Sizi ordu - medya değil gerginlik yıktı

Güncelleme Tarihi:

Sizi ordu - medya değil gerginlik yıktı
Oluşturulma Tarihi: Ocak 24, 2008 00:00

Hükümetin düşmesinden 4 ay sonra Aydın Doğan, ASKİ’de Erbakan’la bir araya gelip yemek yedi ve şunları söyledi: "Sayın hocam, ortağınıza uydunuz, işçi, işadamı, ordu ve medya ile kavga ettiniz. Kavga etmedik kesim bırakmadınız. Toplum bu kadar gerginliğe dayanamadı. Siz hükümetinizi, yarattığınız bu gerginlikle kendiniz yıktınız. Sizi ordu yıkmadı, sizi medya yıkmadı."

28 Şubat süreci başlamış ve Refahyol Hükümeti sona ermişti. Hükümetin yıkılmasından 4 ay sonra Aydın Doğan, 3 Ekim 1997 günü Ankara’da belediyeye ait ASKİ tesislerinde dönemin başbakanı Necmettin Erbakan’la bir araya gelip yemek yedi.

Refah Partisi’nin kapatılması için davalar başlamıştı. Görüşme Erbakan’ın isteği üzerine gerçekleştirilmişti. Yemek masasında 6 kişi vardı. Aralarında hiçbir profesyonel gazeteci bulunmuyordu.

Vakit Gazetesi’ndeki asparagas mülakata göre, Aydın Doğan bu yemekte, Doğan Grubu gazetelerinin yayınları için güya şunları söylemişti: "Hocam mecbur kaldık. Öyle bir baskı altına alındık ki, Maliyecilerin biri bir kapıdan girerken diğeri öteki kapıdan çıkıyordu. Defterlerimiz allak bullak edildi. Dayanacak gücümüz kalmamıştı. Borçlar da cabası. Üzerimize çok geldiniz, bizi sıkıntıya soktunuz. Böyle yapmaya mecbur kaldık."

Şevket Kazan,
noter vasıtasıyla gönderdiği tekzipte, bunu da yalanlamıştı.

Zaten Aydın Doğan, o görüşmede konuşulanları not haline getirmiş ve bunu Başbakan Erbakan’a iletmişti. Bu notların bir nüshası da kendinde duruyordu. Üstelik o toplantıda bulunan öteki kişiler de neler konuşulduğunu biliyordu.

O görüşmenin notları bugüne kadar hiç basına sızmadı. O gün neler konuşulmuştu?

İşte Aydın Doğan’ın görüşme notları:

HOCAM, 3 KONUDA GÖRÜŞ BELİRTEYİM

Sayın Erbakan, nezaket cümlelerinden sonra cebinden bir káğıt çıkararak okumaya başladı. (Káğıtta Silahlı Kuvvetler’le ilgili bazı iddialar ve notlar vardı. Ancak çok kritik olduğunu ve kurumlara zarar vereceğini düşündüğümüz için bunu yayınlamıyoruz.)

Sayın Aydın Doğan’a ne düşündüğünü sordu. Sayın Aydın Doğan, "Hocam, size üç konuda görüşlerimi belirtmek isterim:

1- Sizin durumunuz,

2- Medyanın durumu,

3- Refah Partisi’nin kapatılması" dedi.

KELKİT’TEN BAŞKA GİDECEK YERİM YOK

"Sayın Hocam, siz iktidara medya ile kavga ederek geldiniz. ’Bunların bir eli devletin kesesinde, bir eli halkın cebinde’ dediniz. ’Bunlar vergi vermezler’ dediniz. Daha hükümet programınızı okurken en uzun bölümü medyaya ayırdınız. ’Bunlar kısa süre sonra bize gelecekler, bizim yanımıza geçecekler’ dediniz. Ben size o gün bir mektup yazdım ve bu mektubu tüm parti liderlerine de gönderdim. Sayın Başbakan, kimin eli devletin ve halkın cebindeyse, kim vergi kaçırıyorsa, gelin ilan edin, biz de bu elleri sizinle birlikte kırmaya hazırız. Biz bu memleket için varız, ben Anadolu’dan geldim, benim Kelkit’ten başka gidecek yerim yok. Bu memlekete zarar verenle en sonuna kadar savaşacak olan benim. Siz toplumu gerdiniz, toplumun her kesimiyle kavga ettiniz. Ortağınıza uydunuz, işçi ile kavga ettiniz, ordu ile kavga ettiniz, işadamı ile kavga ettiniz, medya ile kavga ettiniz. Toplumda kavga etmedik kesim bırakmadınız. Toplum bu kadar gerginliğe dayanamadı. Siz hükümetinizi, yarattığınız bu gerginlikle kendiniz yıktınız. Sizi ordu yıkmadı, sizi medya yıkmadı.

