Ya Beşar, men dakka dukka

Güncelleme Tarihi:

Ya Beşar, men dakka dukka
Oluşturulma Tarihi: Şubat 08, 2012 00:00

Başbakan Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı dün bir kez de Arapça, “Ya Beşar, men dakka dukka-Ey Beşar, eden bulur” diyerek uyardı.

Erdoğan, “Suriye yönetiminin değil halkının yanında yer alacak ülkelerle yeni bir girişimi de bu noktada başlatacağız, hazırlıklarını yapıyoruz. Çalışmalar sürüyor. Çalışmalar önce Arap Ligi’nde, sonra Batı’da” dedi. Erdoğan, dün parti grubunda şunları söyledi:

Firavunlar hak ettiğini bulacak

İran-Irak savaşında 1 milyon askeri, Müslümanı kim öldürdü; Batılılar mı gelip öldürdü? Halepçe’de Kürtleri kimyasal silahla kim katletti, Siyonistler mi? Hama’daki katliamı kim yaptı, Gayrimüslümler mi? Basra, Necef, Bağdat, Erbil, Duceyl, Sülaymaniye’de insanları dışarıdan gelen düşmanlar, yabancılar mı katletti? Hayır. Tamamını kendisini Müslüman olarak nitelendiren ama demir yumruğunu sadece kendi kardeşlerinin kafasına indiren zalimler, diktatörler, tiranlar, modern firavunlar yaptı, el ele yaptılar. Yeri geldi dışarıdan gelenlerle beraber yaptılar. İşte bu zorbalar, zalimler hak ettiklerini, layıklarını buldular. Bu işbirlikçi rejimlerin caniliklerine ses çıkarmayan, bu zorbaların halkına zulmetmesine dur demeyen kimi Batılı ülkeler ise insanlık adına kılını bile kıpırdatmadı. Şundan hiç kimsenin endişesi olmasın, bugün babalarının izinden, o diktatörlerin, firavunların izinden gidenler de hak ettiklerini mutlaka bulacaklardır.

Humus’un hesabı sorulacak

Hama’da 30 bin masumu hunharca öldüren baba Esad, işlediği cinayetlerin hesabını bu dünyada vermedi. Ama o Esad, bütün Suriye halkının, bütün İslam dünyasının, bütün insanlığın hafızasında, kalbinde, vicdanında yargılandı, acımasız bir diktatör olarak tarihe adını yazdırdı. Umuyor ve inanıyorum ki bugün onun izinden gidenler, bugün Humus’ta yüzlerce masum sivili katledenler, adli ilahiden önce, kendi halklarının önünde hesap verecektir. Hama’nın hesabı sorulmadı ama emin olunuz ki er ya da geç Humus’un hesabı sorulacaktır. Beşar Esad, ‘Ölene kadar savaşırım’ diyor. Madem ölene kadar savaşacak bir kahramansın neden Golan Tepeleri için ölene kadar savaşmadın? Senin kahramanlığın, kendi mazlum, masum halkına mı; bu mu kahramanlık? Bu kahramanlık değil, korkaklıktır. Her zalimin kalbine sinmiş acziyet, zavallılıktır. Hiçbir zulüm karşılıksız kalmaz. Zulüm ile abat, zulüm ile payidar olunmaz. Mazlumun ahı, er ya da geç mutlaka çıkar. Irak, Libya, Mısır’da mazlumun ahı çıktı, hiç şüpheniz olmasın Suriye’de de çıkar.

Babasının izinde yürüyor

Hama’nın izlerini silin, babasından farklı olduğunu, izinden yürümediğini halkınıza gösterin dedik ama Esad döndü dolaştı babasının izini takip etmeye, babası gibi silahların namlusunu kendi halkına çevirmeye başladı. Bize ve kendi halkına verdiği sözlerinin arkasında durmadı. Hama katliamının 30’uncu yıldönümünde 3 Şubat akşamı, tıpkı babasının yaptığı gibi bir şehri kuşatarak, yüzlerce masum insanı toplu halde katletti. Kendisine bir kez daha hatırlatıyorum: Gittiğin yol, yol değildir. Bu yol çıkmaz sokaktır. Daha fazla kan akıtmadan, daha fazla masum sivilin canını almadan, bu yanlış yoldan dönmesini, kendisine bir kez daha tavsiye ediyoruz.

