8 yıllık eğitimi tartışalım

Güncelleme Tarihi:

8 yıllık eğitimi tartışalım
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 31, 2001 00:00

CUMARTESİ günü Hürriyet'te sürmanşette yenilikçi şeriatçılardan Zeki Ünal'ın sözleri vardı. Ve Hürriyet bu soruyu ‘‘İşte yenilikçi kafanın sorusu’’ diye duyurmuştu.Yenilikçilere katılan Zeki Ünal, 8 yıllık eğitimin okullarda tecavüz ve tacizi artırıp artırmadığını, 8 yıllık eğitime geçişten sonra okullarda hamile kalan öğrenci sayısının yükselip yükselmediğini soruyordu.Soruların soruluş biçimi ciddi anlamda iğrenç. Hatta sağlıklı olmayan bir ruh halini yansıtıyor. Ve adı yenilikçi de olsa, eskilikçi de olsa bunların kafalarındaki ‘‘irin’’ oranının değişmediğini göstermesi bakımından da kıymetli.Fakat ortada duran bir gerçeği de göz ardı etmemek gerekiyor. 8 yıllık eğitimi değil ama 8 yıllık eğitimin uygulanış biçimini tartışmak gerekiyor. Bu tartışmalardan korkmamak, kaçmamak gerekiyor. Refah ve Fazilet artığı Zeki Ünal'ın yaklaşımı kötü niyetli. Yine de önemli. Aralarında 8 yaş olan, daha çarpıcı bir biçimde söylemek gerekirse en büyüğü, en küçüğünden iki misli büyük olan çocukları aynı ‘‘eğitim ortamı’’nda tutmak ne kadar doğru?Bırakın cinselliği minselliği, bu çocukların birbirlerini algılayış biçimleri ne olacak?15 yaşındaki son sınıf öğrencisinin davranışlarını, 6 yaşındaki birinci sınıf öğrencisine nasıl anlatacaksınız? Bu kadar yaş farkı olan çocukların birbirlerini ezmelerini nasıl engelleyeceksiniz?Buluğ çağına ermiş çocuklarla, oyun çağını aşamamış bebeler teneffüste nasıl birlikte olacaklar?Bunların mahzurları ortaya çıkıyor olmalı diye düşünüyorum. Peki bu mahzurlar kesinlik kazandığı zaman, hangi önlemler düşünülüyor?8 yıllık eğitimin fiziki altyapısının bu sakıncalara uygun olarak yenilenmesi için yapılanlar neler?Bütün bu sorular ve konunun uzmanlarınca daha da önemlileri ortaya çıkarılabilecek sakıncalar elbette tartışılmalıdır. Tayyip Erdoğan'ın yedi sülalesini tartışalım derken...Geleceğimizin en önemli unsurlarını tartışmadan durabilir miyiz?8 yıllık eğitimde Anadolu liseleri ve kolejler8 yıllık eğitimin en büyük darbeyi vurduğu alanlardan biri de geleneği olan okullar. Galatasaray gibi, İstanbul Erkek gibi, Robert Kolej gibi geleneği olan okullar. Talebelerine bu geleneği ve kültürü aşılayan bu okullar 8 yıllık eğitime geçildiğinden bu yana derme çatma tedbirlerle ayakta kalmaya, ‘‘kültürü yaşatmaya’’ çalışıyorlar. Ama olmuyor. Kimse alınganlık yapmasın diye kendi okulumdan, Galatasaray'dan örnek vereyim. Galatasaray'a imtihanla girilirdi. On binlerce öğrenci sınava katılır, bunların en üstte kalanları Galatasaray'a ve diğer ‘‘kıymetli’’ okullara kabul edilirlerdi. Yani daha başlangıçta ‘‘ortalamanın üzerinde’’ bir ortam oluşurdu. Sonrasında 8 yıl boyunca bu okulda, okulun fizik ve moral ortamında gelişir, 11 ile 19 yaş arasında bu kültürü özümserdiniz. Şimdi bu durum ortadan kalktı. Ya kurayla ilkokuldan başlıyorsunuz, ya da son 3 yıl içinde bir kültürü almaya çalışıyorsunuz.Haliyle olmuyor. Ağaç kurumak üzereyken geldiği okulda işlenemeden, eğilmeden, bükülmeden geldiği gibi gidiyor. 8 yıllık eğitim bu noktada geleneği olan ve Türkiye'de de bir gelenek oluşturan okulları bitiriyor. 8 yıllık eğitimin tartışılması gereken önemli unsurların biri de bu.Ne aile imiş be!UZANLAR'la ilgili olarak Türk basını pek ses seda vermezken şimdi de Almanların saygın dergisi Der Spiegel konuya el attı. Der Spiegel haberi yaparken beni arayarak Uzanlar'ın servetinin kaynağını sordu. Ben de kendilerine bazı bilgileri aktardım. Mesela baba Kemal Uzan'ın Adapazarı-İstanbul treninde çiklet satarak işe başladığını söyledim.Daha sonra müteahhitliğe geçiş yaptığını, Demirel dönemlerinde palazlandığını aktardım. İlginç bir tesadüf olarak Ali Sami Yen Stadı'nı yapan kişinin de Kemal Uzan olduğunu, açılış maçında bir kişinin ölümüne mezar olan stadı, bedeli mukabilinde onaran kişinin de yine Kemal Uzan olduğunu söyledim.Bu arada Der Spiegel muhabiri, bana bundan birkaç yıl önce Uzanlar'ın bankasının batacağı yolunda bir şayia çıktığını ve bunun üzerine bankanın kısa sürede büyük ödemeler yaptığını hatırlatarak, ‘‘Bu para nereden geldi?’’ diye sordu. Bilmediğimi, o zamanlar ortalarda dolaşan dedikodulara göre İsviçre'den valizlerle getirilmiş olduğunun öne sürüldüğünü söyledim.Telefonu kapadıktan sonra arşive girdim ve Uzanlar'ı taramaya başladım. Sadece gazetelere geçmişte yansıyan haberler bile dudak uçuklatacak cinsten.Şimdi hepsini derliyorum. Açıkçası biraz el alıyor. Ama bir iki gün içinde yayına hazır hale gelir. Hafızanızın ve aklınızın sınırlarının ötesinde şeylerle karşılaşacaksınız.NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Hafızalarımıza değil, hukuka bel bağladığımız zaman.YerimdeyimPazar günü yazımı gazeteye ulaştıramayınca dün köşe boş kalmış. Bir açıklama da olmayınca okurlar panik halinde aradılar dün. Merak etmeyin, yerimdeyim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!