Amerikalı albayı bu tepede soyduk

Güncelleme Tarihi:

Amerikalı albayı bu tepede soyduk
Oluşturulma Tarihi: Ocak 03, 2006 00:00

ALBAY MARTIN Siz ne hakla Amerika Birleşik Devletleri’nin işgali altındaki bir toprağa girersiniz.ALBAY AZİZ Biz burada sınırlarımızı koruyoruz. Eğer işgal etmiş olsaydık bizi Bağdat’ta bulurdunuz.

ALBAY Aziz Ergen, 19 Mayıs 2004 gecesi Kuzey Irak sınırındaki Kokpitepe’de Amerikalı Albay Martin Rollinson’un silahını nasıl alıp şarjörünü boşalttığını Hürriyet’e anlattı. Albay Ergen, 19 Mayıs 2004 tarihinde yaşanan tarihi olayı şöyle aktardı: "Irak sınırında yer alan Uludere-Gülyazı Bölgesi’nde bulunan Gülyazı Taktik Jandarma Alay Komutanı olarak görev yapıyordum. Mayıs ayından itibaren yaz tertiplenmesine çıkmamız nedeniyle alayımın bazı birlikleri, Irak’ın 3-4 kilometre içerisinde bazı tepeleri tutuyordu. Bunun nedeni, geçmiş yıllarda terör örgütünün sınır
/images/100/0x0/55eb40bef018fbb8f8b53031
karakollarımıza yapmış olduğu baskınlardı. Burada verilen şehitler ve birçok vatandaşımızın öldürülmesi nedeniyle sınır bu şekilde korunuyordu. Ayrıca sınırımızın 4-5 kilometre güneyinde yani Irak topraklarında PKK’nın yerleşmiş olduğu Nazdür, Sülü, Yekmala, Keşan, Haftanin kampları bulunuyordu. Bu kamplarda dönem dönem Kandil Dağı’ndan gelip kalan, eğitim yapan, oradan da ülkemize sızan 300-400 civarında PKK militanı bulunuyordu.

19 MAYIS 2004

19 Mayıs 2004 günü Şırnak-Uludere-Andaç köyü yakınında Irak toprağında bulunan Kokpitepe’deki birliklerimde görevli üsteğmenim tarafından, Kuzey Irak’ın içerisinden kendilerine doğru 10-15 aracın geldiği, saat 16.30 civarında telsizle bildirildi. Ben de kendisinden olayı takip etmelerini, gelişmelerden bilgi vermelerini istedim. Yaklaşık yarım saat sonra söz konusu araçlarda üzerinde Amerikan üniforması bulunan bazı askerler ile Peşmerge kıyafetli, ellerinde uzun namlulu silahlar bulunan toplam 20-25 kişilik bir grup olduğunu bildirdi. Bunun üzerine, ben durumu bağlı bulunduğum Şırnak Tümen Komutanlığı’ndaki üst düzeydeki komutanımıza telefonla bildirdim ve bu konuda emirlerini aldım. Yanıma üst düzey bir subayı alarak komutanımın emri doğrultusunda Kokpitepe’ye doğru araçla yola çıktım. Gideceğimiz mesafe dağlık ve yollar bozuk olduğu için araçla yaklaşık 45 dakika sürüyor.

GEREKENİ YAPIN

Yolda, telsizden Kokpitepe’de bulunan birlik komutanımıza "Gelen kişilerin yanlarına yaklaştırılmaması, sorumluluk sahasının dışında tutulması ve geri gitmelerinin sağlanması" talimatını verdim. Ben Kokpitepe’ye yetişinceye kadar, zorla yaklaşma girişiminde bulunmaları halinde, "silah kullanmaları" emrini verdim. Gerekli emirleri yol boyunda verirken, bu arada gelişmeleri anında telsizden öğreniyordum. Andaç köyü ile Kokpitepe yol ayrımına geldiğimizde, beni beklemekte olan zırhlı bir araca bindik. Zırhlı aracımızın önünde, mayına karşı bir traktör emniyet amacıyla gidiyordu.

