Gülçin yazıyor...

Gülçin TELCİ
Haberin Devamı

Kırkıncı dalga

Bekir Coşkun en sevdiğim yazardır.

Yazılarını kah gülerek, kah gözlerim yaşararak okurum.

Geçenlerde beni yine ağlattı. Ankara'da kendisine rastlayınca ‘‘Şu Fırat'ın suyu akar derindir’’ yazısını ağlayarak okuduğumu söyledim. O da zaten yazarken ağlamış.

Bekir Coşkun'un yazısı şöyleydi:

‘‘Kadınlar ağladılar.

Fırat onları ağlattı.

Derler ki Fırat'ın kırk dalgasından otuz dokuzu bereket, biri zulümdür.

Ve kırkıncı dalga gelldiğinde, Fırat kenarında hep çocuklar- gelinler --kadınlar- ağlaşır.

Bizler hep kırkıncı dalganın öykülerini okuyup, ağıt türkülerini dinledik.

Bu kez baktım anam, bacılarım ağlıyor...’’

Bekir Coşkun'un bu ağıtı iki yakın akrabasını Fırat'ın kırkıncı dalgasında yutmasındanmış.

Bekir devam etti. Yılda bin kişi Fırat'ın azgın sularında yüzme bilmedikleri için boğuluyor.

Artık okullarda mutlaka yüzmesini bilmeyenlerin sudan uzak durmalarını sık sık hatırlatmak, çoçuklara yüzme dersi vermek, hatta camilerde insanları bu konuda uyarmak gerekiyor. Ama bu bölgeden en üst düzeyde sorumlu olan kişi galiba farklı düşünüyor.

CESET PEŞİNDE

Yıllardır Suriye'nin bizden su istediğini bililirdim ama, su yerine sınırdan çocuk cesetleri gönderdiğimizi bilmiyordum. Her yıl yüzlerce kişi akrabalarının cesetlerini toplayabilmek için Suriye'ye gitmek zorunda kalıyormuş. GAP'la birlikte suyla tanışan çocuklar Harran'ın kavurucu sıcağından yanıp göletlere, kanallara kendilerini atınca boğulmakta, suyun yönüne kapılıp Suriye'ye sürüklenmekteymiş. Yakınları sınırı aşıp topluyormuş evlatlarının şişmiş bedenlerini.

Biliyorsunuz GAP entegre bir proje. Bölgeye sadece suyu değil, suyla gelen kültürün gereklerini de değişik projelerle sunuyor. Bekir Coşkun'a başsağlığı dilerken, bir gazeteci arkadaşım söze girip GAP'tan sorumlu Devlet Bakanı Salih Yıldırım'la aralarında geçen bir konuşmayı nakletti. Arkadaşım Yıldırım'a, bölgede - eğitimini de vererek - çocuklara, gençlere yönelik bir havuz yapılıp yapılmayacağını sormuş. Yıldırım gülmüş; gülmekle de yetinmeyip alaylı bir ifadeyle ‘‘Büyük kentlerde yaşayan gazetecilerin bölgenin gerçeğinden habersiz olduklarını, bölge halkının içecek suyu yokken, havuzun lüks olacağını’’ söylemiş.

YILDIRIM ZORLANIYOR

Yani sizin anlayacağınız Yıldırım'a göre bölgedeki herkes içme suyuna kavuşuncaya kadar, çocuklar boğulabilir, cesetleri Suriye sınırından toplanabilir. Hipokrat yemini etmiş bir doktor olan Yıldırım'ın bu kadar düşüncesiz olduğunu hiç sanmıyorum. Onun bence sorunu, bölgenin sorunlarını dağ gibi üzerine gelmesi. Zorlanıyor. Haklı da. Ben yine buradan bölgede doğup büyük şehirlerde büyük para kazananlara sesleniyorum. Bölgenize sahip çıkmayı ihmal etmeyin. Her şeyi devlete yıkmayın. Bölgenize okul iş, aş ve belkide görünüşte lüks ama konuyu anlatınca elzem olan bir iki havuz yaptırabilirsiniz.

Baltıklar'ın kızında görgümü artırdım

Hayatımda hiç İskandinav ülkesi görmemiştim. Nokia'nın daveti üzerine Helsinki ve Stockholm'e giderek görgümü artırdım.

Finlandiya'da hep gündüzün yaşandığı dönemin sonunu yakaladım. Üstelik hava da bana söylenenin aksine İstanbul'dan bir hayli sıcaktı. Helsinki ile İstanbul arasında hiç saat farkı olmaması garibime gitti.

Çevredeki tabelalarda bol bol ‘‘Ö’’ harfi dikkatimi çekti. ‘‘Ö’’ harfi Finliler'in Türkçemize olan ilgisini keşfetmemi sağladı.

Güneşli bir sabah, gazeteci arkadaşlarımla birlikte Nokia fabrikasını gezmek üzere otobüsle yola koyulduk. Yoldaki otomobillerin hangilerinin turistlere ait olduğunu anlamak çok kolaydı. Çünkü, gündüz tüm araçların farları yanarken, turistlerin kullandıkları otomobillerin farları açık değildi. Geceleri bile farlarını yakmayan insanlarımız olduğunu hatırlayarak bu manzarayı görünce, biz Türkler şaşırdık.

Nokia yöneticileri modern teknolojinin tüm özelliklerine sahip tesislerini bize gezdirirken çok gururluydu. Araştırma bölümlerini ise, ‘‘teknoloji casusluğu’’ önlemi olarak bize açmadılar. Ben bu işe sevindim. Gördüğüm şeyleri aklımda tutup, uygulamaya koyacağımdan şüphelenmeleri hoşuma gitti. Oysa, kullandığım cep telefonunun kullanma kılavuzunu bile tam anlamıyla çözmekten acizim. Nokia, 8.9 milyar dolarlık cirosuyla 5 milyon nüfuslu Finlandiya'nın en büyük özel sektör kuruluşu.

Nokia tesislerini gezerken bunca yıl cep telefonsuz nasıl yaşamışım diye kendi kendime düşünmeden edemedim.

Yazarın Tüm Yazıları