Süleyman Demirel'e veda ederken

Güncelleme Tarihi:

Süleyman Demirele veda ederken
Oluşturulma Tarihi: Haziran 18, 2015 06:34

Bazı devlet adamları için kendi kader çizgileriyle ülkelerinin kader çizgisi birbirinden ayrı düşünülemez. Bu siyasetçilerin şahsi serüvenleri büyük ölçüde ülkenin tarih içindeki yolculuğuyla iç içe girer, birbirini etkiler, yönlendirir.

Haberin Devamı

Dün kaybettiğimiz Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in serüveni bundan tam 91 yıl önce Isparta’nın elektriği olmayan, gaz lambası ile aydınlatılan bir köy evinde başlamıştı. Bu serüven, onu İstanbul Teknik Üniversitesi’nden yüksek mühendis olarak mezuniyetine, oradan bürokrasiye, Başbakanlığa ve ardından ülkenin en üst makamı Cumhurbaşkanlığına kadar taşıdı.

Demirel, geçen yıl İslamköy’de kendi adını taşıyan Demokrasi ve Kalkınma Müzesi’nin açılışında yaptığı konuşmada, geldiği noktayı Atatürk’e ve Cumhuriyet’e borçlu olduğunu söylemişti. Onun yaşam öyküsü, Cumhuriyet’in, mütevazı sosyal dokuların içinden gelen insanların önünü açıp, onları yukarıya taşıyarak, ülkenin beşeri sermayesini seferber etmekte gösterdiği başarının da öyküsüdür.


***

Haberin Devamı


Demirel’in yaşam çizgisi, özellikle siyasete girdikten sonra Türkiye’nin yakın tarihinin iniş çıkışlı güzergâhında seçim zaferleri, yenilgileri, askeri darbeler, tutukluluk günleri, yasaklar ve iktidar mücadeleleriyle yoğrulup şekillenmiştir.

Özellikle 1970’li yıllarda 1980 askeri müdahalesine giden süreçte Türkiye’nin üzerine çöken talihsiz kutuplaşma ve cepheleşme döneminde yaşanan büyük savrulmanın başat aktörlerinden biri olmuştur Demirel.

Gelgelelim bu savrulma, özellikle 1990’lı yılların başından itibaren yerini önemli bir evrime bırakmıştır. 1991’de kurulan DYP-SHP koalisyonu, sergilediği örnek uyum ve uzlaşı kültürüyle demokrasimiz için önemli bir olgunluk sınavı olmuştur. Bu koalisyon, Türkiye’de merkez sağ ile merkez solun pekâlâ el sıkışıp ülkeyi birlikte yönetebileceklerini göstermesi bakımından tarihi bir uzlaşıyı simgelemiştir.


***


DEMİREL’in bundan sonra 1993’te başlayan Cumhurbaşkanlığı dönemi bu uzlaşı ikliminin devamı olarak görülebilir. Bu dönemde özellikle 28 Şubat’ta demokratik rejimin bir kazaya uğramasını önlemekte Demirel’in oynadığı rol muhtemelen ileride daha iyi anlaşılacaktır.
Toplumun geçmişte kendisine mesafeli duran, eleştirel bakan kesimlerinin önemli bir bölümünün sempatisini, güvenini kazanabilmiş olması, belli bir konsensusu temsil etmesi Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminin önemli bir artısıdır.
Geriye bıraktığı mirasın çok değerli bir yönü, şahsında buluşturduğu değerlerin birlikteliğinde yatıyor. O, bu toprakların insanıydı, Anadolu’nun bağrından çıkan mütedeyyin, muhafazakâr anlayışın temsilcisiydi. Bu yönüyle Anadolu’yu, geleneği temsil ediyordu ama aynı zamanda bu çizginin Cumhuriyet değerleriyle, modern dünyanın gerekleriyle çatışmadığını şahsında etkileyici bir şekilde kanıtlıyordu.


***

Haberin Devamı


Ve bu mirasta onun demokrasi anlayışı da önemli bir yer tutuyor. Demirel, çoğulculuğu ve açık toplum idealini içselleştirmiş, eleştiriye, farklı görüşlere gösterdiği tahammül ile ifade özgürlüğünü yücelten bir kimlikle karşımıza çıkıyor. Renkli kişiliğiyle, kendisini hicveden karikatüristlerin de yakın dostuydu.

Hatalarına gelince...

Yaşamının büyük bir bölümü ülkenin geçirdiği çalkantıların içinde seyreden bir siyasetçi olarak Demirel’in eleştiriyi hak eden pek çok kararı, icraatı, söylemi bulunabilir, bunların uzun bir listesi çıkarılabilir. Muhtemelen bu yönleri bundan sonra da tartışılmaya devam edecektir.

Son tahlilde insanlar günahları ve sevaplarıyla, artıları ve eksileriyle birlikte değerlendiriliyor. Tarihe mal olmuş her büyük devlet adamı gibi onun hakkındaki en doğru hükmü de kuşkusuz tarih verecek. Bugün söyleyebileceğimiz, Cumhuriyet’in yetiştirdiği en önemli devlet adamlarından birini kaybetmiş olduğumuzdur.

Haberin Devamı

Süleyman Demirel’in yeni mekânında Büyük Türkiye’yi düşlemeye devam edeceğinden şüphemiz yok.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!