12 önemli öykü

Güncelleme Tarihi:

12 önemli öykü
Oluşturulma Tarihi: Ocak 27, 2005 00:00

YÜZÜKLERİN EFENDİSİBir yolcu, Satürn’ün karmakarışık halkaları, fırtınalı atmosferi ve çok sayıdaki uydusu hakkında bir kitap yazmak üzere mayıs ayında gezegene vardı. Yolcunun adı: Cassini!Uzay aracı Cassini, birkaç hafta içinde Satürn’ün en uzağındaki uydusu Phoebe’nin, bir kuyrukluyıldıza dönüşebileceği bilgisini gönderdi. Phoebe, Satürn’ün kollarından kayarsa, Güneş’e çok yaklaşarak buharlaşmaya başlayabilir ve Hale-Bopp’tan çok daha parlak bir kuyruk yaratabilir.1 Haziran’da Cassini, yörüngeye girmeden önce Satürn’ün halkaları arasındaki bir boşluktan geçerek görevinin en önemli parçalarından birini başardı. Halkalara yakından bakıldığında Satürn’ün küçük uydularının kütle çekimi nedeniyle taraklar ve spiraller yarattığı görüldü. Görüntüler aynı zamanda, hala açıklanamayan dik, keskin uçlar ve fiber yapıların varlığını gösterdi. Halkaları oluşturan buzul parçacıkları üzerindeki toz eserleri, farklı halkaların az da olsalar birbirlerinden farklı kökenleri olabileceği ipucunu veriyor. Belki de, Phoebe’den daha az dikkatli, dışarıdaki karanlıktan gelen yabancılar, başıboş dolaşırken Satürn’ün çok yakınından geçti ve kütle çekimi nedeniyle parçalandılar.Ekim ayında, Cassini bize Titan’ın ilk net görüntülerini gönderdi; o günden sonra da Titan, Güneş Sistemi’nin keşfedilmemiş en geniş coğrafyası ünvanını kazandı. Turuncu-kahverengi bir sis arkasına gizlenmiş, üzerinde yuvarlak çıkıntılar, geniş uzantılar, dar çatlaklar veya bayırlar ile parlak adacıklarla bezenmiş karışık yapılı, bazen aydınlık bazen de karanlık olan bir alan. Cassini’nin ilerde gerçekleştireceği 43 geçişse Titan’la ilgili çok daha fazla bilgi verecek. Ayrıca, Satürn’ün diğer uydularının sırlarını öğrenebilir, kayalık merkezini incelememizi sağlayan aletlerle gezegenin içine sızabilir ve manyetik alanının nedeninin, sıvı hidrojenin metalik katman mı olduğunu keşfedebiliriz. SÜRÜLERİN YERYÜZÜNÜ İSTİLASI2004, böceklerin milyarlar halinde sürüler oluşturarak 4 kıtayı birden kat ettiği bir yıldı. Çekirgeler, Afrika, Avustralya ve Asya’yı istila ederek tarım alanında bir felakete neden oldular. Brood X, yani dev bir ağustosböceği sürüsü, ABD’nin doğusunda uyanarak böcekleri sevmeyen halkı rahatsız etti. Çöl çekirgesi (Schistocerca gregaria), yılın ilk aylarında Moritanya, Batı Sahra ve Suudi Arabistan’da toplanmaya başladılar. Bu çekirgeler, yalnız yaşayan bireylerden, yüz binlerce kilometrelik bir alanı kaplayan sürüler oluşturan ve günde 500 kilometre göç edebilen pembe böceklere dönüştüler. İlkbahara doğru kuzeyde Cezayir, Fas ve Libya, yazın da güneyde Büyük Sahra Çölü’nün güneyindeki Sahel’e geçtiler. Kasımda milyonlarcası Mısır ve İsrail’i işgal ederken, kimi sürüler de batıya giderek Kanarya Adaları’na vardılar. 