7'den 77'ye üzdü

Güncelleme Tarihi:

7den 77ye üzdü
Oluşturulma Tarihi: Şubat 02, 1999 00:00

Haberin Devamı

Barış Manço, yalnız Doğukan'la Batıkan'ı değil milyonları yetim bıraktı

Mehmet Barış Manço yalnız Doğukan'la Batıkan'ı değil, 7'den 77'ye bütün sevdiklerini yetim bıraktı, karlı bir İstanbul gecesinde ve de cüce şubatın ilk günü... Ve de Galatasaray'lı ağabeyi Abdi İpekçi'nin öldürüldüğü günün 20. yıldönümünde. Üstelik belediye başkanı, Kültür Bakanı, en önemlisi cumhurbaşkanı olamadan, Japonya'ya yerleşemeden göçtü gitti dost Barış aramızdan. Oysa, sevgili eşi Lale'yle elele yıllarca ne karlı dağlar aşmış, ne okyanuslar geçmişti, ‘‘Adam Olacak Çocuk’’ lar için.

1 Ocak 1943 günü Üsküdar'da dünyaya gelen Barış Manço, 1 Şubat l999 günü Türk Hafif Müziği'nde büyük devrimler yapmış ve adını altın harflerle yazdırmış bir sanatçı olarak aramızdan ayrılıverdi.

İsmail Hakkı Bey ile Rikkat Uyanık Hanım, böyle bir evlada sahip oldukları için hep gururlandılar. Ekmeğin karneyle dağıtıldığı yıllarda dünyaya merhaba diyen Barış'ın nüfus kağıdında 15 tane ekmek mühürü vardı. Bit salgını kırıp geçirirken o ilkokulun merdivenlerini aşındırıyordu. O yıllarda Barış'ın bir tek arzusu vardı, büyükelçi olacaktı. Aradan yıllar geçtikten sonra Manço hedef büyütecek önce Kültür Bakanı, sonra Kadıköy Belediye Başkanı en son olarak da Cumhurbaşkanı olmak isteyecekti.

DAĞLAR DAĞLAR'LA MÜZİĞE MERHABA

Derken Galatasaray Lisesi'nin yolunu tutttu. Klasik, disiplinli ve kültür dolu yatılı öğrencilik yılları onu bekliyordu. Çok başarılı bir öğrenci değildi. İkmaller ve Savaş ağabeyinin sopalarıyla liseyi bitirdi. Barış hep yakınırdı; ‘‘Hiç parçalanacak oyuncağım olmadı’’ diye.

Fakat o günlerin Manço'sundaki Güzel Sanatlar'a yatkınlık belirtileri kimsenin gözünden kaçmıyordu. Bir yandan resimler yapıyor, bir yandan da besteler üzerinde çalışıyordu. Derken 1963 yılında Belçika Kraliyet Akademisi'nin yolunu tuttu.

İstanbul'dan başka bir yer göremeden, otostop yaparak Belçika'ya gitti. Desen ve grafik sanatlar öğrenimi yaparak 1969 yılında mezun oldu. Bu öğrenimi sırasında İstanbul'la Brüksel arasında mekik dokudu. Bir keresinde ‘‘Hayırlı akrabalarım pederin vefatından sonra bir çöp bile bırakmamışlar bana’’ diye dert yanmıştı gülerek.

1960'lı yıllarda Türkiye'de Hafif Batı Müziğinde Hayati Kafe, Erol Büyükburç, Metin Ersoy fırtınası esiyordu. Barış da aklına koymuştu bu dünyanın içine girmeyi. 1970'in mart ayında yaptığı ‘‘Dağlar Dağlar’’ dört ayda 700 bin satınca müzik dünyasının içinde buldu kendini. Bu şarkıyı Keban'dan İstanbul'a minübüsle gelirken dağlara baka baka bestelemişti. Artık onun yolu Anadolu rock müziği üzerine olacaktı. Tatlı tatlı yarıştığı dönem arkadaşları, Fikret Kızılok ve Cem Karaca idi.

O yıllarda müzik dünyası da politik kısır çekişmelerin içine düşmüştü. Anadolu yollarında bir konsere giderken otobüsü bombalandı. Ölümden dönmüştü. Şöyle anlatmıştı o geceyi ve sonrasını: ‘‘Beni komünist diye öldürmek istediler. Bıyıklarım yüzünden beni Mao'cu sandılar. Sonra Türkeş'çi diye anıldım. Siyasetle hiç ilgim yok. Ben Türklüğümüzü korumamız gerektiğine inanıyorum, o kadar. Ben gerçek bir 68 kuşağıyım.’’

