Başbuğ'dan irtica uyarısı

Güncelleme Tarihi:

Başbuğdan irtica uyarısı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 25, 2006 13:48

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, Türk devrimine direniş hareketinin irtica ve gericilik olduğunu belirterek, ”Bugün üzülerek ifade etmek istiyorum ki, irticai tehdit, bazı kesimler kabul etmese de kaygı verici boyutlara ulaşmaktadır” dedi.

Haberin Devamı

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, Türk devrimine direniş hareketinin irtica ve gericilik olduğunu belirterek, ”Bugün üzülerek ifade etmek istiyorum ki, irticai tehdit, bazı kesimler kabul etmese de kaygı verici boyutlara ulaşmaktadır” dedi.

Orgeneral Başbuğ, devrimlerin, bazı kesimler tarafından bilinçli, sabırlı ve planlı bir biçimde aşındırılmaya çalışıldığı ve bu yönde kayda değer mesafe alındığının bir gerçek olduğunu ifade ederek, laiklik kavramının neden tartışmaya açılmaya çalışıldığını anlamanın mümkün olmadığını söyledi.

Orgeneral Başbuğ, Kara Harp Okulu'nda (KHO) 2006-2007 Eğitim ve Öğretim yılı açılışı dolayısıyla düzenlenen törende yaptığı konuşmada, küreselleşmenin, devletlerin geniş kitleleri koruyan, sosyal devlet vasfının giderek zayıflamasına neden olduğuna işaret etti.

Bunun sonucunda toplumların cemaatleşmeye itildiğine dikkati çeken Orgeneral Başbuğ, “Bu cemaatler ile 677 sayılı kanunla varlığı yasaklanan tarikatlar, devrime karşı hareketlerin odağı haline dönüşmektedirler” diye konuştu.

Haberin Devamı

Türk devrimine karşı yürütülen girişimlere karşı mücadelenin öncelikle kültür, eğitim ve öğretim alanlarında verilmesi gerektiğini vurgulayan Orgeneral Başbuğ, “TSK, ulus devlet, üniter devlet ve laik devletin korunmasında her zaman taraf olmuştur ve olmaya devam edecektir” dedi.

BÜYÜKANIT'TAN ALINTI

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın, Türk devriminin temelini oluşturan laiklik ilkesine yönelik saldırı ve girişimlere, “Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bugüne kadar hiçbir zaman, bu kadar farklı iç ve dış tehditlerle aynı anda karşı karşıya gelmemiştir” ifadesiyle dikkati çektiğini belirten Orgeneral Başbuğ, şöyle konuştu:
  
“Türk devrimine direniş hareketi irtica ve gericiliktir. Türk devrimine direniş daha Atatürk hayatta iken başlamıştır. Çünkü bütün devrimlerde, devrimin getirmiş olduğu yeniliği hazmedemeyenler ve güçlerini kaybedenler vardır. Bugün, üzülerek ifade etmek istiyorum ki; irticai tehdit, bazı kesimler kabul etmese de, kaygı verici boyutlara ulaşmaktadır. Devrimlerin; bazı kesimler tarafından bilinçli, sabırlı ve planlı bir biçimde aşındırılmaya çalışıldığı ve bu yönde de kayda değer mesafe alındığı bir gerçektir.”
   
ANAYASAYI YORUMLAMAYA YETKİLİ TEK ORGAN
   
Orgeneral Başbuğ, bugünkü durumun, bir analizini yapmanın uygun olacağını belirterek, şunları söyledi:
   
“Hatırlanacağı üzere; Türk devriminin ana hedefinin, laik ulus devletin yaratılması olduğunu, modern devletin oluşumunda da laik düzenin itici güç olduğunu daha önce ifade etmiştim. Laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti'ni oluşturan tüm değerlerin temel taşıdır.
   
Türkiye, anayasamıza göre; laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletidir. Türkiye'de Anayasayı resmen yorumlamaya yetkili tek organ olan Anayasa Mahkemesi'nin laiklikle ilgili yorumları, laikliğin anlamının ortaya konulmasında vazgeçilmez kaynaktır. Nitekim, Anayasa Mahkemesi'nin laikliğe ilişkin kararlarından birisi konuyu şöyle açıklamaktadır: 'Demokrasi her şeyden önce laikliğe dayanır. Demokrasinin iki önemli unsuru, özgürlük ve eşitliktir. Bu unsurların gerçekleşmesi, ancak, dini zorlamaların olmadığı toplumlarda mümkündür.'
   
