Anadolu'dan rock geçti

Güncelleme Tarihi:

Anadoludan rock geçti
Oluşturulma Tarihi: Haziran 27, 1998 00:00

Haberin Devamı

Mavi Sakal adını mutlaka duymuşsunuzdur. Beş yıllık sesizliğin ardından önce Wembley'de Status Quo grubunun davetlisi olarak bir konser verdiler. Üçüncü albümleri 'Kan Kokusu'nda ünlü prodüktörler Pip Williams ve Mikko Karmila'yla çalıştılar. Kayıtları Finlandiya'da yaptılar. Sonra tuttular, Diyarbakır, Malatya, Gaziantep, Adana, Samsun ve Zonguldak'ı da kapsayan bir Anadolu turnesine çıktılar. Ana haber bültenlerinde ‘‘Mavi Sakal Güneydoğu'da rock rüzgarı estirdi’’ başlığıyla ilginç görüntüler ekrana geldi. Diyarbakır'da uçurulan güvercinler, iki delikanlının kollarını kaldırıp, parmaklarını şıklatarak dansetmesi ve grup elemanlarının ‘‘poşi’’li görüntüsü untulmadı. Peki turnede başka neler oldu? Mavi Sakal'ın izlenimleri neydi? Bu soruları muhataplarına sorduk ve kahkahalarla dolu bir söyleşi yaptık. Çünkü kendilerinin de söylediği gibi beraberken eğleniyorlar. Hep gülmedik tabii, söz telif haklarından, müzik endüstrisinin doğru düzgün kuralları olmamasından da açıldı ve suratlar asıldı.

Davulda Murat Tümer, gitarda Kaan Altan, bas gitarda Andy Wand ve vokalde Genç Osman Yavaş'dan oluşan Mavi Sakal, kariyerine 1979 yılında Tarsus Amerikan Lisesi'nde başladı. Tibet Ağırtan'ın solist olduğu dönemde 'Çektir git' adlı şarkılarıyla geniş kitlelerce tanındılar. Şu günlerde sonbahar turnesinden önce, Ege ve Akdeniz sahillerini kapsayan bir turne için karar aşamasındalar. Bir yandan da Amerika ve Finlandiya pazarından gelen teklifleri düşünüyorlar. Kafalarındaki en önemli soru bir zamanların meşhur geyiği ‘‘Türkçe rock olmaz abi’’ye iyi bir yanıt: ‘‘Acaba İngilizce müzik yapabilir miyiz?’’

Konserlerde sizi en çok şaşırtan ne oldu?

KAAN- İlk konserde, Bursa'da seyirci, eski-yeni bütün şarkıları hep bir ağızdan söyledi. Hiç beklemiyorduk bunu.

MURAT- Çünkü bu beş sene sonra verdiğimiz ilk konserdi. Turnenin başında seyirci sayısı çoktu. Sonra sınav haftalarına denk geldi. Biraz azaldı. Konser alanının kapasitesine ve şehirlere göre de değişti seyirci sayısı. Konserler binle 15 bin arasındaydı. Adana'a 7 bin kişi vardı. İzmir 13, Ankara 14 bin. Adana yedi ve Antep beş bin. Malatya 3 bin 500, Diyarbakır bin 500. Aydın bin 500, Muğla bin kişiydi. Toplam yüz binden fazla insana ulaştık. Fakat seyirci çok coşkuluydu abi. Fiyuvvv. Acayip yani. Çok enterasan, insanlar hep bir ağızdan bizim şarkıları söylüyorlar. Hatta Kaan'la sapan alıp plak şirketlerinin camlarını indirelim istedik. Çünkü ya bu heriflerin verdikleri sayılar doğru değil, ya da memlekete toplu vahiy indi, bizim üç kaseti ezberlediler.

Nasıl bir tepkiyle karşılaştıınız gittiğiniz yerlerde?

MURAT- Aydın, gibi çoğu yerde ilk aradığımızda şaşırdılar. ‘‘İyi gelin de burası küçük yerdir’’ dediler. Biz de gidelim istedik çünkü sponsor desteği olmadan bir daha oralara gitmek çok zor.

KAAN- Bir de yağmur faktörü vardı. Pembe Panter gibi başımızın üstünde yağmur bulutu, dolaştık durduk! (Bir dakika kahkaha molası. Bir yandan da herkes yüksek sesle ama aynı anda birbirine birşeyler anlatmaya çalışıyor. Ağzıyla gökgürültüsü sesi çıkaranlar, pembe panter müziği çalanlar...)

