’Pacta Sund servanda’ ol

Güncelleme Tarihi:

’Pacta Sund servanda’ ol
Oluşturulma Tarihi: Ocak 11, 2006 00:00

Bayramı geçirdiği Antalya’da Hürriyet’in sorularını yanıtlayan CHP lideri Deniz Baykal, "Kahveleri ona bırakmam" diyerek üslup tartışmasına girdiği Başbakan Erdoğan’a bu kez Latince seslendi: "Roma hukukunun, istikrarın temeli, ’Pacta Sund servanda’ (Ahde vefa) ilkesidir. Buna sadık olacaksın." Baykal, sorularımıza şu yanıtları verdi:

1 KONUŞMA 40 YANLIŞ

Kahvehane tartışması dediğiniz konu, toplum bütçe nedeni ile getirdiğimiz konuları sahiplenmesi için olumlu oldu. Siyaset bir ağız dalaşı, laf yarıştırma, kabadayılık gösterisi olmamalı. Doğruları söylemeli, söylediğimiz sözün arkasında durmalıyız. Biz buna büyük önem veriyoruz, her sözümüzün arkasında duruyoruz. İddialarımız karşısında Başbakan’ın söyledikleri ise gerçeklerden uzak, doğru olmayan beyanlar. Bunların doğal karşılanması, hazmedilmesi beni çok rahatsız ediyor. Kimse bunu önemsemiyor, bu olmaz. Arkadaşlarımız Başbakan’ın bütçe konuşmasında 40’a yakın gerçekdışı beyanını ortaya çıkardılar.

KAHVEHANEYE SAYGILIYIM

Bu sorgulanacağına, iyi laf oturttu, ağzının payını verdi, deniyor. Küfür, hakaret ödüllendiriliyor. Bu yakışık almayan tutumu derin toplum gördü; ama toplumun ekranı, medyası bunu görmezlikten geldi. Benim ’Kahvehaneleri ona bırakmam’ dememden sonra anladı. Benim kahvehane üslubuna saygım var. O yalın, doğru konuşmadır; işin özüne girmedir. Böyle olunca kimse külhanbeyliğe papuç da, meydan da bırakmaz. Herkes birbirinin ağzının payını vermeye çalışır. Başbakan bu üslubu kullanamayacağını bilmeli, demokrasi böyle oturur.

DEMİREL BÖYLE DEMEDİ

Başbakan ve hükümet gerçeklerden kopma hakkını kendinde görüyor. Hiçbir dönemde böyle bir şey olmadı. Sayın Süleyman Demirel’in ’Dün dündür, bugün bugündür’ sözü bile gerçeğin farklı algılanması, rakam çarpıtması için kullanılmamıştır.

ANLAŞMA DÖNEMİNE BAĞLIDIR

Bakın insanlığın medeniyet ilkeleri vardır. Bunlardan ilki ’Pacta Sund servanda’dır. Ahde vefa, demektir. Roma Hukuku’nun, istikrarlı yaşamanın temel ilkesidir. Yani söze güvenilirlik olacak. Ama çoğu kere bu ilkeyi işletmek mümkün değildir. O zaman yeni bir ilke geliştirildi. ’Omnis conventio rebus sic standibus’. Her anlaşma yapıldığı dönemin şartlarına bağlıdır, demek. Başbakan’ın şahsında tanık olduğumuz bu ilkeyi yerine getirme arayışı da değildir. Açıkça gerçeği değiştirme, yok saymadır. ’Dün dündür, bugün bugündür’de verilen söze bağımlı saymama var. Başbakan’ınkinde rakamsal gerçeğe bağlı olmama var. Türkiye’de böyle bir şey hiç olmadı. Hesabını sormalı ki bir Başbakan hiç yapmasın.

BUNLAR PALAVRA, ALDATMACA

Bakın ’Avrupa’nın en ucuz doğalgazı bizde. Fiyatları açıklayan Rusya suç işledi’ diyorlar. Neye göre; BM’ye göre mi, Dünya Ticaret Örgütü’ne göre mi suç? Bunlar palavra, aldatmaca. Bu, sır, diye gizlilik perdesinin arkasına saklanmadır. O perdenin arkasında çok karışık işler oluyor, ne olduğunu bilelim.

Adları ’Gök, Feza, Deniz’den

CHP Lideri Baykal, Hürriyet Ankara Temsilci Yardımcısı Şükrü Küçükşahin ile Belek sahillerinde görüştü. Deniz kıyısında kısa bir yürüyüş de yapan Baykal, adıyla ilgili bir detayı da açıkladı. Babasının evrenle çok yakından ilgili olduğunu söyleyen Baykal, Hilmi Bey’in, Birinci Dünya Savaşı döneminde Baykal Gölü civarında savaştığı için soyadını bu gölden aldığını söyledi. Baykal şöyle devam etti: "Babam benim adımı, hani öyle kendisinin bir yakınının adı falan diye koymuyor, denizi çağrıştırsın diye koyuyor. Benim bir de vefat etmiş ağabeyim vardı. Bu pek bilinmez. Babam ona da Gök adını koymuş. Kız kardeşimin kızının adını da babam koydu. Onun adı da Feza."

