AraÅŸtırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 05, 2004 00:00

Åžeker hastasına iÄŸne yerine implant hücreAlmanya’daki Otto von Guericke (AÄ°F) endüstriyel araÅŸtırma birliÄŸi, iÄŸnenin yerini alacak ensülin üreten hücre implantının bir prototipini tanıttı. Diabetes mellitus hastaları kan ÅŸekerini ayarlamak için günde birkaç kez ensülin iÄŸnesi olmak zorundadır. Ä°ÄŸne ihmal edildiÄŸi taktirde, inme, böbrek bozukluÄŸu, sinirlerde hasar ve körlük riski ortaya çıkabiliyor. Ne var ki günde birkaç kez iÄŸne olmak hastalar için zor gelir. AÄ°F, In Vitro Systems & Services ve KEK kuruluÅŸlarının projesini destekliyor. Ä°mplant hücre için genetik deÄŸiÅŸimden geçirilen ve ensülin üretebilen anti-beta hücre dizisi uygun bulunmuÅŸ. Diyabetin kaynağı genelde pankreastaki beta-hücrelerinde meydana gelen hasarlardır. Karın bölgesine aktarılacak hücre, hücrelerin hastanın organizmasına ulaÅŸmasını engelleyerek, bağışıklık sisteminin savunmasından koruyor. Fakat besleyici maddeler ve ensülin hücrenin içine girebiliyor. Bu geçit özelliÄŸi beden dışında yapılan ilk deneylerde birkaç hafta kalıcılığını korumuÅŸ. Bilim adamları ÅŸimdi bu süreyi uzatmaya çalışacaklar. Sivrisineklere karşı tarçın yağı çok etkiliTayvanlı araÅŸtırmacılar özellikle de geceleri rahatsız eden sivrisineklere karşı tarçın yağının bildik sinek ilaçlarından daha iyi etkidiÄŸini buldular. Bilim adamlarının tahminlerine göre hoÅŸ kokulu yaÄŸ yetiÅŸkin sivri sineklere karşı bile etkili. Taipeh Ãœniversitesi’nden Peter Shang ve Tzen Shang’ın Journal of Agricultural and Food Chemistry dergisinde yayımlanan araÅŸtırması sırasında tarçın yapraklarından elde edilen yağın içindeki on bir maddenin, Aedes aegypti sivri sineÄŸinin larvaları üzerindeki etkisi incelenmiÅŸ. Çok etkili olan dört maddeden, tarçın aldehiti en güçlüsü. 24 sivrisinek larvasını öldürmek için 29ppm’lik tarçın aldehit yeterli olmuÅŸ. Oysa bildik sinek ilaçlarıyla aynı etki elde etmek için 50ppm’den daha fazlası gerekiyor. Bilim adamları bundan sonra tarçın yağının diÄŸer böcekler ve diÄŸer sivrisinek türleri üzerindeki etkisini araÅŸtıracaklar. Güzel kokulu yaÄŸ normalde Çin tarçının (Cinnamomum cassia) kabuÄŸundan elde edilmekte. Shang-Tzen Chang ile çalışan ekip benzer bir yağı Cinnamomum osmophloeum aÄŸacının yapraklarından elde etmiÅŸ. AraÅŸtırmacılar yapraktan elde edilen yağın hem daha ekonomik hem de çevreye daha duyarlı olduÄŸunu söylüyorlar. Kas hastalığına karşı yoÄŸun kalorili diyetFarelerle yapılan deneyler sonucunda zengin kalorili bir diyetle ALS (Amiyotrofik Lateral Skleroz) hastası farelerin diÄŸerlerinden %20 oranında daha uzun yaÅŸadıkları saptandı. Sonuç, konuyla ilgili yazısını PNAS dergisinde yayımlayan Jean-Philippe Loeffler’e (Louis-Pasteur Ãœniversitesi) ait. Tedavisi bulunmayan ALS hastalığında merkezi sinir sisteminde kasların çalıştırılmasından sorumlu sinir hücreleri hasar görmekte. Bu ÅŸekilde hareketlerde kısıtlama ve zayıflamayla birlikte tüm kaslar körelir. En ünlü ALS hastası fizikçi Stephen Hawking’tir. Bugüne kadar hastalığı durdurmak veya yavaÅŸlatmak için herhangi bir çözüm üretilemedi. Loeffler, ekibiyle birlikte genetik deÄŸiÅŸime baÄŸlı olarak ALS’ye benzer semptomlar taşıyan farelerin metabolizmasını incelerken, kemirgenlerde ilk semptomlardan önce belli baÅŸlı metabolizma deÄŸiÅŸimleri saptamış. Fareler