Babanın son mektubu

Güncelleme Tarihi:

Babanın son mektubu
Oluşturulma Tarihi: Şubat 03, 2000 00:00

Haberin Devamı

Fahri Ecevit, emekliliğini geçirmeyi düşündüğü evin bittiğini görememişti

Sevgili Bülendim;

Güzel mektubunu aldım. Şayet bana uzun zamanlardan beri (ki her halde çok fazla değildir de hasret müddetleri uzatıyordur.) içimde donmuş üzüntü kalıpları dağlar gibi şişmiş olsaydı dahi bir mektubunun sıcaklığı ve ışığı onları eritmeye hemen kafi geliyor yavrucuğum...

Evvela sana şu Afaki keyfiyetinden bahsedeyim. ...eski lugatlerde Afaki tabiri yokdur. Olsa bile hatalıdır diye yazar ve boş söz, manasız, alalade, dereden tepeden söz diye ayrıca manalandırırlar.

Binaen aleyh Afaki tabiri hatalı da olsa Objektif mukabili gayet muvafıkdır geliyor bana. Boş söz, dereden tepeden söz anlamına kullanmak da elbette caizdir amma, senin o günkü makalenin içtimai (sosyal) ve siyasi kibarlığı bu anlama uygun düşmüyordu. Onun için acele yazıverdim, mazur gör evladım.

Fahri Bey'in, ‘‘lugat’’larda karşılığının bulunmadığını ifade ettiği ‘‘afaki’’ sözcüğü artık Türkçe'ye iyice yerleşti ve sözlüklere girdi. Ferit Devellioğlu'nun hazırladığı ‘‘Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat’’ta ‘‘afaki’’ sözcüğünün ‘‘dereden tepeden söz’’ ve ‘‘objektif’’ anlamına geldiği belirtiliyor. Devellioğlu'nun bu açıklaması, Fahri Bey'in ‘‘afaki’’ sözcüğüyle ilgili verdiği bilgiyi doğruluyor.

Senin Ciddiyet'e bayıldım. Elbet pek iyi etmişsin. Mizah, alay, hiciv zekayı kılağılar. (biler demek malum ya...)

ATAÇ DA BEĞENMİŞTİ

Ciddiyet'e bayılan sadece Fahri Bey değildi! Mizah sayfası okurlar tarafından da beğeniliyordu. Hatta zor beğenen bir yazar olan Nurullah Ataç bile yazıların çoğu Bülent Ecevit'in kaleminden çıkan Ciddiyet'i tutmuştu!

Binaen aleyh Ciddiyet sayfasını pek uygun buldum. .... Yalnız fotomontaj tecrübelerine pek devam etmesen daha iyi olur gibi geliyor bana... Bu tarz yazı bana pek amiyane gibi gelir... Sonra tekrar ediyorum, hicivde örnek olarak asla Falih Rıfkı'yı alma... Örnek olarak sana Bedii Faik'i tavsiye ederim.

Falih Rıfkı'nın yazılarını beğenmiyor; onun yerine Bedii Faik'i örnek almasını öneriyordu oğluna. Oysa usta fıkracı Bedii Faik de Falih Rıfkı'nın yazılarına hayrandı.

Taklit et demiyorum, şahsiyetine o kalıbı hatırlatacak şekiller vermeye çalış hiciv sahasında.. (Bu adam yazılarını veya fıkralarını Bedii Faik kadar güzel yazıyor) desinler.

Israr ile tekrar ediyorum, başını ağrıttımsa beni affet oğlum; Yazıların hardal gibi acı olsa da ehemmiyeti yok, değil mi ki mevzua tat vermek suretile faydalı olacak... Herkes zevk ile okur... Yalnız yılan zehri gibi ürpertici ve korkunç olmasın. Etrafdan bir çok ısrarlara maruz kalmama rağmen yemin ederim ki böylelerini ancak nadiren okuyabiliyorum...

Ciddiyet'de gördüğüm yazılar hakkında ayrı ayrı fikrimi söyleyeyim: Çörçil sünnetli mi yazısını hoşlanarak okudum. (Foto montaj müstesna)

Yazının tam başlığı, ‘‘Çörçil sünnetli mi? İmamlığı da ortaya atılıyor. İşçi Partisi adayları bu hususta mühim deliller gösteriyorlar’’ biçimindeydi. ‘‘Çörçil imamken’’ altyazılı bir foto montajın süslediği haber, Kasım Gülek ile ilgili tartışmaları alaya almak amacıyla yazılmıştı.

