar ve düzen, Yukarı Karabağ işgali son bulmadıktan  ve Ermeni eziyeti bitmedikten sonra tam olarak sağlanamayacaktır. Ermenistan  silahlı unsurları, Karabağ etrafındaki yedi reyondan ön şartsız geri çekilmeli,  burada Azerbaycan egemenliği yeniden tesis edilmelidir. Yukarı Karabağ'ın işgal  ve esaret altına alınmasından sonra mülteci ve göçmen durumuna düşen  soydaşlarımızın evlerine dönmesi, topraklarına kavuşması ve zararlarının ödenmesi  mutlaka temin edilmelidir. Karabağ meselesinin çözümü amacıyla kurulan 'Minsk'  üçlüsünün yıllardır süreci oyalamaktan, sündürmekten ve küresel güç merkezlerinin  karşılıklı stratejik avantajları ve hedefleri uğruna Karabağ'ı alet etmekten  başka bir işe yaramadığı üzeri bastırılamayacak bir gerçektir. Bu itibarla, yeni  bir Keşmir vakasına neden olmamak için, en başta ülkemiz olmak üzere, bölgesel  aktörler ve taraflar inisiyatif almalı ve sürece müdahil olmalıdır. Diyebilirim  ki, Yukarı Karabağ huzura ermeden, Hocalı;nın gözyaşları silinmeden hiçbirimize  huzur ve rahat yüzü yoktur.

'Hepimizi Ermeniyiz' diyen Erivan uşakları, sözüm sizedir. Diasporanın  gönüllü ve güdümlü elçileri çağrım size yöneliktir. Taşnak terörünün içimize  sızan parçaları, aziz milletimizi soykırımcı görme ve gösterme konusunda özel  talimatlı çevreler mesajım bizzat sizinle ilgilidir. Şayet hala insanlıktan  tümüyle azade değilseniz, vicdanlarınız bütünüyle nasır tutmamışsa Hocalı'nın  hakkını teslim edersiniz, 21. yüzyılın en hunhar saldırısını siz de şiddetle  kınarsınız. Bize göre, Hocalı'nın hakkını vermek, acısını derinlerde duymak için  önce ahlak ve milli vicdan gerekmektedir.”
         
"Travmalar, dramlar...”
         
“Türk milletinin ızdırapları, travmaları, dramları kimsenin iştahını  kabartmamalı, kimseyi heveslendirmemelidir” diyen Bahçeli, “millet davasını,  ortak felaketleri kendi siyasi ve bireysel egolarını tatmin etmek için vasıta  yapanların, en az sözde soykırım imalatçısı sefil çevreler kadar zarar verici  olduklarını” söyledi.

Suriye'deki gelişmelere de değinen Bahçeli, Esad yönetimi ile muhalifler  arasındaki kanlı rekabet ve çekişmenin her geçen gün yeni bir boyut kazandığını  belirtti.

Şam'ın üzerinde toplanan kara bulutların gittikçe koyulaştığını ve  uluslararası karışmanın ayak seslerinin artık daha net duyulduğunu savunan  Bahçeli, şöyle konuştu:

“Bu gerçeklerin ışığı altında, Suriye'nin ve mevcut rejimin uzun süreli  ayakta kalması bir hayli zor görülmektedir. Geçen hafta Tunus'ta düzenlenen  'Suriye'nin Dostları Konferansı'nda alınan kararlar bir dönüm noktası olmuş ve  işleyen süreci daha da hızlandırmıştır. Hatırlarsanız, Libya'da Kaddafi'nin  devrilmesine ve öldürülmesine giden kanlı süreç, yine böyle bir uluslararası  dostlar konferansıyla başlamış ve bu ülke Haçlı pençesine teslim edilmişti.

Ancak bizi endişelendiren hususlardan birisi ise muhalif sözcülerin,  Suriyeli Kürtlere özerklik statüsü verme konusundaki vaatleri ve beyanları  olmuştur. Irak işgalinin ardından oluşan peşmerge yönetiminden sonra, Suriye'nin  de benzer bir akıbete uğraması güney sınırımızda yeni bir özerk yönetimin ortaya  çıkmasına neden olabilecektir. Kamışlı, Cezire ve Halep bölgelerindeki Kürtlerin  Irak'ın kuzeyine eklenme istek ve çağrıları, Erbil'i, Lazkiye limanıyla denize  bağlayacak koridoru açacak, bu kapsamda dört parçalı büyük Kürdistan'ın inşa  faaliyeti tam kıvamına gelecektir.

Geçtiğimiz günlerde, Erbil'deki bir toplantıda, aralarında, siyasi bölücü  BDP temsilcilerinin de yer aldığı bir ortamda dile getirilen görüşleri ve sözde  güney-kuzey Kürdistan tasnifini bu minvalde ele almak gerekmektedir.

Gelişmelerden ortaya çıkan bir diğer netice, küresel operasyonların  propaganda silahları arasına 'dostluk' kavramının da girdiği görülmektedir.  Esasen artık kimin dost kimin düşman olduğunun bir manası ve kıymeti harbiyesi  kalmamıştır. Önemli olan, BOP'a kimin sadık olduğu, Haçlı zihniyetine kimin  dostluk gösterdiği ve emperyalizme kimin destek çıktığıdır. Adalet ve Kalkınma  Partisinin bu alanda gözleri kamaştıran bir rolü ve çabası olduğu tüm  çıplaklığıyla ortadadır.”

“Suriye'de rejimin yıkılmasından sonra doğabilecek otorite boşlukları,  bölgesel hasar ve tahribatları enine boyuna öngörmeden şuursuzca hareket eden  Adalet ve Kalkınma Partisi zihniyetinin, böyle giderse ülkenin başına büyük  belalar açacağını” öne süren Bahçeli, “Etnik ve mezhep temelli bir yangının,  sınırlarımıza intikal ve sirayet etmesi de Allah muhafaza ama uzun sürmeyecektir.  AKP zihniyeti sonu görülmeyen maceraya atılmaktan vazgeçmeli, savaş naraları  atmaktan uzaklaşmalı, Esad yönetimiyle muhalifler arasında diyalog kanalları  oluşturmalıdır” diye konuştu.

Bahçeli, Türkiye için Bağdat'ın, Şam'ın ve Tahran'ın, istikrarı ve  bütünlüğünün tartışmasız olduğunu söyledi.
       

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!