DEMOKRASİYİ KORUMADA ÖNDE OLURUZ

Medyanın durumuna gelince, biz kamuoyundaki durumu yansıtmak zorundayız. Biz demokrasi olan yerde yaşayabiliriz. Demokrasinin olmadığı bir ortam, bizim için hayat şartlarının bittiği bir ortamdır. İş demokrasinin korunmasına geldiğinde biz herkesten önde oluruz; çünkü bu bizim yaşamamız için gereklidir. Biz bunu her dönemde gösterdik. Ama siz bizim üzerimize tüm devlet gücüyle geldiniz. Ortağınızın kışkırtmalarına uydunuz. Medyadan intikam yasaları çıkarttınız. Promosyon yasası çıkarttınız, bizi yok etmeye çalıştınız.

Her odamızdan bir müfettiş çıkıyordu. Sanayi Bakanlığı’nın müfettişleri, Hazine müfettişleri, Maliye Bakanlığı müfettişleri, her biri bir şirketimizi inceliyordu. Allah’a şükür bizim çekindiğimiz bir şey yok, ancak siz bize elinizdeki her türlü güçle zulmettiniz. Biz buna rağmen mesleğimizin gereği olan tarafsızlıktan sapmamaya çalıştık.

Tabii ki canı yanan bazı arkadaşlarımızın kişisel kırgınlıkları olmuş olabilir.

Refah Partisi’nin kapatılmasına gelince; Sayın Hocam, ben hiçbir siyasi partinin kapatılmasından yana olamam. Sizin partinizin kapatılmasını destekleyici bir haber sunuşu içerisinde olamam. Ancak köşe yazarlarına da karışmam-karışamam, bu bir acizlik ifadesi değildir. Bizim mesleğimizin evrensel kuralıdır. Bazı yazarlarımız köşelerinde Refah Partisi’nin kapatılmasına karşı çıkacaktır. Bazısı da kapatılsın diyebilecektir. Buna bizim müdahalemiz söz konusu değildir."

SİZ DEBİZİM AYDIN BEY’İ DESTEKLEYİN

Sayın Erbakan, yapılacak olan Meclis Başkanlığı seçiminden bahisle burada Sayın Aydın Menderes’in desteklenmesini, bunun demokrasinin desteklenmesi demek olduğunu söylediler. Sayın Aydın Doğan, "Sayın Hocam, benim Aydın Menderes’e karşı olmam söz konusu değil, ama ben bir başka adaya karşı da Aydın Bey’i destekleyemem. Tüm adaylara karşı eşit mesafede dururum" dedi.

Sayın Erbakan, Doğan Grubu gazetelerinin tesislerini ziyaret etme arzusunu belirtti, memnuniyetle karşılayacağımız ifade edildi.

6 kişi vardı

Tarih : 03.10.1997

Saat : 14.00

Yer : ASKİ Sosyal Tesisleri-

ANKARA

Katılanlar: Sn. Necmettin ERBAKAN, Sn. Aydın DOĞAN, Sn. Abdullah GÜL, Sn. Şevket KAZAN, Sn. Ertan YÜLEK (15.00’te ayrıldı),

Sn. Birkan ERDAL

Yemek: Zeytinyağlı tabağı, suböreği, balık buğulama, hamur tatlıları, meyve, çay-kahve

Ankara DPC’nin açılışı

3 Ekim 1997 tarihinde, Ankara’daki ASKİ Sosyal Tesisleri’nde yenen yemekte Doğan Grubu gazetelerinin tesislerini ziyaret etme arzusunu belirten RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, bundan birkaç gün önce, 27 Eylül 1997’de, Ankara’daki Doğan Printing Center’ın açılış törenine katılmıştı. Törene, tesislerin açılışını yapan dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, TBMM Başkanı Mustafa Kalemli ve RP Kayseri Milletvekili Abdullah Gül de katılmıştı. Aydın Doğan ve Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, konuklarına DPC’yi gezdirmişti.

