arkadaÅŸ arıyorum! agora' nın 1. yaÅŸ gününü kutladığı 8 aralık akÅŸamında sevgili editörüm LEA, yazılarımın çok karamsar içerikli olduÄŸunu söylediÄŸinde,

Güncelleme Tarihi:

arkadaş arıyorum agora nın 1. yaş gününü kutladığı 8 aralık akşamında sevgili editörüm LEA, yazılarımın çok karamsar içerikli olduğunu söylediğinde,
Oluşturulma Tarihi: Aralık 15, 2000 00:00

arkadaÅŸ arıyorum! agora' nın 1. yaÅŸ gününü kutladığı 8 aralık akÅŸamında sevgili editörüm LEA, yazılarımın çok karamsar içerikli olduÄŸunu söylediÄŸinde, farkına varmadığım ya da görmek istemediÄŸim bir gerçekle yüz yüze geldim; LEA haklıydı. belki uzun bir süredir ÅŸiirlerimde kullandığım karamsar havayı ve imgeleri, düz yazı ve denemelerime de taşımış, ya da yazacaklarımın benim bir adım önümde gitmelerine, onları içimden geldiÄŸi gibi kendi doÄŸallıklarına bırakmayı uygun görmüştüm. nedeni ne olursa olsun, bundan sonra da güle oynaya yazılar yazabileceÄŸimi sanmıyorum doÄŸrusu. belki zamanla, yaÅŸadığım sürecin deÄŸiÅŸmesi ile bu durum da deÄŸiÅŸebilir. bu yazıyı yazmaya baÅŸlamamdaki asıl neden ise, bu konuÅŸmadan yola çıkarak, hayatımda iyi giden, beni mutlu eden bir ÅŸeyleri yazıp yazamayacağımı denemekti. biraz düşününce, bu konuda agora' nın doÄŸum günü partisiyle baÅŸlayan birkaç ipucu bulabildim. bu yazının sonuna doÄŸru kendimi mutluluktan uçarken bulabilirim belki de, kim bilir! insan yapısı gereÄŸi toplumsal bir varlık. hepimize, daha ilkokul yıllarından beri bu ÅŸekilde ezberletildiÄŸi için bu tümcede hemfikiriz sanıyorum. (aslında bu yazı baÅŸka bir yazı olsa, yukarıda söylediÄŸim sözü eleÅŸtirmeye baÅŸlar, oradan da baÅŸka baÅŸka yerlere çıkabilirdim. ama kendime verdiÄŸim sözü unutmadım daha!) insanın toplumsal bir varlık olması, onun yalnız kalmasına engel deÄŸil. maddi ya da manevi bir eksiklik duygusu bizi baÅŸkalarına yaklaÅŸtırırken, kendine yetme duygusu da, ruhumuzu ve bedenimizi dinlendirmek için onlardan kısa süreli uzaklaÅŸmamıza neden olabiliyor. zaman zaman biri, zaman zaman da öteki duygu ağır basıyor. ikisini de dengeli bir biçimde yaÅŸamak asıl olan. anımsayın, öykü gereÄŸi bir adada doÄŸayla baÅŸ baÅŸa ve 'insansız' yaÅŸamak zorunda olan robinson, bir süre sonra 'friday' adında bir yerliyle tanışıp, ona kendi dilini öğretmek ve onunla konuÅŸmak zorunda kaldı! sanırım yazı da yavaÅŸ yavaÅŸ ÅŸekillenmeye baÅŸladı: iletiÅŸim, sanallık, gerçeklik ve sanal gerçeklik... gençlik dergilerindeki, çoÄŸunu editörlerin uydurduÄŸu 'mektup arkadaşı' adreslerini saymazsak, yeni insanlarla tanışmak ve iletiÅŸim kurmak adına yapılan 'sanallıklar' 40 kanallı 'halk bandı' telsizlerinin kullanılması ile baÅŸladı. insanlar 11. kanaldan yaptıkları arkadaÅŸ çaÄŸrılarına aldıkları yanıtla, yanıtı veren kiÅŸiyi baÅŸka bir kanala davet ederek konuÅŸmaya baÅŸladılar. konuÅŸtukları kiÅŸiyle ertesi gün konuÅŸmadılar ya da bu konuÅŸmalar günlerce sürdü. bu arada sürekli olarak yeni arkadaÅŸlar aramayı, onlarla da tanışmayı ve 'aramayı' ihmal etmediler. 