Asıl olan ‘an’dır

Güncelleme Tarihi:

Asıl olan ‘an’dır
Oluşturulma Tarihi: Kasım 07, 2003 20:08

Bu haftadan itibaren zor bir işe soyunacağım.

Şu soruya 'evet' diye cevap bulmaya çalışacağım:

İnsan için yaşamın anlamı huzuru mu aramaktır?

Cevabın 'evet' olabilmesi için bu 'evet'i gerekçelendirmek gerekir.

Bazı düşünürlerin önerdiği 'yol' çerçevesinde ben de bir deneme yapacağım.

*

Benim modelimde huzur kalıcı/ebedi; diğer duygular, örneğin huzura benzer veya onu çağrıştıran sevinç, neşe, keyif v.b. duygular ise süreli.

Süreli/süresiz tüm duygular 'zaman' kavramı etrafında dolaşıyor.

Bu köşede takriben iki yıl önce yine 'Asıl olan andır' başlıklı bir yazı yazmıştım, o günden beri bu konuda akıl yoruyorum.

İşe Ahmet Hamdi Tanpınar ile başlamak istiyorum.

Lütfen şu şiirini çok dikkatli okuyun:

*

ZAMAN

Ne büsbütün içindeyim zamanın

Ne de büsbütün dışında.

Yekpare geniş bir anın

Parçalanmaz akışında,

Bir garip rüya rengiyle

Uyuşmuş gibi her şekil,

Rüzgarda uçan tüy bile

Benim kadar hafif değil.

Başım sükutu öğüten

Uçsuz bucaksız değirmen.

İçim muradına ermiş,

Abasız postsuz bir derviş.

Kökü bende bir sarmaşık

Olmuş dünya sezmekteyim.

Mavi, masmavi bir ışık

Ortasında yüzmekteyim.

Bu şiirde yer alan 'yekpare geniş bir an' sözü benim için çok önemli ve şiirde kullanılan 'rüya', 'tüy', 'hafif', 'sükut', 'murad', 'mavi ışık', 'yüzmek' gibi kelimelerin 'huzur' kelimesini çağrıştırdığını, hatta tarif ettiğini düşünüyorum.

Ancak, bu duygular şairin 'zamanın ne büsbütün içinde, ne de büsbütün dışında' olduğu bir sırada yakalanıyor.

*

Aşağıda koordinatlarını verdiğim ve beni çok etkileyen kitabın yazarı Eckhart Tolle'nin şu sözüne de kulak verin:

‘‘Siz evrenin ilahi amacının gerçekleşmesini sağlamak için buradasınız. Siz işte bu kadar önemlisiniz.‘‘

Ayrıca Mevlana'nın sözlerini hatırlayalım:

‘‘Geçmiş ve gelecek Tanrı'yı bizim gözümüzden saklar; her ikisini de ateşe atıp yakın.‘‘

*

Şimdi ana tez:

Yaşanan tek gerçek sadece ve sadece 'an'dır/'şimdi'dir.

'An' ise lahzalardan/saliselerden oluşur.

Tek ama tek gerçek var:

'An'/'şimdi'/'lahza'/'salise'!

*

Tabii, zaman kavramı çerçevesinde 'şimdi'nin önünde 'gelecek', ardında da 'geçmiş' var.

Peki onlar yaşanan gerçeklik olarak neredeler?

'An'ın dışında 'var olanlar' sadece ve sadece zihinde varlar.

Geçmişi hatırlarsınız, ama hatırlama işlemini ancak 'şimdi'de yaşayabilirsiniz.

Tarihi bile kitaplarda ancak 'an'ın içinde okuyabilirsiniz.

Gelecek ise ancak yine 'an' içinde tahayyül edilebilir.

Gelecek geldiği anda da zaten 'şimdi' olmuştur.

Sadece 'an'/'şimdi'/'lahza'/'salise' var ise; o zaman 'an' ebedi hale gelir.

'An' gelecek ve geçmişten kopuktur, o halde ebedi olan 'an'ın zaman kavramı ile hiç alakası yoktur. Zaman sadece ve sadece zihindedir.

Hayat ise kurulduğundan beri akıl dahi edemeyeceğimiz (365x24x60x60x60salise(X)40 milyon yıl!) 'an'dan oluşmuştur.

Yine takriben aynı miktarda 'an'dan oluşacaktır.

Hatta dünyada hayat bitse dahi 'an' var olmaya devam edecektir.

'Ne de büsbütün dışında' olunan yerde!

*

Peki 'geçmiş' ve 'gelecek' nerede?

Zihinde!

Aklın üzerinde 'akıl oyunları' oynadığı bellek/hayal/ideal yaratan zihinde!

Bir zaman 'şimdi' olanda oluşmuş geçmiş/bellek de zihinde, belki de ileride 'şimdi' olacak hayal/idealler de zihinde.

Zihinde geçmiş ve gelecek ile ilgili 'şimdi'ler ancak 'şimdi' hatırlanabilir veya hayal edilebilir.

*

Tek gerçek 'an'dır.

Geçmiş veya gelecek gerçek değildir. Zihindedir.

Onun üzerinde akıl oyunlar oynar.

'An' ise ebedidir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!