Günaydın-selam kimlik sorunu

PEK çoğu sabahtan akşama, üç ayrı deyim kullanıyor. Irkları, coğrafyaları, inançları farklı. Ama, aralarındaki nezaket diyalogları ortak.

İspanyollar: Beunos Dias, Buenas Noches, Buenas Noches.

Amerikalılar, İngilizler: Good Morning, Good Afternoon, Good Evening, Good Night.

Fransızlar: Bonjour, Bonsoir, Bonnuit.

Almanlar: Guten Morgen, Guten Tag, Guten Abend, Gute Nacht.

Japonlar: Konnichi Wa, Konban Wa, Oyasumi Nasai.

Ruslar: Dobriy Den, Dobriy Ve Çer, Dobrey Noçi.

İtalyanlar: Buon Giorno, Buona Sera, Buona Notte.

Çinliler: Ni How, Şin Wo How, Vang Şan How.

Çeşitli ulusların günaydın, iyi günler, iyi akşamlar, iyi geceler anlamına gelen sözleri. Günün akışı içinde, onlar söze başlarken ya da birbirlerini gördüğünde, önce bu ortak deyimleri kullanıyor.

TANLA’NIN GÖZLEMİ

CHP milletvekili, ama ondan öte araştırmacı Bülent Tanla’nın ilginç bir gözlemi var:

"Örnekte belirtildiği gibi, bu ülkedeki insanlar birbirlerini aynı mesaj ve sözlerle selamlıyor, ortak bir dil kullanıyor. Birbirlerine olan saygıyı ortak dille ifade ediyor. Bizde ise, birbirini ortak bir dille selamlamak yok."

Bizde günaydın, iyi günler, iyi akşamlar, iyi geceler, ortak bir dil değil. Ancak, belli bir sınıfın, belli bir eğitimin, belli bir çevrenin ortak dili. Türkiye genelini kapsamıyor.

Bizde genel olarak kullanılan deyimler hangileri?.. Güne başlarken, örneğin selam, merhaba, hayırlı günler, selamünaleyküm. Gün biterken, hayırlı akşamlar, eyvallah, Allah rahatlık versin.

ORTAK KİMLİK

Tanla
’ya göre, biz birbirimize ortak dille seslenmek yerine, düşüncelerimizi belirtiyoruz.

Ben, günaydın, diyorum, karşımdaki selamünaleyküm, diye karşılık veriyor. Bir inanç gösterisi. Bir taraf vurgusu.

Oysa, elin oğlu böyle bir gösteriye gerek duymuyor. O nedenle, onlarda ortak dil yoluyla, ortak bir kültür, ortak bir kimlik oluşuyor.

Bizde, parçalanmış kimlikler, bölünmüş kültürler.

Aslında, bizdeki kültür parçalanmışlığını göstermek üzere, bu örneğe gerek yok. Ama, bu ve benzeri örnekler, parçalanmış kimliğin aynası.

Bülent Tanla bu konuda bir not yazıyor. Dilbilimcileri, sosyologları, tarihçileri Kültür ile Milli Eğitim Bakanlıkları’nın eşgüdümünde bir çalışmaya çağırıyor.

Türkiye böyle bir ülke. Bir günaydın, bir selam, bir hayırlı günler, insanı kimlik sorununa kadar götürüyor. Kıvançta ve tasada ortak olmak, Anayasa’da yazılı bir vurgulamadan ibaret.

Avcı imamlara görev

UŞAK’ın bir köyünde. 126 kumru ve güvercin vuruluyor.

126 kumru vurabilmek için, en az 250 el ateş edilmesi gerek. 250 el ateş edilirken, hiçbir jandarma, orman koruma memuru ya da herhangi başka bir görevli silah seslerini duymuyor mu?.. Hani av yasağı vardı!..

Yasak ayaklar altında. Av yasağını delen kim?.. Bir köy imamı.

Bu kez Nallıhan. Farla tavşan avı. Bunu yapan, her nasılsa yakalanıyor. Av yasağını delen kim?.. Yine bir imam. Avcı imam yakalanıyor ve "şeytana uydum" diye itirafta bulunuyor.

Kuş gribine önlem olmak üzere, av yasaklanıyor. Bir bölüm avcı, daha doğrusu fişekçi ve silahçı, yasağı protesto için, Orman Bakanlığı’na gidiyor. Aynı kişiler, şimdi imam yoluyla yasak delme peşinde.

AKP, belki imamlara ses çıkarmaz, düşüncesiyle. Fişekçi ve silahcı kurnazlığı.

Doğada ölmesi gerekenler

KAR bu yıl hepimize yine çok çektiriyor. Hayatın temposu düşüyor. Sosyal yoğunluk azalıyor. Ticaret, kültür, üretim hız yitiriyor.

Buna karşılık, özellikle yer altı su rezevleri karla birlikte hızla zenginleşiyor. Akarsuların debileri önümüzdeki aylar için umut veriyor. Barajlarda üretim ve su kullanımı açısından, kentlerdeki şikayetin tersine, teknisyenler haklı olarak ellerini ovuşturuyor.

Kar, aynı zamanda ayıklama işlevi görüyor. Doğada ölmesi gereken canlıları temizliyor. Başkalarına hayat aşılıyor.
Yazarın Tüm Yazıları