daha az yaÄŸdokusu depolandığı gibi iskelet kasları için daha fazla enerjiye ihtiyaç duyuyor. AraÅŸtırmacılar yüksek enerji ihtiyacını zengin kalorili bir diyetle telafi ettiklerinde farelerin ömrü %20 oranında yükselmiÅŸ. Ä°nsanlar arasındaki ALS hastalarında da benzer metabolizma deÄŸiÅŸimleri bulunduÄŸundan, uygun beslenme ÅŸeklinin kas hastalığı üzerinde etkili olabileceÄŸi sanılmakta. Atom laboratuvarındaki gizli veriler kayıpAmerika’nın en önemli silah laboratuvarındaki gizli verilerin kayıp olduÄŸu bildirildi. Ä°lk atom bombasının üretildiÄŸi Los Alamos Ulusal Laboratuvarı, haber üzerine gizli proje çalışmalarını durdurdu. Alarm zilleri aslında 7 Temmuz’da çalmıştı. Bir envanter sırasında Los Alamos Ulusal Laboratuvarı’nda iki dosyanın kayıp olduÄŸu ortaya çıkmıştı. Laboratuvarın yöneticisi Pete Nanos, bir basın konferansında iki dosyanın yok olduÄŸunu itiraf ettiyse de kayıp bilgilerin türü hakkında bilgi vermemiÅŸti. Ancak Los Alamos’taki tüm gizli projelerin geçici olarak durdurulması olaÄŸanüstü bir durum sayılmakta. Ayrıca laboratuvar ulusal güvenlik açısından kayıp dosyalar hakkında ayrıntılı bilgi vermekten kaçındı. Yaklaşık 100 kilometrekarelik bir alan üzerine kurulu olan ve 12.000 insanın çalıştığı araÅŸtırma tesisinden bir çalışan dosyaların çalınıp çalınmadığını henüz bilmiyoruz diye konuÅŸtu. Sorunu kontrol altına alana deki gizli malzemelere baÄŸlı çalışmalara ara verileceÄŸini söyleyen Kaliforniya Ãœniversitesi’nden Gerald Parsky, ulusal güvenlik içindeki boÅŸlukların hoÅŸ görülmeyeceÄŸini söylerken, Los Alamos sözcüsü Kevin Roark da 20 kadar çalışana laboratuvar giriÅŸinin engellendiÄŸini bildirdi. Gerçi geçmiÅŸte de benzer envanter hataları ortaya çıkmıştı ama bu sefer güvenlik kurallarının dikkate alınmadığını gösteren kanıtlar söz konusu. Kayıp dosyalar Los Alamos’ta bugüne kadar meydana gelen utanç verici olaylardan sonra bardağı taşıran son damla oldu. GeçtiÄŸimiz ayda da bir nükleer araÅŸtırma bölümüne ait çok sayıda anahtar geçici olarak kaybolmuÅŸtu. Dört yıl önce ise Tayvan kökenli Amerikalı bilim adamı Wen Ho Lee, mahkeme önünde nükleer silahlarla ilgili gizli verileri güvenli olmayan bir bilgisayar üzerine yüklediÄŸini itiraf etmiÅŸti. GeçtiÄŸimiz Nisan ayında ise nükleer enerjiden sorumlu Amerikan Enerji Bakanlığının bir raporu Amerikan silah laboratuvarındaki kötü güvenlik önlemleri için ÅŸiddetli eleÅŸtirilere neden oldu. Bakanlıktaki uzmanlara göre bir terör ekibi birkaç dakika içinde nükleer silah laboratuarına girip bir kilotonluk TNT’yi patlatabilirler ki bu birçok laborvatuarın kente yakın konumu nedeniyle on binlerce insanın ölümüne yol açabilir. Terahertzli kalemle terörist avı Giysi altında saklanan silah ve patlayıcı maddeleri görünür kılan yeni nesil güvenlik tarayıcı sistemleri, terahertz teknolojisiyle üretilecek. Ama ne var ki yolcuların röntgen benzeri görüntülerinin elde edilmesinde yararlanılan terahertz ışınımının pratikte uygulanması pek mümkün görünmüyor. Çünkü yolcuları tarayan güvenlik görevlileri onları sanki çıplakmış gibi görüyorlar. TeraView kuruluÅŸu ÅŸimdi bu sorunu giderecek yeni bir teknik geliÅŸtirdi. Ä°ngiliz firma terahertz ışınlarını farklı bir biçimde kullanmak istiyor. Bir detektör sistemi görüntü üretmek yerine, terahertz dalgalarıyla ışınlanmaları halinde patlayıcı madde veya metal objelerden