'halk bandı' birbirini tanımayan iki ya da daha fazla 'gizli' insanın aradıklarını bulmasını saÄŸlayacak, 'farklı' olmalarından kaynaklanan yalnızlık duygularını unutturacak bir forum oluÅŸturdu. telsiz kullanımının zamanla hobi olması ve kullanıcıların birbirleri ile gerçek anlamda (el sıkarak) tanışması, bu alanda çalışmalar yapan birçok amatör sivil derneÄŸin de kurulmasını saÄŸladı. yönetim kurulları oluÅŸturuldu, toplantılar yapıldı, bültenler çıkarıldı... hatta belki telsiz' le tanışan insanlar birbirleri ile evlendi, ortak iÅŸ kurdu, ikinci el telsiz pazarını oluÅŸturarak ticaret yaptı... teknoloji geliÅŸti, bilgisayarların kullanımının yaygınlaÅŸması ile birlikte yalnızlık duygusunun yönlendirdiÄŸi tanışma ve kendini anlatma güdüsü, ses yerine yazıya bıraktı kendini: chat! artık sesinizi de saklayarak konuÅŸabiliyorsunuz(!) karşınızdaki insanla. (gerçi mikrofon ve kamera kullanabiliyorsunuz chat' te. ama ülkemiz için bu aygıtları kullanacak kadar cesur olanların sayısının henüz o kadar çok olduÄŸunu sanmıyorum.) insanlar chat odalarında buluÅŸuyor, günlük hayatta kullanmadıkları bir konuÅŸma dili ile yazılar yazıyor, görülmemenin verdiÄŸi gizemle daha cesur olduklarını anımsıyor, bilinçaltlarının verdiÄŸi bütün kodları da telefon telleri üzerinden gönderiveriyorlar baÅŸka insanlara. chat odalarında aÄŸza alınmayacak küfürler edildiÄŸini görmüşsünüzdür (ya da duymuÅŸsunuzdur mu demeliyim?). ben, bu insanların hiç birinin günlük yaÅŸamları sırasında, evde, iÅŸte, arkadaÅŸları ile yaptıkları konuÅŸmalarda bu kadar cesur olabildiklerini sanmıyorum. o anki ruh halimize göre, görünmemek, ya bizi doÄŸallaÅŸtırıp rol yapmamıza engel oluyor, ya da olduÄŸumuzun dışında görünme zorunluluÄŸu yüklüyor bize. bütün bunlar psikolojik bir araÅŸtırmanın konuları aslında, çok da uzatmadan devam etmek istiyorum; icq programını kullananlar bilirler. orada durum biraz daha ileridir. aradığınız arkadaşın özelliklerini (yaşını, cinsiyetini, yaÅŸadığı ili, konuÅŸtuÄŸu dili vs.) yazarak arama yapabilirsiniz o programda. böylece sizin için en uygun arkadaşı, yalnızlığınızı paylaÅŸabilecek ve sizi anlayacak en uygun kiÅŸiyi (eÄŸer o da isterse!) daha kolay bulma ÅŸansınız da artmış olur. son dönemlerde ise chat, internet ve sanal dünya konularında hızla geliÅŸiyor tartışmalar. internet kullanıcıları ve orada birbirleri ile konuÅŸanlar neredeyse 'hasta' ilan edilecekler. telefonda insanların birbirleri ile konuÅŸması 'sanallık' olarak adlandırılmıyor oysa. ben daha da ileri gidip, eÄŸer chat sanal bir ortamsa, televizyon izlemenin, radyo dinlemenin de sanallık olduÄŸunu düşünüyorum. tek fark, telefon bizim için bir 'tanışma forumu' saÄŸlayamadı. bunu deneyenler oldu ama onlar da 'telefon sapığı' olmaktan