MURAT- Sel olduğunda Zonguldak ve Samsun'daydık. Samsun'a uçak inmedi. Ankara'ya indik, oradan özel otobüsle Samsun'a gittik. Saat 20:30'da vardık Samsun'a şakır şakır yağmur yağıyordu. İlk defa bir konsere geç çıktık. 1500 kişi bizi 4-4,5 saat beklemiş. Giresun'dan gelenler falan da var. Donlarına kadar ıslanmış vaziyetteydiler. Yola ilk çıkarken tentemiz yoktu. Bu konserden sonra sonra bir tente yaptırdık.

GENÇ- Diyarbakır'da güneş beynimizi kaynatmıştı, ondan sonra da yağmur tepemizden eksik olmadı.

Köydekiler şarkı istiyor

Peki bu kadar çok yeri gezerken ya seyircisiz kalırsak diye korkmadınız mı?

MURAT- Hiç tereddüt etmedik. 93'te de 35 konserlik bir turne yapmıştık. O zaman da 100-110 bin kişi gelmişti. Türkiye'de bir seyirci potansiyeli olduğunu biliyorduk. Ama bizi şaşırtan herkesin şarkıları bilmesiydi. Anadolu'nun bir yerinden geçiyorsun. Duruyorsun meşhur leblebisinden almak için. Ordan bir çocuk geliyor ve diyor ki: ‘‘Abi, ben burda bilmemne FM'in DJ'yiyim. Köydekiler Günler'i istiyor’’. Biz ‘‘Hadi ya!’’ diyoruz, çünkü Günler 93 albümünde vardı. Bir de albüm çıkarmadığımız beş yıllık süre içinde Türkiye'nin her yerinden bize gelen mektuplar, telefonlar ve özellikle İki Yol'un çıkışından sonraki ilgi nedeniyle hiç seyirci korkumuz olmadı.

KAAN- Turne bitti. Eskişehir'de otobüse bindik, İstanbul'a dönüyoruz, bir baktım herkeste surat beş karış.

Hangi illerden ve olaylardan çok etkilendiniz?

MURAT- İzmir'de 9 Eylül ve Ege üniversitelerinde konser vercektik. 9 Eylül'de biz gitmeden iki hafta önce Ayna konseri sırasında öğrenciler birbirine girmiş. Sağ-sol işte... Bizim konserden üç gün önce rektörlük tüm konserleri iptal etti. Bunu tam olarak duyuramadık da. Biz de boş vakitte Muğla'ya gittik. Ege'ye gittiğimizde kimse gelmez herhalde diye düşündük, çünkü birgün önceki konser iptal olmuş. 13 bin kişi geldi. Ve acayip coşkulu bir kalabalıktı.

MURAT- ODTÜ ve Samsun konseri de çok özeldi benim için. ikisinde de anormal bir yağmur yağıyordu. Mavi Sakal seyircisinin havaya aldırmaması bizi çok mutlu etti.

KAAN- Samsun gerçekten ilginçti. Hem sinirleniyorlar, 'yeter be!' diye bağırıyorlar, bir yandan da bekliyorlar. Ankara konserinden sonra bir kız otobüsün önüne yatmış, çamur içinde. Annem de aşağıda bunu görünce, ‘‘yatma kızım çocuğun olamayacak’’ demiş. Kız da hemen kalkmış anneme sarılıp teşşekkür etmiş. Burda acayip bir çelişki var. Bu kız şimdi rocker ama çocuğun olmayacak denince akan sular duruyor. (Yine kahkaha molası).

Acayip güzel bir tepki

MURAT- Bizi etkileyen seyyar seyyirciler de vardı. Adam Adana'da oturuyor, Antep, Malatya bizi takip ediyor. Aydın'da oturuyor, Muğla ve İzmir'de konsere geliyor. İzmir'de iki kız vardı, Kıbrıs'tan gelmişler. Yıllar sonra hatırlayacağımız, sanırım insanlardan gördüğümüz bu sevgi olacak.

ANDY- Gaziantep'te acayip güzel bir tepki vardı. İlk gerçek konser oldu. Karşılıklı iletişim iyiydi. Ne yaparsak seyirciden tepki alıyorduk. Güvenlik coşku karşısında çok zorlandı.

MURAT- Antep'te güvenlik izdiham nedeniyle imza vermemizi uygun görmedi. Seyirci otobüsü de bulmuş, bizi başka bir araçla kaçırdılar. Bir de klasik müzisyen geyikleri var. Yerel gruplar geliyor konserlere.

Dikkatle seni süzüyorlar. Hemen farkediliyorlar coşkulu kalabalığın içinde. Kendi aralarında konuşup ‘‘Abi bunlar bir b.k değil, biz daha iyiyiz’’ diyorlar.

GENÇ- Ankara'dakiler iyice ileri gidip, playback yaptığımıza hükmetmiş. Mikserin yanına gelip CD player'ı kontrol etmişler. CD çalmadığını görünce de çok şaşırmışlar.

Wembley'den sonra Anadolu'da çalmak nasıl bir duygu?

