Güncelleme Tarihi:
Baykal'ın politik yaşamı, 35 yıl önce CHP'nin yenilgisinin nedenlerini araştırdığı bir raporu kaleme almasıyla başladı. O raporla İnönü ve Ecevit'in dikkatini çekti. ‘‘Hizipçilik’’ siyasi literatüre onun adıyla girdi. Ve 1999'da, CHP'nin son başarısızlığı, onun da siyasi yaşamına mal oldu.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin uğradığı seçim yenilgisinin ardından yarım ömürlük siyasi mücadelesine son noktayı koydu.
Baykal'ın partisinin baraja takılmasını gerekçe göstererek dün aldığı bu karar, Türk siyasi yaşamından, pes etmeyi bilmez savaşçılığıyla tanınan önemli bir aktörün kaymasına neden oldu. 61 yaşındaki Baykal'ın biyografisi, müthiş bir mücadele öyküsü.
BİR RAPOR YAZDI HAYATI DEĞİŞTİ
Bu öykünün miladı ise CHP'nin, ‘ortanın solu’ sloganıyla girip yenik çıktığı 1965 seçimlerinin hemen sonrasına dayanıyor. O tarihte, SBF'de çiçeği burnunda bir asistan olan Baykal, seçim sonuçlarını değerlendirdiği raporuyla, İnönü ve Ecevit'in önce dikkatini, sonra da takdirini kazandı.
Baykal bu raporunda, CHP adına üzülecek değil, tam tersine çok sağlıklı bir bir seçmen yapısı değişikliği geçirmesi nedeniyle sevinilecek bir sonuç çıkararak şu saptamada bulunuyordu:
‘‘Parti büyük oy kaybına uğramıştı, ama, tabanda gelecek için umut veren müthiş bir değişim süreci başlamıştı. CHP, ilerici süreçlerce desteklenmeye başlanmıştı.’’
Yine Baykal'ın biyografisi aynı zamanda, perde arkasında lider olma isteğinden kaynaklanan müthiş bir parti için mücadelenin de tarihi.
Bu konudaki ilk mücadelesi, kendisini siyasete sokan Ecevit'e karşı oldu. 12 Eylül yönetiminin kapısına kilit vurduğu tarihe kadar, CHP'de, Ecevit'e karşı yürütülen parti içi iktidar savaşının en önemli aktörleri arasında yer aldı.
Hatta, bu tavrı, siyaset terminolojisine ‘‘Baykal hizbi’’ diye bir kavram da kazandırdı. Baykal'ın bu özelliği ansiklopedilere bile geçti. Büyük Larousse Ansiklopedisi'nde hizip sözcüğü açıklanırken, ‘‘Baykal hizbi’’ örneğine yer verildi.
Ancak, Ecevit'le olan bu hesabı sonuçlanmadan, 12 Eylül'le birlikte kesintiye uğradı. Siyaset yasağı getirilen Baykal, bir süre de Ankara ve Zincirbozan'da zorunlu ikamete tabii tutuldu.
ÜÇ KEZ YENİLDİ, YILMADI
Sonra, Baykal'ın parti içi mücadelesi, siyasi yasağının kalkmasının ardından yeniden başladı. SHP içindeki İnönü'ye karşı parti içi muhalefetin liderliğini üstlendi. Kendisini örgüt içinde en güçlü hissettiği ve Genel Sekreterlik görevini yürüttüğü sırada İnönü tarafından zamansız bir liderlik yarışına çekildi.
Sonuçta da, İnönü'ye karşı üç kez genel başkan adayı olarak girdiği kurultaylardan yenilgiyle çıktı. SHP içinde grubuyla birlikte kalmasının zorlaştığı günlerde, CHP'nin yeniden açılma kararı kendisi için kurtarıcı oldu. CHP'nin açılmasıyla, siyasi yaşamının en önemli hedeflerinden olan genel başkanlık koltuğuna oturma fırsatını yakaladı.
25 YIL SONRA LİDER OLDU
Baykal, 9 Eylül 1992'de toplanan CHP kurultayında genel başkan seçildi. Böylece, yaklaşık 25 yıllık mücadelesi sonuç vermiş oldu. Ancak, bunun hemen ardından CHP, SHP ile birleşme kararı alınınca, Baykal açısından yeni bir mücadele döneminin de perdesi aralandı.
Baykal, Şubat 1995'de Hikmet Çetin'e bıraktığı CHP Genel Başkanlığı görevini, 6 ay sonraki birleşme kurultayında geri aldı. Geri alırken de, kapatılan SHP'nin Genel Başkanı Murat Karayalçın'a karşı mücadele verdi.
Liderlik koltuğuna bu kez rakipsiz oturan Baykal, yüzünü parti içi muhalefetten, partiler arası muhalefete çevirdi. DYP-SHP hükümetinin yıpranmışlığından yakınan Baykal, önceki günkü seçimlerin kendisi gibi en önemli mağduru olan dönemin Başbakanı Tansu Çiller'i seçime gitmeye zorladı.