Anayasa'nın 1'inci maddesindeki 'cumhuriyet' yönetimi ve 2'nci maddesindeki 'Cumhuriyetin Nitelikleri'ne ilişkin değiştirilemezlik, yalnız ilke ve kavramların 2'nci maddedeki sözcükleriyle değil, aynı zamanda Anayasa'nın çeşitli maddelerinde düzenlenen içeriği ile de ilgilidir. Laiklik ilkesinin anayasal içeriği ise, Anayasa'nın başlangıcı ile, 24 ve 174'üncü maddelerindeki düzenlemelerle belirgin hale getirilmiştir.
   
Bütün bunlara rağmen, laiklik kavramının neden tartışmaya açılmaya çalışıldığını anlamak mümkün değildir. Laiklik ilkesinin demokrasi ile çatıştığını iddia etmek ise sağlam bir temele dayanmamaktadır. Aksine; laik düzen, Türk demokrasinin gelişmesinde ana itici gücü oluşturmuştur.”
   
“TOPLUM ÜSTÜNE DÜŞEN GÖREVİ YERİNE GETİRDİ Mİ?”
   
Orgeneral Başbuğ, laiklik sürecini yaşamayan, bu deneyime sahip olmayan ülkelerin, demokratik bir yapıya kolaylıkla ulaşabileceğini söylemenin bir iddiadan öteye geçemeyeceğini belirterek, bugün demokrasi ve özgürlükleri savunanların, bu gerçeği unutmamaları gerektiğini vurguladı.
   
Devrimlerin doğaları gereği, dinamik bir süreci ifade ettiklerine işaret eden Orgeneral Başbuğ, sürekliliğini kaybeden, statik bir konuma geçen, ileriye götürülemeyen devrimlerin, direnişlere karşı zayıf duruma düşebileceklerini kaydetti. Orgeneral Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü:
   
“Türk devriminin geriye dönüşünü engelleyici uygulamalar, devrimin korunmasına yöneliktir. Ancak, bunun yanında önemli olan husus, yalnız mevcudun ve gerçekleştirilenlerin korunması ile yetinilmeyerek, devrimlerin daha da ileriye götürülmesidir.
   
Burada Türk toplumunun bütün kesimleri olarak, kendimize sormamız gereken soru şu olmalıdır: Bu konuda bizler, üstümüze düşen görevleri tam olarak yerine getirdik mi, getiriyor muyuz? Eğer, bu konuda kendimizi yetersiz görüyorsak, bunun nedenleri arasında; sorgulamaya dayanan yüksek kaliteli bir eğitim sistemine sahip olunamaması, Atatürk döneminde oluşturulan kurumların giderek etkinliğini kaybetmesi ve güçlü entelektüel ve ulusalcı sosyoekonomik kadrolara sahip olunamaması bulunmaktadır.”
   
MARJİNAL GRUPLAR
   
Buna karşılık; 1950'li yıllardan itibaren bazı marjinal grupların, dinsel eğilimleri kullanarak, sermaye biriktirip, yatırımlara yönelmesini, dernek ve vakıflar kurarak; eğitim, öğretim alanında ve nihayet de siyasal alanda etkin olmaya çalıştıklarını sıkça görüldüğüne dikkati çeken Orgeneral Başbuğ, şunları kaydetti:

Haberin Devamı

“Bu gelişmeler ise; Anayasamızın 24'üncü maddesinde yer alan, 'Hiç kimse, kişisel çıkar, yahut nüfuz sağlama amacıyla, her ne surette olursa olsun, dini veya din duygularını, yahut dince kutsal görülen şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz' hükmüne aykırı değil midir? Diğer taraftan, küreselleşme olgusunun, devletlerin geniş kitleleri koruyan, sosyal devlet vasfının giderek zayıflamasına neden olduğu da bir gerçektir.
   
Bunun sonucunda, toplumların cemaatleşmeye itildiği de, bir diğer gerçektir. Giderek güçlenen bu cemaatler, ekonomiyi yönlendirmeye, sosyopolitik yaşamı biçimlendirmeye, dine bağlı bir yaşam tarzı olarak, sosyal kimliklerini ortaya koymaya çalışmaktadırlar. Bu cemaatler ile 677 sayılı kanunla varlığı yasaklanan tarikatlar, devrime karşı hareketlerin odağı haline dönüşmektedirler.”

Haberin Devamı

Orgeneral Başbuğ, burada üzerinde durmaya çalıştıkları hususun; Anayasanın başlangıcında ve 24'ncü maddesinde açıkça belirtildiği gibi, kutsal din duygularının, devlet işlerine, politikaya, siyasal ve kişisel çıkar ya da nüfuz sağlama amacıyla kötüye kullanılmaması olduğunu belirterek, “Elbette, ülkemizdeki dinine bağlı, mütedeyyin vatandaşlarımıza karşı saygılı ve dikkatli olmak zorundayız. Ancak, dinin inanç alanından çıkarılıp, ideolojiye dönüştürülmesi, onu siyasallaştırır ki, bundan en büyük zararı görecek olan, dindir” dedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!