Barış Manço günümüze kadar bestelediği 200'ün üzerindeki şarkısıyla milyonların kalbine taht kurdu. Yalnız Türkiye'de değil, Japonya'ya kadar birçok ülkede popüler sanatçı oldu. Bu besteleri kendisine 18 altın ve bir platin albüm/kaset ödülü kazandırdı. Bu sarkılarının birçoğu Yunanca'ya, Bulgarca'ya, Arapça'ya, İbranice'ye, Japonca'ya, Farsça'ya çevrildi. Japonya'da iki CD'si yayınlandı.

DÜNYAYI DOLAŞTI

Barış Manço daha sonraları televizyon yapımcılığına el attı. Büyük birikiminden her yaş kuşağının yararlanmasını istiyordu. Biraz da seyyah olup, dünyayı gezmek vardı düşlerinde. Ekim 1988'de, TRT 1 Televizyonu'na o güne kadar benzeri yapılmamış bir program önerdi. ‘‘Çocuk ve aileye yönelik eğitici ve eğlendirici bir dünya belgeseli’’ydi düşündüğü. Yayına girdiği ilk gün milyonlarca izleyiciyi ekran başına toplayan ‘‘Barış Manço ile 7'den 77'ye’’, böylelikle onun bir başka yavrusu olacaktı, ölümünden birkaç ay öncesine kadar.

Program çekimleri icin oluşturulan TV ekibi, Ekvator'dan Kutuplar'a kadar yerküre üzerinde 150 değişik ülkeye giderek 500 bin km.'den fazla yol katetti. Bir başka deyişle, Barış Manço dünyanın çevresini 12 kez dolaşmış oldu.

Devlet başkanları, dünyaca ünlü şair, düşünür ve yazarlar, astronotlar, sporcular, süperstarlar da konuk olduklar Manço'ya. Bu program Türk Televizyonculuğunda ulaşılamamış pek çok rekoru da elde ederek ayrı bir başarıya ulaştı.

YARIN:

Kadıköy Şehremini ve Cumhurbaşkanı

Dünyanın çevresini 12 kez dolaşan Manço, kendine ‘‘kaplumbağa’’ derdi, kalp krizi onu ilk kez 1982'de yoklamıştı, 1999'da alıp götürdü.

Devlet sanatçılığından şeref madalyasına

Ünvanları şunlardır:

Türkiye Cumhuriyeti:

Devlet Sanatçısı - Ankara (1991)

Hacettepe Üniversitesi: Onursal Doktora- Ankara (1991)

Soka Üniversitesi:

Uluslararası Kültür ve Barış Ödülü- Tokyo, Japonya (1991)

Belçika Krallığı:

Leopold II Şövalyesi Nişanı Brüksel- Belçika (1992)

Fransız Kültür Bakanlığı: Edebiyat ve Sanat Şövalyesi Nişanı Paris, Fransa (1992)

Türkmenistan Cumhurbaşkanlığı:

Türkmen Vatandaşlığı Aşkabat, Türkmenistan (1995)

Pamukkale Universitesi:

Onursal Doktora- Denizli (1995)

Min-On Vakfı:

Yüksek Şeref Madalyası Tokyo,

Japonya (1995)

Neler demişti

Barış Manço'nun bugüne kadar yaptığı söyleşilerden kısa notlar:

‘‘Ülkemizdeki şöhret meselesine gelince... Amerikalı bir meslektaşımın lafını çok tutmuştum. 2000'li yıllarda herkes meşhur olacak ama sadece 15 dakika için...’’

‘‘Ben gerçek bir rocker'ım. Belki kimse farketmiyor ama hayatımı hep rock felsefesine göre yaşadım. Çok gezdim, çok gördüm ve gördüklerim sayesinde bilgimi arttırdım... Hep sordum, sorguladım...’’

‘‘Biz evde Lale'ye çocuklarla birlikte anne deriz... Çünkü o ben dahil hepimizin annesi... Ona çok şey borçuluyum’’.

‘‘Ben hiçbir zaman Japonya'da yaşamak istediğimi söylemedim. Bu çok komik... Evet bana pek çok olanak sunuldu ama ben ülkemi seviyorum ve buradan ayrılmayı da düşünmüyorum...’’

‘‘Yaşantımızın her dakikası programlıdır. Başka türlü bu tempo ayak uydurmak mümkün değil... Çalışmayı seviyorum, bu yaşam tarzımı da. Tek programlayamayacağımız şey ölümdür..’’

‘‘Siyaset girmem hayattaki en büyük hatamdı. Ama uçurumun kenarından döndüm. Baktım ki oradaki şartlar bana ve sağlığıma zarar verecek vazgeçtim. Ama bana uzun bir rahatsızlık süresine mal oldu...’’



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!