27 Mayıs sabahı yapılan kahvaltı

Güncelleme Tarihi:

27 Mayıs sabahı yapılan kahvaltı
Oluşturulma Tarihi: Haziran 23, 2004 00:00

27 Mayıs sabahı Ankara’da Dışişleri Bakanlığı Konutu’nda bir kahvaltı yapılıyor.Masanın etrafında beş kişi var.Bunların dördü Türk.HER ZAMANKİ MASAKonuttaki kahvaltılar, girişin hemen karşısında Ankara’ya bakan salonda yapılıyor.Dışişleri Bakanı Abdullah Gül genellikle sırtını Ankara’ya vererek oturur.Yani karşısındaki misafir aynı zamanda Ankara manzarasını da seyreder.Masada Gül dışında Dışişleri’nden üç kişi daha bulunmaktadır.Bunlar Dışişleri Sözcüsü Namık Tan, Bakan Özel Müşaviri Gürcan Türkoğlu ve Başbakanlık Dış Politika Başdanışmanı Prof. Ahmet Davudoğlu’dur.Masanın beşinci kişisi ise yabancı bir gazetecidir.Bu gazeteci New Yorker Dergisi’nin muhabiri Seymour Hersch’tir.Hersch’i artık bütün dünya tanıyor.Çünkü Irak’taki Ebu Garib Cezaevi skandalını ortaya çıkaran gazeteci. O sabah masada sıkı bir Ortadoğu muhabbeti yapılır.Bu arada çok ilginç bir ayrıntıyı daha öğrendim.Amerikalı gazeteci Ankara’da Amerika Birleşik Devletleri’nin Büyükelçisi Eric Edelmann ile de görüşmek istemiş.Ancak öğrendiğime göre büyükelçi Pulitzer Ödüllü bu Amerikalı gazeteciyle görüşmeyi kabul etmemiş.Edelmann Ankara’ya gelmeden önce Başkan Yardımcısı Dick Chenney’yle çok yakın çalışan bir yetkiliydi.Herhalde Hersch’in ortaya çıkardığı skandal, Amerikan yönetiminin hoşuna gitmedi ki, buradaki temsilcisi de onu kabul etmedi.TÜRK YETKİLİ KİMBu kahvaltıyı neden anlattığıma gelince.New Yorker Dergisi muhabiri Seymour Hersch’in Kuzey Irak’taki İsrail faaliyetleri ile ilgili haberini okurken bir cümle dikkatimi çekti.Hersch bir Türk yetkili ile de görüşmüş.Bu Türk yetkili ona, ‘Kürtlerin bağımsızlığı bölge için felaket olacaktır. Kerkük Irak’ın Saraybosna’sı olacaktır’ demiş.Tabii bu ifadeyi okuyunca herkes gibi ben de merak ettim:Yazıda adı verilmeyen ‘Türk yetkili’ acaba kimdi?Bunun için küçük bir araştırma yaptım.İşte o araştırma beni 27 Mayıs sabahı Konut’ta verilen kahvaltıya götürdü.Demek ki yazıda adı verilmeyen Türk yetkili bu üç kişiden biriydi.Anladığım kadarı ile İsrail’in bizzat Başbakan Şaron’un ağzından Türkiye’ye verdiği güvenceye pek itimat edilmemiş.Çünkü gazeteciye konuşan Türk yetkili onun Kuzey Irak’la ilgili iddiasına ‘Hayır, bunlar yalan. İsrail bize güvence verdi’ dememiş.Önceki akşamüzeri bu konuyu Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’le konuştum.Tabii konu, Türk-İsrail ilişkileriydi.Bazı çevreler, Başbakan’ın İsrail’e karşı yaptığı çıkışların ölçüsünün kaçtığı yolunda eleştiriler yapıyor.Aynı cümlelerin dört-beş ayrı yerde tekrarlanmasının, niyetini aştığı gibi yorumlar var.ÖLÇÜ KAÇTI MIGül’e bunu sordum.‘İsralli yetkililerin bu sözleri samimi dost tavsiyeleri olarak okuması lazım’ dedi. Bir noktayı daha hatırlattı:‘Ayrıca Başbakan grup toplantısında Yaser Arafat’a da aynı uyarıyı yaptı.’Peki Türkiye orada ne yapmak istiyor?Gül şunu söylüyor:‘Bizim İsrail ile ikili ilişkilerimiz var. Bir de barış çerçevesinde ilişkilerimiz var. Biz barışa katkıda bulunmak istiyoruz. O nedenle Başbakan’ın sözlerini ilişkileri zedeleyecek yönde açıklamalar olarak almamak gerekir.’BENİM GÖRÜŞÜMPeki bu iddiaları ilk defa mı işitiyorlardı.Gül’ün cevabı şöyle: ‘Hayır daha önce de işitmiştik. Biz de buna karşı gerekeni söyledik. Ancak İsrail yetkilileri ‘Biz Türkiye’yi üzecek bir şey yapmayız’ diyorlar.’ İsrail daha önce Başbakan Şaron’un bu konuda verdiği güvenceyi Ankara’ya iletti.Ne var ki Ankara’ya aksi yönde bilgiler de geliyor.O nedenle Ankara Kuzey Irak’ta İsrail’in bu politikasına karşı teyakkuzda.Benim görüşüm ise şu:Türkiye ile İsrail bu bölgenin en önemli iki aktörü. Son yıllarda kurulan iyi ilişkiler iki ülkenin de yararına oldu.Bu havayı bozmamak iki ülkenin de menfaatinedir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!