15 yıldır en büyük çekirge istilasını yaşandığı Afrika’nın kontrol altına alınması ve temizlenmesi için 100 milyon doları aşacak. Avustralya’da da, bir başka çekirge türü (Chortoicetes terminifera) ordusu, eylül ayında toplanmaya başladı. Kasım ayına gelindiğindeyse, hükümet New South Wales bölgesinin tam 75 bin hektarlık alanını böcek ilacıyla ilaçladı. Bu yaratıklar, yaz sıcaklarında çok hızlı ürediklerinden çiftçiler en kötüsüne kendilerini hazırlamış durumda.Yukarıda söz edilenler kadar etkili, ancak daha az zarar veren bir başka olaysa, dişi çekirgelerin mayısta ABD’nin doğusunda birdenbire uyanmalarıydı. Milyonlar milyarları buldu ve bu kırmızı gözlü böcekler, bir erkek eş arayışına girdiler. Bunu yaparken de Washington’da insanların saçlarına dolandılar, Virginia’da çocukları bisikletlerinden düşürdüler, Ohio’da golf kurslarını dağıttılar ve Tennessee’de yanlışlıkla öğle yemeğinde midelerine girdikleri köpekleri hasta ettiler. Brood X, birer birer ölerek tükendiler ve bir sonraki nesilleri de 2021’den önce ortaya çıkmayacak. Çekirge sürüleriyse hálá bizim aramızdalar. GÖKYÜZÜYLE BAŞARILI ÖPÜŞMEMojave Çölü’nde bir ilke imza atıldı: Özel sektör kendi uçağıyla ilk kez uzaya başarılı bir yolculuk yaptı.Eylül ayının son günlerinde, binlerce insan bir hafta sürecek bir yolculuk için Kaliforniya çölündeki Mojave havaalanına akın etti. Amaçları, havacılar uzaya gidip gelirken yazılan tarihi izlemekti. Ortada, bir adamın hayatı ile binlercesinin rüyası vardı; bir de ilk özel uzay uçuşuna verilecek 10 milyon dolarlık Ansari X ödülü. Burt Rutan ve ekibinin, sıvı azot monoksit gazı ile kauçukla çalışan bir roket motoru ve bu motoru saran karbon kompozit gövdeden oluşan yaratıcı bir araçları vardı. SpaceShipOne adlı araç, en az kendisi kadar tuhaf görünümlü ana gemi White Knight tarafından 14 kilometre yüksekliğe taşındı ve buradan fırlatıldı. Birkaç saniyelik mikro kütle çekiminin ardından SpaceShipOne, fren sistemi için gereken şekilde, yukarı doğru kalkık kanatları ve kuyruğu ile atmosfere girecekti.İzleyicilerin hiçbiri hayal kırıklığına uğramadı. 29 Eylül’de tan vaktinden kısa bir süre sonra, mürettebat, ana aracına birleşik şekilde kalktı. Bir saat sonra araç görünmez olduktan sonra, SpaceShipOne diğerinden ayrıldı. Pilot Mike Mellvill, roketini ateşledi ve arkasında beyaz bir çizgi bırakarak X ödülü için gereken 100 kilometrelik mesafeyi kat etti. Sonunda uçuş başarıyla gerçekleştirildi. 4 Ekim’de Brian Binnie’nin yaptığı ikinci deneme de ilki gibi başarılıydı. Özel teşebbüsler de yapabildiklerini göstermiş oldular. KÜÇÜK İNSANLARIN YÜKSELİŞİOrtak zamanda yaşadığımız, beyni küçük bir insan, bilimi altüst etti.. Evet Flores insanından bahsediyoruz...Bazen yeryüzünde eşsiz olduğumuz düşünmekten hoşlanırız. Bazen, sırf bu yarışta ipi göğüsleyebildiğimiz için özel olduğumuzu düşünmekten hoşlanırız. Bazen insan olmanın ne demek olduğunu unutmaktan hoşlanırız. Ama işte o anda birden bir şeyler gelir ve bu cüretimizi kursağında bırakır. Ekim ayında, Endonezya adalarından Flores’te, bir kireçtaşı mağarasında küçük bir insansı iskeleti bulundu. İlk önce bir çocuğa ait olduğu söylenen, ardından bir kandırmaca olduğu iddia edilen, ancak her ikisiyle de bir bağlantısı olmadığı ortaya çıkan Homo floresiensis, ya da bilinen adıyla Ebu, son 150 yılın en büyük arkeolojik buluşu oldu. Küçük beyne sahip bu insansı, yalnızca 13 bin yıl öncesine kadar hayatta kalmış olan, tamamen yeni bir türü temsil ediyor. Modern insansılarla aynı gezegeni paylaşmış ve Neandertaller’den 10 bin yıl fazla yaşamıştı. Kendisinden önceki birçok tür gibi Homo floresiensis de, adaptasyon sağlayamamaktan değil, büyük olasılıkla yıkıcı bir volkanik patlamadan ötürü yok oldu. 1 metre boyunda, 25 kilo ağırlığında ve bir greyfurttan daha küçük bir beyne sahip Ebu, ‘beyin büyüdükçe