18 Mart Çanakkale Zaferi şiirleri ilgiyle sorgulanıyor.. En anlamlı 18 Mart şiirleri

Güncelleme Tarihi:

18 Mart Çanakkale Zaferi şiirleri ilgiyle sorgulanıyor.. En anlamlı 18 Mart şiirleri
Oluşturulma Tarihi: Mart 17, 2018 15:44

18 Mart Çanakkale Zaferi şiirleri, canlarını vatan için vermekten hiç çekinmeyen atalarımızın kahramanlık destanlarını dile getirmelerine vesile olacak. 18 Mart Çanakkale Zaferi şiirleri aracılığıyla bu günün anlam ve önemini tatmak isteyen vatandaşlar, birbirinden güzel şiirler için araştırmalarına başladı. İşte, ilgiyle araştırılan 18 Mart Çanakkale Zaferi şiirleri hakkında değerli örnekler

Haberin Devamı

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli günlerinden biri olan 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 103. yıl dönümü için hazırlıklar sürüyor. Milletimizin birlik ve beraberlik uğruna tüm varlığını ortaya koyduğu 18 Mart Çanakkale Zaferi, sosyal medyada da hatırlatılıyor. Öğrenciler ise okullarda ve derste okumak için internette 18 Mart Çanakkale Zaferi şiirleri ve sözlerini araştırıyor.

YİĞİDİM / ŞEHİDİM

Bakmakla bilinmez kıymetim/kadrim
Her karşı toprağım kutsaldır benim
Uğruma binlerce şehitler verdin
Al kanla yazıldı tarih defterim

Vurulup koynumda yatan yiğidim
Kıyamette elbet sana şahidim
Bu vatan uğruna gitti gençliğin
Göklerden verildi rütben şehidim

Vatan bir cehennem gibi yanıyor
Dünya bizi mağlup olmuş sanıyor
Suskun duran millet bir uyanıyor
İttifaklar Mehmetçiği tanıyor

Haberin Devamı

Kahramanlar burda çoktur seçilmez
Şehitlik şerbeti kolay içilmez
Bir nefes anında umman geçilir
Bilinir ki Çanakkale geçilmez

Burası Türklerin ebedi yurdu
Her Mehmet bir tabur düşman vurdu
Böylece tüm dünya şanın duydu
Yedi Düvel mecbur selama durdu

Dinle beni dinle anla ey gencim
Yiğitler koynumda artar direncim
Atanın yazdı takvime göre
Seninle akranım ben de çok gencim

Huzurla şad olsun ruhu atanın
Pişman oldu soyu bana çatanın
Sonsuza dek sana kutsal vatanım
(Bu)Övünç binlerce kefensiz yatanın

Ey gencim ecdadın bedel ödedi
Uğratma namerdi yurduma dedi
Üzme sen Ata’nı incitme emi

Görevi ilahi bilincindendi
Şöhreti saygıyla söylenip geldi

Zeki İ. KIZILIŞIK

MEHMET AKİF'İN ÇANAKKALE ŞİİRİ

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi ?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya
Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle ‘bu:bir Avrupalı’
Dedirir-Yırtıcı,his yoksulu,sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahud kafesi!
Eski Dünya, yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikak mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Ostralya’yla beraber bakıyorsun:Kanada!
Çehreler başka,lisanlar,deriler rengarenk:
Sade bir hadise var ortada:Vahşetler denk.
Kimi Hindü, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela…
Hani,tauna da züldür bu rezil istila!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlük –i asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına.
Maske yırtılmasa hala bize afetti o yüz…
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat,yüzsüz.
Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthüş ki: Eder her biri bir mülkü haram.
Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı :Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir:Savrulur enkaz –ı beşer…
Kafa,göz,gövde,bacak,kol,çene,parmak,el,ayak,
Boşanır sırtlara vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyare.
Top tüfekten daha sık,gülle yağan mermiler…
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister,ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, haşa,edecek kahrına ram?
Çünkü te’sis –i İlahi o metin istihkam.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;
Bu göğüslerse Huda’nın ebedi serhaddi;
O benim sun’-i bedi’im , onu çiğnetme dedi.
Asım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O , rükü olmasa,dünyada eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitap…
Seni ancak edebiyyetler eder istiab.
Bu taşındır diyerek Ka’be’yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da , rida namıyla,
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle ;
Ebr-i nisanı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyya ‘yı uzatsam oradan;
Sen bu avizenin altında,bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtebı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
Sen ki ,son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanı Salahaddin’i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran…
Sen ki , İslam’ı kuşatmış , boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki , ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki , a’ sara gömülsen taşacaksın … Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar , seni almaz bu cihat…
Ey şehid oğlu şehid , isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber
Mehmet Akif Ersoy

