Kılıçdaroğlu'ndan PM toplantısı öncesi açıklamalar

Güncelleme Tarihi:

Kılıçdaroğlundan PM toplantısı öncesi açıklamalar
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 28, 2012 12:15

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Parti Meclisi (PM) toplantısı öncesi önemli açıklamalarda bulundu.

Haberin Devamı

CHP'nin 34. Olağan Kurultayı'nda seçilen Parti Meclisi (PM), Genel Başkan Kılıçdaroğlu başkanlığında genel merkezde ilk toplantısını yaptı.
Kılıçdaroğlu, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin zorlu bir süreçten geçtiğini ve yönetilemediğini iddia etti. Türkiye'nin görkemli ve dinamik bir ülke olduğunu, Kurtuluş Savaşı gibi büyük bir mücadeleyi vererek bağımsızlığını kazandığını ifade eden Kılıçdaroğlu, hükümetin dış politikasını eleştirdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, gazetelerde yer alan 16 Haziran 2005 tarihinde dönemin ABD Başkanı George W. Bush ile yaptığı görüşmeye ilişkin haberi okuyan Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın bu görüşmede Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın Suriye'de liderlik yapabilme kapasitesine sahip en iyi isim olduğunu, ancak ülkede sistem sorunu bulunduğunu belirttiğini aktardı. Erdoğan'ın, Bush ile görüşmesinden basına yansıyan “Esad'a yardımcı olup sistemi geliştirmek ve değiştirmek, hem bölge hem de dünya için çok doğru bir yol. Suriye'yi karıştırarak çözemezsiniz. Suriye'yi Esad'a yardımcı olarak demokratik ve barışçı bir ülke haline getirebiliriz.

Haberin Devamı

Başka her türlü yol bölgede sıkıntıyı ve tansiyonu artırır” sözlerini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Sayın Erdoğan'ın 16 Haziran 2005 tarihli gazetelere yansıyan ve Sayın Bush'a söylediği sözler bunlar. Bu sözlerin altına sadece ben değil, bu ülkedeki bütün yurttaşlarımızın imza atacağını düşünüyorum. Bir yıl sonra bu tabloda kısmen bir değişim oluyor. 6 Temmuz 2006. ABD'nin o dönem Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Başbakan Erdoğan'ın, başdanışmanı Ahmet Davutoğlu'nu Şam'a, İsrail ve ABD'nin isteği üzerine gönderdiğini açıklayarak, 'kendisinin bu girişimine teşekkür ederiz' diyor. Buradan nereye geldik?”

Bir muhalefet partisinin en temel görevinin hükümetin uyguladığı politikaların yanlışlığını ortaya koymak ve gerektiğinde alternatif politikalar üretmek olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, CHP olarak neyi eleştirdilerse arkasından çözümü de ifade ettiklerini belirtti. Kılıçdaroğlu, “Özellikle dış politikada CHP, uyarı görevini yapmazsa tarihe karşı sorumlu olur. O vebalin altından kendisini kurtaramaz” dedi.

“Dış politikanın sorumluluğu çok ağır”

İç politikadaki hataların daha kolay çözümlenebileceğini, ancak dış politikada yapılan hataların bedelinin doğrudan topluma yansıyacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, bunun sorumluluğunun çok ağır olduğunu söyledi. Her ülkenin dış politikasını kendi ulusal çıkarları üzerine oturtmasının temel bir kural olduğunu da ifade eden Kılıçdaroğlu, dış politikada duygusallığa, bağnazlığa, inatçılığa, başka ülkelerin taşeronu olmaya, tepki dürtüsüyle yola çıkmaya, blöfe, ideolojik körlüğe yer olmadığını kaydetti.

Haberin Devamı

Dış politikanın tarihi deneyime ve akla dayalı olması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Dış politika partiler üstü ve milli olmak zorundadır. Sağlam ve mantıklı yapılmalıdır. Gerçekçilikle yapılmalıdır. Aklıselim, sağduyu, serinkanlılık ve ulusal görüşlülükle yapılmalıdır. Ve çok daha önemlisi dış politika, sözün yerinde ve zamanında kullanılmasıyla yapılması gereken bir politikadır. Dış politikamızda bu temel ilkelere uyuluyor mu? Üzülerek söylüyorum hayır. Bu politikalardan vazgeçtiğimiz içindir ki bugün Türkiye, dış politikada tarihin en büyük kırılganlıklarından birini yaşıyor. Dış politikada, ana muhalefet partisi lideri olarak, 'hep doğruları söyledik ve hep haklı çıktık' demek benim ağırıma gidiyor. Çünkü ana muhalefet partisinin eleştirilerine karşın, 'haklı çıktık' diye bir tablo ortaya çıkıyorsa ve gerçekten haklı çıkıyorsa o zaman dış politikada Türkiye ağır bedeller ödeyen bir sürecin içine girmiştir demektir. Geldiğimiz nokta budur. Dış politikada ülkemizin çıkarları ağır darbe almıştır.”

