Gülçin yazıyor

Gülçin TELCİ
Haberin Devamı

Bay ricacı

Yer; Malatya. Yıl 1930, günlerden 5 Nisan, anne Kutan sancılar içinde kıvranır, bir müddet sonra nurtopu gibi bir oğul doğurur. Oğlunun adını Recai (Ricacı) koyar. Komşu Hafize Hanım 4 yaşındaki Turgut'u kaptığı gibi soluğu komşusunun evinde alır ve Recai'ye okur üfler. İlkokul ve liseyi Malatya'da bitirdikten sonra İstanbul Teknik Üniversitesi ve Tıbbıye sınavlarını kazanır. Baba tıp okumasını, hala da mühendis olmasını ister. Halanın maddi destek sözü İTÜ için olunca Recai, mühendislikte karar kılar. 1952'de artık üniversite mezunudur. İTÜ Talebe Birliği yönetiminde Güriş Holding'in patronu İdris Yamantürk, komşu Korkut Özal ve Turgut Özal'ın yakın çalışma arkadaşlarından Mehmet Turgut gibi ilginç isimlerle tanışır.

GÜREŞ VE MUSİKİ

Kutan, gençlik yıllarında bir yandan güreşti, bir yandan da Türk musikisi eğitimi gördü. Hüzzam ve Nihavend makamlalarını severek söyledi, ama güreş tutmayı da ihmal etmedi. Sevdiği şairler arasında Orhan Veli önemli bir yere sahipti. Coştuğu zamanlarda Orhan Veli'nin 'Neler yapmadık bu vatan için, kimimiz nutuk attık kimimiz öldük' dizelerini okudu. Süleyman Demirel, Devlet Su İşlerinde Genel Müdür olduğu yıllarda Kutan'ı Diyarbakır Bölge Müdürü olarak yolladı ve hep çok sevdi. Nazmiye Demirel ise daha da çok sevdi. Nazmiye Hanım, Kutan MSP'ye katılınca çok üzüldü ve Kutan'a ‘‘Niye bizim parti değil?’’ diye sormadan edemedi. Kutan, ‘‘Erbakan'la yollarımız aynı, onu terk edemezdim’’ diye geçiştirdi bu soruyu. 1974'de CHP-MSP koalisyonunun İmar ve İskan Bakanı olan Kutan, Refahyol iktidarında da Enerji Bakanı oldu. Erbakan'ın her zaman Kutan için ayırdığı bir bakanlık var. Erbakan'ın en güvendiği kabine arkadaşı olmak, kapatılan Refah Partisi yerine kendisinin yeni kurulan Fazilet Partisi'nde başkan olmasını sağlıyor. Kutan bürokrat görünüşü yanı sıra dengeli ve sağduyulu bir intiba bırakıyor. Uzlaşmacı kişiliği yeni kurulan partide tepkisiz başkan olmasına yardımcı oluyor. Kutan yeni partiye yeni çehre anlayışı içinde.

YENİ PARTİ, YENİ VİTRİN

Nazlı Ilıcak, Oya Akgönenç ve Gülten Çelik gibi isimleri FP yönetimine alarak partisini kadınlara açma politikasını başlattı. Yeni partinin yeni görünümü için iki hanım sekretere de iş verdi. Birinin başı açık, diğeri örtülü. Başı açık olana pek rastlanmasa da felsefesini duymak bile hoş. Bizde emeklilik mezarda başlar cümlesi ile partisinde çalışanları tarif eden Kutan ‘‘Ben ne meslek hayatımda, ne de siyasi hayatımda herhangi bir göreve talip oldum. Bizde göreve talip olunmaz, görev kabul edilir’’ diyerek, kendisini ve partisindeki hiyerarşiyi tarif ediyor. Babacan yüzlü Kutan, liderlik için Türkiye dinamiğini yakalamaktan uzak bir imaj veriyor. Yaşlı olması da genç Türkiye için umut verici değil. Düşünerek konuşan Kutan, sorulara rahat cevap veriyor. Bunca yıl Erbakan'ın güvenini kazanan Kutan'ın bizlere takındığı liberal tavrı ile iç dünyasında olup bitenler insanı düşündürüyor.