Destekleyemem

EVET o gün ASKİ’deki görüşmenin ana konuları bunlardı. Aydın Doğan, ne özür dilemiş, ne de günah çıkarmıştı. Tam aksine, 28 Şubat’ta Erbakan’ın yaptığı yanlışları bizzat kendisine anlatmıştı.

Bu görüşmeden yaklaşık 3 ay sonra Refah Partisi kapatılacaktı.

Ancak bu, o dönemde ikisi arasında yapılan ilk görüşme değildi.

Bundan bir yıl kadar önce, yani Erbakan daha başbakanlık koltuğunda otururken bir görüşme daha yapılmıştı. O görüşme, Başbakanlık Konutu’ndaydı.

İkinci görüşmenin aksine, Başbakanlık Konutu’ndaki yemek masasının etrafından 4 de profesyonel gazeteci bulunuyordu. Aydın Doğan o yemekten sonra da görüşmenin notlarını hazırlatmış ve Hürriyet’in Ankara Temsilcisi Sedat Ergin, bizzat Başbakanlığa giderek bunu Erbakan’a iletmişti.

O görüşmenin notları da bugüne kadar hiçbir yerde yayınlanmadı.

Vakit Gazetesi’nin asparagasından sonra, Aydın Doğan, o günkü görüşmenin notlarını da kamuoyuyla paylaşmaya karar verdi.

BASINA TAVRINIZ BİR TALİHSİZLİK

"Sayın Başbakan:


Dünya ekonomisindeki gelişmeler, Uzakdoğu ülkelerinin günümüzdeki önemi ve gelecekte artacak etkinlikleri, Batı ülkelerinin dünya ekonomisindeki azalan payları ve buna paralel olarak azalan güçleri konularında ayrıntılı bir anlatımda bulunmuştur.

Sayın Aydın Doğan:

Hükümetin kuruluşu ile birlikte basına yönelik olarak başlayan tavrın bir talihsizlik olduğunu, esasen her hükümete icraatına başladığı ilk dönemde tanınan avansın bu şekilde bizzat hükümet tarafından yok edildiğini, Promosyon Yasası’nın hiçbir diyaloğa gerek duyulmadan, dolayısıyla bazı gerçekler bilinmeden hazırlandığını, basının vergi vermediği konusundaki bilgilerin tamamen yanlış olduğunu, tam aksine sadece Doğan Grubu’nun devletten 1 trilyon TL KDV iadesi alacağının bulunduğunu, basında tekel olduğu iddiasının gerçeklere aykırı olduğunu, bugün bu sahada Doğan Grubu, Dinç Bilgin Grubu, İhlas Grubu, Zaman Grubu, Dünya Grubu, Cumhuriyet, Günaydın ve daha birçok gazetenin bulunduğunu, Batı dünyasında ise basında gerçek anlamda tekelleşmeler olduğunu İngiltere ve Fransa örnekleriyle anlatmıştır. Türkiye için demokrasinin vazgeçilmez olduğunu, demokrasinin vazgeçilmezlerinin ise siyasi partiler ve hükümetle birlikte basın olduğunu, basını hür olmayan, sansür zihniyetinin güçlendiği ülkelerde tam demokrasiden bahsedilemeyeceğini vurgulamıştır.

Kişilerin özel hayatlarının korunmasıyla ilgili düzenlemelerin yanında yer almanın tabii olduğunu, cevap hakkının kutsal olduğunu, hükümetin benzer çalışmalarına basın meslek kuruluşlarındaki bilgi ve tecrübe birikimiyle yardımcı ve destek olmaya hazır olduklarını ifade etmiştir. Demokrasinin en önemli özelliği olan ’diyalog’ müessesesinin basın-hükümet ilişkilerinde ve bu sahada ele alınan yasa çalışmalarında mutlaka devrede olmasının gereğine işaret etmiştir.

Bu açıklamalar üzerine;

SAYFALARINIZ HEP OLUMSUZ HABER DOLU

Sayın Başbakan:


Basının ülke yararına olan hükümet çalışmalarını daha iyi yansıtması gerektiğini, genel olarak menfi bir çaba içinde bulunmanın yanlış olduğunu, hükümetin geçen süre içerisinde;

- Terör,

- İşsizlikle mücadele,

- Ekonomik tedbirler ve özellikle kaynak yaratma,

- Altın kaçakçılığını önleme,

- Özelleştirme ve bu kapsamda özellikle elektrik santrallarının kiraya verilmesi,

gibi çok somut adımları olduğunu, ekonomi sayfalarının ise hep olumsuzluklarla dolu olduğunu belirtmiştir. ’Her şeyi kötülemeyelim, ülkeye karamsarlığı yaymayalım, bu hem ülke hem de basının aleyhine olur, halk gazetelerden soğur’ demiştir. Bu konuda; Uzakdoğu seyahatlerinin basına yansıyış şekli ve bir partiyi destekler gibi bir görüntü verildiğini örnek göstermiştir.