“Kim karlı çıktı?”

Kılıçdaroğlu, hükümetin dış politikada yaşanan gelişmelere karşı öngörülü planları ve asgari stratejisi dahi bulunmadığını öne sürerek, şunları söyledi:
“Türkiye basiretsiz, beceriksiz, liyakatsiz bir kadro tarafından stratejik derinlik masallarıyla uyutularak, derin bir çukura itildi. Yüzlerce defadır söylediğim bir gerçeği bir kez daha aktarmak isterim; Suriye'nin etnik ve mezhep çatışmasına doğru sürüklenmesi bütün bölgede yeni bölünmelerin, yeni yapılanmaların ve sonu gelmez bir kaosun yolunu açacaktır. Bu sürecin sonunda en çok zarar gören ülkelerin başında Türkiye'nin geleceğini defalarca dile getirdik. Şu soruyu sormamız gerekiyor kendimize, dış politikada da aynı soru sorulur. Bugün geldiğimiz noktada kim karlı çıktı? Türkiye mi karlı çıktı, dönüp bakalım. Bir uçağımız Akdeniz'in derin sularında, iki pilotumuzu şehit verdik. Tırlarımız yakıldı, yağmalandı, sınırlarımız kapatıldı, ekonomik olarak en azından bölge insanı zor duruma düştü ve Suriye dostumuzdu, düşmanımız oldu. Peki dönüp Suriye'ye bakalım. Suriye bu olaydan karlı çıktı mı? Kan gölüne döndü. Her gün onlarca kişi yaşamını yitiriyor, adeta bir savaş var. Ciddi ve yakın bir bölünme tehlikesiyle karşı karşıya. Suriye mi karlı çıktı? Hayır. O zaman her yurttaşımın kendi kendine şu soruyu sormasını isterim; bu süreçte hangi ülke ya da ülkeler karlı çıktı? Türkiye ile Suriye'nin kaybettiği bu süreçte kimler karlı çıktı? Dış politikayı başka ülkelerin karlı çıkacağı bir sürecin üzerine oturtursanız, batağa saplanırsınız.”

Haberin Devamı

“Dereyi görmeden paçaları sıvadınız”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na, “Suriye politikanızın sonucunda Suriye'nin parçalanabileceğini öngörmüş müydünüz?” diye soran Kılıçdaroğlu, Davutoğlu ve Erdoğan'ın bütün dünyanın öngördüğü bu gelişmeyi düşünememiş olmalarının ancak stratejik körlükle açıklanabileceğini söyledi.

“Bunun bir diğer anlamı da Suriye haritasını yeniden dizayn etmek için egemen güçlerin size tapu kadastro memurluğu görevini vermeleridir. Çünkü siz, dereyi görmeden paçaları sıvadınız” diyen Kılıçdaroğlu, savaş olmasın diye icat edilen diplomasiyi rafa kaldırarak yerine talimatlı, taşeron, dış politikayı ikame etmenin, ülkeyi savaşın eşiğine getirmenin kabul edilemez olduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu, “Sözde oyun kurucuyduk bu bölgede. Oyuncak olduk” dedi.

Haberin Devamı

İktidarın Türkiye'nin sağduyusunu ve entellektüel birikimine hiçbir zaman önem vermediğini de savunan Kılıçdaroğlu, yalnızca ulusal çıkarlar perspektifinde eleştiri yapan muhalefete de en ağır suçlamaların yöneltildiğini, hakaretler yapıldığını ileri sürdü.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Suriye'de bir mezhep çatışmasının bölgede yaratabileceği sorunlara dikkat çekildi, yine biz suçlandık. Suriye'ye dışarıdan yapılacak bir müdahalenin Türkiye'ye sıçrayabileceği, Türkiye'nin başına bela açabileceğini söyledik, yine bizler sürüklendik. Geldiğimiz noktada AKP iktidarı beline kadar değil, boynuna kadar bataklığa saplanmış durumda. Elin taşıyla elin kuşunu vurmaya çalıştık. Bize bunu yaptırmaya çalıştılar. Bunlar bizim güçlerin elinde farklı bir rüzgara kapılmamıza yol açtı. Türkiye tam anlamıyla başı belaya giren bir ülke konumuna düştü. Ben şunu gerçekten öğrenmek isterim. Bütün bu gelişmelerden sonra hükümet acaba aklını başına almayı düşünüyor mu?”