Menemen’le aynı kampanya

(Dindar nesil) A’dan Z’ye sözlerimin arkasındayım. Bu kampanya o kadar bayattır ki 13 Nisan 1909’dan, 31 Mart vakasından bugüne kadar tam 103 yıldır temcit pilavı gibi bu ülkenin önüne getirilmiştir. Türkiye hiçbir zaman irticaya prim vermedi ama Türkiye bu irtica kampanyalarına, bu sanal irtica korkusuna çok ama çok ağır bedeller ödedi. Kimi susturmak istedilerse mürteci dediler, kimi dışlamak istedilerse gerici dediler, kimi aşağılamak istedilerse yobaz dediler. Bugün dindar nesil kavramı üzerinde koparılan fırtına, 31 Mart’ta İstiklal Mahkemeleri öncesinde, Menemen hadisesinde, 27 Mayıs öncesinde, 28 Şubat’ta, AK Parti’nin kapatılması davası öncesinde yürütülen kampanyanın tıpkısının aynısı. Kusura bakmayın, biz bunları yutmayız. Biz bu yolda elinden irtica bahanesi alındığı için, kimlik bunalımı yaşayan o yazarlarla değil, milletimizle yürüyoruz. Hiç kimse çok bilmiş mürebbiye edasıyla, parmağını sallayarak bize istikamet gösteremez, efendilik taslayamaz. Çıkmışlar bize, ‘Elinizde dindarlılığı ölçecek alet mi var?’ diye soruyorlar. Böyle bir yetkinin bizde olduğunu iddia edenlerden hiç olmadık. Çünkü bizim uluhiyet (ilahlık, tanrılık) kavramımız yok, o ancak kadiri mutlak olan Allah’a aittir. Ama merak ediyorum, siz bu ülkede yıllarca laikliği nasıl ölçtünüz? Hiçbir parti kendi tasavvurunu topluma dayatmaz, dayatamaz.
Ateist dayatma
Biz devletin zihinleri tek tipleştirmesine, şekillendirmesine de karşıyız. Çocuğunu ateist olarak yetiştirmek isteyenlerin, çocuklarına yaptığı dayatmaya da karşıyız. Bu, AK Parti’ye ve hükümetine yönelik bayat bir kampanyadır.

Auster ile Gazze’de piknik yap

BAŞBAKAN Erdoğan, gruptaki konuşmasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu hedef alarak, “Bırakın Türkiye’yi, CHP bile böyle bir genel başkanı hak etmiyor” dedi. “Tarihe teneke harflerle geçti” dediği Kılıçdaroğlu’na, Türkiye’ye davet ettiği Amerikalı yazar Paul Auster ile birlikte İsrail’e gitmesini de öneren Erdoğan şöyle konuştu: “O yazar en son İsrail’e gidip İsrailli devlet adamlarıyla fotoğraf çektirmiş. Biz bunu hatırlatınca, ‘İsrail’de tutuklu gazeteci ve yazar yok’ dedi, Kılıçdaroğlu da bunu papağan gibi tekrarladı. Mavi Marmara katliamından sonra da ‘Ben olsaydım Mavi Marmara’nın gitmesine izin vermezdim’ diye cevap vermiş, Türk siyaset tarihine adını altın harflerle yazdırmıştı, tabii teneke. Kılıçdaroğlu’na tavsiyede bulunmak istiyorum. Eğer o yazar gelirse, lütfen birlikte İsrail’e gitsinler. Şöyle Gazze’yi gören bir tepede birlikte piknik yapıp, koro halinde ‘İsrail’de tutuklu gazeteci, yazar yok’ desinler. Bunu demek en hafif tabiriyle yalancılıktır, cahilliktir.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!