1974 sonrasında önemli bir ilk

Güncelleme Tarihi:

1974 sonrasında önemli bir ilk
Oluşturulma Tarihi: Nisan 20, 2004 00:00

AB’ye üye ve tam üye adayı ülkelerin dışişleri bakanlarının geçen cumartesi günü burada Tullamore Kenti’nde yaptıkları gayri resmi toplantının başlıca gündem maddesi Filistin-İsrail anlaşmazlığıydı.AB dışişleri bakanlarının toplantıdan sonra yayımladıkları bildiri, ABD Başkanı George Bush ile İsrail Başbakanı Ariel Şaron arasında geçen hafta varılan mutabakatın açık bir eleştirisi niteliğindeydi.İlginç olan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün de yaptığı kısa konuşmada, AB’nin tutumuna kuvvetli bir destek vermesi oldu. AB sürecinde ilerlemeye başlamasıyla birlikte, Türkiye, gerek Arap-İsrail anlaşmazlığı, gerek Irak gibi konularda giderek belirgin bir şekilde AB yanlısı bir çizgiye yöneliyor ya da belli başlıklarda zaten var olan bu çizgiyi artık daha gür bir sesle ifade ediyor.Bir bakıma, AB tuğrasının Türkiye’nin bölge politikalarında daha kuvvetli bir şekilde uç verdiği söylenebilir.SÖZ ALAN RUMLARI ELEŞTİRİYOR Tullamore’un gündeminde Kıbrıs sorunu bulunmuyordu. Ancak, toplantıda bir buçuk saatlik süre içinde en geniş yeri sürpriz bir şekilde Ortadoğu değil, Kıbrıs’taki son durumun değerlendirilmesi aldı. Alman Dışişleri Bakanı Joschka Fischer ile Lüksemburg, İsveç, Macaristan ve Slovenya’nın dışişleri bakanları ya da AB’den sorumlu bakanları tek tek söz alarak Kıbrıs konusundaki görüşlerini kayda geçirdiler.Hepsinin verdiği mesaj da aynı kapıya çıktı. Hemen hemen her bakan, önce Annan Planı’nın ortaya çıkması için gösterdiği kararlılıktan, bu doğrultuda oynadığı yapıcı rolden dolayı Türkiye’ye teşekkür etti.Ardından, planın Kıbrıs sorununun çözümü açısından tarihi bir fırsat yarattığını belirterek, güneyde planı reddetme havasının güçlenmesi karşısında, Rum tarafına planın desteklenmesi yönünde kuvvetli uyarılarda bulundular.TÜRKİYE İLK KEZ DIŞLANMADI Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Yorgo Yakovu, eleştiriler karşısında iki kez söz alıp tutumlarını izah etmek zorunda kaldı.Yakovu, planın iki taraf arasında müzakere edilemediğini, dolayısıyla bir mutabakatın bulunmadığını, ekleriyle birlikte 7 bin sayfa tuttuğunu, henüz tam olarak incelenemediğini, bu nedenle Rum kesiminde ‘hayır’ eğiliminin güçlendiğini anlattı.Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Yannis Valinakis’in Kıbrıslı Rum Bakanı yalnız bırakmayıp kendisine arka çıkması, Atina’daki yeni muhafazakár hükümetin Annan Planı’na kuvvetli bir destek vermediğini bütün AB bakanlarına gösterdi.Belki de, (1985’teki De Ceullar planı kısmen hariç tutulursa) 1974 Barış Harekátı sonrasında ilk kez bir uluslararası toplantıda, Kıbrıs dosyası açıldığında övgüleri toplayan taraf Türkiye oldu; bütün eleştiriler de Rum kesimine yöneldi. İlk kez, Türkiye, bir uluslararası forumda Kıbrıs sorunu nedeniyle kendisini yalnız ve dışlanmış hissetmedi.AB’DEN HANGİ ADIMLAR BEKLENİYOR?Dışişleri Bakanı Gül’ün toplantı sırasında yaptığı ikili temasların içeriği, kapalı toplantıda verilen mesajların daha da ilerisine giti. Özellikle Alman, İngiliz ve Fransız Dışişleri Bakanları, Gül’ü Kıbrıs konusunda sergilenen inisiyatiften dolayı kutladılar ve Rum kesimindeki ret eğiliminden duydukları rahatsızlığı kayda geçirdiler.Gül’ün bütün oyun planı, bu rahatsızlığı tespit edip, muhataplarına referandumda güneyden ret kararı çıktığı takdirde, Ankara’nın 25 Nisan sonrasında girişeceği diplomasi seferberliğinin altyapısını oluşturacak mesajlar vermekti. Gül, Rumlar ‘hayır’ derse, faturanın Türk tarafına çıkartılmaması ve gösterilen özverinin karşılığının alınması gerektiğini söyledi. Bu ödül ne olabilir? Ödül, AB’nin tanımaya gitmese de KKTC ile kurumsal işbirliğine girmesi ve mevzuatında, özellikle Kıbrıs’la ilgili yönetmeliklerinde gerekli değişiklikleri yapması olabilir.İrlanda’da alınan ilk işaretler, bu açıdan cesaretlendirici oldu.Kıbrıs sorununda yürütülen egzersizin Türkiye’yi uluslararası alanda yüksek bir zemine çıkarttığı rahatlıkla söylenebilir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!