Gül’ün açıklaması

‘SAYIN Çölaşan, hakkımda, 25 Şubat 2005 tarihinde Hürriyet Gazetesi’nde ‘Sanık Abdullah Gül’ başlığı altında yazdığınız yazıda verilen bilgi ve bu bilgiye dayalı yapılan yorum, yazıda bahsedilen dosya kapsamına ve hukuk ilkelerine aykırı olup gerçeği yansıtmamaktadır. Kamuoyunda kayıp trilyon davası olarak bilinen ve Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 1998 /271E. sayılı dosyası ile yapılan yargılama, bu yargılama öncesi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hakkımda düzenlediği fezleke ve bunlara ilişkin yaptığınız yorum, dayanak olarak gösterdiğiniz bu belge ve dava dosyalarının ulaştığı hukuki sonucu yansıtmaktan uzak ve hatta yanlış bilgilendirme neticesini doğuracak niteliktedir.Kamuoyunca malum olduğu üzere, Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde konuya ilişkin yargılama sonucunda sanıklardan;a) Sıfatı gereği böyle bir paranın usulsüz dağıtımı ve kullanımından haberi olacağı gerekçesiyle Genel Başkan Necmettin Erbakan’ın mahkumiyetine,b) Anılan paranın çekilmesi ile dağıtılmasında imzası bulunması gerekçesiyle, ancak milletvekili olması sebebiyle yargılanamayan fakat daha sonra milletvekili seçilemeyen Genel Başkan Yardımcısı Rıza Ulucak hakkında suç duyurusunda bulunulmasına,c) Aynı dosyada benim gibi sadece parti üst düzey yöneticisi olması sebebiyle yargılanan sanıklardan, Genel Başkan Yardımcısı Şevket Kazan, Ahmet Tekdal ile Genel Muhasip Abdurrahim Bezci’nin suça konu herhangi bir eyleminin olmaması sebebiyle beraatlerine karar verilmiştir. d) Anılan dönemde milletvekili olmam, dokunulmazlığımın kaldırılması yönündeki talebimin TBMM’ce kabul edilmemesi nedeniyle yargılanamadım.Oysa ki benim hukuki konumum yargılanıp beraat eden sanıklarla aynıdır. Şöyle ki:1. Olay tarihinde ben, RP’nin dış ilişkilerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısıydım.2. Tüm tüzel kişilerde ve siyasi partilerde olduğu gibi kapatılan RP’nin de parasal konularda yetkili ve sorumlu olduğu şahıslar MKYK’nın kararıyla belirlenmiştir. Bu şahıslar konuya ilişkin ceza davası iddianamesinin 5. sayfasında da belirtildiği gibi 18.12.1994 tarihli RP Merkez Karar Yürütme Kurulu’nun 166 No’lu kararında tespit edilmiştir. Anılan kararda belirtildiği gibi bu kişiler Genel Başkan Necmettin Erbakan, Genel Başkan Yardımcıları Ahmet Tekdal ve Rıza Ulucak ile Genel Sekreter Oğuzhan Asiltürk’tür. Görüldüğü gibi benim Refah Partisi’nde parasal konularda hiçbir hak, yetki ve sorumluluğum yoktur.3. Ayrıca ceza mahkemesi kararında da görüleceği gibi milletvekili olup yargılanamayan parti üst düzey yöneticilerinden anılan eyleme iştiraki olduğu tespit edilenler hakkında ayrıca suç duyurusunda bulunulmuştur. Yargılanma neticesinde çıkan bu durumda benim hakkımda böyle bir tespit olmadığı için suç duyurusunda dahi bulunulmamıştır. Gerek iddianamenin hazırlanması gerek yargılama sırası ve yargılama sonrasında dokunulmazlıkların kaldırılması ile ilgili konunun TBMM’de görüşülmesi sırasında her defasında kendimle ilgili dokunulmazlığın kaldırılmasını komisyonlara bizzat giderek talep ettim. Bu taleplerim partimin muhalefette ve Meclis’te azınlıkta olduğu dönemlerde de kabul edilmedi. Yazınızda belirttiğiniz ‘Ben Abdullah Gül’ün yerinde olsam bu zırhın arkasına sığınmaktansa dokunulmazlığımı derhal kaldırtır ve kayıp trilyonların hesabını yargı önünde veririm ama bunu yapamaz, asla yapamaz’ şeklindeki ifadeler de biraz önceki anlattığım sebeple doğru değildir. Ben, hakkımdaki dokunulmazlığın kaldırılmasını her seferinde ısrarla ve ısrarla talep ettim.Kaldı ki yukarıdaki hukuki süreçten anlaşılacağı gibi benim, suça konu olaya en ufak bir dahlim ya da suçun oluşmasında ihmalim yoktur. Benimle aynı konumda olan sanıkların, yargılama sonucunda beraat etmeleri bunun en büyük göstergesidir.’* * *Yazdıklarımı aynen doğrulayan Gül’e teşekkür ediyorum. Şimdi kendisinden beklenen, bu dava için dokunulmazlığının kaldırılması amacıyla yeniden ve ısrarla buşvuruda bulunmasıdır. AKP çoğunluğu kendisini herhalde kırmaz ve dokunulmazlığını kaldırır! Kendisiyle aynı konumdaki kişilerin beraat etmiş olması yasa önünde örnek oluşturmaz. ‘Ben de zaten beraat ederdim’ mazeretinin ardına kimse sığınamaz. Cumhuriyet Savcılığı’nın fezlekesi ortada. Lütfen ısrarla istesin, dokunulmazlığını kaldırtsın, yargılansın ve kararı mahkemeye bıraksın. Hodri meydan!
Yazarın Tüm Yazıları