BÜTÜN PARTİLERE EŞİT MESAFEDEYİZ

Sayın Aydın Doğan:


Özellikle bir partiyi destekleyen bir görüntünün kendilerine zarar vereceğini çok iyi bildiklerini, medyanın kendi içerisindeki çekişmelerin -gerçek durum hilafına- böyle bir görüntüyü ortaya çıkarttığının doğru olduğunu, sürtüşmelerin olumlu sonuçlar yaratmadığını belirtmiştir.

Esasen bütün siyasi partilere eşit mesafede olduklarını, hiçbir siyasi partiye daha yakın bir konumda olmadıklarını ifade etmiştir. ’Refah Partisi olarak sizin yanınızda olmayız. Ancak Türkiye yararına yapılacak her türlü faaliyetin hem yanında hem de destekçisi oluruz’ demiştir.

Kanunların bir sektörü cezalandırmak amacıyla çıkartılmasının söz konusu olamayacağını, kanunların ’toplumsal kontrat’ niteliğinde olması, ’Basını Sansür Yasası’nın da bu tür duygulardan arındırılarak Basın Yasası haline getirilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Sayın Başbakan:

Önemli olanın basının ülke lehine çalışması olduğunu, yoksa bundan ülkenin zarar göreceğini, kanunların arızi olduğunu, değişikliklerin olabileceğini, Basın Yasası ile ilgili olarak basın meslek kuruluşlarıyla temas edileceğini, görüş ve katkılarının alınacağını söylemiştir.

’Basın ahlakı alanında Batı’da hangi ölçüler varsa onları getirelim, bunu istişare ederek yapalım, istişarede bereket vardır’ demiştir.

BATI KURALLARI BİZİ MEMNUN EDER

Sayın Aydın Doğan:


Bu sahada Batı’da bulunan kuralların getirilmesine son derece memnun olacaklarını ve tüm basın meslek kuruluşlarının buna katkıda bulunmaya hazır olduklarını belirtmiştir."

İşte yayın hayatını, bu ülkenin bütün medeni insanlarına saldırarak sürdüren, hiçbir ahlaki ve mesleki kural tanımayan, mahkûm olduğu tazminat davalarından kurtulmak için her türlü hukuksuzluğa başvuran bir gazetenin iftiraları ve arkasındaki gerçekler böyle.

- BİTTİ -

Onlar da

oradaydı

Sayın Necmettin Erbakan’ın 20 Kasım 1996 tarihinde, konutunda Sayın Aydın Doğan için verdiği yemek:

Katılanlar

Başbakan: Sayın Necmettin Erbakan

Devlet Bakanı: Sayın Abdullah Gül

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı: Sayın Recai Kutan

Ankara Milletvekili: Sayın Hasan Hüseyin Ceylan

Özel Kalem Müdürü:

Sayın Mehmet Karaman

Doğan Grubu Başkanı: Sayın Aydın Doğan

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni:

Sayın Ertuğrul Özkök

Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni: Sayın Derya Sazak

Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi:

Sayın Sedat Ergin

Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi:

Sayın Fikret Bila

Saat: 20.15-23.30

Haberdeki doğru: Maliyeci baskısı

AYDIN Doğan, Vakit Gazetesi’nin haberinde ortaya atılan iddialardan tek doğrunun ise ASKİ görüşmesinde sözü edilen Maliye baskısı olduğunu söylüyor. Bunu, Şevket Kazan’a yazdığı mektupta şu cümlelerle dile getirdi: "Mülakatınızda söylediğiniz tek doğru şudur: Evet, o dönemde hükümetiniz antidemokratik bir tavırla üzerimize gelmiştir. Türkiye’de hiçbir şirkete yapılmayanlar benim şirketlerime yapılmıştır. Aynı anda hem Maliye, hem Hazine, hem de Sanayi Bakanlığı müfettişleri üzerimize gönderilmiştir. Ama biliyor musunuz, bizzat hükümetinizin gönderdiği müfettişler bizi aklamışlardır. Ben, bugün o raporları şeref madalyası olarak taşıyorum."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!