yansıyan veya soÄŸurulan frekansları tanıyacak. Terahertz dalgaları, mikrodalga ve enfraruj arasındaki elektromanyetik tayf içinde neredeyse hiç araÅŸtırılmamış bir alanı temsil ediyorlar. Kısa terahertz dalgası tepilerinin yansıtılması ve yansımaların kaydedilmesi halinde kiÅŸilerin üzerinde sakladıkları objeleri görmek mümkün. TeraView, dünyanın en büyük röntgen güvenlik tarayıcılarının üreticisi Simiths Detection kuruluÅŸuyla birlikte taşınabilir terahertzli okuyucu kalem geliÅŸtirdi. Sistem ekranda bir görüntü oluÅŸturmak yerine, cisimlerden yansıyan terahertz dalga boylarını saptayacak. Sistemi kullanan kiÅŸi tehlikeli bir maddenin bulunmaması halinde yeÅŸil, şüpheli durumlarda ise sadece kırmızı ışık görecek. Yeni teknolojinin iki yıl için hava alanlarında kullanılması bekleniyor. Plütonyum sanılandan çok daha tehlikeli Son araÅŸtırmalara göre bedenin etkisi altında kaldığı plütonyumla kanser riskinin on misli yüksek olduÄŸu ortaya çıtı. Sonuç, Ä°ngiliz hükümetinin isteÄŸi doÄŸrultusunda gerçekleÅŸtirilen Committee Examing Radiation Risks from Internal Emitters (CERRIE) araÅŸtırmasına ait. Bilim adamları New Scientist dergisinde plütonyuma baÄŸlı en düşük ışın dozunun sanılandan çok daha zararlı olduÄŸuna deÄŸindiler. GeçtiÄŸimiz 60 yıl içinde nükleer silah denemeleri ve atom santralleriyle tonlarca plütonyum açığa çıktı. Avrupalı ve Amerikalı bilim adamları ışını zararsız atlatan bebek hücrelerinin daha sonra hasar görebileceÄŸini söylüyorlar. Kalıtımsal istikrarsızlıkla birlikte komÅŸu hücrelerin de zarar göre olasılığı söz konusu. KuÅŸaktan kuÅŸaÄŸa geçen mutasyonların çoÄŸalabileceÄŸi ve bu fenomenlerin kanser ve diÄŸer zararlı etkileri doÄŸurabileceÄŸinden endiÅŸe edilmekte. CERRÄ°E araÅŸtırmasının sonuçları önümüzdeki aylarda yayımlanacak. Dev sürüngenden Avrupa rekoruÄ°spanya’da Avrupa’nın en büyük dinozor kalıntısı gün ışığına çıkarıldı. 35m uzunluÄŸunda ve 40-50 ton ağırlığında olduÄŸu tahmin edilen sürüngenin kemikleri insan boyunda. Riodeva bölgesindeki çiftçiler birkaç kuÅŸaktan bu yana badem bahçelerindeki iri taÅŸları temizlediklerini sanıyorlardı. Oysa iki paleontologun bölgeye gelip fosil kalıntılarını fark etmeleriyle bir dinozor mezarı bulduklarını anladılar. Ancak 2003 yılında kazıların baÅŸlamasından bu yana araÅŸtırmacılar beklenilenden daha büyük bir sürprizle karşı karşıya kaldılar. Reuters haber ajansından yapılan bir açıklamaya göre orta Ä°spanya’daki Aragon bölgesi Avrupa’nın en büyük dinozor kalıntısını barındırmakta. Ãœst bacak kemik olduÄŸu sanılan bir kemiÄŸin uzunluÄŸu tam 177cm. ‘Çok sayıda kemik bulmak heyecan verici fakat bu kadar büyük bir hayvan bulmak gerçekten de olaÄŸanüstü’ diye konuÅŸtu Alberto Cobos. Bacak, kaburga ve leÄŸen kemiÄŸi dışına, parmak kemikleri hatta kıvrık bir tırnak da bulunmuÅŸ. Tırnak bir insan elinden bile büyük. Otçul sürüngenin kemikleri özellikle de hayvanın ölüsünü yemeye çalışan etçil hayvanların diÅŸleriyle karışmış. Bilim adamları sürüngenin 150 milyon yıl önce yaÅŸadığını tahmin ediyorlar. O tarihlerde derelerin ve ırmakların bulunduÄŸu bir bölgen olan Aragon, gerçek bir dinozor cenneti idi. 35m uzunluÄŸundaki dinozor olasılıkla bilinmeyen bir türe ait. Kemikler Tereul’da yeni açılan ‘Dinopolis’ parkında sergilenecek. Balık hormonu iÅŸitme kaybına umut olduDiÅŸi Porichthys notatus balığı erkek