18 NİSAN SEÇİMİNİ DE KENDİ İSTEDİ
Genel Başkanlıktaki ilk yenilgisini de, Aralık 1995'deki bu seçimlerde aldı. Yılların güçlü iktidar ve anamuhalefet partisi CHP, SHP ile birleşmeye rağmen barajı güçlükle aşabildi.
Bu sürecin ardından, parti içinde bazı muhalif kıpırtılar olsa da, liderliğini rakipsiz olarak,
18 Nisan seçimlerine kadar sürdürmeyi bildi.
Ancak, ANASOL-D hükümetini 9 ay önceden erken seçim kararı almaya zorlayan Baykal, bir anlamda kendisini siyaset sahnesinden silen süreci de başlatmış oldu. Baykal, kendi ısrarıyla gidilen bu seçimlerde, baraja takılınca, 35 yıllık aktif siyaset yaşamına nokta koymak zorunda kaldı.
Baykal, bu son mücadelesini yine, kendisini siyasete sokan Ecevit'e karşı verdi, ancak bu tarihi finali de kaybetti.
Burada kaybeden sadece Baykal olmadı. Baykal'la birlikte, 1923'te Atatürk'ün kurduğu ve darbe dönemleri hariç her zaman Meclis'te temsil edilen CHP de, ilk kez sandıkta kalmış oldu.
O TİPİK BİR YENGEÇ
Baykal, son seçim yenilgisinin ardından genel başkanlıktan ayrıldığını açıkladı. Ancak bu tabii ki, Baykal'ın politikaya tümüyle veda ettiği anlamını taşımıyor.
Herşeyden önce, yaşam öyküsündeki en belirgin özelliklerden biri olan mücadeleciliği, herşeyi bırakıp gitmesine engel olur.
Zaten, tipik bir yengeç olan Baykal'ın burç özellikleri de bu yönde önemli işaretler veriyor.
Genelde duygusallığın öne çıktığı bu burcun en önemli özellikleri arasında, ‘‘tuttuğunu koparmak, engin bir hayalgücü, cinfikirlilik ve beceriklilik, aşırı heyecan, biraz alınganlık, ama övgüye dayanamamazlık’’ bulunuyor.
Kendisini yakından tanıyanlar da, bu çekilmenin ardından Baykal'ın, 12 Eylül'den sonraki zorunlu tatil döneminde olduğu gibi köşesine çekilip, asıl mesleği olan avukatlığa döneceğine hiç ama hiç ihtimal vermiyor.
İSTİFA, İLERİYE DÖNÜK BİR TAKTİK
Yakın dostları, O'nun bir başka özelliğine daha, o ünlü ‘‘G’’ gününe dikkat çekiyorlar:
‘‘Baykal'ın içinde, iyi çalışan ve ‘G' gününe kurulu bir saat var. Kafasının içinde de düzgün bir ‘T' cetveli. Bir numara olması için, o ‘T' cetvelinin uzun bölümünde mesafeler almayı ve içinde çalışan saatin gününü doldurmasını bekleyecektir. ‘T' cetveline ve içindeki saate uymayan konumlarda, bir numara olmayı değil, çekilip sorumluluğu paylaşmamayı yeğledi. Ve sağlam adımlarla bu güne geldi.’’
Bu yakın dostları, Baykal'ın son çekilme kararıyla ilgili olarak da bu noktaya işaret ediyorlar. Yani, yakın dostlarına göre Baykal, cetvel-saat uyumsuzluğu nedeniyle çekildi. Ancak bu, herşeyin bittiği duygusu içinde topyekün bir çekiliş değil, sadece, cetvel-saat uyumunun yeniden oluşacağı yeni ‘G' gününü beklemek için atılmış bir geri adım...
Baykal'la ilgili satırbaşı notlar
SBF'deki hocalığından ötürü herkes onu ‘‘Mülkiyeli’’ bilir. Ancak O, SBF değil, Hukuk Fakültesi mezunudur.
Galatasaray'lıdır.
Yengeç burcundandır.
İdeal bir politikacı tipi yok. Ancak, Kissinger'in gerçekçiliğini, Willy Brandt'ın teşhis koymadaki ustalığını ve Olof Palme'nin enternasyonalist yaklaşımını takdir eder.
Hergün düzenli olarak spor yapar. Duş alırken ise defne sabunu kullanır.
Favori yemekleri, kurufasulye, türlü, Antalya piyazı (tahinle ve Toroslar'ın 1500 metre rakımında yetişen özel fasulye ile yapılıyor), pudra şekerli yoğurt, sahanda yumurta ve işkembe çorbasıdır.
Evli, iki çocuk, üç torun sahibidir.