türler de zekileşir’ inancına karşı çıktı. Gösterişsiz kafatasına karşın, karmaşık taş aletler yapabilen ve açık ateşte avını pişirebilen çok üstün insanı temsil ediyordu. İleriki aylarda Ebu ve türü hakkında daha çok şey öğreneceğiz. Antropolojik düşünceye etkisi de büyük olacak. Fosilleşmemiş kemiklerden DNA alınabilirse bu, insan aile ağacını net olarak çizmemize de olanak sağlar. Bunun ardından da belki de evrimsel tek olduğumuz fikrinden kurtulmak zorunda kalabiliriz. YILDIZLAR ARASINDA OYNAMAMA İZİN VERAy’ın ikinci kez keşfi start aldı.. Yeni bir tarihsel dönüm noktası.Bu yolculuğun nerede biteceğini bilmiyoruz, ancak şunu biliyoruz ki: insanlar evrene girdi. Bu sözler, bir Amerikalı’nın daha Ay’a ve hatta daha da ötesine ayak basmasını öngören bir projeyi ocak ayında açıklayan ABD Başkanı George Bush’a ait. Bu gerçekleşecek mi? Kızıl Gezegen’le karşılaştırıldığında, Ay çantada keklik gibi görünmeli. İnsanlı ilk uçuş, 2015 ile 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. NASA’nın 1960’ların teknolojisini kullanarak Mercury, Gemini ve Apollo programlarıyla Ay’a insan taşıdığı düşünüldüğünde bu makul bir hedeftir.Ayın keşfi capcanlı bir yenilenmeye girerken, NASA da istekli uluslararası ortaklar bulabilir. Çin ve Hindistan kasım ayında yaptıkları açıklamada, 2007’de Ay’a uzay aracı göndereceklerini bildirirken, Avrupa Uzay Ajansı’na (ESA) ait SMART -1 ise çoktan Ay’ın çevresinde turluyor ve 2005’in başlarında bilimsel gözlemlerini yollamaya başlayacak. ESA, 2024’te kurulabilecek olası bir insanlı üsse bir öncü olması anlamında, 2014 yılında işbirlikçi robotlardan oluşan bir "köy" kurmayı planlıyor. Ajans, Ay’ın güney kutbu yakınlarındaki Eternal Light Tepesi de dahil üs için şimdiden olası alanları gözüne kestirdi bile. Mars ise bambaşka bir hikaye. Henüz oraya gitmek için bir takvim belirlenmedi ve mürettebatlı bir Mars uçuşunun fizyolojiye zararları konusunda çok az şey biliniyor. Ayrıca bu iş için ayrılacak yüz milyarlarca dolarlık bütçe, kara delikler, kütle çekimine bağlı dalgalar ve kara enerji gibi birçok konuda girişilecek insansız görevlerin de rafa kalkmasına neden olabilir. Bu tür detaylar halledilmediği sürece, Bush’un biraz kırmızı toz havalandırma düşü olduğu gibi kalacak. TAVUKLARIN İNSANLARDAN ÖCÜYıllar boyunca, sayısız tavuğu "hızlı tavukçuluk" adına, dev ve tıkış tıkış ağıllarda kısa ve sefil hayatlar sürmeye zorladık. Onlarsa 2004’te öçlerini almaya başladılar.Asya’nın doğusunda bir yerlerde, Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre milyonlarca insanın ölümüne neden olabilecek bir grip virüsü geliştirdiler. H5N1 adlı virüs, Çin’de resmi olarak açıklanmasa da daha önce de tavukçulukta salgınlara neden olmuştu. Bu yılsa virüs, Çin sınırlarını çok aşarak Endonezya’ya kadar ulaştı ve Pekin yönetiminin sonunda varlığını kabul etmesine neden oldu. Virüsün yok edilmesi yılları alacak. Bugün virüs o kadar çok yerde var ki, bir yerlerde bir insanı etkileyebilir.DSÖ, H5N1 virüsünün, 100 milyon insanın ölümüne neden olabilecek salgın bir hastalık başlatabileceği uyarısında bulunuyor. Bu tahmin, dünya nüfusunun üçte birinin etkilendiği, bunların yüzde 5’inin de öldüğü 1918’deki grip salgınına dayanıyor. 