Haberin Devamı

“Konuşan Türkiye”

Dış politikada yaşananların toplumda derin bir endişeye yol açtığını belirten Kılıçdaroğlu, bunun sorumlusunun bulunup sorgulanması gerektiğini söyledi.

Türkiye'nin gerçekten büyük bir ülke olduğunu ifade eden ve ülkenin sağduyusuna seslenen Kılıçdaroğlu, taşeron ülke olmayı asla haketmediğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, “Yapmamız gereken toplumsal sağduyumuzu, kollektif aklımızı harekete geçirerek mobilize etmektir. Bunun için gerçekten konuşan, tartışan, sorunlara çözüm arayan bir Türkiye'yi yaratmamız gerekiyor” diye konuştu.

Türkiye'nin sorularının en meşru zemin olan TBMM'de tüm kesimlerle tartışılıp konuşulmasının önemine değinen Kılıçdaroğlu, iktidarın muhalefetin sesine kulak kabartmasının önemini vurguladı.

CHP'nin Türkiye'de sağduyuyu temsil eden parti olduğunu ve ülkesinin çıkarlarını her şeyin üzerinde tuttuğunu bildiren Kılıçdaroğlu, her zaman ve her ortamda milli duruşunu sergilediğini ve sorunlara çözüm ürettiğini kaydetti.

Kılıçdaroğlu, ne kadar eleştiri olsa da bu görevlerini yerine getirmeyi sürdüreceklerini aktardı.

Kılıçdaroğlu, “Biz batının çıkarları doğrultusunda halkımızın bedel ödemesini istemiyoruz. Biz, Türkiye'nin Ortadoğu bataklığına sürüklenmesini istemiyoruz. Özetle biz, savaş istemiyoruz” dedi. Kılıçdaroğlu, CHP'nin Türkiye'nin komşularıyla dost olan ekonomik ve sosyal ilişkiler geliştiren bir ülke olmasından yana olduklarını da belirtti.

Türkiye'nin iktidarı ve muhalefetiyle TBMM çatısı altında konuşarak ve tartışarak kendi sorunlarına çözüm üretmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, bunun yapılmaması halinde birilerinin ülkenin sorunlarını dış güçlere taşıyacağını kaydetti.

Kılıçdaroğlu, “Bizim sorunlarımız, bu coğrafyanın sorunları hiçbir zaman uluslararası alana taşınmamalıdır. Buna gerekli özeni göstermeliyiz” diye konuştu.

Tutuklu milletvekilleri

Konuşmasında tutuklu milletvekillerinin durumuna da değinen Kılıçdaroğlu, “İllegal bir biçimde milletin iradesinin tecrit edildiği yaralanmış bir meclis vardır” dedi.

Milli iradeye en büyük darbeyi “mahkeme kılıklı hükümet sopasının vurduğunu” ifade eden Kılıçdaroğlu, halkın oylarıyla seçilen vekillerin bir-iki yargıcın iradesiyle yasama görevini yapamaz hale getirilmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi.

“İktidarın sopasını eline alıp yargıçlık taslayan kişilere biz yargıç demeyiz”

Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Yargıç, yargıç cübbesini giydiği zaman yargıç olunmaz. Yargıç karar verdiği zaman yargıç olunmaz. Yargıç eğer hükümetin sopası görevini üstleniyorsa o kişiye yargıç denmez. Yargıç, elinde hükümetin sopası olan kişi değildir. Yargıç, elinde adalet terazisi olan kişidir. Yargıç, karar vermekle yargıç olmaz. Yargıcın kararı toplumun vicdanında kabul edilmek zorundadır. Toplumun vicdanında kabul edilmeyen bir karar, yargıcın kararı değildir. Hükümetten talimat alıp onun görüşleri doğrultasında karar veren kişi yargıç değildir. Yargıçların yüz karasıdır o kişi.