18 MART ÇANAKKALE

Bulutlar sarmıştı her yanı,
Kapkara bir geceydi,
Yağmur,bardaktan boşalırcasına,
Sağnak gibi yağıyordu,
Yedi düvelin gemilerinden yükselen,
Top,tüfek sesleri,
Her yanı inletiyordu,
Mustafa Kemalin askerleri,
Aslanlar gibi dövüşüyordu,
Ve Çanakkale kahramanca,
Düşmana selam veriyordu,
Kükrüyordu tepeden,
Mustafa Kemal,
Vatanıma ayak basacaksa düşman,
Yaşamanın ne gereği var,
En son nefer ölünceye kadar,
Dövüşeceksiniz aslanlar,
Görecek bütün dünya,
Ne aslanlar doğururmuş,
Emineler,Hatçeler,Ayşeler,Fatmalar.

Ali Osman Yılmaz

BİR YOLCUYA

Dur yolcu! bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmet'in yattığı yerdir.
Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmet'in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanının kattığı yerdir.
Düşün ki, haşre dek kemiğin, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.
Necmettin Halil ONAN

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

Çanakkale dediğin manasızdır sanma sen
Ordaki şehitlerdir tarihlere şan veren
Vatan toprağı için can ile serden geçen
Korkuyor bu kafirler tüyleri diken diken
Su üstü mayın dolu nusret toplar mayını
Bir yandan Elizabeth düşünüyor canını
Komayacağız yerde şehitlerin kanını
Korku bilmez bu millet artıracak şanını
Mehmedoğlu Seyyid'in mermiyi kaldırışı
Dünya durdu, dönmüyor seyreyliyor yarışı
Anlayacak kafirler bucağı ve karışı
Türküm başkaldırdı ki zaferdir haykırışı
Gaza, cihad nasib et Türk milletine ya Rab!
Anzak, Hindu, İngiliz... Hepsi harab ve bitab
Her renk, her dil, her kıta bilsin ki bu kutlu ab
Çanakkale suyu bu ne Rum dinler ne Arab
Anafarta, Dardanos, Boğalı, Seddülbahir
Türktedir bu topraklar dünyada evvel ahir
Kayboldu İngilizler bilinmiyor nerdedir
'Çanakkale Geçilmez' bu da açık gerçektir
Samet Mehmet Bora

ÇANAKKALE’DE OTUZ BİN ŞEHİT

Çanakkalede otuz bin şehit,
Hepsi birbirinden yiğit,
Bundan sonrasını tarihler yazar,
Çanakkale’de analar ağlar.
Derdim,derdim,garip halim,
Kanı içmiş dağlar sanki düşmanım,
Ne analar,ne bacılar,
Çanakkale’de zaferler yatar.
Düşman pusu atmış,Çanakkale yollarına,
Yol vermiyor dağlar,nice yiğit aslanlara,
Yol vermesen küserim yara,
Deli gönlüm gitmek ister şanıyla.
Mermiler yağıyordu yağmur gibi,yiğitlerimizin üstüne,
Ay yıldızlı bir bayrak dalgalanıyordu gök yüzünde,
Mekanınız cennet olsun ebediyetde,
Çanakkale’de şehitler yatar diz dize.
Haydar Turan

ÇANAKKALE KAHRAMANLARI

Malım, mülküm
Eşim, dostum
Yarim demediniz
Hiç tereddütsüz
Gidip can verdiniz
Elimde bardağım
Çayımı rahat içebiliyorsam
Çünkü siz orda öldünüz
Daha onbeşinde, onaltısında
Kurşunlara yürüdünüz
Helal edin hakkınızı
Yapabildiğim tek şey bugün
Bir Elhamla, iki damla gözyaşı
Ruhunuz şadolsun
Çanakkale Kahramanları
Ayşe Adlım

BAYRAĞIM

Şehit kanlarıyla, vermişim rengini,
Gökten Ay’la-Yıldızı koparmışım;
Yüreğimi koymuşum sana, yüreğimi;
Birde vatan sevgimi
Dalgalan ey şanlı Bayrağım;
Sen dalgalan, ben coşayım,
Uğruna destanlar yazayım!
Delikanlımın damarındaki kansın,
Sen, cansın, canansın.
Yansın, bu yürekler sana yansın;
Vatan aşkıyla yansın
Dalgalan ey şanlı Bayrağım;
Sen dalgalan, ben coşayım,
Uğruna destanlar yazayım!
Sevgisin, Mutluluksun, Umutsun;
Aşksın, Destansın, bulutsun;
Sen bensin, Benliğimsin
Sana, canım feda olsun!
Dalgalan ey şanlı Bayrağım;
Sen dalgalan, ben coşayım,
Uğruna destanlar yazayım!

 

BAKMADAN GEÇME!