Bağımsız Film Festivali'nin arkasında üç genç kız var

Güncelleme Tarihi:

Bağımsız Film Festivalinin arkasında üç genç kız var
Oluşturulma Tarihi: Ocak 16, 2002 01:57

Biri sahne tasarımcısı, biri gazeteci, biri de tarih master'ıyla uğraşan üç isim: Pelin Turgut, İlke Can Aladağ ve Serra Ciliv. Sinema ve müzik gibi insanlığa yararlı işlere gönül vermiş, gönül verdikleri hobilerini de iş haline getirmiş kendi hallerinde üç genç kız. Peki ama bu üç genç kızın aklına nereden geliyor veya gelmiştir dersiniz böyle ‘‘uçuk’’ fikirler. Biz de kendilerine bunu sorduk zaten...

Bağımsız Film Festivali fikri nasıl doğdu ve nasıl gelişti?

- Bir alternatif filmler festivali yapma fikri AFM'den geldi. Bizim için uzun zamandır gerçekleştirmek istediğimiz türden bir projeydi bu; rüyalarımıza çok çok yakındı. Hemen seyretmek istediğimiz filmleri düşünmeye, festival bölümlerini planlamaya başladık. Uzun bir süre sponsor arayışları devam etti. Yeterli sponsor bulunamadı, ancak AFM bu sorumluluğun altına girmeyi kabul etti. Dolayısıyla festivalin gerçekleşebileceği ancak Ekim ayında kesinleşti. Ondan sonra daha da hızlı bir süreç başladı. Filmleri izlemeye, dağıtımcılarla görüşmeye başladık. Bir yandan da festivalimizi yalnızca film gösterimleriyle kısıtlı tutmanın doğru olmayacağına inanıyorduk. Türkiye'de böyle bir festivalin birincisi yapılırken konuşulması, tartışılması gereken konular vardı. Türkiye'de sinema yapmanın olanakları ve hikáyelerinden söz edilmeliydi örneğin. Bağımsız filmin tanımı tartışılmalıydı, çağdaş sanatlarla ilişkileri kurulabilmeliydi. Sonuçta, değişik kollardan donatabilelim istedik festivalimizi.

SPONSORLUK BİLİNMİYOR

İstanbul Film Festivali gibi kurumlaşmış bir yapı varken, size de ne oluyor diyen oldu mu hiç?

- Hayır, olmadı. Sonuçta İstanbul Film Festivali her sene birçok insanın iple çektiği bir festival. Ancak İstanbul gibi bir kente yetmiyor. Bu kent daha birçok etkinliği kaldırabilir, daha birçok renge yer var buralarda. Çok genç oluşumuzu ve daha önce festival yapmayışımızı dile getirip endişelerini belirtenler oldu tabii ama genel olarak insanlar destek çıktılar ve ellerinden geldiğince yardım ettiler .

Film seçimi, bağlantılar, sponsorlar gibi konularda sizi en cok zorlayan, zaman zaman canınızdan bezdiren neler oldu?

- Bizi en çok üzen, Türkiye'de ‘‘kültür-sanat sponsorluğu’’ denilen olgunun tam olarak anlaşılmamış olmasıydı. Başvurduğumuz birtakım yerlerde bize, ‘‘Size sponsor olacağımıza, buralara şuralara reklám veririz’’ diyenler oldu.

Kolektif'in faaliyet alanını nasıl belirliyorsunuz, neler giriyor bu faaliyet alaninin içine?

- Kolektif'in faaliyet alanını sınırlamamayı tercih ediyoruz. Bizim için Kolektif, nereye gideceği belli olmayan bir oluşum ve böyle kalmasının herkes için daha heyecan verici olduğunu düşünüyoruz. Bu şekilde hem ruhen, hem de yapı itibarıyla gelebilecek ilginç projelere açık kalıyoruz, hayál gücümüzü serbest bırakıyoruz. Başlarken, bu kentte kendi köşelerinden güzel işler çıkaran insanları biraraya toplamak gibi bir derdimiz vardı ve biraz biraz gerçekleştirmeye başladık bunu. Amacımızın, değişik sanatsal projelerin yaratıcı ve keyifli biçimlerde ortaya çıkabilmesi için bir platform oluşturmak olduğunu söyleyebiliriz tabi. Çağdaş sanatlardan, elektronik müzikten, sinemadan söz ediyoruz. Bir de izleyiciden uzak bir sahne kavramını ortadan kaldıracak sahne sanatlarından. Proje temelinde çalışmak çok hoşumuza gidiyor, her proje için değişik bir ekiple, ama her zaman için arkadaşlarımızın ve gönüllülerimizin destekleriyle çalışıyoruz.

‘‘Bu kentte yapılacak çok iş var’’ diyorsunuz. Neler mesela, örneklendirebilir misiniz?

- Bu kentte müthiş bir enerji var öncelikle. Kendi kendisine iş yapan, projeler üreten, hayál kuran ne kadar çok insan varsa, o kadar yapılacak iş var!

Yaşıtlarınız gidip New York, Paris, Londra gibi kentlerde eğlenirken, sizin burada kalıp sinema-müzik gibi şeylerle ilgilenmenizin sebebi ne? Sanat aşkı mı yalnızca?

- Bizim eğlenmediğimizi mi düşünüyorsunuz? Biz çok eğleniyoruz. Sevdiğimiz işi yapabildiğimiz için kendimizi Tanrı'nın şanslı kullarından belledik bir kere! Kaldı ki, sinema-müzik gibi şeylerden daha eğlenceli az şey var etrafımızda. Bu proje, olabilecekler konusunda daha bile heyecanlandırdı bizleri. Hem burada arkadaşlarımız var, ailelerimiz var, bizim gibi düşünen ve hisseden bir sürü insan var. Üstelik bu kent yeni şeyler görmeye Paris'ten, Londra'dan ve New York'tan daha bile hazır.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!