1968’de yaşanan daha ılımlı son salgını ele alırsak ise, ölü sayısı 7 milyona kadar düşebilir.Ancak durum bunlardan çok çok daha kötü olabilir. Bir salgın yaratmak için H5N1’in, insanlar arasında nasıl yayılacağını bilmesi gerek; biz ise bu durumda virüsün daha çok mu yoksa daha az mı tehlikeli olacağını bilemiyoruz. Ancak bildiğimiz şu ki, etkilediği hastaların yüzde 5’ini değil yüzde 70’ini öldürdü.Uzmanlar, hararetle bir aşı üretmeye çalışırken hükümetler de virüse karşı ilaçlar depoluyorlar. Bir salgın virüsünün ne olduğunu tam olarak bilmeden bir aşının üretimine geçemeyiz. O zaman oturup bekleyeceğiz. SİGARA KÖKÜNDEN KAZINIYORBarlar, lokantalar, iş yerleri sigaradan tamamen arındırılıyor!Gelişmiş ülkelerin barları, lokantaları ve çalışma alanları sigara dumanından arınıyor. İrlanda mart ayında kamu alanlarında sigarayı yasaklayan ilk ülke oldu. Norveç ile Yeni Zelanda da bu ülkeyi izlerken İsveç, İngiltere ve İskoçya da önerileri gündeme aldı. Asya krallıklarından Butan ise, tütün satışlarını tamamen yasakladı.ABD ve Kanada’daki eyalet ve kentlerdekileri izleyen sigara yasakları, yılda 5 milyon kişiyi öldüren bir alışkanlığı kökten kazımayı hedefliyor. Zengin ülkelerde yasaklama moda haline gelirken dünyanın yoksulları daha çok sigara tüketmeye başladı. 2030’a kadar 10 milyon kişinin sigaraya bağlı hastalıklar nedeniyle ölebileceği ve bunların yüzde 70’inin de gelişmekte olan ülkelerde yaşanacağı belirtiliyor. Tütün şirketleriyse, Çin ve Hindistan gibi ülkelerde yeni pazar arayışındalar.Her şeye karşın 2004, ulusların nikotin alışkanlıklarını kırdıkları bir yıl olarak hatırlanacak. Peru 30 Kasım’da, Tütün Kontrolü Konvansiyonu’nu kabul eden 40. ülke oldu ve Şubat 2005’ten itibaren de yürürlüğü koyacağını açıkladı. Dünyanın bu ilk küresel sağlık anlaşması, hükümetlere sigara reklamlarını yasaklama, vergileri arttırma ve insanların halk arasında sigaralarını yakmalarını engelleme konusunda çok büyük yetki veriyor. Küle karşı savaş artık başladı.SARHOŞLUK, İNSANLIĞIN DOĞAL HALİ Mİ OLUYOR?Medya hükümetleri, hükümetler şirketleri, sayısız içkici de berbat giden yorucu bir günü suçlarken, içki alemleri de akıp gidiyor.Bu yıl alkolle dağıldık, kendimizden geçtik, körkütük olduk, ayakta duramadık, akşamdan kaldık. Yani, sarhoşluğumuzu anlatacak kelimelerin sayısı, aşık olduğumuzu anlatanlardan daha fazla. Milyonlarca insan için dünden kalma durumu, bir çift Alka-Seltzers ilacı ile çözülemeyecek türden. İyi içicilerin, tromboz, kalp hastalıkları, kanserin tüm türleri, siroz, yüksek tansiyon ve kalp krizi riskleri oldukça fazla. Mart ayında ABD Ulusal Alkol ve Alkoliklik Enstitüsü, bu alışkanlıkla ilgili bir tanımda bulundu. "İçki alemi", kandaki alkol seviyesini yüzde 0.08’e çıkaran bir durumdu. Birçoğumuz, bara girdikten birkaç saat sonra bu hale gelebiliyoruz. 4 bardak bira, bir şişe şarabın beşte dördü ile çeyrek şişe cin içersek, bu adı geçen içki alemine girmiş bulunuyoruz. İngiltere’de de resmi kaygılar giderek artsa da hükümet, bilim adamlarının yayımladığı raporları görmezden geliyor. Connecticut Üniversitesi Alkol Merkezi'nden Thomas Babor’un başkanlığındaki bir grup uzman, alkol vergilerinin arttırılması, araba kullanma alkol sınırının düşürülmesi ve alkolün gün içinde satıldığı saatlerin azaltılmasının faydalı olabileceğini kaydetti. İngiliz hükümeti ise tüm suçu, gençleri içkiye yöneltmekle ve sorumluluğu üstlenmemekle suçladığı içki endüstrisine