Zevk ile güle güle okudum durdum. İrtica yoktur yazısı hem düşündürücü, hem de hüzn arasında insanı, alayın zarafeti dolayısile eğlendiricidir. Radyolar karikatürünü annenle beraber pek beğendik.

‘‘İrtica yoktur’’ başlıklı yazıda, DP'li bakanlardan Tevfik İleri'nin Konya gezisinde ilahilerle karşılanmasını konu ediyordu:

‘‘... Sayın Bakan önce doğru camiye gidip cemaatle birlikte öğle namazını kılmış, sonra hükümet meydanında toplanan halka bir hitabede bulunarak memlekette irtica olmadığını belirtmiştir. ‘‘Var mıdır, varsa söyleyin’’ demiş, halk hep bir ağızdan, ‘‘Madem siz yok diyorsunuz öyleyse yoktur’’ demiştir. Bunun üzerine Bakan, ‘‘görüyor musunuz, siz yok dediğinize göre, memlekette irtica yoktur’’ demiştir.’’

Arkadaşının (Güler yüzlü idare yaratımı) fıkrasını da pek beğendiğimi burada zikredeyim. Hulasa çocuğum fikrim şu: Teşebbüs lehinedir ve müsbet akis ve neticeler doğuracakdır. Behemehal devam et... Seni bütün kalbimle tebrik eder, yazılarının devamını beklerim. İkinizin de gözlerinizden öperim aziz dostlarım.

Ne olursunuz yine sıkca mektup yazıverin çocuklarım. Annen de gözlerinizden hasretle öpüyor. Evin ikinci katı için öbür gün beton dökülecek.

Bu evi yaptırabilmek için varlarını yoklarını ortaya koymuşlardı. Fahri Bey'in, Ankara'da Mebusev-lerindeki evi satılmış; babası ve annesininin emekli maaşlarından yaptıkları katkılarla Salacak'ta bir yer alınmıştı. Emeklilik günlerini yeni evlerinde geçirmenin düşlerini kuruyorlardı.

MÜSTAKBELİN ACAR YAZICISI

Fahri Bey, Pazar Postası ve Ciddiyet'i artık heyecanla bekliyor, yutarcasına okuyordu. 14 Ekim tarihli Pazar Postası'nın Ankara'dan gelmesini bekleyemedi, kendisi satın aldı. Gazeteyi okuduktan sonra beğenisini ifade etmek için gecikmeden daktilo başına oturdu.

Dün senden gelmesini beklemeden Pazar Postası'nı aldım. Ciddiyet'i zevkle okumak içün... Kemali emniyet ve iftiharla tekrar edeyim, o bir sahifelik mizah bizde çıkan bu çeşit yazıların en güzeli, en tatlısıdır. Bilir misin mizahın canlı ve kuvvetli kalması içün de Demokrasi lazımmış.. Sen bu işi tatlı ve zarif zekan ile pek güzel kavradın, başarı ile ilerleteceksin.. Müstakbelin acar yazıcısını sevgi ile selamlarım..

Bir def'a Ciddiyet başlığı son derece tatlı... (Demokrasi ciddiyetindir.) Nüktesi bu tada harikulade bir güzellik veriyor... Adeta bu başlık bir muvaffakiyettir diyebilirim. Daha bu cümleyi okurken insan keyiflenmeye başlıyor... (Yeni para baskı makinaları gelince) yazısile (İleri'ye gaipten sesler) fıkrasını okuyunca neş'den zevkden ölüyordum. Yüksek sesle, katıla katıla güldüm.

Fahri Bey'in, katıla katıla gülmesine neden olan ‘‘Milli servetimiz artıyor’’ başlıklı yazı, ‘‘Ciddiyet’’ sayfasının manşetinde yer alıyordu. ‘‘Yeni para baskı makinaları gelince daha da artacak’’ esprisinin spota yerleştirildiği ‘‘haber kılıklı’’ mizah yazısında, Maliye Bakanı Hasan Polatkan, alaya alınıyordu.

Bu yazıların muharririni tebrik ederim. Bak bugün Tevfik İleri'nin fotoğrafı gayet münasebetli ve uygun düşmüş.. O eli açış ve işaret edası tamamile bir kazığı tasvir eder gibi olmuş.. Herifde eğer zerre kadar zarafet varsa hatta kızmayacak, gülecek ve utanacakdır..