balığın sesini duymamasına raÄŸmen ona itaat ediyor. Yeni keÅŸfedilen bu duyu sayesinde bilim adamları ileride iÅŸitme kaybı yaÅŸayan insanlara yardımcı olabileceklerini sanıyorlar. Porichthys notatus balıkları yaz aylarında Pasifik denizini terk ederek çiftleÅŸmek için Amerika’nın batı sahillerine yüzdüklerinde kayalık kıyılar büyük bir gürültü yeri haline geliyor. Fırlak gözlü ve çeneleri yukarı doÄŸru kıvrık olan balıklar yüzme keseciklerindeki kasları hızla büzüp gevÅŸeterek yüksek frekanslı tonlar elde edebiliyorlar. Burada sorun ÅŸu: DiÅŸi balık normalde bu frekanstaki sesleri duymaz. DiÅŸi balıkların buna raÄŸmen erkek balıkların ne ÅŸekilde isteklerine yanıt vererek yumurtaları yuvaya bıraktıklarını Amerikalı bilim adamları çözdüler. Science dergisindeki yazıda erkek balıkların çiftleÅŸme mevsiminde hormonların artışından yararlandıklarından söz edilmekte. Washington Ãœniversitesi’nden Joseph Sisneros’a göre yüksek steroit hormonu diÄŸer zamanlarda duyulmayan seslerin iÅŸitilmesine izin vermekte. Sinirbilimci Sisneros bu süreçleri ayrıntılı bir ÅŸekilde inceleyebilmek için Cornell Ãœniversitesi’ndeki arkadaÅŸlarıyla kısır diÅŸi balıkları steroit hormonuyla tedavi etmiÅŸ. Balıklar daha önce hiç erkek sesi duymamalarına raÄŸmen reaksiyon göstererek yuvalarına doÄŸru yüzmüşler. Ãœstelik bedenlerindeki yumurtalar hala olgunlaÅŸmamıştı. Böylece omurgalıların iÅŸitme yetisi ilk kez hormonla tedavi edilmiÅŸ oldu. Ä°nsanın içkulağında da steroit reseptörlerinin bulunmasından yola çıkan bilim adamları ileride yüksek frekansları iÅŸitmeyen insanlara da yardımcı olabileceklerini düşünüyorlar. Enjektörden gelen bronzluk Amerikalı bilim adamları bronzlaÅŸmayı hızlandıran bir madde buldular. Melanotan-1 olarak adlandırılan madde, cildin pigmentleÅŸmesinden sorumlu bir hormondan elde edildi. Yeni madde sayesinde hassas ciltlere sahip kiÅŸiler güneÅŸ yanığı ve sonuçlarından daha iyi korunabilecekler. Arizona Ãœniversitesi’nden Robert Dorr, The Archives of Dermatology dergisindeki yazısında ilk klinik deneyler sırasında Melanotan-1’in hiçbir koÅŸulda yan etkiye yol açmadığını söylüyor. AraÅŸtırma sırasında söz konusu madde üç ayrı grupta on gün ila dört hafta arasında denenmiÅŸ. Bilim adamları en çok da Melanotan’ın UV ve güneÅŸ ışını karşısındaki etkisini merak ediyorlardı. Bununla birlikte elde edilen bronzluk ve olası yan etkiler de araÅŸtırılmış. BronzlaÅŸtırıcı madde ilk gruba on gün süreyle düşük dozda, ikinci gruba yarı süre içinde çift doz ve üçüncü gruba dört hafta süreyle büyük dozda verilmiÅŸ. Dermatologlar deneklerin arkalarını, sırtlarını ve enselerini düşük dozda yapay UV-B ışını veya doÄŸal güneÅŸ ışığının etkisinde bırakınca ilk grupta güneÅŸ yanığı belirtisi kontrol grubuna kıyasla %50 daha az ortaya çıkmış. Çift doz alan denekler ise önemli ölçüde bronzlaÅŸmışlar. Üçüncü grubun denekleri ise kontrol grubundakiler kadar bronzlaÅŸabilmek için onlardan yarı yarıya daha az zaman harcamışlar. AraÅŸtırmacılar yeni maddenin bronzlaÅŸtırmayı kolaylaÅŸtırmanın dışında açık tenli kiÅŸilerde koruyucu olabileceÄŸini de düşünüyorlar. Açık tenli kiÅŸilerin ciltlerindeki pigment oranı güneÅŸ ışığından korumak için yeterli deÄŸildir. Işınlar bu yüzden neredeyse engelsiz olarak dokuya sızarak cilt kanseri riskini arttırmakta. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!