yükledi. Medya hükümetleri, hükümetler şirketleri, sayısız içkici de berbat giden yorucu bir günü suçlarken, içki alemleri de akıp gidiyor. DÜNYANIN ÇILDIRDIĞI AN 2004 Venüs geçişini kaçırdıysanız, Asya’nın doğusu, Pasifik ve ABD’nin kuzeybatısında 6 Haziran 2012’yi bekleyin. Bunu da kaçırırsanız bitecek ve bir sonraki 10 Aralık 2117’den önce de olmayacak. Venüs’ün 8 Haziran’da Güneş’in önünden geçişi sırasında dünya çıldırdı. Avrupa, Asya ve Afrika’nın büyük bir bölümünden izlenen 6 saatlik geçiş, her yüzyılda ancak 2 kez gerçekleştiğinden kaçırılmaması gerekenler listesine alınmıştı. Bilimsel olarak bildiklerimize büyük bir katkı sağlamadı, ancak yüzyıllar önce, bizim bugünleri görmemizi sağlayan gayretli çabalara şapka çıkarmamız gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Bilim adamları, dünyanın farklı yerlerinden geçen Venüs’ün konumunu ölçerek gezegenin uzaklığını hesaplayabilir ve Kepler’in gezegensel hareket yasasını kullanarak da tüm gezegenlerin Güneş’ten uzaklıklarını bulabilir. Örneğin 1761’deki geçişte iki İngiliz bilim adamı Venüs’ün konumunu ölçmek için Sumatra’ya gitmiş, ancak kendilerini İngiliz-Fransız çapraz ateşinde bulmuşlardı. Ancak geçişi izlemeyi amaçlayan başarılı yolcuyuklar da olmadı değil. Kaptan James Cook’un 1769’da Tahiti’ye yaptığı yolculuk çok iyi geçmişti. Bu geçişler, devrin bilim adamlarının Dünya ile Güneş arasındaki uzaklığı yüzde 1’lik bir doğruluk payıyla hesaplamalarına olanak tanımışlardı.2004 Venüs geçişini kaçırdıysanız, Asya’nın doğusu, Pasifik ve ABD’nin kuzeybatısında 6 Haziran 2012’yi bekleyin. Bunu da kaçırırsanız bitecek, çünkü bir sonraki 10 Aralık 2117’den önce de olmayacak. HER ŞEY ERİYORKuzey ve Güney kutuplardan alınan gözlemler, dünyanın buz tabakalarının ve buzullarının tahmin edilenden çok daha hızlı birbirinden ayrıldıklarını gösteriyor.2002’de dev Larsen B buz tabakasının parçalanmasının izleyen Batı Antarktika buz kalıbının eylül ayında inceldiğini öğrendik. Arktik Konseyi, kasım ayında yaptığı toplantıda, 2100 yılına kadar kıtanın buz hacminin yüzde 60’ını kaybedebileceği yönünde uyardı. Aralıktaysa, zaten dünyanın en hızlı hareket eden buzulu olan Grönland’daki dev kütlesinin hızını son 10 yılda ikiye katladığı haberleri geldi.Durum, işte oralarda bir yerlerde bir tane buzul, şuralarda bir tane buz kayası durumu değil. Dünyanın dört bir yanındaki ölçümler, buz alanlarının beklenenden çok daha hızlı küçüldüğünü ortaya koyuyor. Büyük buz alanlarında eriyen suların miktarını toplarsanız, bunun tüm okyanusların su seviyesini yılda bir milimetre yükselteceğini görebilirsiniz. Bu, İklim Değişikliği Üzerine Uluslararası Panel’in öngördüğü oranının tam 3 katına eşit. Panelin gözünden kaçırdığı nokta, su ve havadaki sıcaklık artışının etkilerini büyüten yan mekanizmalardı. Örneğin, bir buzulun yüzeyindeki buz eridiğinde, su önce çatlaklardan ve yarıklardan çıkar, ardından da buzulun altında havuz oluşturarak buzulun yüzmesini kolaylaştırır. Bilim adamları ayrıca, küçük buz kayaları ve burunların, bağlı bulundukları buzulu dengelemek açısından ne kadar önemli olduklarını da önemsemediler. Antarktika’daki Larsen B buz tabakası kırıldığında, ardında bıraktığı buzul da yalnızca 6 ayda 38 metre inceldi. Bu tür değişiklikler yüzyılları alabilir, ancak kanıtların gücüne bakarak tüm buz tabakalarının