ZENCEFİL REÇELİ GİBİ

14 Ekim 1951 tarihli Ciddiyet'te yayınlanan ‘‘İleri'ye gaipten gelen ses’’ başlıklı yazıda, Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri'nin hayali bir konuşması yer alıyordu. İleri, ‘‘Müslüman Gençler Cemiyeti'nin yıllık kongresinde’’ki konuşmasına, ‘‘Dindaşlarım’’ diye başlıyordu.

Maliye alimi Mümtaz Faik Fenige hayran oldum. Herif şayet mes'eleyi politika bakımından görürse kuduracakdır. (İki tarihi kumandan aranıyor) esprisi de tatlı... Kayıp ilanını pek beğendim. Yalnız son durum yazısını pek sevmedim, arkadaşına söyleme... Hulasa gazeteniz bu bakımdan zencefil reçeli kadar tatlı ve baharlı...

‘‘İki tarihi kumandan aranıyor’’ yazısı, Atatürk ile İnönü'nün Kurtuluş Savaşı'na katılmalarıyla ilgili söylentilere yine alaycı bir dille yanıt veriyordu. Fahri Bey'in sevdiği bu yazıda imza yoktu. Ancak beğenmediği ‘‘Son durum’’ yazısı, Çetin Altan'a aitti.

Bu ilk yüzme sınavınızdır... Rahatca ileri fersahlara doğru gidiliyor... Ben sana her hadiseyi alay ve hiciv zaviyesinden gör demiyorum. Fakat bu sahada çalışmalarınla ismini daima arattırabilir, yazılarını neş'e ve alaka ile her gazete ve sütunda okutabilirsin...

Sana bir müjde vereyim mi? -Allah şahit- Üslubun bu çeşnisini tattıkdan sonra dünden beri kendi kendime (Yahu Bedii Faik hastalandıktan sonra tatsızlaşdı mı nedir?) deyip duruyorum. Kemali muhabbetle ikinizin de yanaklarınızdan pek çok öperim çocuklarım.

Baban Dr.F.Ecevit

17 Ekim tarihli bu mektup, Fahri Bey'in oğluna gönderdiği son mektup oldu. 29 Ekim günü ansızın yaşama gözlerini kapadı. Bedeni olup bitenleri kaldıramamıştı. Oysa henüz 55 yaşındaydı. Ne yazık ki, o kadar çalışıp didindiği evin bittiğini göremedi.

Pazar Postası ve Ulus'ta, tek sütunluk haber oldu ölümü. ‘‘Prof.Fahri Ecevit vefat etti’’ başlıklı haberlerin son satırları aynıydı:

‘‘...Fahri Ecevit'e Tanrıdan rahmet, kederli ailesine ve oğlu arkadaşımız Bülent Ecevit'e başsağlığı dileriz.’’

Dördüncü mektubu yazdığı 19 Eylül'den sonra inşaat faaliyetleri daha da yoğunlaştı. Fahri Bey'in cevap beklemeden mektup yazacak zamanı kalmadı. Ancak oğlundan cevap aldıktan sonra yeni mektuba oturdu. İlk kez iki mektubun arasını 22 gün açmış ancak 11 Ekim'de yeni mektup yazabilmişti.

Oğlunun ‘‘afaki’’ sözcüğünün anlamıyla ilgili yazdıklarını yeterli bulmamıştı; mektuba oradan başladı. Afaki sözcüğünün kökeni ve yapısındaki yanlışa ilişkin uzun ayrıntılı bilgiler verdi.

FALİH RIFKI'YI DEĞİL BEDİİ FAİK'İ ÖRNEK AL

Binaen aleyh Ciddiyet sayfasını pek uygun buldum. (...) Yalnız fotomontaj tecrübelerine pek devam etmesen daha iyi olur gibi geliyor bana... Bu tarz yazı bana pek amiyane gibi gelir... Sonra tekrar ediyorum, hicivde örnek olarak asla Falih Rıfkı'yı alma... Örnek olarak sana Bedii Faik'i tavsiye ederim.

BABA OĞUL ARASINDA AFAKİ SÖZCÜĞÜ TARTIŞMASI

Binaen aleyh Afaki tabiri hatalı da olsa Objektif mukabili gayet muvafıkdır geliyor bana. Boş söz, dereden tepeden söz anlamına kullanmak da elbette caizdir amma, senin o günkü makalenin içtimai (sosyal) ve siyasi kibarlığı bu anlama uygun düşmüyordu. Onun için acele yazıverdim, mazur gör evladım.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!