Karşı devrim endişesi

Güncelleme Tarihi:

Karşı devrim endişesi
Oluşturulma Tarihi: Şubat 14, 2008 00:00

Geçmişte de bunalımlar oldu, sistemi işletemedik. Olay Anayasa ve devlet bunalımına vardı. Dinin talepleri başını örtmekle bitmez. Yarın ilk ve ortaokulda türban istenecek, sonra kamu gelecek. Karşı devrim korkusu vardır. İran olur muyuz? Endişe budur. Buna kimse cesaret edemez.

YAKLAŞIK 20 yıldır Süleyman Bey’le sohbet ederiz. Yazılmak ya da yazılmamak kaydıyla konuşuruz. İşte yine Güniz Sokak’tayım ve ilk kez Demirel’i böylesine endişeli görüyorum. Türban konusunda yaşanan tartışmalarla ilgili ciddi şekilde kaygılı. Uzun sohbetimizin en keskin cümlesini hemen aktarıyorum: "Gelip bana soruyorlar; Ne oluyoruz? İran mı oluyoruz? Nereye gidiyoruz? Böyle teker teker değişiklik yaparak bir gün İran mı olacağız? Endişe budur. Millette bir karşı devrim endişesi vardır. Bir karşı devrim korkusu vardır."

Türban serbestisiyle ilgili tartışmaların açıkça ’karşı devrim korkusu’na dönüştüğünü söyleyen Demirel’le

Fatih ÇEKİRGE YAZIYOR

yaptığımız sohbetin önemli detaylarını sırasıyla aktarıyorum.

DEVLET BUNALIMI

Bakın geçmişte Türkiye’de bunalımlar oldu. Sert tartışmalar oldu. Toz duman arasında göz gözü görmedi. Biz bu bunalımlarda sistemi işletemedik. Bir hakem bulamadık. O zaman bunalım Anayasa ve devlet bunalımına vardı.

İKTİDARIN HAKKI YOK

Eğer siyasi iktidar ’İstediğimi yaparım’ diye hareket ederse ve meseleyi kuvvet gösterisine dönüştürürse, yani, ’Bak biz ne kadar güçlüyüz, millet bizimle, parlamento bizimle ve biz istediğimiz yaparız’ şekline sokarsa, o zaman kaale almadıkları diğer bütün kesimler huzursuz olur. Bu da Türkiye’nin huzursuzluğu olur. Bu nedenle iktidarın milletin bir kısmı da eksik kalsın demek hakkı yoktur. Şu anda böyle bir durum vardır.

NEREYE GİDİYORUZ

Türkiye her ortamda bölünmüştür. Kaygılar vardır. Bir tarafta sevinenler, bir tarafta nereye gidiyoruz diye soranlar var. Bu iyi mi? Elbette değil.

İYİ DÜŞÜNÜN 

Bu hadisede bir tarafta sevinenler olabilir. Ama diğer tarafta kaygı yerine pekálá bu da böyle olsun diyenler olabilirdi. Muhalefet itiraz ederdi ama başka meselelerde olduğu gibi muhalefet edenler, ’peki madem iktidarsın bu da böyle olsun’ diyebilirdi. Bir düşün, neden demiyor. Bazı konularda oldu da bunda neden olmuyor. Çünkü bu basit bir hadise değildir. Herkes iyi bilsin. Bu hadiseyi basit bir özgürlük talebi olarak almak da yanlıştır. Bu hadisenin altında bir devrim olayı vardır.

DİN VE DEVLET

Türkiye Cumhuriyeti bir devrim üzerine oturmuştur. Ve bu devrim anayasalarla korunmaktadır. Büyük Atatürk ve cumhuriyeti kurduğu arkadaşları bir çağdaş toplum meydana getirmek istemişlerdir. Dinle devletin ayrıldığı bir çağdaş toplum. Yalnız dinle devletin ayrılması yetmez. Yaşamın da çağdaş bir topluma uygun şekilde olması lazım. Kural böyle konulmuştur. Yani devlet bütün dinlere karşı eşit mesafede olacak, vatandaşın din ve vicdan hürriyetini koruyacaktır. Dinin devletten bir talebi olmayacak, devletin de dinden bir talebi olmayacak. Sistem budur.

KARŞI DEVRİM

Eğer siz Cumhuriyet’in 85. yılında Cumhuriyet’in bu özelliklerine karşı ’Demokrasi var ben istediğimi yaparım’ diyerek karşı çıkarsanız, o zaman bu, devrimin getirdiği bazı şeylerden vazgeçmek olur. Bu da karşı devrim olur. Karşı devrimin de nerede başladığı nerede biteceği hiç belli olmaz. Çünkü dinin talepleri sadece başınızı örtmekle bitmez. Yarın başka talepler gelecek. İlk ve ortaokul için türban istenecek. Sonra kamu denilecek. Ya bir veli ben türbanlı hocaya çocuğumu göndermiyorum derse ne olacak?

Bu noktada soruyorum:

Sizde de böyle bir karşı devrim endişesi var mı?

Demirel cevap veriyor:

İRAN MI OLURUZ?

Buna kimse cesaret edemez. Ben böyle düşünüyorum. Ama o endişe birçok çevrede var. Karşı devrim korkusu vardır. Bana gelip soruyorlar. İran olur muyuz? Endişe budur. Yine soruyorlar. Böyle teker teker değiştirirlerse bir gün kalktığımızda İran mı oluruz? Endişe budur.

ÖZGÜRLÜK İÇİN

Özgürlüğe kimsenin itirazı yok. Ama bunu yaparken ülkeyi yönetilir olmaktan çıkartmayacaksınız. Okulları okunur olmaktan çıkartmayacaksınız. Ve çağdaş T.C.’nin çağdaşlık vasıflarını yitirmemesi lazım.

ESKİDEN DE VARDI

Biz eskisi gibi yaşamak istiyoruz. Öyle giyinmek istiyoruz. Öyle okumak istiyoruz’ diyorsanız, bu devrimi reddetmek olur. Şimdiye kadar kimsenin devrimden şikáyeti yoktu. Zaman zaman meydana gelen olaylardan rahatsızlıklar olmuştur. 28 Şubat buydu. Daha öncekiler de buydu. Bunlar olageldi. Bugünkü olay bunların bir başka çeşididir.

UMUT HUKUKTA

Şimdi Anayasa Mahkemesi ne der ona bakmak lazım. Eğer bu hadiseyle laik sistem olumsuz etkilenmez, Cumhuriyet’in özellikleri etkilenmez derse o durumda ne yapılır? Onu göreceğiz.

Evet, Demirel’in bu tavsiyeleri yalnızca iktidara değil. Bana göre herkese... Bunalımdan, terörden, çatışmadan beslenenlere karşı bu ülkeyi ve bu milleti seven herkese...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!