birkaç on yılda yok olabileceği söylenebilir. Henüz kimse olacağı yönünde uyarılarda bulunmuyor, ancak eğer Antarktika ve Grönland’daki tüm buz tabakaları erirse, su seviyesi yüzde 80 artacaktır. ŞEYTAN RÜZGÁR 14 KEZ DÜNYAYI VURDUKasırga, bu yıl göreve getirdiği Alex, Charley, Danielle, Frances, Ivan, Jeanne, Karl ve Lisa ile yine iş başındaydı. Atlas Okyanusu’nda doğan, önce Karayipler’de yaşayanları ardından da ABD’nin doğu eyaleti sakinlerini yerlerinden eden 8’i fırtına olmak üzere tam 14 tropik kasırga yaşandı. Bunlar arasında en güçlüsü 31 Ağustos’ta Afrika kıyılarını terk ederek Atlas Okyanusu boyunca güç kazanan Ivan kasırgasıydı. Grenada’nın varlıklarının yüzde 90’ına zarar verdikten sonra, Venezüella, Jamaika ve Cayman Adaları’nı geçti; Alabama’ya yol alarak Florida’ya saldırdı. Sonunda Ivan 24 Eylül’de köpürdü ve ender rastlanan kategori 5 sınırını üç kez aşarak saatte 265 kilometre hıza ulaştı. Ardından gelen Jeanne kasırgası da, Haiti’de yarattığı sellerde 2 bin kişinin ölümüne yol açtı. Geçen 38 yılda sadece bir kasırga Florida’yı vurmuştu; 2004’teyse 1851 yılından beri ilk kez 4 kasırga yaşadı. Küresel ısınma durumu daha da kötüleştirebilir. Belki kasırga sayısını arttırmaz, ancak tropik deniz yüzeyi ısındıkça kasırgalar daha fazla enerji kazanıp yüzyılın sonuna doğru rüzgár hızlarını yüzde 6 arttırabilirler. Bu da, tüm kasırgaların bir kategori yükselmesi anlamına gelir. Her bir kasırgada düşen yağmur miktarı da yüzde 18 artarak fırtınaların en büyük ölüm araçları olan selleri güçlendirebilir. YOK OLAN VE OLACAKLAR: BONOBOLARIN SONUYaşayan en yakın akrabamızın kaderini incelemeye yönelik bugüne kadar yapılmış en geniş çaplı araştırmada, tek bir tane bonobo’ya bile rastlanmadı. Artık o kadar az sayıda bulunuyorlar ki biyologlar, sayıları hakkında bir tahminde bile bulunamıyor. Suçlu tahmin edildiği üzere "insan eli". Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde 10 yıldır yaşanan insani kriz hayvan eti avcılığında patlamaya neden oldu ve pigme şempanze olarak da adlandırılan bonobo, bu avın en büyük kurbanı oldu. Trajik olan, dünyanın birçok yerinde aynı tahribatın yaşanmasıdır. Kuşlar, kelebekler, böcekler, yarasalar, balıklar, kurbağalar, kaplumbağalar ve kaplanlar, hava kirliliği, habitat yok olması, avlanma ve süs olarak toplanma nedeniyle zor günler yaşıyorlar.Bugüne yapılan en geniş çaplı rapor, kasım ayında Dünya Doğayı Koruma Vakfı tarafından açıklandı. Buna göre, tam 15 bin 568 tür yok olma tehlikesiyle karşı karşıyaydı ve bu rakam, beklenmedik bir hızda artıyordu. Her bir amfibiden üçü, her sekiz kuştan biri ve memelilerin dörtte biri tehlike altındaydı. Bunlar bilinen değerler. Daha görünmeyen etkiler de bulunuyor. Bu yıl ortaya çıkan bir başka gerçeğe göre, endokrine zarar veren kimyasallar, hiperaktif balıklar, aptal kurbağalar, korkusuz fareler ve düşen martılar yaratıyor. Bu değişiklilerin tümü, üremeyi tehdit ederek türlerin yaşamasını tehdit eder. Bu yıl ayrıca, insanlara yakın olan hayvanların bile bize çok kötü davrandıkları bir yıl oldu. Kendilerini görmeye gelen turistlerden rahatsız olan yunuslar çok heyecanlandı, kutup ayılarıysa gerginleşti. Konu insanlar ve hayvanlara geldiğinde, denklem aslında oldukça basitti: daha çok biz, daha az onlardana eşittir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!