kurtulamadı. chat yaparken, en azından karşınızda baÅŸka bir insanın var olduÄŸunu bilirsiniz. konuÅŸtuÄŸunuz dil nasıl olursa olsun, karşılıklı paylaşılan bir olgudur bu. teknolojiyi kullanmak size milletlerarası bir konuÅŸmayı çok daha ucuza da yaptırabilir. tek sorun kullanıcının gerçek amacının ne olduÄŸu; amaç 'geyik' muhabbeti ise, orada konuÅŸulanları da son derece normal karşılamak gerekir. eÄŸer amacınız daha farklı, özel ve düzeyli bir konuÅŸma yapmaksa, bu da tamamen sizin elinizde. chat' te bir daha hiç konuÅŸamayacağınız, belki ertesi gün deÄŸiÅŸecek olan nick' lerinden baÅŸka haklarında hiçbir ÅŸey bilmediÄŸiniz insanlarla ordan burdan yapacağınız konuÅŸmaların yanı sıra, yine chat yaparak tanışabileceÄŸiniz ve karşılıklı oturup çay içebileceÄŸiniz dostlarınız da olabilir. iletiÅŸim araçlarının iÅŸlevleri, bizim onları hangi amaçla kullandığımıza göre tanımlanıyor beynimizde. bütün bunları düşünüp dururken, 'sanal' olanla 'gerçek' olanın tanımı da karmakarışık oluyor kafamda. oturup sanal dünya için bi dolu yazı yazıyorum. arkadaÅŸlarım doÄŸum günümü unuturken, icq arkadaÅŸlarım bana doÄŸum günümde çiçek gönderiyor. odamda yalnızlıktan sıkıldığımda, baÅŸka bir odaya, bir chat odasına girerek arkadaÅŸlarımla konuÅŸabiliyorum. kendime yeni bir oda açıp uzun süre hiç konuÅŸmadan beklediÄŸim de oluyor. dört tarafı duvarlarla çevreli bir odadan, bir ekranın içine yayılan kare ÅŸeklindeki bir odaya geçiyorum. arada çok da fark yok gibi. her ÅŸey bi yana, internet ve oradaki insanlarla tanışmak, düşüncelerimi o insanlarla paylaÅŸmak ve onlarla konuÅŸmak beni mutlu ediyor. orada yapılan konuÅŸmalardan ortaya çıkan bir seçki (agora' nın yıl dönümü için hazırlanan seçki; sanal deÄŸil, gerçek bir seçki!), ÅŸu anda tam yanımda, masamın üstünde duruyor. birbirlerini yalnızca yazılarından tanıyan onlarca insan bir araya gelerek çok doÄŸal bir ortamda konuÅŸabiliyor, tartışmalarına devam edebiliyorlar. ben, aynı ÅŸehirde yaÅŸadığım ve daha önce tanışmadığım, belki de hiç tanışamayacağım ama yazılarını okuduÄŸum, yazılarımı okudukları bildiÄŸim 'gerçek' insanlarla yüksel caddesi' ndeki bir çay ocağında konuÅŸmalarımıza devam edebilme fırsatı buluyorum. sevgili editörüm lea' ya bir teklifim var, dalnet ya da microsoft server' dan kapı numarası 6667 olan ve kapısında da "agora" yazan bir oda inÅŸa edelim. odanın kurallarını, onjoin, onpart ve topic' ini yazdıktan sonra, 10 dolar verip bir de kiralık "robot op" alalım. agora' nın yazar ve okurları da diledikleri zaman o odaya gelerek birbirleri ile karşılıklı konuÅŸabilsinler, tanışsınlar. yazılan yazılar tartışılsın, tartışmalardan çıkabilecek yeni yazılar agora' da yayımlansın. belli periyotlarla tekrarlayalım bunu. hep birlikte mutlu mutlu mutlu olalım; hadi uçalım! Ali Hikmet EREN - 15 Aralık 2000, Cuma Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!