Aile bitecek din patlayacak

Güncelleme Tarihi:

Aile bitecek din patlayacak
Oluşturulma Tarihi: Nisan 08, 2001 00:00



Zeynep Güven / New York
Haberin Devamı

İtalyan asıllı Amerikalı Gerald Celente, tam 21 yıldır bugünü analiz edip gelecek tahminleri yapıyor. 1980 yılında Trend Research Institute-Trend Araştırmaları Enstitüsü'nü kuran Celente, Coca Cola'dan Walt Disney'e, Volkswagen'dan Pfizer'e birçok ünlü şirkete geleceğin trendleriyle ilgili danışmanlık yapıyor. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından new age akımına, iş yaşamında spor giyim trendinden sivil toplum örgütlerindeki patlamaya birçok konuda isabetli öngörülerde bulunan Celente ile Türkiye'deki krizi ve dünyanın geleceğini konuştuk.

Trend kavramının tarifini en yetkili ağızdan öğrenebilir miyiz?

- Trend, geçici heveslerden ya da modadan farklı. Bir şarkı bir anda moda olabilir. Bunu önceden tahmin edemezsiniz. Ama trendin sosyal, ekonomik ve politik kökleri vardır. Trendler tahmin edilebilir. Gelecekte ne olacağını bilemeyiz, ama silüetini görebiliriz. Çünkü bugün siz oturmuş benimle röportaj yapıyorsanız, bunu geçmişte verdiğiniz kararlara borçlusunuz. Aynı şey toplum için de geçerli. Yarını bugün belirliyor.

Nasıl alıyorsunuz trendlerin kokusunu?

- Trendleri öngörmenin önündeki en büyük engellerden biri ideolojiler. Ben ideolojilerimden kurtuldum. İnsanlar olayların nasıl gelişmesini istiyorlarsa, öyle yorumluyorlar. Filistin-İsrail çatışmasına bakın. Arapların tarafında da olabilirsiniz, İsraillilerin de. Ama sizin görüşünüz orada olacakların sonucunu değiştirmez.

Bu işin okulu olmadığına göre nasıl trend avcısı olunur?

- Bir kere çok okumak lazım. Ülkede ve dünyada olanları yakından izlemeniz lazım. Ama sezgiler de önemli. Böylelikle bir süre sonra olayların gerçek yüzüyle görünen yüzünü ayırdedebiliyorsunuz.

ÊSiz bu işe nasıl başladınız?

- 1970'lerin sonlarıydı. Jimmy Carter Amerikan Başkanı'ydı. İran'daki çatışmalar yeni başlamıştı. İran'ı izlemeye başlayınca Şah'ın çok insanın tepkisini çektiğini farkettim. İran gizli polis teşkilatını Hitler'in SS'lerine benzettim. Gazeteler Şah'ın ne kadar iyi, Şah karşıtlarının ne kadar kötü olduklarını yazıyordu. Jimmy Carter ve karısı bir yılbaşını İran'da Şah ve Şahbanu ile geçirdiler. Carter bu geziden döndüğünde, ‘Ortadoğu'nun en istikrarlı ülkesinden geliyorum’ dedi. O zaman bunun büyük bir yalan olduğunu anladım. Çünkü hiçbir politik dinim yok. İdeolojim yok.

Hiç mi olmadı?

- Çok eskiden vardı. Ama zaman içinde törpülendi. Tabii ki bir inanç sistemim var. Mesela ikiyüzlülüğe karşıyım, herkes eşit olsa ne güzel olur diye düşünürüm. Ama dünyayı değiştirmeye de çalışmam. Neyse, İran'daki bu durumu görünce Amerikalı bir kapitalist olarak bu işten nasıl para kazanabilirim diye düşündüm. Petrole ve altına yatırım yaptım. İyi de para kazandım. Sonra 1980'de Trend Araştırmaları Enstitüsü'nü kurdum.

Türkiye'deki krizden haberiniz olduğunu söylediniz. Bu krizi öngörmüş müydünüz?

- Spesifik olarak Türkiye'de olacağını söylememiştim, ama dünyanın genel olarak bir ekonomik çöküntü içine gireceğini söyledik. Ama bunun ilk nerede olacağını bilmiyorduk. Türkiye ile ilgili olarak hep şunu söyledik. Türkiye hiçbir zaman Avrupa Birliği'ne giremeyecek.

Ne diyorsunuz Mister Celente, Türkiye'ye bir darbe daha vurdunuz!

- Hiçbir zaman demek yanlış olur tabii. Çok az bir ihtimal diyelim. Çünkü dünya son on yılda tarihinin en parlak ekonomik dönemini yaşadı. Türkiye bunu en iyi zamanda yapamadıysa bundan sonra biraz zor yapar. Çünkü ekonomi bütün dünyada küçülme eğiliminde. Ayrıca Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesini engelleyen çözülmemiş bir sürü sorunu var.

İnsan hakları ihlalleri gibi mi?

-Hayır hayır. İnsan hakları ikiyüzlülüğün ta kendisi. İnsan haklarından söz eden ülkelerin kendilerinin bir sürü ayıbı var.

Peki çözülemeyen sorunlar neler?