Kötülüğün anası işsizlik

Ciddi bir uzman kadromuz çalışıyor. Üniversite sınavlarını kaldıracak bir sistem bulacağız. İşsizliği azaltmaya yönelik çok önemli bir ekonomik program yapıyoruz. Türkiye’nin en önemli sorunu bu. Kapkaçtan, ahlaki çöküntüye kadar her şeyin anası, işsizlik. İstihdam vergisi yüzde 42.2. Bu OECD rekoru ile kimse işçi çalıştıramaz. Bunun çarelerini açıklayacağız, millete iş yaratacağız.

Camiye 20 YTL

Deniz Baykal, bayram namazını torunları 12 yaşındaki Alican ve 14 yaşındaki Mehmet Erkılıç ile birlikte Şirinyalı Mahallesi’ndeki H. Mehmet Çiçek Camii’nde kıldı. Baykal gazetecilerin soruları üzerine "Torunlarımın artık çağı geldi. Onlara da babalık, dedelik görevimiz, ilk kez onları da getirdim. Bundan sonra onlar kendi kararını alırlar" diye konuştu.Baykal, namaz çıkışı cami yardım sandığına 20 YTL bağışta bulundu.

Siyasi otoriteye saygılı davranıyor

Başbakanlık’taki güvenlik zirvesi gibi toplantılar siyasetin talebi ile gerçekleştirilir. Ama bu toplantının kararı hızla, gece 00.03’te alınıyor. Anlaşılıyor ki bürokrasinin talebi ile gerçekleşti. Açıklamada da Başbakan’ın tensibinden söz edildi. Yani onun, çağrısı ile değil, uygun görmesiyle toplanıldı. Bir ay önce Genelkurmay Başkanı, Emekli Subaylar Dergisi’ne mülakat verdi, ihtiyaçlarını açıkladı. Buna gerek görmüş.

Eskiden askerler ayrı ayrı veya topluca açıklamalar yaparlar ve kıyamet kopardı. Bugün Genelkurmay Başkanı’nın siyasi otoriteye saygısı var. Böylesi konularda çok dikkatli, askeri yönlendirici göstermek istemiyor. Ama tüm dikkatine karşın anlatmak istediği sorunlar görülmüyor. Oysa talepleri, ihtiyaçları görülebilmeliydi. Medyanın bunu görmemesinde şaşılacak durum yok. Ama hükümet de ilgi göstermeyince bu toplantıya ihtiyaç doğdu.

KOPUKLUK VAR

Terörle mücadele konusunda anlaşmazlık, tedbir eksikliği, ortak çalışma yok gibi bir mesaj vermemek için askeri kanadın olağanüstü dikkat içinde olduğu görülüyordu. Bu gören gözler için gerçeğin anlaşılmasına engel olmuyor. Böyle bir tablonun olmadığı izlenimi vermenin Türkiye için yararını da herkes düşünebilir. Ama terörle mücadele Türkiye’nin en temel konusu. Böyle bir konuda kopukluğun bulunduğu maalesef artık gizlenemez bir noktaya gelmiştir.

Seçim 2007’de diye 2006’da oturmam...

Demokraside bedel halk desteğinin gitmesidir. Biz, 4 yılda seçimin dünyanın gerçeği, demokrasinin gereği olduğunu söylüyoruz. Siz ise beş yılı halka dayatırsanız çok önemli bir seçmen kaybı ile karşı karşıya kalırsınız. Bunun bedelini, en yüksek şekilde size ödetiriz. Sonuçta, 2006’da seçime gitmezsen, 2007’de de çalışırım. Sen de iki yıllık bir kampanya ile karşı karşıya kalırsın. Başbakan seçimi 2007’de yapacakmış diye 2006’da oturursam ekmeğine yağ sürerim, bunu yapmam. Onun beş yıllık projesine destek verenleri de bedelini siz de ödeyeceksiniz diye uyarıyorum. Bu onun önünü kesmek de değildir. Daha sendikalar, halk, sivil toplum örgütleri, aman huzuru bozmayalım, diye daha sokağa çıkmadı. Ama tartışma bile AKP’yi yıpratmaya başladı. Seçim gündeme oturduğunda çok şey değişecek. O zaman da uzattığında kaybı daha büyük olacak.

Maalesef İran çok tehlikeli aşamada

Türkiye, komşuları ile iyi ilişki niyetinde ve çok da dikkatli. İran ise uluslararası dışlanmışlık görüntüsünden uzaklaşma ihtiyacı içinde. Bunun için de Türkiye’ye bel bağlıyor. Türkiye’nin bu konuda tek başına çözüm oluşturması mümkün değil. Maalesef, İran konusu çok tehlikeli bir aşamaya yaklaştı. Türkiye herhalde İran’a gerekli telkinleri yapıyor, bundan sonra da yapacaktır. Ama Türkiye’nin İran’ın dünya ile ortaya çıkan sorunlarının bir parçası haline gelmesi sözkonusu olamaz. İran Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları da maalesef bölgenin barış ve istikrarına zarar veriyor, bu da bir gerçek.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!