Akılcı milliyetçilik iyidir

Güncelleme Tarihi:

Akılcı milliyetçilik iyidir
Oluşturulma Tarihi: Şubat 22, 2000 00:00

Haberin Devamı

Ünlü yazar Orhan Pamuk Diyarbakır izlenimlerini Hürriyet'e anlattı

GÜNEYDOĞU'da yaşanan normalleşme sürecine edebiyatın uzlaştırıcı etkisiyle katkıda bulunmak isteyen yazar Orhan Pamuk, 9 yıl aradan sonra gittiği Diyarbakır'da edindiği izlenimlerini Hürriyet'e anlattı.

Bir kitapevi ve Belediye'nin imza günleri daveti üzerine büyük bir heyecanla gittiği Diyarbakır'da gördüğü çoşkulu ilgi, romancı Pamuk'u mutlu çocukluk günlerine götürdü.

‘‘Diyarbakır'a gittikten sonra çok mutlu oldum. Bir anlamda çocukluğumda gibi hissettim kendimi. Diyarbakır sokaklarında girdiğim çıktığım lokantalarda, dükkanlarda konuştuğum insanlar bana çok sıcak ilgiyle, dayanışma içinde baktı. Bu benim çok hoşuma gitti. Yüzlerce insan beni sokakta durdurup resim çektirdi.’’

İlk saatlerin bu heyecanı Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Feridun Çelik'in gözaltına alındığı haberinin duyulması üzerine yerini gerilimli bir ortama bıraktı. Pamuk'un söyleşisinin iptalini gündeme getirenler oldu.

Pamuk, hemen bitişikteki Belediye binası önünde oluşan gergin ortama rağmen, salonu dolduran kalabalıkla 2,5 saat süren edebiyat söyleşisini yaptı.

Pamuk, söyleşisine başlamadan önce de Feridun Çelik'in gözaltına alınmasına ilişkin görüşlerini şöyle dile getirdi:

‘‘Belediye Başkanı'nın gözaltına alınması Türkiye'nin uzun vadeli çıkarları açısından çok yanlış bir şeydir. Sağcısından solcusuna ülke halinde Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne aday olmasına hepimiz sevindik. Bayram gibi kutladık. Bu süreç konusunda titizlendik. Kararlı olduğumuzu gösterdik. Kürt sorununa barışçı çözüm bulmak da bu süreçte önemli bir ayrıntıdır. Diyarbakır Belediye Başkanı gibi halkın oyuyla gelmiş birinin, hangi gerekçelerle bilemiyorum ama, gözaltına alınmasını bu ülkede yaşayan herkesin ve Türkiye'nin uzun vadeli çıkarlarına aykırı buluyorum.’’

ORTAK PAYDA

Pamuk bu sözlerinden sonra ortamı yumuşatmak için yaptığı edebiyat söyleşisinde anlattığı kimlik sorununa ilişkin görüşlerini Hürriyet'e şöyle özetledi:

‘‘1970'lerde benim gençlik yıllarımda solcular arasında milliyetçilik tartışılmaz bir şekilde 'kötü bir şey'di. Ben de bu görüşe biraz katılırdım. Ama şimdi benim görüşlerim değişti. Şimdi bir çeşit milliyetçiliğin iyi olabileceğini düşünüyorum. Eleştirel, mantıklı bir milliyetçiliğin bizi bazı kötülüklerden, tehlikelerden kurtarabileceğini düşünüyorum. Bunun Türkçe'de mücadelesini de verdim. Frençke, Amerikanca kelimelerle Türkçe'nin tahrip olmasına karşıyım. Ama bu hissettiğim duygu da aslında milliyetçi bir tepkidir. Çocukluğumda sahip olduğum, annemden babannemden duyduğum dilin, hem Türkiye'de kitaplar yazdığım için hem de kitaplarımın sonraki kuşaklara kalmasını, Türkçe'nin Amerikanca sözcüklerle bozulmamasını istediğim için verdim bu mücadeleyi. Bu kötü bir milliyetçilik değildir. Ben bu bağlamda Türk milliyetçisiyimdir. Aynı şekilde Kürtler'in de kendi dilleri konusunda titizlenmelerini, ona sahip olmalarını isterim. Aynı şekilde Kürtler'in de annelerinden babalarından işittikleri, kendi dillerini sahiplenmelerini çok iyi anlıyorum. Ama bu çok problemli bir şeydir. Çünkü bu akılcı bir şey olmalıdır. Kendi yerel özelliklerimize bağlı olmak, biraz annemizi sevmek gibidir. Annemize düşkünlüğümüz ilk anda herkesin anlayacağı bir şeydir. Ama bir noktadan sonra çok yerel bir şey olarak kalır. Benim Türk milliyetçisi olma hakkım kadar Diyarbakır'da beni dinleyen insanların da Kürt milliyetçisi olma hakkı elbette vardır. Ama hepimizin daha ortak bir eşitlikçi, özgürleştirici ve mantıklı paydada buluşma durumumuz da var.’’

Benim Türk milliyetçisi olma hakkım kadar Diyarbakır'da beni dinleyen insanların da Kürt milliyetçisi olma hakkı elbette vardır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!