KOÇ BURCU

Genel Yayın Yönetmenim Ertuğrul Özkök ile aynı burcu paylaşan Kutan da, Koç burcundaki liderlik vasfını pek fark edemedim. Ama siyasi geçmişini mercek altına alırsak Koç burcunun en belirgin özelliği inatçılık Kutan'da çok bariz. Bunca yıl Erbakan'ın sağkolu olarak kalan Kutan, şimdi de partinin yumuşak yüzlü imajının pazarlamacılığını üstleniyor. MSP'den başlayıp, Refah'la devam eden siyasi süreci Fazilet ile götürüyor. Çok sevdiği Nazmiye Demirel'i hayal kırıklığına uğratıp yolundan taviz vermeyen ve Erbakan'ın yanında yer alan Kutan'a inatçı denmez de ne denir?

Şimdi Fazilet Partisi'ni dikenli yollarda seçime taşıyan Kutan, gazetedeki yemek sırasında sorularımıza makul cevaplar verdi, ben bile etkilendim, ama madem doğruları biliyordu. Bugüne kadar neden Refah Partisi içinde ağzını açmadı? Bu soru aklıma gelince de içime ister istemez partisinin temel felsefesi takıyyeciliğe mi sığınıyor şüphesi düştü.

Çakıcı'nın telefonu

Eyüp Aşık'ın basın toplantısında anlattığı, Çakıcı'nın ‘‘kalemini kırarım’’ diye bahsettiği gazeteciyi çok yakın tanımaktayım. Yeri gelmişken o günlerde dinlediğim hikayeyi bugün yazayım dedim.

Hatırladığım kadarıyla iki yıl önceydi. RP-DYP koalisyonu hüküm sürüyordu. Çakıcı bir gün ünlü bir gazeteciyi aradı. Gazetecinin sekreteri ‘‘Alattin Çakıcı sizi arıyor’’ diye telefonu bağladı. Çakıcı hemen konuyu açtı ‘‘Kalemini kırarım’’. Daha sonra hatırladığım kadarıyla aralarında şöyle bir monolog sürdü: ‘‘Biz beş kişiyiz. Üçü devletin içinde. Biri İstanbul'da, biri de yurtdışında, yani ben.’’

Gazeteci şaşkına döndü. Çakıcı devam ediyordu: ‘‘Bizim meclis senin kalemini kırmaya karar verdi. Biz öyle ayaktan kalem kırmayız.’’

Ünlü gazeteci daha da çok şaşırdı.

Çakıcı konuşmaya devam etti: ‘‘Tansu Çiller, ablamız olur. Ona karşı gelme, yazılarında dikkatli ol. Hatta onu öv.’’

Ünlü gazeteci, bu olayın doğruluğuna inanmak istemedi. Çünkü, Çakıcı'nın sesini henüz tanımıyordu. Çok yönlü bir araştırma yaptı. Sonuç arayan Çakıcı'ydı...

ECEVİT VE ÇAKICI

Eyüp Aşık, istifa ederek doğru olanı yaptı. Başbakan Mesut Yılmaz'ı zor durumda bırakmadı. Kimbilir eski bir kadın bakan da iş işten geçmeden milletvekilliğinden istifa eder de partisini ileride zor durumda bırakmaz. Zira yakında daha çok kasetler etrafta dolaşacak. Show TV'de yayınlanan telefon defteri ile ilgili bir cümle yazmadan edemiyeceğim. Alattin Çakıcı'nın sık sık onu tanıyan ve tanımıyan herkesi telefonla aradığı herkes tarafından bilinir. Hele iş devlet ihaleleri olunca etrafa korku saçmak için ihaleye katılan işadamlarına telefon edip ‘‘Siz şu şahsın adına vazgeçin’’ şeklinde uyardığı da bilinir. Ayrıca, yine bilinir ki, Alattin Çakıcı'nın telefonuna çıkmamak da biraz ‘‘yürek’’ ister... Show TV Ecevit'in adını oraya koymadan önce bu bilgiyi de gündemine alsaydı. Ben sayın Ecevit'in Alattin Çakıcı ile temas kurduğuna inanmıyorum. Fetullah Hoca olsaydı o zaman inanırdım...













Yazarın Tüm Yazıları