Gülçin yazıyor

Gülçin TELCİ
Haberin Devamı

Koç: En büyük eksiğimiz Türkiye'yi iyi satamamak

Türk-Amerikan İş Konseyi'nin ABD'deki yıllık toplantısından Türkiye'ye dönerken, Chicago-İstanbul uçağında Türk-Amerikan İş Konseyi Yürütme Kurulu Başkanı Mustafa Koç'a rastladım. Bu benim açımdan 10 saatlik uçak yolculuğunu değerlendirmek için iyi bir fırsattı. Mustafa Koç ile yaptığımız sohbet mini bir röportaja döndü ve bana da köşem için iyi bir malzeme çıktı. İşte okyanusun binlerce metre üzerinde uçarken Mustafa Koç'un sorularıma verdiği yanıtlar:

SORU: Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve Türk-Amerikan İş Konseyi'nin şemsiyesi altında her yıl Washington'da düzenlenen yıllık konferansın bu sene diğer senelerden farkı neydi?

CEVAP: Bu konferans hâlâ Washington'da bir yabancı ülke tarafından düzenlenen en büyük toplantı olma niteliğini koruyor. 1980'li senelerin sonunda 1990'lı senelerin başında bu toplantılar daha çok savunma sanayi ağırlıklı iken üst konseyinin sistematik ve programlı çalışmaları sonucunda bugünkü ticari ve ekonomik platformuna taşındı. Bu hedefe ulaşırken son yıllarda İş Konseyi karşı taraf ile birlikte Amerika'nın değişik yerlerinde yatırım seminerleri düzenlemeyi de sürdürdürüyor. Bu çalışmalar sonucunda Amerikan Ticaret Bakanı William Daley'in Ankara'yı ziyaret ettiği sırada ilk kez hükümetler bazında ticari ve yatırım ilişkilerini geliştirmek amacıyla iş geliştirme konseyi kuruldu. Böyle bir ikili anlaşmada Amerikan-Türk ticaret tarihinde ilk defa özel sektöre resmi bir görev verdildi. Böylelikle özel sektörün bu misyondaki rolü ilk kez resmileşti. İş Geliştirme Konseyi'nin yönetimini Amerikan tarafında Amerikan Ticaret Müsteşarlığı Türk tarafında ise Hazine Müsteşarlığı dönüşümlü olarak yürütecekler. Başkan yardımcığılını ise Amerikan tarafından Amerikan-Türk Konseyi, Türk tarafında ise DEİK'e bağlı olan Türk-Amerikan İş Konseyi üstlendi.

YOĞUN GÜNDEM

SORU: Bu konferans süresince Washintgon'daki Türk heyetinin bazı üst düzey görüşmeler yaptıklarını izledim. Bu konudaki gelişmeler neler?

CEVAP: Türkiye uzun zamandır bu kadar üst düzeyde bir toplantıda temsil edilmemişti. Resmi toplantıların dışında iş adamlarının Konsey üyeleri senatörler, düşünce kulüpleri, medya, finansal kuruluşlar ile üst düzeyde temaslar kurdular. Görüşmeler sırasında Türkiye'nin kredi notundan, tekstil kotalarındaki sorunlarına, insan haklarına kadar pek çok şey konuşuldu.

SORU: Bu toplantılardan netice çıkacak mı. Siz hangi izlenimle dönüyorsunuz?

CEVAP: Türkiye'nin en büyük eksiği kendini satamaması. Türkiye'yi Yunan ve Ermeni lobisi karşısında ezik bırakmamak için insan hakları sorunları için bazı adımlar atıldı ve Türkiye'nin AB'ye girememesinin en önemli nedeninin insan hakları konusunda olduğu bilinmekte. Bu eksiğimizi gidereceğimizi kendilerine bildirdik. Kendilerine politik olarak Türkiye'nin stratejik rolünün, bölgedeki öneminin daha da artığını, Amerika için bizim halen hem ekonomik hem politik açıdan vazgeçilmez bir müttefik olduğumuzu, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya'da çok önemli rol oynadığımızı anlattık. Aynı zamanda Türkiye'nin Körfez savaşında Amerika'nın en yakın müttefiki olmasına rağmen ekonomik olarak kayba uğradığını ve hiç bir zamanda bu kaybın telafi edilmediğini, bu nedenlerden dolayı Türkiye'nin bu sefer Irak'taki gelişmelere daha ihtiyatla yaklaştıgını bildirdik.

NOTU HAK ETMİYORUZ

SORU: Başka mesajlar verdiniz mi?

CEVAP: Eximbank'ın ve Türkiye'nin kredi notu bugünkü gerçek durumunu yansıtmıyor. Türmenistan'dan daha aşağıda. Türkmenistan'a bizden daha iyi not veriyor. Bunun yeniden gözden geçilmesi gerektiğini söyledik. Türkiye'nin Avrupa Gümrük Birliği ile uyum içinde olmasına rağmen tekstil kotaları uygulandığını, Avrupa ülkeleri dışında bir tek bize bu uygulamaların yapıldığını da anlattık. Kotaların tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini vurguladık. Yabancı sermayle yatırımlarında, özellikle de enerji sektöründe çifte vergilendirme sorununun aşılmasından sonra büyük bir artış gösterileceğine inanılıyor. Türkiye'nin şimdiye kadar bütün krizlere rağmen ekonomisi büyümekte ve dış finansmana bağlılığı da Uzakdoğu ülkeleri kadar çok değil. Yani Türkiye'nin geri ödeme sıkıntısı hiç olmamış. Buna rağmen kredi notu hâlâ düşük. Bir iki sene sonra bütün bu çalışmalarımızın meyvasını alacağımıza inanıyorum.













Yazarın Tüm Yazıları