Gülçin yazıyor...

Gülçin TELCİ
Haberin Devamı

Bakalım Danıştay ne diyecek?

Adalet Bakanı Oltan Sungurlu, Şevket Kazan'ın Adalet Bakanlığı sırasında mülakatı yapılan sonuçları ise hükümetin istifasını Köşk'e sunduğu gün ilan edilen hakimlik ve savcılık sınavı ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. İşte Sungurlu'nun tespitleri...

Sınavı kazanan ancak ‘ordudan ihraç edildiği' ortaya çıkan Cengiz Dökünlü'nün atamasını yaptırmadı. Sungurlu, Dökünlü'nün durumunu incelemeye aldırdı. Bu gayet güzel değil mi?

Sungurlu, TBMM Başkanlığı'na Danıştay'da mahkemelik olan ve büyük tartışma yaratan sınavla ilgili kendi imzası ile gönderdiği 7 Ağustos tarihli yazıda ise savunma yaptı. Bir sınavda ‘tarafsız davranıldığını', ‘siyasi görüşlerini belirlemeye' yönelik herhangi bir soru sorulmadığını belirtti.

Sonra sınava katılabilmek için Hukuk Fakültesi mezunu olma şartı arandığını, adayların İmam Hatip ya da lise mezunu olup olmadıklarının yazılı sınavda ve mülakatta dikkate alınmadığını, aile kökenlerinin araştırılmadığı ve baba mesleklerinin sorulmadığını da ifade etti.

Sungurlu, ‘‘İtiraz üzerine yazılı sınavı kazanan 330 kişiden, mülakatı geçenlerin 11'i imam hatip lisesi mezunu. Yüksek not almalarına rağmen mülakatta elenenlere itiraz yolu kapalı'' dedi. Kazan'la benzer bir savunma getiren Sungurlu yazısında şunları dile getirdi:

‘‘Adli ve idari yargıda hakim ve savcı adaylığı yazılı sınav mülakat ve atama yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca mülakat heyeti müsteşar veya görevlendireceği müsteşar yardımcısının başkanlığında Teftiş Kurulu Başkanı, Ceza İşleri Genel Müdürü, Hukuk İşleri Genel Müdürü ve Personel Genel Müdürü'nden oluşmaktadır. Mülakat heyeti 1. sınıfa ayrılmış hakimlerden olup, siyasi yönleri bulunmamaktadır. Yönetmeliğin 28. maddesi uyarınca mülakat ilgilinin ifade ve bir konuyu kavrayıp özetleme ve değerlendirme yeteneğini davranışlarını genel ve fiziki durumunun tespiti için yapılır.''

Bakanın açıklamaları böyle....

Hakları yendiğini düşünen sınavzedelerin dava açtığı Danıştay ne diyecek?

Tümen çiftinin evlilik yıldönümü

Eser Tümen ve eşi Şahika Hanım, evliliklerinin 25'inci yılını Yeniköy'deki şatolarında perşembe gecesi dostları ile birlikte kutladı. Bu güzel davete ilk katılanlardan biri Özer Çiller oldu. Özer Çiller'i eşi Tansu Hanım davete gelene kadar yalnız bırakmayanlar Tayfun Uzunova ve eşi Ayşegül, Ertan Balin ve 18 yaşındaki yeni nişanlısı oldu.

Tansu Hanım ertesi günü kutlayacağı ‘‘Susurluk Bayramı'' hazırlıkları yüzünden dostlarının davetine geç de olsa katılmayı başardı. Tansu Çiller'in çevresinde koşuşturanların azalmış olduğunu gören eski dostları, ‘‘düşenin dostu olmaz'' diye birbirlerine takılmadan edemediler.

Davetin yemeklerini ünlü gastronom Tuğrul Şavkay örgütlemişti. Davet gece geç saatlere kadar neşe içinde sürdü. Orada anlatılanlara bakılırsa Tümen çifti bu mutlu gecelerinde Mesut-Berna Yılmaz çiftini de ağırlamak istemiş. Hatta Eser Tümen'in çok yakını olan bir gazetecinin onlarla barışmak istediğini de iletmişti. Yılmaz çifti yoğun programları nedeniyle geceye katılamayacakları için özür dilemişlerdi.

Doçent hanımın tuğla oyunu

Çapa Tıp Fakültesi'nde koskoca bir anfi düşünün... Fizik tedavi ve rehabilitasyon dersini veren hocanım tahtanın başında, kırık kemiklerin nasıl adam edileceğini anlatmaktadır...

Konunun en hassas yerinde, hocanımın kürsünün üzerinde duran çantasındaki cep telefonu çalar... Hocanım koşarcasına kürsüye atılır, çantanın içindeki cep telefonunu kapar ve az fırçayla karışık bir ‘‘tuğla'' ve ‘‘boru'' sohbeti başlar: ‘‘Her işi ters yapıyorsunuz ayol! Ben size boruların tuğlanın içinden geçeceğini söylemedim mi? Hem ikinci kattaki tuvaletin fayansları da yanlış takılmış... Oraya çingene pembesi fayans konacak diye defalarca söyledim, siz kalkıp morg beyazı yapmışsınız...''

Tuğla, boru ve de fayans muhabbeti böylece dakikalar boyu devam eder, hocanım talimatlarını bitirdikten sonra telefonu kapar, anfiye döner ve ‘‘Ay kusura bakmayın çocuklar'' der... ‘‘Derse biraz ara verdik ama bu iş de çok önemli ve hiç beklemez... Ortadoğu'nun ve Balkanlar'ın en büyük fizik tedavi kliniğini inşa ettiriyorum da...''

SLAYTLAR KARIŞMIŞ

Sıra, mesleki film gösterilmesine gelir... Hocanım slayt makinesine düzineler dolusu film takıp peşpeşe oynatmaya başlar... Ama arada fizik tedaviyle pek de alakası olmayan bir garip manzaralar vardır... Kırılmış kemiklerle patlamış ilikler arasında birdenbire bir Eyfel Kulesi yahut Roma'daki ‘‘Aşk Çeşmesi'' tebessüm ediverir...

‘‘Kusura bakmayın çocuklar'' der hocanım... ‘‘Geçen hafta Paris'teydim de... Orada çektiğim slaytlar araya karışmış.'' Bu karışıklıklar her nedense hemen her derste yaşanır ve hocanım her defasında ‘bir hafta önce falanca memlekete gitmiş olduğunu' söyleyip özür diler öğrencilerden...

Bu ‘‘Hocanım''ın kimin nesi olduğunu merak ettiyseniz, bir ip ucu vereyim: Bijan'dan giyinmesiyle ve hem saçını hem de bıyıklarını boyamasıyla ünlü bir politikacının kızı...

Yazarın Tüm Yazıları