Saat 18.00’e doğru Kokpitepe’ye ulaştım ve komutayı aldım.

BEN ROLLINSON

Yaklaşmayın ikazlarımıza rağmen ısrarla geliyorlardı. Aniden bize doğru gür bir ses yükseldi: "Ben Amerika Birleşik Devletleri’nden Albay Martin Rollinson. Siz ne hakla Amerika Birleşik Devletleri’nin işgal ettiği bir toprağa girersiniz?" Bu sözler üzerine, megafondan cevap verdim: "Türkiye Cumhuriyeti’nin Albayı Aziz Ergen’im. Biz, kimsenin toprağını işgal etmedik. Sadece sınırlarımızı korumak maksadıyla bu tepede bulunuyoruz. Eğer işgal etmiş olsaydık bizi Bağdat’ta bulurdunuz."

PUSU ATTIRDIM

Albay ’Gelmeyin’ ikazımı yine dinlemedi. Ben de bunun üzerine farklı bir harekat tarzı seçerek (B) planını yürürlüğe koydum ve megafonla şunları söyledim:

- Yanımıza gelmek istiyorsanız, siz ve yanınıza alacağınız 2-3 kişilik grupla geleceksiniz.

ABD’li albay da bunu kabul etti ve yanında 5 Iraklı sınır polisi ile birlikte Kokpitepe’ye doğru yürümeye başladı. Kendilerine "üzerinizde silah var mı?" diye sorduğumda "olmadığını" söylediler. Albay ve 5 Iraklı polis pusu timlerimizin önüne geldiğinde, pusu timleri derhal üzerlerine atlayarak 5 Iraklı polis ve albayı yakaladılar. Yakalandıklarında Iraklı polislerin üzerinde 5 adet Kalaşnikof çıktı. Termal kameraya görünmemek için silahlarını omuzlarının arkasına gizlemişlerdi. Bunların silahlarını alırken bir boğuşma oldu, ancak kısa sürede pusu timleri, polisleri etkisiz hale getirdi ve silahlarını aldık. ABD’li albayın da belinde bulunan tabancasını almalarını, şarjörünü çıkarmalarını emrettim. Albayın üzerinde bulunan uydu telefonuna da el koyduk.

Titriyordu

Amerikalı albayı getirdiklerinde, Iraklı polisler elleri arkadan bağlanmış, albay ise silahı belinden alınmış, üzerinde çelik yelek ve çelik başlığı duruyordu. Elbiselerinin içinde harhangi bir şey olabilir diye albay ve 5 Iraklı polisi soymalarını istedim. İtiraz etmeden soyundular. Iraklı polisleri ayrı bir yere götürttüm. Diz çöktürüp beklettirdim. Bu sırada Albay Martin de çıplak oluşu, havanın durumu ve korkudan tir tir titriyordu.

Komutanım izin verin vuralım
/images/100/0x0/55eb40bef018fbb8f8b53033


O geceden sıcağı sıcağına bir diyalog:

TÜRK ALBAY Bulunduğum yere kesinlikle gelemezsiniz. Burası birliklerimizin üs bölgesi. Derhal geri dönün. Biz dost ve müttefik ülkenin askerleriyiz. Kesinlikle bulunduğumuz yere gelmeyin, gelirseniz bunun sonucuna katlanırsınız.


ABD’Lİ ALBAY Olsun, ben her şeye razıyım.

Bunun üzerine, durumu üst komutanlarıma rapor ettim. Aldığım talimatta, gelen grubun mutlaka geri gönderilmesi istendi. Ben de megafona geçip Amerikalı albaya şunları söyledim:

Sizi son kez uyarıyorum. Bölgemiz mayınlı bölge. Meydana gelebilecek herhangi bir zayiatta sorumluluk kabul etmiyorum. Bunun sonucuna da katlanacaksınız.