- Batı ile rekabet edecek altyapısı yok Türkiye'nin. Teknolojik ve finansal açıdan Avrupa kadar gelişmiş değil. Bir de göç meselesi var. Bu arada göçmenlik önümüzdeki yılların en büyük sorunu olacak. Avrupa'dan Amerika'ya bütün gelişmiş ülkelerin belası olacak göçmenlik.

Türkiye'deki kriz dışarıdan nasıl görünüyor?

- Türkiye'deki yaşam kalitesi daha da düşecek. Kriz daha da derinleşecek. Ama dediğim gibi bu yalnızca Türkiye'nin değil dünyanın sorunu. Dünya ekonomisi küçülme eğiliminde. Dünya Bankası verilerine göre dünya işçilerinin yarısı günde iki doların altında bir ücretle çalışıyor. Muazzam bir üretim fazlası var, ama insanlarda bunu alacak para yok. Bir de ekonomik sistemlerin mükemmel olabileceği gibi çocukca bir inanış var. Ekonominin kaderi bir çıkıp bir inmektir. Aynı hayat gibi.

Türkiye'deki siyasi iklim hakkında ne düşünüyorsunuz? Demokrasi, yolsuzluklar, istikrar...

- Türkiye siyasi olarak ne zaman istikrarlı bir ülke oldu ki? Ayrıca bana yolsuzluğun olmadığı ülke söyleyin. Her yerde politikacılar ülkeyi soyarlar.

Her alandaki trendleri araştırıyorsunuz. En sevdiğiniz alanlar hangileri?

- Genel olarak işimi seviyorum. Ama şu aralar beni eğlendirdiğini söyleyemeyeceğim. Çünkü aydınlık bir çağ yaşamıyoruz. Aslında hálá endüstri çağını yaşıyoruz. Ve endüstri çağında yaşayan her türlü güzelliğin para için yokedilmesi mubahtır. Hayattan aldığım zevk işimden değil, dans etmekten, güzel yemek yemekten geliyor.

Trendlerin dışında kalma insana ne kaybettirir?

- Eğer iş dünyasının içindeyseniz para kaybettirir. Para pulla işiniz yoksa hiçbir şey kaybettirmez.

Geleceğin meslekleri, yatırım alanları neler olacak?

- Sağlıkla ilgili herşey prim yapacak ve para kazandıracak. 21. yüzyılın en önemli meslekleri sağlıkla ilgili olacak. Doktorluktan hastabakıcılığa, sağlık sigortacılığına kadar. Yalnızca fiziksel sağlık da değil, ruh sağlığı da öyle. Çünkü aile yapısı artık eskisi gibi değil. İnsanlar yaşlandığında onlara bakacak kimse bulunmuyor. Teknolojik gelişmeler süreceği için, ona bağlı meslekler de gözde olacak tabii.

Yeni aile kavramından sözediyorsunuz. Nasıl bir şey bu?

- İnsanlar göçebe olarak yaşarken, avcılık ve toplayıcılıkla uğraşırken, belli bir aile düzeni vardı. Sonra toprağa bağlı yaşam başladı ve klasik aile şekillendi. Şimdi küreselleşme süreciyle yine bir çeşit göçebe hayatı başlıyor. Sınırlar kalktıkça insanlar mesleklerini en iyi yapabilecekleri, en çok para kazanabilecekleri yerlere gidiyorlar. Dolayısıyla karı-koca çocuk dönemi, tam bitmese bile eskisi kadar baskın olmayacak. Klasik aile seçeneklerden sadece biri olacak.

MİLENYUM DİNLERİ YÜKSELECEK

Ekonomi aşağı doğru gidince insanlar başka değerler arayacaklar. Paranın satın alamayacağı tatminlere yönelecekler. Bunun için milenyum dinlerinden söz ediyorum. Mesela Çin'de doğan yeni bir din var. Faulon Gong, hızla gelişiyor. Milenyum dinlerine çok iyi bir örnek, çünkü kaynağını sağlıklı yaşam felsefesinden alıyor. Bugün dünyada gördüğünüz ne kadar hastalık varsa, deli dana hastalığı vb. bunların hepsi bağışıklık sisteminin çökmesiyle ilgili hastalıklar. Gelecekte çok fazla insan hasta olacak. Felsefesini sağlıktan alan dinler yaygınlaşacak.

GERÇEKLEŞEN TAHMİNLER

Rusya'da Ağustos 1998'deki ekonomik çöküş (tahmin yılı 1996)

Online alışveriş devrimi (t.y. 1995)

Ekim 1987 Dünya borsasındaki çöküş (t.y. 1986)

Sovyetler Birliği’nin yıkılışı ( t.y. 1990)

New Age akımı (t.y. 1988)

Uluslararası ve yerel terörizmin yükselişi( t.y. 1993)

Ev-ofis trendi (t.y. 1986)

İnteraktif öğrenme/uzaktan eğitim (t.y. 1993)

İçme suyu alanında iş imkanları (t.y. 1988)

Sağlıklı organik besin trendi (t.y. 1989)

Anti küreselleşme trendi (t.y. 1996)

Günlük sade spor giyim trendi (t.y. 1986)

Gönüllülük trendi (t.y. 1990)

Evde sağlık bakımı pazarındaki büyüme (t.y. 1988)

Alternatif/Tamamlayıcı tıp (t.y. 1988)

Küçük yerleşim birimlerine dönüş (t.y. 1992)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!