MURAT- İyi bir duygu. Mesela, Genç'in hayatında ilk sahnesi Wembley'di. Sonra Bursa konseri vardı. Dönüşte bir baktık, Genç otobüsün bir köşesinde ağzı kulaklarında öyle oturuyor. Adam delirdi sandık. ‘‘Nooluyoo’’ dedik. ‘‘Abi çok zevkliymiş ya!’’ dedi.

Bursa, Wembley'den daha mı iyiydi yani?

GENÇ- Yalnız Bursa değil, ben Türkiye turnesinin tamamında daha çok zevk aldım. Wembley'de heyecandan bir şey anlamadım. Turne çok farklıydı, Çünkü bizim insanlarımız. Konserlerin gündüz olması da iyiydi. Benim günahım şarkı söylemek herhalde, takip ışığı hep benim üzerimde oluyor. Işıktan başka birşey göremiyorum. Seyirciyle bağlantım kesiliyor. Tecrübem de yok. Açıkhava'da verdiğimiz konserde afalladım mesela. Gözüme binbir türlü ışık sıkılıyor, yanlardan dumanlar geliyor. ‘‘Bunlar öksürtür mü?’’ diye düşünüyorum. Sürekli içimden ‘‘Aman Allahım, aman Allahım’’ diyorum. Burda şaşırmazsam bir daha hiç şaşırmam dedim.

Seyircimizle buluştuk

MURAT- Şaşırdı ama. Kan kokusuna ikinci dörtlükten girdi. Şarkının yarısı gitti.

GENÇ- Öndekiler bana ‘‘ters girdin ters’’ diyor. Ama çok mütevazılar. Arkadaşlarımmış gibi fısıldıyarak üzüntüyle söylüyorlar bunu. Bir de Eskişehir çok acayipti. Konserden önce bir yağmur yağdı, sonra durdu. İkinci parçadan sonra tekrar başladı. Biz tentenin altına çekildik. Çok dar bir alan, her taraf kablo. Birine basıyorum ayağım kayıyor. Bir yandan dengede durmaya, bir yandan gitar çalıp şarkı söylemeye çalıyorum!

KAAN- Ben de bir şarkıda wah-wah pedalı (Elktro gitarın sesini, ayakla bastıkça vauv, vauv diye deforme eden efekt pedalı) kullanıyordum. Pedala bastıkça pedal kayıyor. Şarkı bitmeden bacaklarım ayrılacak sandım!

Turnede neyi hedeflediniz, ulaştınız mı?

MURAT- İlk hedef seyircimizle buluşmaktı. Buluştuk, çok eğlendik. Bir de her turnenin kaset satışlarına etkisi olduğu söylenir. Yeni geldiğimiz için satışlara ne ölçüde katkı sağladı bilmiyoruz. Sonbahar'da bir turne daha var, bu sefer sponsorsuz koyulacağız yola. Verdiğimiz konserler ikinci turneye seyirci katkısı yapacak kuşkusuz. Çünkü insanlar artık bizim konserlerimizde ne bulacaklarını biliyorlar.

GENÇ- Seyirci konserlerden memunun ayrıldı. Herkes gülümsüyordu.

KAAN- Sadece Mavi Sakal seyircisine değil, tüm rock severlere bir katkımız oldu sanırım. Birçok insan gelip ‘‘sizi dinlemezdik ama çok hoşumuza gitti’’ dedi. ‘‘Rock fazla sevmezdim ama sözleriniz çok güzel’’ diyenler de oldu.

MURAT- Çok iyi bir ses düzeniyle, çok uzun süre provalar yaparak gittik. Özellikle Güneydoğu'da teşekkür ettiler böyle bir ses tesisatıyla gittiğimiz için. Diğer şehirlerde de böyle övgüler geldi. Çünkü genelde rock konserleri geç başlar, birşeyler arızalanır falan.

Anadolu'nun bir yerinden geçiyorsun. Duruyorsun meşhur leblebisinden almak için. Ordan bir çocuk geliyor ve diyor ki: ‘‘Abi, ben burda bilmemne FM'in DJ'yiyim. Köydekiler Günler'i istiyor’’. Biz ‘‘Hadi ya!’’ diyoruz.

Bu turnede bir de yağmur faktörü vardı. Pembe Panter gibi başımızın üstünde yağmur bulutu, dolaştık durduk!

Gaziantep'te acayip güzel bir tepki vardı. İlk gerçek konser oldu. Karşılıklı iletişim iyiydi. Ne yaparsak seyirciden tepki alıyorduk. Güvenlik coşku karşısında çok zorlandı.

Yalnız Bursa değil, Türkiye turnesinin tamamında daha çok zevk aldım. Wembley'de heyecandan bir şey anlamadım. Turne çok farklıydı, Çünkü bizim insanlarımız.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!