Albay, bunun üzerine:

Olsun, sonucuna katlanıyorum.

Onlar da belli bir noktada duruyorlardı. Aramızdaki mesafe 300-350 metre civarındaydı. Köy korucuları ısrarla, "Komutanım, müsade edin bunları vuralım" diyordu. Ben de "Onlar ateş açmadan kesinlikle biz ateş açmayacağız" emrini sık sık yineliyordum. Albaya son kez bir uyarıda daha bulundum:

Derhal geri dönün. Dönmezseniz meydana gelebilecek olayda sonucuna katlanırsınız.

PKK’lılarla geldiniz size hiç yakışıyor mu

Emekli Albay Aziz Ergen’in anlatımıyla o günden ayrıntılar:

Albayı kolundan tutarak yüksek bir kayanın başına götürüp, ülkemin topraklarına doğru çevirip sordum:

"Albay Martin, niçin ısrarla buraya geldin? Şu karşıda gördüğün yanan ışıklar benim ülkemin köylerinin, karakollarının ışığı. Biz bu köyleri ve karakolları beklemek için bu tepelere çıkıyoruz. Ne hakla emirlere uymayıp buraya zorla gelmek istedin?"

Albay Martin de bana şunları söyledi:

"Albay Ergen, ben bugün Irak’ın Batufa Şehri’ne gittim. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak topraklarını işgal ettiği söylendi. Ben de ’olmaz böyle şey, Irak bizim kontrolümüzde. Türk Silahlı Kuvvetleri giremez buraya’ dedim. Onlar da bana ’gelin yerinde gösterelim’ dediler. O yüzden gelmek zorunda kaldım."

Bunun üzerine Albaya "Siz buraya gelirken PKK’nın Nazdür Kampı’nın içinden geçtiniz. Sizinle birlikte gelen bazı PKK elemanları da geride pusuda bekliyor. Bu dost ve müttefik ülke subayına yakışır mı? Ben sizin dostluğunuzdan şüphe ediyorum" dedim. (Amerikan üniformalı askerler ile peşmergeler araçlarıyla belli bir yere kadar gelebilmiş PKK’lıların bulunduğu Nazdür Kampı üzerinden geçtikleri için, yanlarına da 25-30 kişilik bir PKK grubu almışlardı. Yani gelen grup bir anda 20-25 kişiden 55-60 kişiye çıkmıştı.)

Komutan ise "Yok. Albay Ergen, biz gelirken kimseyi görmedik" diye inatla, gözlerimizle gördüklerimizi bile inkar etti.
Albaya "Bizim Irak’ı işgal etmediğimizi anladınız mı? Art niyetimin olmadığını anladınız mı Albay Martin Rollinson?" diye sordum. Bana "Anladım Albay Ergen" dedi.
/images/100/0x0/55eb40bef018fbb8f8b53035


ÖLENLERE ACIYORUZ

Irak’ta ölen Amerikan askerlerine dost ve müttefik ülkenin askerleri olduğu için acıdığımızı söyledim. O da "Haklısınız" dedi. Bu esnada durumu üst makamlarımıza bildirdim, albay ve 5 Iraklının elimizde olduğunu, silahlarını da aldığımızı söyledim. Saat yaklaşık 22.00-22.30 civarıydı. Üst makamlarımdan aldığım talimat gereği Albay Martin Rollinson ve beraberinde 5 Iraklı polisi, silahlarını ve diğer malzemelerini vererek kontrolümüzde belli bir yere bıraktırdım. Gelen grupla birleşip gittiler.

’Beyaz Enerji’yi başlatan komutan

1960 yılında Elazığ’da doğan Aziz Ergen, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda bazı bürokratlarla eski bakanın da adlarının karıştığı rüşvet ve yolsuzluk olaylarını içeren ünlü "Beyaz Enerji Operasyonu"nu başlatan komutan olarak da tanınıyor. saygi ozturk
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!