Silivri toplama kampında insanları toplayacaksınız, neyle yargılandıkları belli olmayacak, bir kaosun içine sürükleyeceksiniz. Bütün dünyanın gözü önünde Türkiye'nin itibarını sıfırlayacaksınız. Türkiye'nin itibarını sıfırlayan, adaleti yok eden, adalet terazisinin dengesini bozan kişilere yargıç denmez. İktidarın sopasını eline alıp yargıçlık taslayan kişilere biz yargıç demeyiz. Onlar çocuklarına çok ağır bir miras bıraktılar. Çocukları ileride babalarının yargıç olduğunu söylemekten utanacaklar. Böyle bir mirası bir baba çocuklarına bırakamaz. Böyle bir mirası bırakıyorsa o kişi yargıç değildir. Çocuklar babalarının yargıç olmadığını söylesinler, 'onlar hükümetin görevlisiydi' desinler. 'Sayın Başbakan talimat verdi, onlar da talimatı yerine getirdi' desinler.”

Türkiye'de bu konuda gelinen noktanın kabul edilebilir olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, 'milli irade' diyenlerin, milletvekillerinin hapiste olmasını kabul etmesini anlayamadığını söyledi.

Kılıçdaroğlu, “İnsanları telle boğanları serbest bırakacaksınız. Halkın iradesiyle seçilen mahkum olmamış kişileri hapiste tutacaksınız. Bir Allah'ın kulu çıkıp bana bunun mantıklı gerekçesini açıklasın” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, Anayasa'nın 90. maddesi ve uluslararası sözleşmelere rağmen böyle bir uygulamanın hiçbir mantığa sığmadığını, bunun ülkeyi çağ dışı gösterdiğini, kimsenin böyle bir şey yapmaya hakkı ve yetkisi bulunmadığını da belirtti. Kılıçdaroğlu, demokrasi ve özgürlük diyenlerin, bazı yargıçların keyfi üzerine demokrasi ve özgürlüğü rafa kaldırmasını kabul edilemez olarak nitelendirdi.

Konuşmasında, Dörtyol ilçesinde AK Parti Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu'nun oğlu İstemi Kağan Türkoğlu'nun adının karıştığı olaya da değinen Kılıçdaroğlu, “İktidar partisinden bir milletvekilinin oğlu polisleri sıraya dizip sorgulamaz, sanki onlar suçluymuş gibi. Kabul edilebilir bir tablo değil. Bizim milletvekillerine biber gazı sıkacaksınız, hiçbir şey olmayacak. Beyefendinin oğluna bir şey oldu, bütün polisleri sıraya dizeceksiniz. Böyle iktidar olmaz. Böyle yönetim olmaz, böyle adalet dağıtılmaz” diye konuştu.

CHP'nin, Türkiye Cumhuriyeti'nin sağduyulu sesi, en güvenli kurumu olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, yurttaşlardan karamsarlığa kapılmamalarını istedi.

Kılıçdaroğlu, “Bize güvenin, biz bu ülkeye demokrasiyi, özgürlükleri getireceğiz” dedi.

“500 aday çıktı ama hiç kavga çıkmadı”

Kılıçdaroğlu partisinin 17-18 Temmuz'da yapılan 34. Olağan Kurultayı'nın bütün yurttaşlara umut olduğunu ifade ederek, artık herkesin içinde kavgası olmayan, halkı düşünen yeni CHP'yi göreceğini söyledi.

Kurultayın çok sayıda parti meclisi adayı ve çarşaf liste uygulamasıyla örnek bir kurultay olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “500 aday çıktı ama hiç kavga çıkmadı” diye konuştu.

Kurultay salonuna geldiği zaman adayların posterlerinin kendisine gençlik yıllarındaki öğrenci temsilciliği seçimlerini hatırlattığını da ifade eden Kılıçdaroğlu, demokratik yarışın güzelliğini vurguladı.

Yeni parti meclisinin yaş ortalamasının 52 olduğunu, 22 ilden temsilci bulunduğunu, temsilcilerin yüzde 48'inin milletvekili olduğunu, 20 farklı mesleğin parti meclisinde temsil edildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, tüzük gereği yüzde 33 cinsiyet, yüzde 10 gençlik kotasının da uygulandığını ifade etti.

Vatandaşın CHP'den büyük beklentileri olduğunu, gelecek dönemde yerel, genel ve cumhurbaşkanlığı seçimi bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, yalnızca kendisinin değil, partisinin tüm kademesinin bu anlayışla çok çalışmasını istedi.

Kılıçdaroğlu, “Yokuşta akmayan ter, inişte gözyaşına dönüşebilir diyor arkadaşlarımız. Öyledir. Ter dökeceğiz ki başarıyı hep beraber kucaklamış olalım” dedi.

Kılıçdaroğlu, parti meclisi üyelerinin illerden sorumlu olacaklarını ve çalışmaların bu kapsamda yürüteceklerini belirtti.

PM toplantısı Kılıçdaroğlu'nun açılış konuşmasının ardından basına kapalı devam etti.


 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!